Tezcan Erdoğan

Tezcan Erdoğan

Hazine Bakanı da her akşam bülten sunsun, fena mı olur?

Sağlık Bakanı'nın her akşam "korona bülteni " sunmasına alıştık artık. Artan vaka sayısı, vefât sayısı ve iyileşen hasta sayısı, her gün merakla beklenen "veriler"oldu. Bu bültenlerden öğrendiğimiz bilgiler huzurumuzu kaçırıp, canımızı sıksa da uygulanan şeffaflık insanı memnun ediyor. En azından "birileri bizimle gerçekten ilgileniyor" diye düşünüp teskin oluyoruz. Keşke her gün Hazine Bakanı'da çıkıp buna benzer şekilde "korona günlerinde ekonomi bülteni" sunumu yapsa fena mı olur.
Hazine Bakanı da her akşam bülten sunsun, fena mı olur?
Artan iflas sayısı, kapanan dükkan sayısı, işten çıkarılan işçi sayısı... Mesela bu süreçte Dolar, her gün istikrarla yükselerek 7,20 TL oldu. Bir Allah'ın kulu da çıkıp bu konuda hiç söz etmiyor. Kiralar ve faturalar ödenemiyor. Devletin yardımlarından faydalanamayan yüz binlerce işletme ve esnafın sesini duyan yok.

Sayın Hazine Bakanı, ara sıra çıkıp, insanın sinir sistemini bozan o neşeli tavırlarıyla "yok öyle yaptık, yok böyle yaptık" diye açıklamalar yapıyor. İyi de bunlar masa başından karar alıp yönetmekle olmuyor. Bakın, Sağlık Bakanı öyle mi yapıyor? Her akşam Bilim Kurulu kararlarının topluma yansımalarının değerlendirmesini yapıyor ve vatandaşlara bu kararların sonucunda gerçekleşen durumun net olarak raporunu açıklıyor. Hazine Bakanı'ndan da her gün rapor almak çok güzel olurdu bence. Virüsten dolayı hastalanıp vefât edenler gözümüze sokulurken, işsizlik ve parasızlıktan dolayı hastalanıp intihara sürüklenenler, boşananlar ve ailesi parçalananlar, akıl ve ruh sağlığı bozulanlar, sinir sistemi tahrip olanlar... Hiç bunlardan bahsedilmiyor.

Ekonomi deyip geçmeyin, koronavirüs ne kadar öldürücü ise ekonomik bozukluk da o kadar öldürücü ve yıkıcı olabilir. Yarın bir gün bu virüs yok olup gidecek, peki ya işyerini kapatanlar, işsiz kalanlar, borçlarını ödeyemeyenler, yeni borçların altına girenler... Ne olacak bunların hali? Bunların da karanlıkta kalmaması lazım.

Salgın kontrol altına alınsa bile, işler artık eskisi gibi yürümeyecek, bunda herkes hemfikir. Pek çok işletme ve esnaf aylarca, en fazla belki yarım kapasite ile iş yapabilecekler. Çünkü hem çalışma saatleri kısıtlanacak hem de sosyal ve fizikî mesafe kuralı devam edecek, maske kullanımı da devam edecek uygulamalar arasında. Bir de Sonbahar mevsimi ile ikinci bir dalga çok olası görünüyor. Daha ilk salgının yaralarını sarmadan ikinci bir dalganın toplumda açacağı ekonomik yaraları düşünmek bile istemeyiz.

Hükümetin salgın süresince sağlık alanında gösterdiği başarıya rağmen (burası biraz tartışılabilir), ekonomi alanında çuvallaması ve her zamanki gibi yine milletin "duygularını" harekete geçirerek "yardım, bağış ve dayanışma" kampanyaları tertip ederek, sorumluluğu yine vatandaşların kendi aralarında paylaşmasını istemesi tam bir kuznazlık.

Şunu çok merak ediyorum; 56 ülkeye yardım ettik deniliyor. Yapılan bu yardımların parasal karşılığı ne kadar acaba? #bizbizeyeteriz kampanyası ile toplanan yardım ve bağış miktarı her gün ekranlarda ballandıra ballandıra anlatılıyor. Ülkelere yapılan yardımların cinsini ve türünü açıklamak yerine parasal karşılığını da açıklasalar, bazı şeyleri kıyas etme imkanımız olur. Ama bu imkân bize verilmiyor. Hatta bunları sorgulayıp dile getirmek bile, kimilerine göre "hainlik ve bozgunculuk" damgası yemenize ve linç edilmenize neden olabiliyor.

Kendi vatandaşlarına karşı sorumluluklarını yine vatandaşları arasında bölüştürenler, kendi vatandaşından esirgedikleri yardımları yabancı ülkelere ne maksatla verebilirler. Üstelik bu ülkeler arasında dünyanın en zengin ülkeleri ve birbirlerinin malının üstüne çöküp açıkça korsanlık yapan ülkeler de var. Aslında ben devletimizin bu yardımlarına karşı değilim, mutlaka bunların makro planda pek çok yararı görülecektir, en azından öyle umuyoruz, ancak kendi vatandaşlarına henüz ücretsiz maske dağıtımında bile başarılı olamayanlar, yabancı ülkelere milyonlarca maske ve tıbbi malzeme hibe ediyorlar ise ben işte buna karşı çıkarım.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Her vatandaşın bilgi edinme hakkı vardır. Sorgulama, düşünme ve düşüncesini ifade etme özgürlüğü vardır. Birileri bizlere bilgi vermiyor diye bizim de her anlatılan bilgiye inanma gibi bir zorunluluğumuz yoktur. Benim de tek derdim, ülkem ve insanlarımızın sağlığı ve refahıdır. Devlet önce kendi vatandaşlarına bakmakla yükümlüdür. "Suriyelilere 40 milyar Dolar harcadık, 56 ülkeye yardım ettik ve dünyanın en fazla insanı yardım yapan devletiyiz" gibi söylemler, ancak devletin kendi vatandaşlarını kalkındırdıktan sonra bir anlam ifade eder. Yoksa kendi fakir halkından toplayıp zengin devletlere yardım etmek, sadece bir "şov gösterisi" olmaktan öteye geçemez ve halk bunu böyle okur.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • yılmaz yılmaz
    Haklısın Tezcan bey... Cümlelerin hak, doğru ve isabet içeriyor... Ve bunları söyleme cesaretin için de tebrikler...
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat