Forbes'e tokat gibi cevap..
Bu hafta, güya dünyanın en ünlü dergilerinden biri olan Forbes’ın Türk ekonomisini başlığına çeken sayısı dikkatimi çekti. Özellikle ABD Neo_con’ları, yani Obama’ya rağmen Benjamin Netanyahu’yu ABD Kongresi’nde konuşturan Cumhuriyetçi grubu, yani İsrail işbirlikçilerini ve de tabii ki, Ülkemiz Ekonomisi ve istikrarlı yönetimimizi yıpratmak için taşeron tetikçi olarak kullandıkları meşhur “Paralel yapıyı” da temsil eden bu derginin son sayısında;garip bir şekilde Türkiye aşkı tutmuş ve son yıllarda türlü oyunlar, manipülasyonlar ve yanlış algılar oluşturarak, yıpratıp yıkamadıkları Türkiye ve Türk ekonomisini, bu sefer başlığına taşımış ve ABD’de, Körfez, Çin ve Rusya başta olmak üzere, dünyanın hemen her köşesinden Türkiye’ye çevrilen finansal ilgi ve ciddi yatırım ve yatırımcı akışı ivmesini -kendince- baltalamaya çalışmış. Türkiye’ye ve Türk ekonomisine dair bu art niyetli dezenformasyonu da yapabilmek için; bazı verileri de, maalesef ki TC kimliği taşıyan ve güya bu ülke vatandaşı olup da ihanet içindeki “vatan haini” demekten imtina etmeyeceğim kesimlerden, çarpıtılmış şekilde alıp, adeta “Türkiye düşmanı ekonomik tetikçilik” şeklinde Türk ekonomisini değerlendirmeye ve yerden yere vurmaya başlamış.
Ben, güya “anlı şanlı bu derginin” bir o kadar da, reel ekonomik gerçeklerden uzak, tamamen art niyetli ve kalleşçe hazırlanmış bu makalesini okuduğumda; özellikle Doğan gurubu ve onunla aynı zihni melekeye sahip ve onun “amiral gemisiyle” yolculuk yapan bir kısım medyanın,, Forbes’in, müptezel derginin ve onun manipülatif ve Türkiye düşmanlığı içeren makalesinin bu başlığını gayet ciddi şekilde Türk kamuoyuna yansıtma eğilimi içinde gördüğümde, büyük bir şaşkınlık ve hayretler içerisinde kaldım. Sonrasında ise, her ne kadar âcizane reel ekonomik parametrelere aşinalığım olup, pratik ekonomiye dair birikimime rağmen, bu konuya daha vakıf ve akademik birikimi haiz bir bilene danışmak istedim. Bu bağlamda da değerli kardeşim Öğretim üyesi Bölüm Başkanı Doç. Dr Melih Bulu’nun kapısını çaldığımda; Melih hoca bana “abi, art niyet ve Türkiye düşmanlığı içeren bu makaleyi bende okudum, hem de ilk gün okuyup, hemen bu dergiye cevap da yazdım” dedi. Ve bana da, karşı bir yazıyla değerlendirmiş olduğu bu konuyu bir güzel anlattı.
Tabii Forbes ve iş birlikçilerinin asla bu cevap işine gelmez ve yayınlamaz ama buyurun ben sizlere Ogün farkı ile “ŞAMAR” gibi cevabı yayınlıyorum. Sözü Melih Bulu hoca’ ya bırakıyorum…
Dç. Dr. Melih Bulu’nun Forbes’e TOKAT gibi cevap ve değerlendirmesi.
“Forbes Dergisi’nde Türkiye Ekonomisi üzerine bir makale: Yüzüne gülümseyip çelme takma örneği
5 Mart 2015 tarihinde dünyaca ünlü Forbes dergisinde Türkiye ekonomisi ile ilgili yayınlanan makale, meslektaşlarımız arasında ülkemiz ile ilgili bir endişe oluşturmuş ki; bu makaleye bir cevap makalesi yazma gereğini hissettim. Çünkü “Türkiye’nin balon ekonomisinde neden en kötü henüz gelmedi” başlıklı makale tam bir yüzüne gülümseyip çelme takma örneği olarak hazırlanmış. Tahminimce de hedef kitle Türkiye’ye yatırım yapan ya da yapmayı düşünen yabancı yatırımcıları endişeye sevk etmek. O sebeple bu cevap makalemin bir kopyasını da ingilizce yazıp cevaben Forbes’a gönderdim. Tabii yayınlarlar mı bilemem?...
