Murat Yılmaz

Murat Yılmaz

Meczup...

Meczup...

Bu sefer çok değişik bir yazı yazacağım.
İçinde zerre siyaset yok!
Gerçek bir hikâyeyi, hiçbir data vermeden, dilimin döndüğünde aktarmaya gayret edeceğim.

Bir sosyal medya platformunda bu hikâye karşıma çıktığımda, kaç kez arka arkaya izledim, bilmiyorum, o kadar etkiledi.
Peki ne bu hikâye?
Bundan yıllar önce Anadolu'nun bir ilçesinde, bir Ambulans giriş yapar, hasta hanım ve eşi beyefendi.
Hasta, daha ilk kontrolde iken ağırlaşır.
Hekimler eşine; “Bu hastanede bu olay ile başedemeyeceğiz, tam teşekküllü devlet hastanesine göndermemiz lazım, sen şu kağıdı imzalat gel, biz de sevk işlemlerini yapalım” derler ve eline kağıdı verirler.

Adamcağız kağıdı imzalamaya giderken, eşi maalesef hayatını kaybeder.
Adam geri geldiğinde, hekimler ölüm haberini verir.
Verirler ama, adam gördüğü tablo karşısında dona kalır, elinde kağıt, öylesine kalır!
Ve işte o adam, her gün elinde kağıt, üstündeki aynı elbiseler ile tam 25 yıl!!!
Evet 25 yıl, her gün, o hastaneye gelir ve imzalatmaya çalışır.
Eşinin ölüm haberini aldığı andan beri, bir daha tek kelime etmez, o anda takılıp kalmıştır.
Yine o hastanede 25 yıl sonra vefat edene kadar, her gün gelir ve eşinin sevk kağıdını imzalatmak ister.
Kabullenemez eşinin vefatını, o anın biraz öncesinde, yani sevk kağıdını imzalatmaya gittiği anda kalır, kendini kapatır.

Görenler meczup derler.
Halbuki o adam, belki de dünyanın en saygın kişisi olabilir.
Eski efsaneler ve Roman/Filim aşkları var ya...
Bence bu sevdanın, bu aşkın karşısında hepsi solda sıfır, bir masaldan ibaret, ancak bu hikaye, başından sonuna kadar gerçek!

İnsan düşünüyor tabii, bu nasıl bir aşk, nasıl bir sevda diye...
İşte tüm o terimler, bence bu çiftin aşklarını tarif etmek için icat edilmiş sanki.
Aşk, sevda, sadakat, saygı!

Günümüzde ne kadar yabancı terimler değil mi?
Evet sözde herkes aşık, herkes seviyor, herkes saygı duyuyor ve sadık.
Ama gerçekten bu böyle mi?

Bu çifte ben Muazzez hanım ve Muhlis bey demek istiyorum, gerçek isimlerini, bu büyük aşkın karşında zikretmekten haya ederim.

Bugünün aşkları, sevdaları maksimum ne kadar sürüyor ki?
Üç hafta, altı ay, bir yıl?
Sonra?
En ufak bir münakaşada, sosyal medyada ilişki durumu “yok” moduna geçiliyor.
Bu mu sevgi, saygı?
Toplum olarak bile o kadar değiştik ki, ne saygı, ne nezaket, ne adab-ı muaşeret, hiçbir şey kalmamış.
İnsanların kendilerine tahammülü kalmamış, bırakın başkalarına tahammül etmeyi.

İşte, Muhlis bey, Muazzez hanımefendiyi öyle bir aşk ile sevmiş ki, öyle bir sadakat ile bağlanmış ki, vefatını kabullenememiş.

Ben şahsen bu adamın karşısında hicap ederim, hatıralarına derin saygı duyuyorum.
Ve işte bu devasa dizi/filim sektörüne de sormak isterim...
Bol bol vurdulu kırdılı, ihtiraslı, ihanetli, salt cinselliği öne çıkarmış, tamamen hayal ürünü filmler, diziler çekeceğinize, canım Anadolu’yu bir gezin ve tam da bu hikayeler gibi hikayeleri bulun ve aktarın, olmaz mı?

Toplum olarak, eski sevgi, saygı, muhabbet, nezaket değerlerimize dönmemiz dileğimle.



Bir diğer yazımızda buluşmak üzere dua ile Vesselam

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet