İndra..
Dünyanın yedi nehrini kurutan kötü ruh Vritra'ya savaş açıp onu yenen tanrılar en cesur ve en genci olup bugün Hindistan da yaklaşık 3 milyon çocuğa adını veren tanrıların tanrısı, İndra'nın cennetinde incilerden bir ağ olduğu söylenir, bunlar öyle düzenlenmişlerdir ki eğer birine bakarsanız diğer hepsini ona aksetmiş olarak görürsünüz. Aynı şekilde dünyadaki her nesne sırf kendi değildir, diğer her nesneyle alakalıdır ve gerçekte başka herşeydir. Her toz zerresinde mevcut sayısı olmayan dünyalar vardır .
Bir zamanlar Tanrılar’ın kralı İndra pislikler içinde yaşayan bir domuzun bedenine girdi ve Tanrı olduğunu unuttu. Domuz bir eşi ve çok sevdiği yavruları oldu, yaşamından çok mutlu idi. Sonra bazı Tanrılar o’nun bu halini gördüler ve yanına gelerek, ‘sen bütün Tanrılar’ın kralısın, bütün Tanrılar senin emrin altında olduğu halde, sen neden buradasın’ diye sordular. Fakat İndra ne domuz hayatını, ne de domuz yavrularını bırakmak istemedi. Tanrılar ne yapacaklarını şaşırıp, İndra’yı geri döndürmek için bütün domuzuları öldürmeye başladılar. Bütün domuzlar öldüğü zaman, İndra ağlamaya ve yas tutmaya başladı. O zaman Tanrılar o’nun domuz bedenini yırtıp açtılar ve İndra dışarı çıktı.
Ne kadar kötü bir rüya gördüğünü, Tanrılar’ın kralı olan kendisinin, bir domuz olduğunu ve bir domuz gibi yaşamanın tek yaşam şekli olduğunu kabul ettiğini anladığı zaman, gülmeye başladı. Hatta o dönemde, bütün evrenin kendisinin ki gibi bir domuz yaşamı sürmesini dilediğini hatırladı…
Göğe döndüğü zaman İndra başından geçen bu serüvene çok güldü ama domuzların balçığı neden sevdiğini hiç bir zaman anlayamadı….
Atman da kendisini doğa ile özdeştirdiği zaman, saf ve sonsuz olduğunu unutur. Atman sevmez, çünkü o sevginin kendisidir. Atman var olmaz, çünkü o varlığın kendisidir. Atman bilmez çünkü, bilginin kendisidir. Atman’ın sevdiğini, varolduğunu veya bildiğini söylemek yanlıştır. Sevgi, var olmakve bilgi Atman’ın nitelikleri değil, özüdür. Onlar bir şeyin üzerine yansıdıkları zaman, onlara ‘ o şeyin nitelikleri ‘ adını verebilirsiniz.Ancak kendi ihtişamı içinde oturan, doğumu veya ölümü olmayan sonsuz Atman’ın nitelikleri yoktur, çünkü tüm oluşumlar o’nun özüdür.
Bugün bilinen Hindistan’ın ilk kültürel temellerine ulaşabilmek için M.Ö. 1400’lü yıllara, Ari istilalarına kadar gitmek gerekir. Bu dönemde, Hint dinsel ve sosyal yapısının temeli olan Vedalar (Hint tanrıları) ortaya çıkmış ve İndus, Ganj vadileri boyunca yayılmıştır. Kalibangan gibi Mohenco-Daro ve Harappa'nın, Amri ve Kot Dici'nin eski katmanlarındaki bir arkeolojik çalışma, bu tabakanın ardındaki birbirini izleyen buluntular yüksek standartta kurulmuş bir İndus Uygarlığı'nın aşamalı olarak gelişmesini göstermektedir.
İndus Vadisi Uygarlığı kimi kaynaklara göre M.Ö. 2000'li yıllarda kimi kaynaklara göre ise M.Ö. 1800'lü yıllarda Ari göç dalgası sebebiyle ortadan kalkmıştır. M.Ö. 1500–600 yılları arasında, Veda toplumu denilen yeni bir uygarlığın ortaya çıktığı; bu toplumun dili ile Yunan, Roma, İran ve Orta Asya dilleri arasındaki benzerlik dolayısıyla Veda Uygarlığı'nın Afganistan yoluyla Hindistan'a girmiş istilacılar olabileceği izleniminin kuvvetle muhtemel olduğu iddia edilmektedir. Hint mitolojisinin oluşmaya başlaması böyle uzun bir sürecin içinde olmuştur.
