Siyaset…
İlginç bir tablo oluştu.
İki ana ve aynı zamanda iki karşıt aktör:
İktidar ve CHP…
Üçüncüsü AKP…
Dördüncüsü İktidar karşıtlığında konumlanan Toplumsal Öfke Muhalefeti…
İki de joker:
MHP ve DEM Parti…

AKP ve İktidar…
O kadar çok kopuk ki birbirinden… Sanki Cumhur İttifakı’nın iki ortağı gibi…
Bayramda…
AKP’li tanıdıklara özellikle sordum…
Dedikleri şu:
“Bizim de olanlardan haberimiz yok… Yukarıda bir şeyler oluyor; biz de medyadan öğreniyoruz…”
Oldukça rahatsızlar…
Konu mankeni gibi olmaktan… Ak Parti’nin, kanunî zorundalıktan sembolik bir duruma düşmesinden…
İnat ve ısrarla;
“Ne/nasıl ve kim olduğu bile bilmediğimiz bir azınlıkça yönetiliyoruz…” diyorlar…
19 Mart Süreci… İmamoğlu tutuklaması…
Hiç de şık olmadığının… İmamoğlu aday olduğu için bunların olduğunun farkındalar…
“Yerin kulağı var” dercesine; “Bilmiyorum… Boşver bana sorma…” diye geçiştiriyorlar…
Keza,
İktidar Bürokrasisi…
Oldukça tedirgin… Sus-pus… Kamikazelik yapanlara kızgınlık had safhada…
Hakeza,
Yargı camiası…
Birkaç su-i misalin çıkardığı ses… Yıktığı itibar… Ve düşülen durum…
Kahir ekseriyet çok mutsuz… Gidişattan huzursuz…
İktidar cenahı…
Mahalle baskısı; Kim sustu… Kim tepki gösterdi… Kim en çok savundu…
Çetele tutuluyor sanki…
Ne olduğunun… Veya ne kadar yanlış/haksız/hukuksuz şeyler yapıldığının bir önemi yok…
At tweeti kurtul linçten…
Mahşer misali… Herkesin derdi “Nefsî Nefsî”….
Herkes herkesten korkuyor… Biri diğerinin kurt’u…

CHP
Önce afalladı… Ne yapacak, nasıl tepki koyacaktı…
Toplumsal Öfke Muhalefeti imdada yetişti…
7 günde… CHP’yi kendine getirdi… Handikap avantaja dönüştü…
Moral üstünlüğü… Motivasyon…
“Galiptir bu yolda mağlup olanlar”…
Şimdi…
Sorumluluk daha fazla…
—Öfkenin akılcı yönetimi ve şiddetsiz tepki,
—Toplumsal Öfke Muhalefeti içinde… Bir diğerine karşı…
“İktidarı az eleştirdin… Sessiz tepki verdin… Neden sert konuşmuyorsun…” gibi mahalle baskısı refleksini dizginlemek,
—Toplumsal Öfke Muhalefeti eşittir CHP algısını engellemek,
—İktidarın bundan sonra daha sert ve daha sistematik şekilde “ikna edemiyorsan kafa karıştır” kabilinden yapacağı…  Hem CHP’yi hem sokakları kriminalize ve marjinalize edici atraksiyonlarına karşı kitlesel bir sağduyu oluşturmak,
—Ve en önemlisi;
Kurultay’ın sağladığı ekstra enerjiyi Toplumsal Öfke Muhalefeti enerjisiyle imtizaç ettirmek… Şiddetsiz bir ahenk ve insicam oluşturmak…

DEM Parti
Ahmet Kaya söylemiyle;  Oportunist ortayolcu…
Sinekten yağ çıkartmacı… Tamamıyla taktiksel…
Aklı-fikri Kuzey Suriye’de… Öcalan ve Kandil’de…
Son tahlilde;
Krizden fırsat devşirme derdinde…
Temel konsept;
Göster ama verme… Ellet ama öptürme…
Saraçhane’ye git… Bahçeliye selam çak… İktidarla pazarlık yap;
“Benim kızımı ne doktorlar ne mühendisler istedi. Eğer istiyorsan el yükselt”

