Devlet Tiyatroları’nda bilet zamları: Tiyatronun kapısına konulan ağır bir turnike

Devlet Tiyatroları’nda bilet zamları: Tiyatronun kapısına konulan ağır bir turnike

Sanatın toplumsal işlevi, salt eğlendirme deneyimiyle sınırlı değildir. Tiyatro gibi sahne sanatları, bireyler arası empatiyi güçlendiren, toplumsal sorunları görünür kılan, yeri geldiğinde çözümler üreten, kültürel belleği taşıyan, etik ve estetik değerleri ön plâna çıkaran ve bunları zenginleştiren önemli araçlardır. Bu işlevleri sebebiyle tiyatronun kamusal alanda ulaşılabilir ve kapsayıcı olması en beklendik durumdur. Türkiye’de Devlet Tiyatroları (DT), bu amaçla 1949 yılında kurulmuş, 5441 sayılı yasa ile faaliyetlerini düzenlemiş bir kamu kurumudur. Bu kurumun varlık sebebi, gişe gelirleriyle kâr elde etmek değil; tiyatro sanatını her yaştan, her kesimden, her gelir grubundan insana ulaştırmak, kültürel birikimi paylaşmak, eğitici ve birleştirici bir rol oynamaktır. Ancak 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde alınan bilet zammı kararı, sadece fiyatlara yansıyan kuru bir düzenleme değil, aynı zamanda halkın sanatla bağını zedeleyen, kültürel erişim hakkını sınırlayan ciddi bir müdahaledir. Mamafih bu karar, DT’yi adeta bir “lüks tüketim” kurumu hâline getirmekte, “halk için tiyatro” idealinden hızla uzaklaştırmaktadır. Bu durum yalnızca sanatsal bir gerileme değil, bir bakıma sosyopolitik bir kırılmadır.

Tiyatronun Kamuya Katkısı ve Devlet Tiyatrolarının Misyonu

1980 sonrası neoliberal politikaların etkisiyle, bazı ülkelerde kültür ve sanat kurumları da ne yazık ki piyasa dinamiklerine göre yeniden yapılandırıldı. Sanat kurumlarının gelirlerini artırmaları ya da en azından kendi kendilerini döndürecek şekilde idare etmeleri yönünde baskıların çoğalması, kültürel hizmetlerin özelleştirilmesi veya fiyatlandırılması yönünde politikalar doğurdu. Türkiye ne mutlu ki kararlılıkla bu politikaları uygulamıyordu. Olması gereken de buydu ama maalesef DT’nin bilet fiyatlarına yaptığı düzenleme, bu sürecin yerel bir tezahürü niteliğinde çok talihsiz bir durum olarak ortaya çıktı. Oysa Devlet Tiyatroları, temel amacı “gişe kaygısı gütmeden, halka eğitim ve kültür hizmeti sunmak” olan bir yapıdır. İlaveten “Türk Sahne Sanatlarının yurtiçinde ve yurtdışında gelişmesini, yayılmasını ve tanıtılmasını sağlamak, yerli ve yabancı eserlerle halkın genel eğitimini, dil ve kültürünü yükseltmek, temel değerler üzerinde doğru yargılara varılmasını sağlamak, sanat estetik duygusunu geliştirmek amacıyla...” kurulmuş bir kurumdur. Bu çerçevede DT, piyasa kurallarına göre değil, varlık sebebi olan kamusal yarara göre şekillenmelidir. DT gibi kurumların varlık nedeni, ticarî değil, toplumsaldır. Ne var ki son zam kararı, bu ilkenin açık ihlâli niteliğindedir. Bu noktada mesele yalnızca fiyat artışı değil, kamusal sanatın temel değerlerinin sorgulanmasıdır. Sanatı sadece belirli bir zümrenin imtiyazı hâline getirmek, toplumsal uyumu da kültürel çeşitliliği de tehdit eder. Tiyatroyu yalnızca yüksek fiyatlı biletleri alanların girebildiği bir tüketim alanına dönüştürmek, toplumsal hafızaya, düşünsel çeşitliliğe ve kültürel paylaşımın doğasına zarar verir.