Jesse Colombo imzalı hazırlanmış makalede temel varsayım, Türkiye’nin on iki yıl boyunca kriz yılı (2009) dışında sürekli büyümesi, dünyadaki ucuz paraya ve bu paranın bir kısmının Türkiye’ye gelişine bağlanıyor. Oysa Türkiye’de on iki yıldır tek parti iktidarı olduğu ve bunun getirdiği avantajlar es geçiliyor. Oysa ekonomik kriz oluşturabilecek askeri darbe teşebbüsü, 2009 küresel kriz gibi olaylar, tek parti iktidarının ve liderinin dirayeti ile ekonomiye fazla zarar vermeden atlatıldığı göz ardı ediliyor. Oysa Türkiye’nin son on iki yıllık büyüme hikâyesinin ardındaki en önemli değişken hiç kuşkusuz Türkiye’nin Atatürk’ten sonra ilk defa bu kadar uzun süre değişmeyen bir liderinin olmasıdır. (Atatürk on beş yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetiminde etkin olmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu süreye oldukça yaklaşmış Türkiye’nin tek lideridir.) Yani ekonomik analiz yaparken işin politik yönü ele alınmazsa yapılan analizlerin bir ayağı eksik kalacaktır; aynı Forbes makalesinde olduğu gibi.
Makalede Türkiye’nin kötüye gittiğine dair getirilen deliller 4 başlık altında toplanmış ve bunların hepsine “balon” eki getirilerek de baştan negatif bir anlam yüklenmiş. Bunlar kredi balonu, tüketim artışı balonu, gayrimenkul balonu, inşaat balonu. Ayrıca bu dört başlığın altında Türkiye’nin yurtdışı borçlardaki artış, dış ticaret dengesi, tüketici kredilerindeki artış, konut fiyatlarındaki artış somut olarak Türkiye ekonomisinde bir balonun şiştiğine delil olarak gösterilmiş.
Bu başlıkları kısaca analiz edersek;
Türkiye’nin Yabancı Borcu
Forbes makalesinde Türkiye’nin borcunun 372.6 milyar dolara ulaştığı ve bunun GDP’nin (Gayrısafi Yurtiçi Hasıla) %47’sine denk geldiği söylenerek bu oran çok riskli bir seviye gibi veriliyor. Oysa İngiltere, Japonya, İtalya gibi dünyanın önde gelen ülkelerine bakıldığında bu oranın hiçbirinde %100’ün altında olmadığını görüyoruz. Yani bizim Türkiye olarak yabancı borcumuzun, ülkemizin ekonomik üretimine oranı hala düşük olarak bile değerlendirilebilir karşılaştırmalara bakıldığında.
Türkiye’nin Dış Ticaret Dengesi
Makalede sunulan olumsuz delillerden birisi de Türkiye’nin dış ticaret dengesi olarak yer alıyor. Türkiye’nin dış ticaret açığı verdiği bir gerçek. Ama bununla birlikte bu açığın gittikçe azalma eğilimine girmiş olması bu değişkenin ülkemiz için bir risk olmasını hızla azaltıyor. Ocak ayında gelen dış ticaret açığının bir önceki yıla göre yarı yarıyadan fazla azalarak 2 milyar dolara düşmesi bu konudaki olumlu gelişmenin net bir örneği. Ama yazar bu düşüş eğilimini görmek yerine bardağın boş tarafında bakmayı tercih ediyor metinde.
Tüketici Kredileri
Tüketici kredilerindeki artış makalede bahsedilen diğer bir argüman. Yazar tüketici kredilerinin artışını 2002’de %4.7’den 2012’e %50.4’e çıktığını söylüyor. Evet, tüketici kredilerinde sayısal olarak bir artış var ve bu gayet doğal. Çünkü insanlar geleceğe güvendikçe yani ödeme güçleri olduğunu düşündükçe borçlanabilirler ve Türkiye’de olan şey tam da olarak budur. Yıllar içerisinde düşen faiz oranları da kredi almayı kolaylaştıran önemli bir etken olmuştur. 2002’de tarihinin en büyük ekonomik krizinden çıkmış Türkiye ile bugün dünyada küresel bir oyuncu olan Türkiye’nin vatandaşlarının geleceklerine bakışı doğal olarak çok değişmiştir. Dolayısıyla kredi alma talepleri de artmıştır. Bununla birlikte hala Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında kişi başına borçluluk oranımız hala çok düşüktür. Yani burada da gidecek daha yolumuz vardır.
