Yargıtay mı AYM'yi döver, AYM'mi Yargıtay'ı döver!
Olmayan şeyler oluyor Türkiye'de…
Hem de hiç olmayacak türden…
Nedir?
Bazı Yargıtay üyeleri, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş…
"Nasıl ve neden olur"unu araştırdım.
Ve sonuca ulaştım…
Eskiden Anayasa Mahkemesi Çankaya Köşkü'ne bitişikti.
Ve, bilirsiniz; AYM'nin olduğu yer rakım olarak Yargıtay'ın olduğu Kızılay'a göre daha yüksekte.
Bu yüzden AYM sadece kanunsal hiyerarşi olarak değil, coğrafi olarak da üst mahkemeliğini bastırıyordu.
Ama Yargıtay da Başbakanlık'a komşuluğu nedeniyle bunu dengeliyor; AYM'ye karşı sessiz bir eşitlik refleksi sergiliyordu.
Bir an geldi ve olan işte o an oldu.
AYM, olduğun yerden daha yüksekte bir yer olan Ahlatlıbel'e taşındı.
Hem de görkemli bir bina inşa edilerek…
Yargıtay üzüldü, bozuldu ve çok kızdı.
Ama Başbakanlık'a yakın olmaları hasebiyle itiraz sesleri çıkartmadı ama içten içe oluşan haset gün be gün büyüdü.
Bardağı taşıran an ise Başbakanlık'ın yeni yapılan Beştepe Yerleşkesine taşınması oldu.
Artık Yargıtay yapayalnızdı,
Öpöksüz kalmıştı!
Bunu gören Cumhurbaşkanı, Yargıtay'a kıyamadı ve onlar için de Ahlatlıbel'de bir kampüs yapılması talimatı verdi.
İnşaat bitti ve Yargıtay taşındı.
Öyle azametli ve görkemli bir Yargıtay kampüsü olmuştu ki; AYM binası yanında müştemilat gibi kalıyordu.
Yargıtay üyeleri odalarının penceresinden müstehzi tavırla AYM binasına bakıyor ve "Bizim bina sizin binayı döver" diye mırıldanıyorlardı.
Hatta öyle ki; AYM için yapılmayan alt geçit ve kavşak Yargıtay için yapılmıştı.
Önce sırtını Çankaya Köşküne dayayan, sonra da yüksek rakımlı Ahlatlıbel yükseltisinin havasıyla daha bir üstleşen AYM ile Yargıtay eşitlenmiş,
Hatta yerleştikleri daha büyük yerleşkenin azametiyle AYM'nin de üstüne çıkmıştı..
Hesap vakti gelmişti.
Yargıtaylılar, AYM'ye "Nasılsa birgün elimize düşersiniz! İşte o zaman, kimin daha büyük ve üst olduğunu çok iyi gösteririz" hayali içindeyken aradıkları fırsat ayaklarına gelmişti.
AYM'nin kararını uygulamayıp, "Yetki Yargıtay 3. Dairededir" diyen bir yerel mahkeme pası atmıştı.
Yargıtay durur mu!
"Kanunlar hiyerarşisi, kurallar ve teamül nedir ki!" dercesine pozisyona öyle bir daldı ki; gol olup olmaması veya topun saha dışına çıkması hiç önemli değildi.
Yaşanan öyle bir maç ki ortalık toz duman,
Her kafadan ayrı ses çıkıyor!
Tüm spor yorumcuları, eski-yeni hakemler ve jübile yapmış futbolcular,
Pardon yorumcu hukukçular, eski-yeni hakimler, avukatlar ve jübile yapmış savcılar konuya dair fikir beyan ediyorlardı.
Kriz'in zamanlaması da oldukça manidar.
Tam da Ömer Üründül'ün "Artık yabancı hakem şart yoksa lig bitmez" dediği bir ana denk geldi.
Acaba diyorum,
Yabancı hakem istenmesi gibi yabancı hakim mi transfer etmek isteniyor da buna zemin mi oluşturmaya çalışılıyor?
Olur m olur,
Burası Türkiye, "olmaz olmaz dememek lazım; olmaz olur!"
Krizin hikayesi böyle işte,
Ben söyleyeyim;
Ne olduysa, Yargıtay'ın AYM'ye komşu ve binasının daha büyük olmasından dolayı oldu…
Mehmet Uçum konuşmuş,
"Milli Yargı" demiş…
Allah Allah,
Bir yaşıma daha girdim.