Hint inanışına göre üç büyük tanrı vardır: var eden Brahma, koruyan Vishnu ve yok eden Şiva. Bu üç tanrı, “üç biçimli”anlamına gelen ve çoğu zaman üç başlı bir vücutla resmedilen Trimurti ortak adıyla anılırlar.
Yaşanan toplumsal ve siyasi gelişmelerle birlikte mitoloji de değişiklikler göstermiş ve kimi tanrılar gücünü yitirerek sahneden silinirken yerini yeni tanrılara bırakmıştır. Sonraları Hint tanrılarının en önemlisi olan Vişnu ve Şiva bugün de Hindulardın baş tanrılarıdır.Yeryüzünde yaşayan en önemli tanrı ateş tanrısı Agni'ydi. Fırtına tanrısı İndra havada, Güneş tanrısı Surya gökyüzünde yaşardı. Bir başka tanrı da gökyüzünün kendisi olan Dyaus'tu. Dyaus adı ile Yunan tanrısı Zeus'un adı arasında bir bağlantı vardır; Zeus gibi bu tanrı da tüm tanrıların babasıydı
Şyetaşvatara Upa.'da yaratıcı sebebin Brahma olup olmadığı sorulur:
"O sebep neydi? Brahma mı ? Biz ne zaman ortaya çıktık? Ne yolla yaşıyoruz ? Neyin üzerinde duruyoruz? Zevkler ve acılarla türlü türlü yaşadığımız hayatımız onun sayesinde midir, ey Brahma bilgisini bilenler?"
Hint inanışına göre; Tanrı Brahma, insanlara konuşmayı öğretmek için bir yaratık göndermiş ve bu yaratık insanlara konuşmayı öğretmiştir.
Bhagavadgita kitabında ise Brahma'dan şöyle söz edilir:
"17. Yaratıcı Tanrı Brahma’nın bir gününün ve bir gecesinin binlerce çağ sürdüğünü bilenler gündüzün ve gecenin ne demek olduğunu anlarlar.
18. Brahma’nın günü ağardığında, 'görünmez olan' çeşitli biçimlerde ortaya çıkar; Brahma’nın karanlık gecesi bastırdığında ise bu biçimler yeniden görünmez olur.
Bir zamanlar Tanrılar’ın kralı İndra pislikler içinde yaşayan bir domuzun bedenine girdi ve Tanrı olduğunu unuttu. Domuz bir eşi ve çok sevdiği yavruları oldu, yaşamından çok mutlu idi. Sonra bazı Tanrılar o’nun bu halini gördüler ve yanına gelerek, ‘sen bütün Tanrılar’ın kralısın, bütün Tanrılar senin emrin altında olduğu halde, sen neden buradasın’ diye sordular. Fakat İndra ne domuz hayatını, ne de domuz yavrularını bırakmak istemedi. Tanrılar ne yapacaklarını şaşırıp, İndra’yı geri döndürmek için bütün domuzuları öldürmeye başladılar. Bütün domuzlar öldüğü zaman, İndra ağlamaya ve yas tutmaya başladı. O zaman Tanrılar o’nun domuz bedenini yırtıp açtılar ve İndra dışarı çıktı.
Ne kadar kötü bir rüya gördüğünü, Tanrılar’ın kralı olan kendisinin, bir domuz olduğunu ve bir domuz gibi yaşamanın tek yaşam şekli olduğunu kabul ettiğini anladığı zaman, gülmeye başladı. Hatta o dönemde, bütün evrenin kendisinin ki gibi bir domuz yaşamı sürmesini dilediğini hatırladı…
Göğe döndüğü zaman İndra başından geçen bu serüvene çok güldü ama domuzların balçığı neden sevdiğini hiç bir zaman anlayamadı….