Konut balonu
Makalenin diğer bir iddiası da Türkiye’de konut balonu olduğudur. Son on iki yıldır dünyanın ekonomik cazibe merkezlerinden biri haline gelen Türkiye’de kişi başında düşen yıllık gelirin artması ve yabancı yatırımcıların artan ilgisi sonucu oluşan talep elbette gayrimenkul fiyatlarını artıracaktır. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Bununla birlikte Londra ve New York gibi şehirlerdeki gayrimenkul fiyatlarını İstanbul ile karşılaştırdığımızda hala bizdeki fiyatların çok düşük kaldığını görebiliriz. Dolayısıyla küresel piyasa ile entegre olmuş bir Türkiye’de gayrimenkul fiyatlarının küresel bakış ile değerlendirilmesi bizdeki fiyatlarda bir balon oluşmadığını kolaylıkla gösterecektir.
Sonuç
Sonuç olarak Jesse Colombo, Forbes için hazırladığı Türkiye ekonomisinde bir balonun şiştiği, bunun patlayacağı ve dolayısıyla bir kriz olacağı iddiası ile yazdığı makalesinde belki de öyle olmasını istediği bir senaryo hazırlamış. Bu senaryoyu yazarken de işine gelen değişkenleri işine geldiği şekilde göstermiş. Bununla birlikte kişi başına milli gelirin son on iki yıldaki müthiş artışı, altyapı yatırımlarının büyük oranda tamamlanması, bir taraftan sayıları iki yüze yaklaşan üniversitelerimizin dünyanın önde gelen sıralamalarında hızla yükselişi(2014 Times Higer Education Emerging Country Endeksinde sekiz üniversitemiz ilk yüzde yer aldı), Türkiye’nin kişi başında dış yardımlarda dünyanın bir numarasına oturması, düşen petrol fiyatları ile oluşacak avantaj, genç ve iyi eğitim alan nüfus gibi terazinin dengesini değiştirecek verileri göz ardı etmiş.
Son söz olarak şunu söylemek isterim ki artık Türkiye küresel bir oyuncu haline gelmiştir ve küresel rakiplerinin radar alanına iyice girmiştir. Forbes makalesi bize gösteriyor ki bundan sonra her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da bizim dışımızdan bizim üzerimize etki oluşturulmaya çalışılacak. Dolayısıyla bu tip etkilere karşı hazır olmalı, besili atlar yetiştirmeliyiz." Doç. Dr. Melih Bulu…
Sevgili Okurlar öncelikle Sayın Dç. Dr. Melih Bulu’ya bu yazısını bizler ile paylaştığı için çok teşekkür ediyorum. Bu ülke hepimizin ve Ülkemize sahip çıkamazsak, İktidara gerçekler ile değil de sırf kin, hırs ile saldırır isek bunda kaybeden İktidar değil tüm Türk halkı olur. Buna hala uyanamamış Baron'lara söylüyorum “Uyanın beyler artık bu Ülke çiftliğiniz değil ve akıllı olun bırakın artık eski huylarınızı da yeni Türkiye gerçeklerini görün artık, İktidarın yanında olun ya da olmayın hatta gerekirse muhalefete devam edin, amaa ülkenizi arkadan vurmak isteyenlere de çanak tutmayın. Ezilirsiniz, başladığınız erime bitişle son bulur.
Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.
Ben, güya “anlı şanlı bu derginin” bir o kadar da, reel ekonomik gerçeklerden uzak, tamamen art niyetli ve kalleşçe hazırlanmış bu makalesini okuduğumda; özellikle Doğan gurubu ve onunla aynı zihni melekeye sahip ve onun “amiral gemisiyle” yolculuk yapan bir kısım medyanın,, Forbes’in, müptezel derginin ve onun manipülatif ve Türkiye düşmanlığı içeren makalesinin bu başlığını gayet ciddi şekilde Türk kamuoyuna yansıtma eğilimi içinde gördüğümde, büyük bir şaşkınlık ve hayretler içerisinde kaldım. Sonrasında ise, her ne kadar âcizane reel ekonomik parametrelere aşinalığım olup, pratik ekonomiye dair birikimime rağmen, bu konuya daha vakıf ve akademik birikimi haiz bir bilene danışmak istedim. Bu bağlamda da değerli kardeşim Öğretim üyesi Bölüm Başkanı Doç. Dr Melih Bulu’nun kapısını çaldığımda; Melih hoca bana “abi, art niyet ve Türkiye düşmanlığı içeren bu makaleyi bende okudum, hem de ilk gün okuyup, hemen bu dergiye cevap da yazdım” dedi. Ve bana da, karşı bir yazıyla değerlendirmiş olduğu bu konuyu bir güzel anlattı.