Milli olmayan yargı olurmuymuş ki, yargısal millilik vurgusu yapmış!
Demek ki "yargı tarafsız ve bağımsız olur" diye öğrendiğimiz en temel doktrin boşunaymış!
Ya da, yargımız gayrımilli imiş de haberimiz yokmuş!
Ne diyelim;
Mehmet Uçum yargının kitabını yeniden yazıyor galiba…
Ah Akşener Ah
Özgür Özel'e "Herkese selam verdin! Bana yok mu!" diye sitem ediyor.
Ayrılan vekiline ateş püskürüyor,
Ayrılan vekilini alan Ak Parti'ye "ittifak ihtimalini yok ettiniz" diye kız evi nazı sergiliyor!
Ayrılacak vekillerine diş gösteriyor, yumruk sıkıyor, bitiririm diyor!
Yahu Akşener,
Anadolu'da bir söz var;
"Ateş olsan kaç yazar ki!"
Bak,
Sana söyleyeyim;
Sen bunları Kılıçdaroğlu ile masaya oturduğun an düşünecektin.
Hadi oturdun; masa, altılı hale gelirken düşünecektin.
Hadi bunu da düşünmedin; o masadan kalkmayacaktın,
Hadi kalktın; o masaya geri dönmeyecektin!
Tüm bunları yapmadın; şimdiyse "asarım, keserim, bitiririm" diyorsun.
Hadi buyur; yap da görelim!
Sana bir fıkra Sayın Akşener:
"Atına binen adam bir köye gider.
Köyde atı kaybolur.
Herkes aramaya başlar ve at bir türlü bulunmaz.
Adam der ki; "Çabuk atımı bulun yoksa babamın yaptığı gibi yaparım!"
Bunu duyan köylü "Eyvah eyvah! Adam ne yapacak ki! Mutlaka bulmalıyız!" der ve akşam üstü atı bulup getirirler.
Meraklı köylünün biri sorar:
"Beyefendi,
Eğer atınızı bulmasaydık babanızın yaptığını yapacağınızı söylediniz,
Babanız ne yapmıştı ki?"
Adam der:
Atı bulunmadığı için yürüyerek gitmişti…"
Hem de hiç olmayacak türden…
Nedir?
Bazı Yargıtay üyeleri, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş…
"Nasıl ve neden olur"unu araştırdım.
Ve sonuca ulaştım…
Eskiden Anayasa Mahkemesi Çankaya Köşkü'ne bitişikti.
Ve, bilirsiniz; AYM'nin olduğu yer rakım olarak Yargıtay'ın olduğu Kızılay'a göre daha yüksekte.
Bu yüzden AYM sadece kanunsal hiyerarşi olarak değil, coğrafi olarak da üst mahkemeliğini bastırıyordu.
Ama Yargıtay da Başbakanlık'a komşuluğu nedeniyle bunu dengeliyor; AYM'ye karşı sessiz bir eşitlik refleksi sergiliyordu.
Bir an geldi ve olan işte o an oldu.
AYM, olduğun yerden daha yüksekte bir yer olan Ahlatlıbel'e taşındı.
Hem de görkemli bir bina inşa edilerek…
Yargıtay üzüldü, bozuldu ve çok kızdı.
Ama Başbakanlık'a yakın olmaları hasebiyle itiraz sesleri çıkartmadı ama içten içe oluşan haset gün be gün büyüdü.
Bardağı taşıran an ise Başbakanlık'ın yeni yapılan Beştepe Yerleşkesine taşınması oldu.
Artık Yargıtay yapayalnızdı,
Öpöksüz kalmıştı!
Bunu gören Cumhurbaşkanı, Yargıtay'a kıyamadı ve onlar için de Ahlatlıbel'de bir kampüs yapılması talimatı verdi.
İnşaat bitti ve Yargıtay taşındı.
Öyle azametli ve görkemli bir Yargıtay kampüsü olmuştu ki; AYM binası yanında müştemilat gibi kalıyordu.
Yargıtay üyeleri odalarının penceresinden müstehzi tavırla AYM binasına bakıyor ve "Bizim bina sizin binayı döver" diye mırıldanıyorlardı.
Hatta öyle ki; AYM için yapılmayan alt geçit ve kavşak Yargıtay için yapılmıştı.