Atman da kendisini doğa ile özdeştirdiği zaman, saf ve sonsuz olduğunu unutur. Atman sevmez, çünkü o sevginin kendisidir. Atman var olmaz, çünkü o varlığın kendisidir. Atman bilmez çünkü, bilginin kendisidir. Atman’ın sevdiğini, varolduğunu veya bildiğini söylemek yanlıştır. Sevgi, var olmakve bilgi Atman’ın nitelikleri değil, özüdür. Onlar bir şeyin üzerine yansıdıkları zaman, onlara ‘ o şeyin nitelikleri ‘ adını verebilirsiniz.Ancak kendi ihtişamı içinde oturan, doğumu veya ölümü olmayan sonsuz Atman’ın nitelikleri yoktur, çünkü tüm oluşumlar o’nun özüdür.
Bugün bilinen Hindistan’ın ilk kültürel temellerine ulaşabilmek için M.Ö. 1400’lü yıllara, Ari istilalarına kadar gitmek gerekir. Bu dönemde, Hint dinsel ve sosyal yapısının temeli olan Vedalar (Hint tanrıları) ortaya çıkmış ve İndus, Ganj vadileri boyunca yayılmıştır. Kalibangan gibi Mohenco-Daro ve Harappa'nın, Amri ve Kot Dici'nin eski katmanlarındaki bir arkeolojik çalışma, bu tabakanın ardındaki birbirini izleyen buluntular yüksek standartta kurulmuş bir İndus Uygarlığı'nın aşamalı olarak gelişmesini göstermektedir.
İndus Vadisi Uygarlığı kimi kaynaklara göre M.Ö. 2000'li yıllarda kimi kaynaklara göre ise M.Ö. 1800'lü yıllarda Ari göç dalgası sebebiyle ortadan kalkmıştır. M.Ö. 1500–600 yılları arasında, Veda toplumu denilen yeni bir uygarlığın ortaya çıktığı; bu toplumun dili ile Yunan, Roma, İran ve Orta Asya dilleri arasındaki benzerlik dolayısıyla Veda Uygarlığı'nın Afganistan yoluyla Hindistan'a girmiş istilacılar olabileceği izleniminin kuvvetle muhtemel olduğu iddia edilmektedir. Hint mitolojisinin oluşmaya başlaması böyle uzun bir sürecin içinde olmuştur.
Hint inanışına göre üç büyük tanrı vardır: var eden Brahma, koruyan Vishnu ve yok eden Şiva. Bu üç tanrı, “üç biçimli”anlamına gelen ve çoğu zaman üç başlı bir vücutla resmedilen Trimurti ortak adıyla anılırlar.
Yaşanan toplumsal ve siyasi gelişmelerle birlikte mitoloji de değişiklikler göstermiş ve kimi tanrılar gücünü yitirerek sahneden silinirken yerini yeni tanrılara bırakmıştır. Sonraları Hint tanrılarının en önemlisi olan Vişnu ve Şiva bugün de Hindulardın baş tanrılarıdır.Yeryüzünde yaşayan en önemli tanrı ateş tanrısı Agni'ydi. Fırtına tanrısı İndra havada, Güneş tanrısı Surya gökyüzünde yaşardı. Bir başka tanrı da gökyüzünün kendisi olan Dyaus'tu. Dyaus adı ile Yunan tanrısı Zeus'un adı arasında bir bağlantı vardır; Zeus gibi bu tanrı da tüm tanrıların babasıydı
Şyetaşvatara Upa.'da yaratıcı sebebin Brahma olup olmadığı sorulur:
"O sebep neydi? Brahma mı ? Biz ne zaman ortaya çıktık? Ne yolla yaşıyoruz ? Neyin üzerinde duruyoruz? Zevkler ve acılarla türlü türlü yaşadığımız hayatımız onun sayesinde midir, ey Brahma bilgisini bilenler?"
Hint inanışına göre; Tanrı Brahma, insanlara konuşmayı öğretmek için bir yaratık göndermiş ve bu yaratık insanlara konuşmayı öğretmiştir.
Bhagavadgita kitabında ise Brahma'dan şöyle söz edilir:
"17. Yaratıcı Tanrı Brahma’nın bir gününün ve bir gecesinin binlerce çağ sürdüğünü bilenler gündüzün ve gecenin ne demek olduğunu anlarlar.
18. Brahma’nın günü ağardığında, 'görünmez olan' çeşitli biçimlerde ortaya çıkar; Brahma’nın karanlık gecesi bastırdığında ise bu biçimler yeniden görünmez olur.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.