Tabii Forbes ve iş birlikçilerinin asla bu cevap işine gelmez ve yayınlamaz ama buyurun ben sizlere Ogün farkı ile “ŞAMAR” gibi cevabı yayınlıyorum. Sözü Melih Bulu hoca’ ya bırakıyorum…
Dç. Dr. Melih Bulu’nun Forbes’e TOKAT gibi cevap ve değerlendirmesi.
“Forbes Dergisi’nde Türkiye Ekonomisi üzerine bir makale: Yüzüne gülümseyip çelme takma örneği
5 Mart 2015 tarihinde dünyaca ünlü Forbes dergisinde Türkiye ekonomisi ile ilgili yayınlanan makale, meslektaşlarımız arasında ülkemiz ile ilgili bir endişe oluşturmuş ki; bu makaleye bir cevap makalesi yazma gereğini hissettim. Çünkü “Türkiye’nin balon ekonomisinde neden en kötü henüz gelmedi” başlıklı makale tam bir yüzüne gülümseyip çelme takma örneği olarak hazırlanmış. Tahminimce de hedef kitle Türkiye’ye yatırım yapan ya da yapmayı düşünen yabancı yatırımcıları endişeye sevk etmek. O sebeple bu cevap makalemin bir kopyasını da ingilizce yazıp cevaben Forbes’a gönderdim. Tabii yayınlarlar mı bilemem?...
Jesse Colombo imzalı hazırlanmış makalede temel varsayım, Türkiye’nin on iki yıl boyunca kriz yılı (2009) dışında sürekli büyümesi, dünyadaki ucuz paraya ve bu paranın bir kısmının Türkiye’ye gelişine bağlanıyor. Oysa Türkiye’de on iki yıldır tek parti iktidarı olduğu ve bunun getirdiği avantajlar es geçiliyor. Oysa ekonomik kriz oluşturabilecek askeri darbe teşebbüsü, 2009 küresel kriz gibi olaylar, tek parti iktidarının ve liderinin dirayeti ile ekonomiye fazla zarar vermeden atlatıldığı göz ardı ediliyor. Oysa Türkiye’nin son on iki yıllık büyüme hikâyesinin ardındaki en önemli değişken hiç kuşkusuz Türkiye’nin Atatürk’ten sonra ilk defa bu kadar uzun süre değişmeyen bir liderinin olmasıdır. (Atatürk on beş yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetiminde etkin olmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu süreye oldukça yaklaşmış Türkiye’nin tek lideridir.) Yani ekonomik analiz yaparken işin politik yönü ele alınmazsa yapılan analizlerin bir ayağı eksik kalacaktır; aynı Forbes makalesinde olduğu gibi.
Makalede Türkiye’nin kötüye gittiğine dair getirilen deliller 4 başlık altında toplanmış ve bunların hepsine “balon” eki getirilerek de baştan negatif bir anlam yüklenmiş. Bunlar kredi balonu, tüketim artışı balonu, gayrimenkul balonu, inşaat balonu. Ayrıca bu dört başlığın altında Türkiye’nin yurtdışı borçlardaki artış, dış ticaret dengesi, tüketici kredilerindeki artış, konut fiyatlarındaki artış somut olarak Türkiye ekonomisinde bir balonun şiştiğine delil olarak gösterilmiş.
Bu başlıkları kısaca analiz edersek;
Türkiye’nin Yabancı Borcu
Forbes makalesinde Türkiye’nin borcunun 372.6 milyar dolara ulaştığı ve bunun GDP’nin (Gayrısafi Yurtiçi Hasıla) %47’sine denk geldiği söylenerek bu oran çok riskli bir seviye gibi veriliyor. Oysa İngiltere, Japonya, İtalya gibi dünyanın önde gelen ülkelerine bakıldığında bu oranın hiçbirinde %100’ün altında olmadığını görüyoruz. Yani bizim Türkiye olarak yabancı borcumuzun, ülkemizin ekonomik üretimine oranı hala düşük olarak bile değerlendirilebilir karşılaştırmalara bakıldığında.
Türkiye’nin Dış Ticaret Dengesi
Makalede sunulan olumsuz delillerden birisi de Türkiye’nin dış ticaret dengesi olarak yer alıyor. Türkiye’nin dış ticaret açığı verdiği bir gerçek. Ama bununla birlikte bu açığın gittikçe azalma eğilimine girmiş olması bu değişkenin ülkemiz için bir risk olmasını hızla azaltıyor. Ocak ayında gelen dış ticaret açığının bir önceki yıla göre yarı yarıyadan fazla azalarak 2 milyar dolara düşmesi bu konudaki olumlu gelişmenin net bir örneği. Ama yazar bu düşüş eğilimini görmek yerine bardağın boş tarafında bakmayı tercih ediyor metinde.
