Nazar..
Bu da bakışlarla olur. Buna, vurucu güç adı verilir. Vurucu gücü önlemenin ve ondan korunmanın yolu ise, “göze gözle karşı gelmek” olmuş.
Nazarın ve nazar boncuğunun izleri, Mısır'a M.Ö. 4800-5000 yıllarına uzanıyor.
Dünyadaki tüm kötülükleri gören Mısır imparatoru Osiris'in gözünün, yoksulluğu ve cehaleti uzaklaştırdığına inanılırdı. Oğlu Horus, gözlerini açtığında ortalığın aydınlandığı (iyilik) kapattığında karanlık (kötülük) olduğu düşünülürdü.
Şekli gözü andıran her şeyin insanı kötü düşünceden, nazardan koruduğu inancı yaygınlık kazanmış. Özellikle Eski Mısır’da “Osiris’in Gözü” ya da “Horus’un Gözü”, nazara karşı korunma yollarından önemli figürlerindendir.
Güneş tanrısı Osiris'i öldüren Seth'den öç almak isteyen Horus'un gözü, kavga sırasında aynı zamanda amcası olan karanlıklar ve kötülükler tanrısı Seth tarafından parçalanır.
Bilimlerin ve tıbbın kurucusu olan Toth parçaları toplar ve gözü eski haline getirir. Ancak 1/64'lük parçası eksiktir ve bu parça, Toth'un büyü ve sihir gücü tarafından tamamlanır. Daha sonra Horus'un bu gözünü simgeleyen hiyeroglif resim; uzak görüşlülüğün, beden dokunulmazlığının ve sonsuz doğurganlığın simgesi olarak, gemi, araba mumya, vazo gibi nazardan korunması gereken gereçlerin üzerine çizilmeye başlanmıştır.
Mısırlılar önem ve değer verdikleri her şeyi koruyabilmek için üzerine Horus'un gözünü çizdiler. Bu çizimler daha sonra Anadolu'ya ulaştı ve büyük bir olasılıkla onu ilk defa Fenikeliler M.Ö. 2500-M.S. 65 dönemlerinde cam üzerine geçirdi.
Bazı toplumlarda kem gözün nesneleri bile çatlatabildiğine inanılır. Mavi boncuğun bu enerjiyi kendisine çekerek yok edeceği fikri yaygındır. Kelimenin köz “ateş parçası” ile bağlantısı da dikkat çekicidir. Bakışın yakıcı gücü olduğu düşünülür.
Kem göz inancının kökeni çok eskilere dayanır. Antik Roma ve Helen medeniyetlerinde Müslüman, Yahudi, Budist ve Hindu toplumlarında da görülen bu inanış, özellikle yerli ve taşra toplumlarında yer etmiş, günümüze kadar hayatta kalmayı başarmıştır.
Tarih boyunca yabancıların, vücut deformasyonu olan engellilerin, çocuksuz kadınların ve yaşlı kadınların nazarının daha çok değdiğine inanılmıştır.
Nazardan özellikle çocukların, hamilelerin ya da hayvanların etkilendiğine inanılır. Göz sözcüğü Türkçede görme organı anlamına geldiği gibi aynı zamanda halk arasında "kem göz" (kötü niyetli bakış) anlamında da kullanılır. Arapça "nazar" kelimesi de göz/bakış anlamlarına gelir.
Parapsychology (Parapskoloji) biliminde de Psychokinesis (Psikokinezi) adı verilen nazar, terim olarak, bazı insanların cisimlere ve varlıklara bakmak suretiyle maddi ve manevi tesir meydana getirmesi halini ifade etmektedir.
Parapsikoloji dilinde “Psikokinezi” denilen nazar, yani göz değmesi bir çeşit büyülemedir. Baktığımız kişilerden veya eşyalardan çok defa gözlerimizi alamadığımız olur. Gözler ruhi fonksiyonları ve beyin gücünü en rahat ve en tesirli şekilde kullanabildiğimiz organlarımızdır.