Önce sırtını Çankaya Köşküne dayayan, sonra da yüksek rakımlı Ahlatlıbel yükseltisinin havasıyla daha bir üstleşen AYM ile Yargıtay eşitlenmiş,
Hatta yerleştikleri daha büyük yerleşkenin azametiyle AYM'nin de üstüne çıkmıştı..
Hesap vakti gelmişti.
Yargıtaylılar, AYM'ye "Nasılsa birgün elimize düşersiniz! İşte o zaman, kimin daha büyük ve üst olduğunu çok iyi gösteririz" hayali içindeyken aradıkları fırsat ayaklarına gelmişti.
AYM'nin kararını uygulamayıp, "Yetki Yargıtay 3. Dairededir" diyen bir yerel mahkeme pası atmıştı.
Yargıtay durur mu!
"Kanunlar hiyerarşisi, kurallar ve teamül nedir ki!" dercesine pozisyona öyle bir daldı ki; gol olup olmaması veya topun saha dışına çıkması hiç önemli değildi.
Yaşanan öyle bir maç ki ortalık toz duman,
Her kafadan ayrı ses çıkıyor!
Tüm spor yorumcuları, eski-yeni hakemler ve jübile yapmış futbolcular,
Pardon yorumcu hukukçular, eski-yeni hakimler, avukatlar ve jübile yapmış savcılar konuya dair fikir beyan ediyorlardı.
Kriz'in zamanlaması da oldukça manidar.
Tam da Ömer Üründül'ün "Artık yabancı hakem şart yoksa lig bitmez" dediği bir ana denk geldi.
Acaba diyorum,
Yabancı hakem istenmesi gibi yabancı hakim mi transfer etmek isteniyor da buna zemin mi oluşturmaya çalışılıyor?
Olur m olur,
Burası Türkiye, "olmaz olmaz dememek lazım; olmaz olur!"
Krizin hikayesi böyle işte,
Ben söyleyeyim;
Ne olduysa, Yargıtay'ın AYM'ye komşu ve binasının daha büyük olmasından dolayı oldu…
Mehmet Uçum konuşmuş,
"Milli Yargı" demiş…
Allah Allah,
Bir yaşıma daha girdim.
Milli olmayan yargı olurmuymuş ki, yargısal millilik vurgusu yapmış!
Demek ki "yargı tarafsız ve bağımsız olur" diye öğrendiğimiz en temel doktrin boşunaymış!
Ya da, yargımız gayrımilli imiş de haberimiz yokmuş!
Ne diyelim;
Mehmet Uçum yargının kitabını yeniden yazıyor galiba…
Ah Akşener Ah
Özgür Özel'e "Herkese selam verdin! Bana yok mu!" diye sitem ediyor.
Ayrılan vekiline ateş püskürüyor,
Ayrılan vekilini alan Ak Parti'ye "ittifak ihtimalini yok ettiniz" diye kız evi nazı sergiliyor!
Ayrılacak vekillerine diş gösteriyor, yumruk sıkıyor, bitiririm diyor!
Yahu Akşener,
Anadolu'da bir söz var;
"Ateş olsan kaç yazar ki!"
Bak,
Sana söyleyeyim;
Sen bunları Kılıçdaroğlu ile masaya oturduğun an düşünecektin.
Hadi oturdun; masa, altılı hale gelirken düşünecektin.
Hadi bunu da düşünmedin; o masadan kalkmayacaktın,
Hadi kalktın; o masaya geri dönmeyecektin!
Tüm bunları yapmadın; şimdiyse "asarım, keserim, bitiririm" diyorsun.
Hadi buyur; yap da görelim!
Sana bir fıkra Sayın Akşener:
"Atına binen adam bir köye gider.
Köyde atı kaybolur.
Herkes aramaya başlar ve at bir türlü bulunmaz.
Adam der ki; "Çabuk atımı bulun yoksa babamın yaptığı gibi yaparım!"
Bunu duyan köylü "Eyvah eyvah! Adam ne yapacak ki! Mutlaka bulmalıyız!" der ve akşam üstü atı bulup getirirler.
Meraklı köylünün biri sorar:
"Beyefendi,
Eğer atınızı bulmasaydık babanızın yaptığını yapacağınızı söylediniz,
Babanız ne yapmıştı ki?"
Adam der:
Atı bulunmadığı için yürüyerek gitmişti…"
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Mavi Beyaz
spartalı
Utku
Firdevs
R.