Şimdi Birlik Zamanı
Genel kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın ABD'de yaptığı Kuzey Irak'taki yöneticilerle görüşmem sözü üzerine son günlerde ülkemizde asker-hükümet karşı karşıya gibi bir görüntü yaratılmaya çalışılıyor. İki ayrı seçimlerin yaşanacağı ülkemizde bazıları bu tartışmayı bilerek ve isteyerek körüklüyor. Hükümet kanadından konu ile ilgili net açıklamalar yapılmasına karşın söylemlerin gündemden düşmemesi için çaba sarf ediliyor. Terör, Türkiye'nin uzun yıllardır kanayan yarasıdır. Bir nesil ne yazık ki! bu terör belası ile büyümek zorunda bırakılmıştır. Dış odaklı, dış güçlerin desteklediği ve uyuşturucu ile finansını sağlayan Terör, Türkiye'nin kalkınmasındaki en büyük engel olmaktadır. Terörün ülkemizin ayağındaki pranga olduğunu bilerek bu konularda siyaset ve idarecilerin hassas hareketler etmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Teröre destek veren sadece Kuzey Irak'lı yöneticiler değil. Dün Suriye veriyordu, geçtiğimiz günlerde yine yabancı gazetelerde de yer alan haberlerde Fransız Gizli Servisi'nin de bu terör örgütünü kullandığı yer aldı. Körfez savaşı sonrası Kuzey Irak'taki otorite boşluğu daha önce Suriye topraklarında yuvalanan terör örgütü için bulunmaz bir nimet oldu. Burada Kürt yöneticilerle de ortak çıkar üzerinde anlaşan terör örgütü Kuzey Irak'ı kanlı saldırılarının merkezi haline getirdi. Saddam baskısı altında kalan Talabani ve Barzani'ye o gün ülkemizin başında olan yöneticiler sahip çıktı. Türkiye'nin verdiği pasaportlarla bu insanlar uluslar arası seyahat etme şansını yakaladılar. Bugüne, Özal döneminde bir koyup üç alma ile başladığı bir dönemin ardından da bir dizi hatalarla bu noktaya gelindi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geçtiğimiz sayıda gazetemizde de yer alan demecinde 1 Mart tezkeresinin meclisten geçmemesinin bir hata olduğunu ve bu gün Türkiye'ye kimsenin bir şey sormadığını söyledi. Uluslar arası politika, yaşanan bu olaylar karşısında ülke çıkar ve menfaatlerini koruma üzerine kurulmalıdır. Olaylar karşısında çabuk karar alabilme, alınan bu kararları uygulama yeteneğine sahip bir istikrar gereklidir. Türkiye'nin zamanında müdahale edemediği Kuzey Irak'ta bu gün ABD işgali sonrası yaşanan otorite boşluğu nedeniyle yeni bir oluşum artık kimsenin gözünden kaçmıyor. Birilerinin hegemonyası altında yapılan bu açıklamalar elbette Türkiye'yi rahatsız ettiği gibi bir Türkiye sevdalısı olarak ben denizi de rahatsız ediyor. Nitekim Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Barzani'nin açıklamalarına çok net bir tavır göstererek, hayalperest dedi. Gül bir adım daha ileri giderek Barzani'yi yine diplomatik bir dille uyardı ve sonunun Saddam gibi olabileceğini belirtti.
