Dünya bizim etrafımızda dönmüyor, başkalarının etrafında da dönmüyor, aslında Dünya kendi etrafında dönüyor…

İlginç bir milletiz vesselam…
Hemen her konuda/her alanda ve her durumda bakış açımız “ben merkezci”…
“Acaba bir özeleştiri yapsam iyi olmaz mı veya bir başkası benimle aynı fikirde değilse/tercihini benden farklı kullanıyorsa bir esprisi yok mudur” diye hiç düşünmez;
“Vurun abalıya” misali; tu kaka saldırıya geçer, resmen gömeriz…
Bu yaklaşımın kişisel ilişkilere yansıması şöyle:
“Ben olsam öyle yapmazdım,
Bunu bana nasıl yapabilir ki,
Ona yıllarımı verdim. Emeklerim boşunaymış,
Değişti, çok değişti. Onu tanıyamıyorum bile,
Onu dost bilmiştim. Benim sevmediğim falanca kişiyle gidip arkadaş oldu,
Halbuki ben onun için neler yapmıştım, neler…”
Grupsal ilişkilerde ise şöyle ortaya çıkar:
Grupsal derken de; kastım, dernek/cemaat/tarikat/mahalle/şehir/takım/meslek örgütü ve benzeri…
Ama özellikle de siyasi fikirdaşlık/particilik…
“O bir hain. İhanet etti ve karşı tarafa geçti,
Böyle olmaz ki… Rakiplere yeterli tepkiyi göstermiyor,
Bugün geldiği yeri bize borçlu ama onun yaptığına bak,
Davayı sattı/yolunu şaştı/ötekilere katıldı. Bu, Allah’ın bile gücüne gider,
Bugün sanatçı isen bizim sayemizde,
Adama bak ya; muhalif mi yoksa Truva Atı mı belli değil,
Bak bak… Doğruları söylüyorum diye muhalefetin ekmeğine yağ sürüyor…”
Karakteristik hale gelen bu refleksimiz/sabit fikirli halimiz ve düşünmesiz reddiyeciliğimiz uluslararası boyutta da aynı veya benzer şekilde kendini gösteriyor.
Mesela:
—Kazakistan/Özbekistan/Türkmenistan, Kıbrıs Rum Kesimine elçi atıyor,
Bas bas bağırıyoruz; “nasıl yaparlar bunu/bizi nasıl da ezip geçerler!”
Çok basit;
Ülkesel menfaatleri için…
—Trump, Erdoğan ile ilgili övücü sözler ediyor,
Erdoğan muhalifi kesim; “Bakın, gördünüz mü; kimler kimlerle iş tutuyor!” diye Erdoğan’a vurmaya çalışıyor.
Evet, istediğiyle iş tutar kardeşim.
Çünkü ülkesel menfaatleri bunu gerektiriyor…
—Özgür Özel, İngiliz İşçi Partisi’ne “Hani, kardeş partiydik. Neden ses çıkartmıyorsunuz” diye sitem ediyor ve kızıyor.
Çıkartmaz, neden çıkartsın ki…
Kardeşlik filan buraya kadar.
Çünkü ülkesel menfaatleri bunu gerektiriyor…
—Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri Yunanistan’la birlikte Ege’de tatbikat yapacak,
Deli oluyoruz; “Erdoğan’ın dostları bakın kimlerle iş tutuyor ve neler yapıyor!”
Yapar arkadaş,
Çünkü ülkesel menfaatleri onu gerektiriyor…
— Diyorlar ki:
“Türkiye, Filistin’i/Gazze’yi savunuyor ama İsrail’le de arka kapı diplomasi yürütüyor,
Suriye’de, İsrail/Amerika ve İngiltere’yle beraber hareket ediyor.
Bu nasıl olur? Bu ne yaman çelişki?”
Gayet de normal ve gayet de oluyor işte…
Filistin konusunda öyle davranırken Suriye konusunda da böyle davranılabilir…
Kız alıp vermek veya evlilik ilişkisi değil ki bu…
—Her devirde dilimizden düşürmediğimiz klişe:
“Batı iki yüzlü/Amerika samimiyetsiz…”
Eyvallah; olabilir ve bence de öyle…
Ama onların gözüyle bak bir de…
Menfaatleri ne gerektiriyorsa öyle yapıyorlar.