Bilim adamlarının da tespit ettikleri gibi, göz yoluyla bir çeşit hipnoz olayı gerçekleşmektedir. Yılan; fareyi, kuşu veya diğer avlarını böyle yakalar. Gözlerinden gönderdiği zehirli şualar yoluyla avının beyin fonksiyonlarını bozmakta ve talihsiz av, bir anlık göz göze gelmenin bedelini hayatıyla ödemektedir.
Görülmeyen şeylere yok demek bugünkü bilime de aykırıdır. Günümüzde, aletlerden çıkan şuaların iş yaptığı tespit edilmiştir. Mesela TV’yi çalıştıran, kanallarını değiştiren veya arabaları açan kumandalar vardır. Onlardan çıkan şualar iş yapmaktadır. Lazer denilen şualarla ameliyatlar yapılmaktadır. Bunlar gibi, gözden çıkan ve mahiyeti tam açıklanmayan şualardan da nazar değerek, bakılan şey zarar görebilir. Göremediğimiz şeylere yok demek ise çok cahilce bir sözdür.
İki kişi karşılıklı oturup birbirinin gözlerinin içine sürekli bakamaz. Çünkü gözlerinden yayılan ışınlar (şualar), ikisinin de gözüne zarar verir, yani göz değmesi (nazar) olur.
Aşırı duyarlı, içe kapanık, iri ve parlak gözlü olanların bakışı daha etkilidir. Bu tür kimseler iyi niyetle de olsa bir şeye gözlerini dikip dikkatlice baktıkları zaman, evlatları bile olsa zarar görür, tabaklar, bardaklar çatlayıp kırılabilir ve elektronik cihazlar bozulabilir. Canlı ve cansız bütün varlıklar göz değmesinden etkilenmekle birlikte odak noktası olanlar daha fazla etkilendiğinden, damat ve gelinlerin göz değmesinden daha fazla sakınmaları gerekir. Çünkü yüzlerce davetlinin gözlerinden yayılan ışınların odak noktası olan gelinler ve damatlar, mutluluk hayalleri kurarken, göz değmesinden kaynaklanan sorunlarla karşılaşabilir, kendilerini halsiz, hasta, bağlı ve büyülü sanıp hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Kırmızı renkli giysiler gözlerden yayılan ışınları daha fazla çektiğinden, özellikle gelinler ve yeni doğum yapan kadınlar kırmızı renkli giysilerden kaçınmalıdır.
İster erkek, ister kız olsun küçük çocuklara da düz kırmızı giysiler giydirilmemeli ve çocukları severken Maşaallah la kuvvete illa billah denilmelidir.
Kem gözlerden koruduğuna inanılan yöntemler toplumdan topluma farklılık gösterir. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi takılar takmak ya da üzerinde muska gibi dua yazılı kağıtlar taşımaktır. Hindistan'ın bazı yörelerinde evlenen çiftler nazardan korunmak için karşı cinsin kıyafetlerini giyer. Bazı Asyalı toplumlarda çocukların gözlerinin etrafına siyah boya sürülür. Bazı Afrikalı ve Asyalı toplumlarda kem gözlerden en çok yiyip içerken etkilenildiğine, zira ağız açıkken ruhun vücuttan daha kolay çıkacağına inanılır. Bu nedenle yemek yalnız başına veya yakın akrabaların yanında yenir.
Eski çağlarda ölülerin ruhlarıyla, periler ve cinlerin birlikte yaşadıkları bir alemin var olduğuna inanılırdı. Bu aleme bağlı olan insanların, özellikle de büyücülerin gözlerine kötü ruhların yerleştiğine inanırlardı. Bu yüzden de onların bakışlarının çok güçlü ve zararlı olduğu düşünülürdü. Halk arasında nazara gelmiş biri için üzerlik otu yakıp söylenen, "her yerde sen olasın, belaları savasın" sözünün temelinde de bu inanç vardır. Anadolu'da Nazar Ocağı veya Göz Ocağı adı verilen mekanlara gidildiği de bilinmektedir.
İslam dininde de bazı hadislerde nazardan ve İslam peygamberinin nazardan korunmak için okuduğu dualardan bahsedilmiştir. Nazar veya İn Yekad ayeti, Müslüman halkların yaşamlarında en çok kullandığı ve kamil bir şekilde yazarak nazardan korunmak amacıyla evlerin girişlerine astığı Kur’an-i ayetlerden biridir.
