Ne kadar kolay değil mi, bir vahşet yaşandıktan sonra, #’li paylaşımlar yapıp, ‘İdam isterük’, ‘İçerde gebertsinler’, gibi paylaşımlar yapıp, vicdan rahatlatmak.
Ne kadar kolay değil mi, bir vahşet yaşandıktan sonra, #’li paylaşımlar yapıp, ‘İdam isterük’, ‘İçerde gebertsinler’, gibi paylaşımlar yapıp, vicdan rahatlatmak.
“Hak isteyenin hakkı verile, baş kaldıranın başı kesile!” Ulu Hakan, Cennet mekan Sultan 2. Abdülhamid Han Hz.!
Son günlerde, sosyal medyada olsun, başka platformlarda olsun, okuduklarım, izlediklerim, artık mantık sınırlarını zorlayan cinsten şeyler.
Bu mübarek günlerde, biraz siyasete ara verip, epeydir içimde dert olan bir konuyu kaleme almak ve doğru yerlerin kulağına kar suyu kaçırmak istedim.
Bu kez İstanbul seçilmedi, ayaklanma provası için. Çünkü Ekrem İmamoğlu’nun yönetimini zora sokmak işlerine gelmezdi.
Gündem belli. Türkiye yine tarihinin dönüm noktalarından birinde. Ve bu öyle böyle bir nokta da değil. Ülkemizin ve ulusumuzun geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası.
Türkiye’nin gündemine ayak uydurmak zor. Onun için de işte bazen iki konuyu tek yazıya sığdırmak zorunda kalabiliyor insan.
Bravo! Büyük gayretler sarf ederek AK Partisi sonunda, yurtdışı seçmenini de küstürmeyi başardı.
Bu yıl değişik bir 15 Temmuz kutlandı. Daha sade, daha öz, daha samimi.
Üç yıl oldu, Aziz Türk Milletinin destan yazdığı. Tek vücut, tek yumruk, tanka, füzeye, helikoptere, silaha karşı durarak, namusunu, şerefini, onurunu, haysiyetini 1 Dolar’a satan hainlere haddini bildirdiğinin üstünden üç yıl geçti!