Senin “iki yüzlülük” demen onların umurunda değil ki.
—Muhalefet diyor ki:
“İşlerine gelince Türkiye’nin iç işlerine karışıyor, her türlü yaptırımı yapıyorlar. Sıra, İmamoğlu’nun tutuklanmasına gelince Türkiye’nin içişleri deyip kıvırıyorlar!”
Evet aynen öyle…
Onlara göre, dün öyle gerekiyordu bugün de böyle…
Bu kadar basit. Bunun nesini anlamıyorsunuz ki…
Onların yerinde olsam; ben de, tereddütsüz ülkesel menfaatlerimin gereğini/ülkemin işine geleni yapardım.
Türkiye’yi yönetenlerin veya Türk muhalif siyasetin ne düşüneceğini/ne diyeceğini veya neyle itham edeceğini zerre kadar umursamazdım.
Çünkü,
Bir devlet yöneticisinin; hele de politika belirleyen/diplomasi yürüten devlet görevlilerinin, tek ve birincil motivasyonu ülkesel menfaatlerdir…
Dikkat edin ve iyi bakın!
Amerika gibi bir ülke binlerce kilometre uzaktan Kuzey Suriye ile/Kürtlerle ilgileniyor,
Neden acaba?
Güneş batmayan imparatorluk denen İngiltere gibi bir ülke, Katar Emirini birinci sınıf bir protokolle karşılıyor/iltifatlar diziyor,
Terörist ilan ettikleri Ahmet Şara liderliğindeki cihatçı örgütleri destekleyip Suriye’nin başına geçiriyor…
Neden acaba? Düşündünüz mü hiç?
Aslında cevap çok basit ve aslında bunu hepiniz biliyorsunuz;
Ülkesel menfaatleri öyle gerektirdiği için…
Ama nedense,
“Benim oğlum bina okur/Döner döner yine okur” havasından hiç vazgeçmiyoruz.
Sanki dünya bizim etrafımızda dönüyor ve sanki her şey bizim istediğimiz gibi olacak…
Sonuç ne?
Kendi eksenimizde dönüp durmak ve maalesef bir arpa boyu mesafe kat edemiyor olmak…
Üstelik,
Bir lider/bir siyasetçi veya doğru küresel okuma yapan bir politik kimlik; çıkıp, oyunu kuralına göre oynamaya başlayınca, her türlü itham/tezvirat ve tutarsızlık iddiasıyla eteğinden çekip kıpırdayamaz hale getirmekte çok maharetliyiz…
Kronik hastalığımız;
Ben yapamıyorsam kimse yapmasın. Bende yoksa kimsede de olmasın!
Arkadaşlar!
Tek doğru bizimki değildir.
Üstelik uluslararası ilişkilerde doğru denen olgu, görecelidir/değişkendir ve ülkeden ülkeye değişir.
Üstüne üstlük,
Bizim doğru dediğimiz ve doğru sandığımız yol/yöntem ve ezberlerin, aslında ülkesel bazda zerre miskal bir hayır getirmediğini de defalarca gördük ve yaşadık.
Allah aşkına!
Bunu daha ne kadar test edeceğiz!
Bir şeyleri başaramıyorsak; bir şeyleri yanlış yapıyoruz demektir.
Bunu aşmak için de,
Bunu başaranların nasıl başardığına bakmak en doğru yoldur.
Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok. Amerika’yı anlamak için Amerika’nın nerelerden geçip buralara geldiğine bakmak yeterli…
Toplumsal veya ülkesel ahlakçılığa da gerek yok.
Çünkü geri kalmışsan/gelişememişsen ve sürekli yerinde sayıyorsan; bırak başkalarına ahlak abidesi kesilmeyi; sergilediğin ezber ahlakçılığının, sana bile bir faydası olmuyor demek ki!
Nokta…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Gökhan K.
Eren
Tamer
Ufuk
Ömer
Murat
Hasan P.
Mahmut Y.
Fırat Gülhan