Tüketici Kredileri
Tüketici kredilerindeki artış makalede bahsedilen diğer bir argüman. Yazar tüketici kredilerinin artışını 2002’de %4.7’den 2012’e %50.4’e çıktığını söylüyor. Evet, tüketici kredilerinde sayısal olarak bir artış var ve bu gayet doğal. Çünkü insanlar geleceğe güvendikçe yani ödeme güçleri olduğunu düşündükçe borçlanabilirler ve Türkiye’de olan şey tam da olarak budur. Yıllar içerisinde düşen faiz oranları da kredi almayı kolaylaştıran önemli bir etken olmuştur. 2002’de tarihinin en büyük ekonomik krizinden çıkmış Türkiye ile bugün dünyada küresel bir oyuncu olan Türkiye’nin vatandaşlarının geleceklerine bakışı doğal olarak çok değişmiştir. Dolayısıyla kredi alma talepleri de artmıştır. Bununla birlikte hala Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında kişi başına borçluluk oranımız hala çok düşüktür. Yani burada da gidecek daha yolumuz vardır.
Konut balonu
Makalenin diğer bir iddiası da Türkiye’de konut balonu olduğudur. Son on iki yıldır dünyanın ekonomik cazibe merkezlerinden biri haline gelen Türkiye’de kişi başında düşen yıllık gelirin artması ve yabancı yatırımcıların artan ilgisi sonucu oluşan talep elbette gayrimenkul fiyatlarını artıracaktır. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Bununla birlikte Londra ve New York gibi şehirlerdeki gayrimenkul fiyatlarını İstanbul ile karşılaştırdığımızda hala bizdeki fiyatların çok düşük kaldığını görebiliriz. Dolayısıyla küresel piyasa ile entegre olmuş bir Türkiye’de gayrimenkul fiyatlarının küresel bakış ile değerlendirilmesi bizdeki fiyatlarda bir balon oluşmadığını kolaylıkla gösterecektir.
Sonuç
Sonuç olarak Jesse Colombo, Forbes için hazırladığı Türkiye ekonomisinde bir balonun şiştiği, bunun patlayacağı ve dolayısıyla bir kriz olacağı iddiası ile yazdığı makalesinde belki de öyle olmasını istediği bir senaryo hazırlamış. Bu senaryoyu yazarken de işine gelen değişkenleri işine geldiği şekilde göstermiş. Bununla birlikte kişi başına milli gelirin son on iki yıldaki müthiş artışı, altyapı yatırımlarının büyük oranda tamamlanması, bir taraftan sayıları iki yüze yaklaşan üniversitelerimizin dünyanın önde gelen sıralamalarında hızla yükselişi(2014 Times Higer Education Emerging Country Endeksinde sekiz üniversitemiz ilk yüzde yer aldı), Türkiye’nin kişi başında dış yardımlarda dünyanın bir numarasına oturması, düşen petrol fiyatları ile oluşacak avantaj, genç ve iyi eğitim alan nüfus gibi terazinin dengesini değiştirecek verileri göz ardı etmiş.
Son söz olarak şunu söylemek isterim ki artık Türkiye küresel bir oyuncu haline gelmiştir ve küresel rakiplerinin radar alanına iyice girmiştir. Forbes makalesi bize gösteriyor ki bundan sonra her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da bizim dışımızdan bizim üzerimize etki oluşturulmaya çalışılacak. Dolayısıyla bu tip etkilere karşı hazır olmalı, besili atlar yetiştirmeliyiz." Doç. Dr. Melih Bulu…
Sevgili Okurlar öncelikle Sayın Dç. Dr. Melih Bulu’ya bu yazısını bizler ile paylaştığı için çok teşekkür ediyorum. Bu ülke hepimizin ve Ülkemize sahip çıkamazsak, İktidara gerçekler ile değil de sırf kin, hırs ile saldırır isek bunda kaybeden İktidar değil tüm Türk halkı olur. Buna hala uyanamamış Baron'lara söylüyorum “Uyanın beyler artık bu Ülke çiftliğiniz değil ve akıllı olun bırakın artık eski huylarınızı da yeni Türkiye gerçeklerini görün artık, İktidarın yanında olun ya da olmayın hatta gerekirse muhalefete devam edin, amaa ülkenizi arkadan vurmak isteyenlere de çanak tutmayın. Ezilirsiniz, başladığınız erime bitişle son bulur.
Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.