Nazarın ve nazar boncuğunun izleri, Mısır'a M.Ö. 4800-5000 yıllarına uzanıyor.
Dünyadaki tüm kötülükleri gören Mısır imparatoru Osiris'in gözünün, yoksulluğu ve cehaleti uzaklaştırdığına inanılırdı. Oğlu Horus, gözlerini açtığında ortalığın aydınlandığı (iyilik) kapattığında karanlık (kötülük) olduğu düşünülürdü.
Şekli gözü andıran her şeyin insanı kötü düşünceden, nazardan koruduğu inancı yaygınlık kazanmış. Özellikle Eski Mısır’da “Osiris’in Gözü” ya da “Horus’un Gözü”, nazara karşı korunma yollarından önemli figürlerindendir.
Güneş tanrısı Osiris'i öldüren Seth'den öç almak isteyen Horus'un gözü, kavga sırasında aynı zamanda amcası olan karanlıklar ve kötülükler tanrısı Seth tarafından parçalanır.
Bilimlerin ve tıbbın kurucusu olan Toth parçaları toplar ve gözü eski haline getirir. Ancak 1/64'lük parçası eksiktir ve bu parça, Toth'un büyü ve sihir gücü tarafından tamamlanır. Daha sonra Horus'un bu gözünü simgeleyen hiyeroglif resim; uzak görüşlülüğün, beden dokunulmazlığının ve sonsuz doğurganlığın simgesi olarak, gemi, araba mumya, vazo gibi nazardan korunması gereken gereçlerin üzerine çizilmeye başlanmıştır.
Mısırlılar önem ve değer verdikleri her şeyi koruyabilmek için üzerine Horus'un gözünü çizdiler. Bu çizimler daha sonra Anadolu'ya ulaştı ve büyük bir olasılıkla onu ilk defa Fenikeliler M.Ö. 2500-M.S. 65 dönemlerinde cam üzerine geçirdi.
Bazı toplumlarda kem gözün nesneleri bile çatlatabildiğine inanılır. Mavi boncuğun bu enerjiyi kendisine çekerek yok edeceği fikri yaygındır. Kelimenin köz “ateş parçası” ile bağlantısı da dikkat çekicidir. Bakışın yakıcı gücü olduğu düşünülür.
Kem göz inancının kökeni çok eskilere dayanır. Antik Roma ve Helen medeniyetlerinde Müslüman, Yahudi, Budist ve Hindu toplumlarında da görülen bu inanış, özellikle yerli ve taşra toplumlarında yer etmiş, günümüze kadar hayatta kalmayı başarmıştır.
Tarih boyunca yabancıların, vücut deformasyonu olan engellilerin, çocuksuz kadınların ve yaşlı kadınların nazarının daha çok değdiğine inanılmıştır.
Nazardan özellikle çocukların, hamilelerin ya da hayvanların etkilendiğine inanılır. Göz sözcüğü Türkçede görme organı anlamına geldiği gibi aynı zamanda halk arasında "kem göz" (kötü niyetli bakış) anlamında da kullanılır. Arapça "nazar" kelimesi de göz/bakış anlamlarına gelir.
Parapsychology (Parapskoloji) biliminde de Psychokinesis (Psikokinezi) adı verilen nazar, terim olarak, bazı insanların cisimlere ve varlıklara bakmak suretiyle maddi ve manevi tesir meydana getirmesi halini ifade etmektedir.
Parapsikoloji dilinde “Psikokinezi” denilen nazar, yani göz değmesi bir çeşit büyülemedir. Baktığımız kişilerden veya eşyalardan çok defa gözlerimizi alamadığımız olur. Gözler ruhi fonksiyonları ve beyin gücünü en rahat ve en tesirli şekilde kullanabildiğimiz organlarımızdır.
Bilim adamlarının da tespit ettikleri gibi, göz yoluyla bir çeşit hipnoz olayı gerçekleşmektedir. Yılan; fareyi, kuşu veya diğer avlarını böyle yakalar. Gözlerinden gönderdiği zehirli şualar yoluyla avının beyin fonksiyonlarını bozmakta ve talihsiz av, bir anlık göz göze gelmenin bedelini hayatıyla ödemektedir.