Türk Silahlı Kuvvetleri bu gün hepimizin gururla baktığı dosta güç, düşmana güven veren ve bazılarının tüm yıpratma çalışmalarına rağmen hala Türk ulusunun gözündeki en kıymetli kurumumuzdur. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücü, Mehmetçiğin vatanın bölünmez bütünlüğüne olan inancı elbette hepimizin inancıdır. Atatürk'ün temellerini attığı ve ''ilelebet payidar kalacaktır'' dediği Türkiye Cumhuriyeti'ni hiç kimsenin bölmeye gücü yetmeyecek. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelişen koşullar içerisinde kendi manevra kabiliyetini silahlı kuvvetlerinin de kendisine sağladığı güçle uluslar arası arenada kullanmalıdır. 1Kuzey Irak'taki oluşumla bence de siyasi kanat görüşmeli ve Türkiye'nin kararlılığını aracılar vasıtası ile değil direk kendisi söylemelidir. Bizim görüşmediğimiz bu kişiler ile birileri kendi çıkarları için sürekli görüşüyor. Uluslar arası siyasette küstüm rolü oynamak doğru değil. Asker tabiî ki görüşmez. Asker'in görevi siyasi görüşmeler yapmak değil. Nitekim Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, ''Ben asker olarak görüşmem'' dedi. Kimse görüşmesin diye bir cümle kullanmadı. Büyükanıt asker olarak kendisinin görev ve sorumluluk alanlarının farklılığından bahsetti. Ancak bu söylem açıklamanın hemen ardından siyasi oy avcılığına dönüştürüldü. Bugün bir gerçek var. Terör örgütü Kuzey Irak'ta yuvalanıyor ve Türkiye'ye karşı kanlı saldırılarının üssü olarak yine burayı kullanıyor. O zaman bataklığı kurutmak için harekete geçmekten başka çare yok. Silahlı kuvvetler bu aşamada bence en son düşünülecek bir önlem. Siyaset sonuna kadar zorlanmalı. Barzani'nin yaptığı açıklamalar ya da terör örgütüne verdiği destekler bire bir kendi söylemleri mi? Bunun çok iyi araştırılması gerekiyor. O zaman yapılacak tek şey var. Bu kişilerle görüşülecek net bir şekilde terör örgütüne destek vermemeleri istenecek. Vermeye devam ederlerse de Türkiye'nin atacağı adımlar kendilerine aktarılacak. Bu kimseyi muhatap alma olarak algılanmamalı. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Türkiye cumhuriyeti içeriden ve dışarıdan gelecek her türlü tehdit'e karşı koyacak güce sahip bir devlettir. Siyasi oy hesaplarına girmeyelim. Ülkenin çıkarlarını oy avcılığına heba etmeyelim. Şimdi birlik zamanı.
fyildirim@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/06-12.Mart.2007/Sayı:10
Türk Silahlı Kuvvetleri bu gün hepimizin gururla baktığı dosta güç, düşmana güven veren ve bazılarının tüm yıpratma çalışmalarına rağmen hala Türk ulusunun gözündeki en kıymetli kurumumuzdur. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücü, Mehmetçiğin vatanın bölünmez bütünlüğüne olan inancı elbette hepimizin inancıdır. Atatürk'ün temellerini attığı ve ''ilelebet payidar kalacaktır'' dediği Türkiye Cumhuriyeti'ni hiç kimsenin bölmeye gücü yetmeyecek. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelişen koşullar içerisinde kendi manevra kabiliyetini silahlı kuvvetlerinin de kendisine sağladığı güçle uluslar arası arenada kullanmalıdır. 1Kuzey Irak'taki oluşumla bence de siyasi kanat görüşmeli ve Türkiye'nin kararlılığını aracılar vasıtası ile değil direk kendisi söylemelidir. Bizim görüşmediğimiz bu kişiler ile birileri kendi çıkarları için sürekli görüşüyor. Uluslar arası siyasette küstüm rolü oynamak doğru değil. Asker tabiî ki görüşmez. Asker'in görevi siyasi görüşmeler yapmak değil. Nitekim Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, ''Ben asker olarak görüşmem'' dedi. Kimse görüşmesin diye bir cümle kullanmadı. Büyükanıt asker olarak kendisinin görev ve sorumluluk alanlarının farklılığından bahsetti. Ancak bu söylem açıklamanın hemen ardından siyasi oy avcılığına dönüştürüldü. Bugün bir gerçek var. Terör örgütü Kuzey Irak'ta yuvalanıyor ve Türkiye'ye karşı kanlı saldırılarının üssü olarak yine burayı kullanıyor. O zaman bataklığı kurutmak için harekete geçmekten başka çare yok. Silahlı kuvvetler bu aşamada bence en son düşünülecek bir önlem. Siyaset sonuna kadar zorlanmalı. Barzani'nin yaptığı açıklamalar ya da terör örgütüne verdiği destekler bire bir kendi söylemleri mi? Bunun çok iyi araştırılması gerekiyor. O zaman yapılacak tek şey var. Bu kişilerle görüşülecek net bir şekilde terör örgütüne destek vermemeleri istenecek. Vermeye devam ederlerse de Türkiye'nin atacağı adımlar kendilerine aktarılacak. Bu kimseyi muhatap alma olarak algılanmamalı. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Türkiye cumhuriyeti içeriden ve dışarıdan gelecek her türlü tehdit'e karşı koyacak güce sahip bir devlettir. Siyasi oy hesaplarına girmeyelim. Ülkenin çıkarlarını oy avcılığına heba etmeyelim. Şimdi birlik zamanı.
fyildirim@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/06-12.Mart.2007/Sayı:10
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.