Sanat, özellikle de tiyatro, toplumun aynasıdır. Eğitici, sorgulatıcı, birleştirici gücüyle halkı hem düşünsel hem de duygusal anlamda besler. Genel bağlamda sanatsal faaliyetler özel bağlamda ise teatral etkinlikler, yalnızca ödeme gücü yüksek olanların erişebileceği bir ayrıcalık değil, sosyoekonomik durumu ne olursa olsun toplumun her kesiminin hakkıdır. Devletin tiyatroya müdahalesi de bu sanat dalının yaygınlaşması ve halkın farklı kesimleriyle buluşması için olmalıdır lâkin bilet fiyatlarının %350’ye varan oranlarda artırılması, bu işlevin çok büyük ölçüde ortadan kalkmasına sebebiyet verir. Özellikle son yıllarda derinleşen ekonomik krizle birlikte, temel ihtiyaçlara bile ulaşmakta zorlanan hiç de azımsanmayacak bir kesim varken, 910 TL’ye kadar çıkan bilet fiyatlarıyla Devlet Tiyatrolarının, bu kesimle olan bağı kopma noktasına gelir. İndirimli biletlerin dahi oyunun sahnelendiği salona ve izlendiği sıra numarasına göre 120 TL ila 525 TL arasına kadar yükselmiş olması, öğrenci, emekli ve dar gelirli yurttaşların DT salonlarından tam anlamıyla dışarıda tutulması demektir. Bu durum, sosyal devlet ilkesiyle de taban tabana zıttır.

Tiyatroyu, yüksek ücretli bir etkinlik hâline getirmek, kültürel eşitsizliği de derinleştirir çünkü tiyatro yalnızca sahnedeki oyun değil; bir arada olmak, birlikte düşünmek, beraber hissetmek ve iyi ya da kötü olan birçok şeyle yüzleşmektir. Ekonomik gerekçelerden dolayı salona giremeyenlerin dışlandığı bir tiyatro ortamı, bu anlamını yitirir. Sanatın kamusallığı yok olduğunda, geriye yalnızca boş bir gösteri kalır. Oysa tiyatro, metalaşamaz zira binlerce yıla dayanan ve asla yadsınamaz bir ruhu ve misyonu vardır.

Erişilebilir Sanat Mümkün

UNESCO’nun 2005 tarihli Kültürel İfade Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi’ne göre, her bireyin kültürel hayata katılım hakkı vardır. Ancak ekonomik eşitsizliklerin derinleştiği bir dönemde DT’nin bilet fiyatlarını aşırı derecede yükseltmesi, bu hakkın geniş kesimler için fiilen ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Bu durum, özellikle talebelerin, asgari ücretle ve sabit maaşla geçinen yurttaşların tiyatroya erişimini ciddi şekilde kısıtlayacaktır.

Fransa’da dünyanın en eski ulusal tiyatrosu olma özelliği de olan Comédie-Française (Théâtre Français) gibi köklü kamu tiyatroları, devlet sübvansiyonları sayesinde halkın her kesiminin ulaşabileceği fiyatlarla bilet satmaktadır. Almanya Berlin’deki Schaubühne, Hamburg’daki Thalia Tiyatrosu gibi saygın sahnelerde bilet fiyatları geniş bir yelpazeye yayılır ve öğrencilerle düşük gelirli kesimler için çok düşük bedellerle sanat faaliyetleri erişilebilir kılınır. İngiltere’de, Royal National Theatre’da, sosyal devlet anlayışı doğrultusunda belirli oyunlarda “pay-what-you-can” (elinden ne gelirse öde) uygulaması dahi devrededir. Bu tiyatroların hepsi, bilet geliriyle değil, devlet desteğiyle ayakta durur zira kültür sanat yatırımı, malî değil, toplumsal bir yatırımdır.

Bu Zammı Geri Almak, Elzemdir!

Devlet Tiyatrolarının bilet fiyatlarını ivedilikle gözden geçirmesi, yalnızca ekonomik değil, etik bir sorumluluktur. Sanatı toplumla buluşturmak, devletin anayasal görevlerinden biridir. Dünya Tiyatro Günü’nde, tiyatronun kapılarına fiyat etiketi yapıştırmak değil, aksine o kapıları daha fazla insana açmak gerekir. Çünkü tiyatro bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Çünkü sanat, düpedüz halkındır ve halkın tamamı için yapılmalıdır.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Egemen
    Zamlar gerçekten şok edici boyutta, asgari ücret yüzde 30 zamlanırken! Çok önemli bir konuya değinmişsiniz, umarım sesimiz duyulur.
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet