Nalan Erbaş

Nalan Erbaş

Ada iradesi..

Son günlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşananlar Türkiye kamuoyunda tepkiyle karşılanmakta. Ne olup bittiğini anlamaya çalışmaksızın, kulaktan duyma dolduruşa getirildiğimiz "Kıbrıslılar bizi sevmez" söylemine de kapılarak verdiğimiz tepkilerin ne kadar yanlış olduğunu düşünmemekteyiz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, son yüzyıl içerisinde bağımsızlık mücadelesi vererek ilan edilmiş Türkiye’den sonra ilk Türk Devleti. Asya’daki Türk devletlerinden önce ve gerçek bir özgürlük mücadelesi vererek ada’da Türk'lük adına kavga vermiş bir halk orada bulunanlar.
1974 Barış Harekatı ile kurtarmış olduğumuz bu insanların aslında o güne kadar bölük pörçük bölgelerde yaşamalarına rağmen son derece organize bir direniş mücadelesi verdiklerini, ve eğer 1878 yılından itibaren Türk'lük duygusu ile hareket etmemiş olsalardı aslında Kıbrıs ‘ı aynen Girit ve Rodos gibi kaybetmiş olabileceğimizi hiç aklımıza getirmiyoruz.

Kıbrıs'lı Türkler direnebildiği için biz ordayız. Ve aynı şekilde biz oraya gittiğimiz için şimdi de onlar hala daha ordadır. Gerçek budur.

Yıllardan beridir sürmekte olan Kıbrıs Müzakereleri dönemin Hükümeti ve Genel Kurmayı tarafından da olumlu bakılan ve desteklenen Annan Planı ile refreranduma götürülürken bir sonuca ulaşıldığı inancı Türkiye içerisinde hakim görüş konumundaydı. Bu plan neticede Kıbrıs'lı Rum'ların red oyu ile hayata geçmemiş ancak Kıbrıs'lı Türkler gerek Avrupa ülkelerinin gerekse Türkiye’hükümetlerinin verdiği sözlerin havada kaldığını o dönem sonrasında yaşayarak görmüşlerdir.

Aradan geçen 6 yıl içerisinde hayatları daha iyiye gitmemiş aksine geçmişe göre daha da zorlaşmıştır. Belirsizlikler içinde yaşamaya mahkum edilmiş olan Kıbrıs'lı Türkler son 6 yıl içerisinde Türkiye Hükümetinin kendi kendini KKTC’nin İMF’si yerine koymasıyla daha da zorlaşmıştır.

Uzun mücadele yıllarında sabırlarını zaten zorlamış olan Kıbrıs'lı Türk'lerin AKP hükümetinin bu yaklaşımı karşısında baş kaldırarak gidişata DUR demeleri, ve kendi sorunlarını çözebilecek kapasiteye sahip olduklarını hatırlatma istemleri, küçük bir azınlığın açtığı ve kimse tarafından benimsenmeyen bir pankart nedeniyle "şımarıklar" nitelemesiyle karşı karşıya kalmaları acaba ne kadar doğrudur?
    
Kıbrıs "besleme" sıfatını kesinlikle haketmiyor. Bir kere insan kendi evladına besleme demez..

Kıbrıs sorununu diplomatik yollardan ve çatışmayla çözemeyeceğini gayet iyi kavramış çevrelerin, Kıbrıs sorununu kendi lehlerine çözecek tek yolun aynı vatanın ayrı evlatları olan iki halkı birbirine düşman etmek olduğunu anlamış ve işi pratiğe dökmüş olmasından kaynaklanan yorumdur.

Bu sözü bir tek Başbakan söylemiyor.
Başbakana destek veren tüm çevreler bu dili konuşuyor. Gördüğümüz gibi senaryo iyi yazılmış ve bayağı bir mesafe katedilmiş.
         
Dün, tarihe malolmuş boy, soy mücadelleri ile milletimi kırdıran, birbirine düşman eden zihniyet, aynı zihniyetsizliği, sınırlarla, yapay etnik ayrımlarla bugün de sergilemektedir. Onların binlerce yıllık kavgasını anlamak bir yere kadar mümkündür de, bu ülkenin aklı başında! evlatlarının bu kavgaya taraf olmaya gönüllü atlamasını anlamak gerçekten mümkün değildir.
       
Diğer bir taraftan, Kıbrıs halkına acaba AKP hükümetinin destek verdiği  Mehmet Ali Talat'ı seçmediği ve Ulusal Birlik partisine destek vererek Derviş Eroğlunu seçtikleri için ceza mı veriliyor diye düşünmeden edemiyor insan.. Bildiğimiz üzere hükümetimiz başkaldıranları sevmez ve cezalandırır.
       
Aslında bu konuda yapılabilecek pek çok şey vardır..Aklı selim düşünerek ve orada bulunan vatandaşlarımızı anlayarak onlara nasıl destek vermemiz gerektiği tartışılabilir. Mutlaka konuşularak bir çözüm getirilecektir bu konuya.
     
Diğer bir taraftan baktığımızda, Kıbrıs'ın yıllık 600 bin ton narenciye üretiminin en fazla 50-60 tonunu  tüketmesinin, satmasının ve kalanını çöpe atmasının, turizme hem iklim hem tarihiyle hemde casino larıyla son derece elverişli olmasına rağmen potansiyelinin neredeyse yarısından azını kullanıyor olmasının tek nedeni "ambargolar"dır. Ambargoların nedeni ise politik oyunlardır. Buna asker kaynaklı politik oyunlarda dahildir.
      
Eh, bu durumda stratejik olarak bu kadar önemli bulduğumuz bir yeri "seve seve"   (Başbakan'ımızın tabiriyle besleyeceğiz) destekleyeceğiz. Aslında  Mersin kapıları açıldığı takdirde o bölge narenciye, eğitim ve turizm sektörleriyle bile kendi kendine yetebilecek konuma gelir. Yanı desteği besleyerek! değilde destekleyerek ve teşvik ederek yaparsak sorunlardan büyük bir kısmı hallolacaktır diye düşünüyorum..
    
Bu dönemin sağlıklı bir değerlendirmesini yapabilmek için sanırım biraz empatiye ihtiyaç vardır. Bu noktaya nasıl gelindi ve bu günden itibaren ne yapılabilir konusu tartısılarak çözümlenebilir..




Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı