AB müzakereleri askıya aldı
Peki, alsınlar madem.
Sundukları raporun, gerçekler ile Türkiye gerçekleri ile hiçbir alakası olmadığı aşikar.
Türkiye karşıtı lobilerin, Terör destekleyici organizasyonların, PKK ve FETÖ ye yakın çevrelerin, bu Raporu adeta dikte ettikleri de gözden kaçmadı.
Türkiye, iftiralar ile muhatap edilecek bir ülke değildir, hele de kendi isteklerini emri vaki uygulayacak bir ülke hiç değildir.
Bu da bize bir fırsat olsun ve Türkiye de artık 50 küsür senedir sürdürdüğü bu hiçbir zaman sonuçlanmayacak olan AB üyesi olma işinden temelli vazgeçsin.
Vazgeçsin, çünkü artık zaten AB'nin bir esprisi de kalmadı, bir cazibesi de kalmadı zaten.
AB'nin kaymağını yiyenler yedi, bitirdi, yaladı, yuttu.
Bugünkü AB, batmaya mutlak darbe almış bir gemidir ve batan gemiye binilmez.
Kim ne derse desin, merhum Erbakan hoca, 30 sene önce bile doğru tespitlerde bulunmuştu.
"AB Hristiyanlar kulübüdür ve asla Türkiye'yi almayacaklardır, en azından bazı şartlar gelişmedikçe almayacaklardır," demişti.
Doğru, almadılar, almayacaklarda.
Şartlar demişken, onunda cevabını verdi.
"Ne zaman İsrail'i alırlar, onun peşinden Türkiye'yi de alırlar. O zaman Tel Avivli Mois ile Sivas'lı Hasan, aynı bayrak altında olup, aynı orduda hizmet eder duruma gelinirse, o zaman Türkiye'yi de AB'ye alılar."
Bu şartlar şu an itibariyle ütopya gibi görünüyor, en azından önümüzdeki 50, 60 yıl için.
Peki, Türkiye'nin böyle bir vakti var mı?
Bekleme lüksü var mı?
Hayır, yok.
Çünkü Türkiye hızla gelişen bir ülke, gün be gün ileriye giden bir ülke.
Evet, tüm dünyada olduğu gibi, biz de ülkemizde belli bir ekonomik sıkıntı yaşıyoruz, ancak bu büyümemize engel olmuyor.
Türkiye, savunma sanayiinde eriştiği know how ile geliştirdiği teknolojiler ile yerli araba üretimi, yerli elektronik sanayii ile bilgi işlem, yazılı teknolojileri ile gün be gün daha da ilerilere doğru emin adımlar ile ilerlerken, AB'nin keyfini bekleme lüksü yok.
Hele de batının kendini beğenmişliğini, hatta ukalalığını çekme mecburiyeti de yok.
Kimse kusura bakmasın ama küresel siyasette, AB'nin borusu da, mesela 20 sene evvelki kadar/gibi de ötmüyor, hatta ciddiye de alınmıyor.
Zira artık tüm dünya ülkeleri gözlerini açtılar ve hiç kimsenin hegemonyası altına da girmek istemiyorlar.
Özellikle de Rusya/Ukrayna savaşı sonrası, dünya sadece iki kutuplu olmaktan çıktı, batının, özellikle de AB'nin gücünün, öyle ahım şahım olmadığı da ortaya çıktı.
Bu bağlamda, AB ülkelerinin, bilhassa Almanya'nın enerji arz garantisinin kaybolmasının ardından çalkalanan, dalgalanan piyasaların, sektörlerin durulmadığı görülmekte.
Otomotiv sektörü, ağır sanayi sektörü, hizmet sektörü, kimya ve yan sektörleri, hızla küçülmeye gitmekte, ve bu trend oldukça stabil.
Böyle bir birliğe, kim, neden ille de girmek istesin ki?
Türkiye'nin bu konudaki ısrarını da bir türlü anlamış değilim.
Şimdi diyeceksiniz ki, AB ülkeleri en büyük ihracat destinasyonumuz.
Doğru, peki bu kötü mü?
Yani Avantaj mı, dezavantaj mı?
Kaldı ki, Türkiye de AB ülkeleri için çok önemli bir Pazar değil mi?
Türkiye olmasa, şu an itibariyle, VW, Audi, Mercedes, Opel, Ford, Peugeot, Fiat, Citroën ne yaparlardı?
Hiç de parlak bir durumda olmazlardı.
Yani gümrük birliği sadece bizim için bir avantaj değil, onlar için de avantaj.
He, vize serbestesi ne gelince.
Emin olun, çok da görülecek yerler değil, kaldı ki, akılcıl diplomasi ile bu sorun da giderilebilir.
Ancak, AB ye uyum yasaları adı altında, 90'lardan beri bizlere dayatılan bir sürü "reform"un, bu ülkenin genetik kodları ile uyuşmadığı da aşikar.
Bunları da, yeni Anayasa ile çözebilir bu millet.
Ez cümle:
Eski Türkiye mazide kaldı.
Birilerinin menfaatleri uğruna, kendi gerçeklerini inkar etme seviyesine kadar giden bir Türkiye artık yok.
Türkiye'yi, göz hizasında görmeyen, eşdeğer bir partner olarak görmeyen her oluşum, her ülke, kaybetmeye mahkumdur.
Buyrun, AB konusunda referanduma gidilsin, milletin kendisi karar versin.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.