Görülmeyen şeylere yok demek bugünkü bilime de aykırıdır. Günümüzde, aletlerden çıkan şuaların iş yaptığı tespit edilmiştir. Mesela TV’yi çalıştıran, kanallarını değiştiren veya arabaları açan kumandalar vardır. Onlardan çıkan şualar iş yapmaktadır. Lazer denilen şualarla ameliyatlar yapılmaktadır. Bunlar gibi, gözden çıkan ve mahiyeti tam açıklanmayan şualardan da nazar değerek, bakılan şey zarar görebilir. Göremediğimiz şeylere yok demek ise çok cahilce bir sözdür.
İki kişi karşılıklı oturup birbirinin gözlerinin içine sürekli bakamaz. Çünkü gözlerinden yayılan ışınlar (şualar), ikisinin de gözüne zarar verir, yani göz değmesi (nazar) olur.
Aşırı duyarlı, içe kapanık, iri ve parlak gözlü olanların bakışı daha etkilidir. Bu tür kimseler iyi niyetle de olsa bir şeye gözlerini dikip dikkatlice baktıkları zaman, evlatları bile olsa zarar görür, tabaklar, bardaklar çatlayıp kırılabilir ve elektronik cihazlar bozulabilir. Canlı ve cansız bütün varlıklar göz değmesinden etkilenmekle birlikte odak noktası olanlar daha fazla etkilendiğinden, damat ve gelinlerin göz değmesinden daha fazla sakınmaları gerekir. Çünkü yüzlerce davetlinin gözlerinden yayılan ışınların odak noktası olan gelinler ve damatlar, mutluluk hayalleri kurarken, göz değmesinden kaynaklanan sorunlarla karşılaşabilir, kendilerini halsiz, hasta, bağlı ve büyülü sanıp hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Kırmızı renkli giysiler gözlerden yayılan ışınları daha fazla çektiğinden, özellikle gelinler ve yeni doğum yapan kadınlar kırmızı renkli giysilerden kaçınmalıdır.
İster erkek, ister kız olsun küçük çocuklara da düz kırmızı giysiler giydirilmemeli ve çocukları severken Maşaallah la kuvvete illa billah denilmelidir.
Kem gözlerden koruduğuna inanılan yöntemler toplumdan topluma farklılık gösterir. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi takılar takmak ya da üzerinde muska gibi dua yazılı kağıtlar taşımaktır. Hindistan'ın bazı yörelerinde evlenen çiftler nazardan korunmak için karşı cinsin kıyafetlerini giyer. Bazı Asyalı toplumlarda çocukların gözlerinin etrafına siyah boya sürülür. Bazı Afrikalı ve Asyalı toplumlarda kem gözlerden en çok yiyip içerken etkilenildiğine, zira ağız açıkken ruhun vücuttan daha kolay çıkacağına inanılır. Bu nedenle yemek yalnız başına veya yakın akrabaların yanında yenir.
Eski çağlarda ölülerin ruhlarıyla, periler ve cinlerin birlikte yaşadıkları bir alemin var olduğuna inanılırdı. Bu aleme bağlı olan insanların, özellikle de büyücülerin gözlerine kötü ruhların yerleştiğine inanırlardı. Bu yüzden de onların bakışlarının çok güçlü ve zararlı olduğu düşünülürdü. Halk arasında nazara gelmiş biri için üzerlik otu yakıp söylenen, "her yerde sen olasın, belaları savasın" sözünün temelinde de bu inanç vardır. Anadolu'da Nazar Ocağı veya Göz Ocağı adı verilen mekanlara gidildiği de bilinmektedir.
İslam dininde de bazı hadislerde nazardan ve İslam peygamberinin nazardan korunmak için okuduğu dualardan bahsedilmiştir. Nazar veya İn Yekad ayeti, Müslüman halkların yaşamlarında en çok kullandığı ve kamil bir şekilde yazarak nazardan korunmak amacıyla evlerin girişlerine astığı Kur’an-i ayetlerden biridir.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.