MHP
Her devrin jokeri…
Hem ortak hem değil… Hem nalına hem mıhına…
“Ben tokmakçıyım… Davulu taşıyan düşünsün” havasında…
Bahçeli’nin, Öcalan üzerinden ön alıcı hamlesi… İktidar isteksiz…
Yine de bir süreç başladı…
Bahçeli hastalandı… Süreç duraksadı…
66 gün sonra… Bahçeli ayaklandı…
CHP ve Özgür Özel’e ağır laflar…  Ama aslında “kızım sana diyorum, gelinim sen anla” kabilinden muhatap iktidar…
Konu MHP ve Bahçeli olunca… Ne söylerse söylesin; iktidar cenahı “No comment”…
Neden?
Bahçeli’nin heybesindeki turp… Erken Seçim…
İktidar için sonun başlangıcı… Baldıran zehiri…
Bahçeli mesaj sever…
Belki de merhum Ferdi Tayfur’a saygısızlık olmasın diye…
“Canımsın dedikçe kıymet bilmedin
Kazandıklarına değer vermedin
Sen belki bu kadar hiç sevilmedin
Vefasız diyorsam söyleten sensin…” demek yerine…
Yine CHP ve Özgür Özel üzerinden veriyor mesajı:
“Hiç kimse boşuna imza toplayıp erken seçim hayali kurmamalı…”
Türkçesi şu:
“Erken Seçim işi benden sorulur… Erken Seçim kozumu kimse elimden alamaz…”
Güya,
Muhatap CHP ve Özgür Özel… Ama sözün adresi iktidar… “Gözlerime bak anlarsın beni” durumu…

Neyi bekliyor peki Bahçeli?..
1970’lerin sonu…
Demirel hükümet kurmuş… Erbakan’dan “kerhen destek”… Ve alınan güvenoyu…
Çok geçmiyor…
Erbakan’ın dilinde bir benzetme… Kadayıfın üstü kızardı altı kaldı…
Herkes bekliyor… Hükümet ha düştü ha düşecek…
Peki, kadayıfın altı ne zaman kızaracak?..
Cevap; sadece muzip bir tebessüm… Şeytan azapta gerektir…
Üç vakte kadar… Her şey olabilir…
Bahçeli bu… Muhatabını sabrıyla çatlatır…
Ama
Öcalan Çıkışı’nın boşa çıkmasına… İktidarca boşa düşürülmesine son derece kızgın…
Belli mi olur… Kasım-2025’i işaret eder… “Haydin Erken Seçim’e” der…

Son olarak:
Ve bence en önemlisi…
—Trump’tan Erdoğan’a… İki ayda iki kez övgü ve dostluk reveransı…
Bayram değil seyran değil…  Acaba neden ki…
—Trump-Netenyahu…  İki ayda iki görüşme…
Hem de uzun uzun…
Sonrasında ise… Trump’ın söylem ve tavırları… Mahallenin bıçkın delikanlısının gönlünü kazanmış mahcup kız ifadesi…
İsrail’i memnun etmişliğin dayanılmaz cazibesi…
Ve Erdoğan’a selam:
“Netanyahu’ya da söyledim…
Aranızda bir sorun olursa hallederim... Beni kırmaz… Dostumdur… Akıllı adamdır…
Bir rahibimiz vardı… İstedim hemen verdi…”
Netenyahu’ya bu kadar yaranma çabası… Erdoğan’a bu kadar övgü…
Gerçi… Övüyor mu, yeriyor mu, gömüyor mu… Belli değil…

Amerikalılar…
At pazarlıkçıları… Bırakın övmeyi; karşılıksız, hastalıklarını bile vermezler…
Netenyahu ve Trump… “…Başta Suriye/Irak/Filistin olmak üzere bütün bölgeyi konuştuk” diyorsa...
Kapalı kapılar ardında… Kesinlikle İran konuşulmuştur…
Öyle görünüyor ki…
Bugün-yarın…
Amerika-İsrail ortak yapımı…
Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Arabistan sponsorluğunda… Türkiye, Suriye ve Irak’ın mekan tahsisiyle…
“Freedom for İran” isimli film çekimi başlayacak demektir…