Vahşi..
Genellikle de vahşet gelir, ki insanlığa sığmayan yöntemleri anlatan bir sözcüktür!
Peygamber efendimizin SAV, amcaları Hz. Hamza’yı katleden, sonra ise tövbe eden ve Hz. Vahşi olan sahabe den gelir bu!
“İman etmesi güzel, ancak gözüme gözükmesin, Amcamı hatırlatır” diyerek affetmişti Allah’ın Resul’ü Hz. Vahşiyi i!
Bugün ise görüyoruz ki, Hz. Vahşinin meşrebi, Suudi Arabistan’da ağır basmış!
Nitekim, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosuğunda olup bitenler, resmen vahşet. Kan dondurucu bir gerilim filminden esinlenmiş bir vaka sanki!
Evet olay Cemal Kaşıkçı olayı.
Daha halen tam olarak içerde olup bitenler kesinlik kazanmamış olsa bile, ortada dolaşan varsayımlar dahi tütleri ürpertecek cinsten!
Kaşıkçı Konsolosluğa giriyor, ve derdest ediliyor. Alel acele Riad dan 15 kişilik bir infaz timi geliyor ki başlarında ulusal Adli tıp Başkanı var!
Kaşıkçının önce işkence edilerek parmakları kopartılıyor, sonra ise kafası kesiliyor. Akabinde ise parçalara ayrılarak, muhtemelen diplomatik araçlar ile Suudi Arabistan’a kaçırılıp yok ediliyor.
Aynı zamanda Suudi Arabistan’da olan akrabalarının da başları kılıç ile kesiliyor!
İnfaz dan başka bir şey değil bu. Acımasızca ve Vahşet dolu bir infaz!
Çember daralınca, acilen Suudi Arabistan’a kaçan da bir Başkonsolos var işin içinde, ve infaz timinin bir Üyesinin “trafik kazasında” ölmesi!
Şu an ortaya çıkan bulgular bunlar. Elbette kesin bir hüküm, resmî bir netice yok. Bekliyoruz!
Buraya kadar her şey, sadece Suudi Arabistan ı ilgilendirir diyebiliriz!
Ölen Suud vatandaşı, öldüren de!
Ancak olayın gerçekleştiği yer, her ne kadar exteritoryal bölge olsada, yani Türkiye sınırları içinde Suud toprağı, (bu konuyu iki yazı öncesinde genişçe anlatmıştık), defacto ülkemizde işlenen bir cinayet!
Ceza hukuku açısından ve Viyana diplomatik protokolüne uygun olarak:
Diplomatik personelin ceza yargı bağışıklığı tamdır. Görevde bulunduğu ülkede işlediği suçtan ötürü yargılama yapılamaz, cezalandırılamaz, tutuklanamaz. İfadesine başvurulamadığı gibi şahitlik konusunda da zorlanamaz. Ancak kendi isteği ile bu işlemler yapılabilir.
Yine TCK göre, bir diplomata karşı Türkiye de suç işlenmişse, verilecek ceza l/6 oranından l/3 oranına kadar artırılarak ceza verilir. Türkiye de memur olarak bulunan bir yabancıya karşı, görevinden dolayı bir suç işlenirse, Türkiye de bir memura karşı işlenmiş suç gibi sanık cezalandırılır.
Ayrıca bir yabancı devletin arması ve bayrağını hakaret kastı ile kaldırılır, bozulur. veya koparılırsa sanık 3 aydan l yıla kadar cezalandırılır.
Türkiye de suç işleyen diplomat, Türkiye de yargılanamaz ama kendi ülkesinde yargılamaya tabi tutulacaktır. Diplomat aracı imle trafik kazası yaptığında maddi hasarın dışında ölümlü veya yaralamalı durumlarda da ceza yargılamasından bağışıktır.
Elçilik içinde bir suç işlenmişse veya elçilikten dışarıya karşı bir suç işlenmişse hangi mahkemenin yargılama yapacağı tartışmalıdır. Eğer elçilik binasına ülke dışılık açısından baktığımızda Türk mahkemelerinin yargılama yapamayacağını düşünebiliriz.
Eğer suç elçilik binasında ve yabancı vatandaşlar arasında olmuş sa, türk mahkemeleri görevli değildir. Suç elçilik binasında işlenmiş olmakla beraber, mağdur türk vatandaşı veya başka devlet vatandaşı ise o zaman türk mahkemeleri yargılama yapmaya yetkilidir.
Suç elçilik içinde olmuş ve sanık türkse ve mağdurda elçilik ülkesi dışında bir ülke vatandaşı ise o zaman türk kanunları uygulanır.
Elçilikten dışarıya karşı bir suç işlenirse, sanığın kim olduğu önemli olmadan türk mahkemeleri yargılama yaparlar.
Elçiliğin dış güvenliği türk güvenlik güçlerince sağlandığı gibi, elçilik içinde suç işlenmesini ve dışarıya karşı suç işlenmesini önlemek misyon şefinin görevidir. Aksi halde bina dokunulmazlığı kötüye kullanılmış demektir.
Bütün bunların yanında işlenen suçun türü de önemlidir. Suçun türk devletine karşı işlenmiş olması, siyasi, adi, elçiliğe sığınma veya elçilik baskınları gibi suçlarda yargılamada değişiklik olacaktır.
Yani, fail de mağdur da yabancı ise, olay da bir yabancı misyon binası içinde olmuş ise, Türk makamları yetkisiz dir!
Hatta normal durumlarda haberi dahi olmaz.
Ancak Kaşıkçı meselesi medyatik oldu. Sadece Türkiye değil Dünya duydu!
Bu durumda da yine Diplomatik teamüller işledi ve Suudi Arabistan Büyükelçisi defalarca Dış İşleri Bakanlığı na çağırıldı!
Savunma, açıklama istendi.
Netice de, ortak bir araştırma gurubu işe başladı.
Başlar başlamaz da Suudi Arabistan ın İstanbul Başkonsolos u, apar topar ülkesine gitti, kaçtı!
Şimdi gelelim işin enteresan tarafına.
Olay iki Devleti, yani Türkiye Cumhuriyeti ni ve Suudi Arabistan’ı ilgilendiren bir olay iken, birden bire ABD ve AB işe dahil oldu, hatta ABD dışişleri bakanı Pompeo Riada gitti!
Peki neden?
Ölen bir ABD vatandaşı mı?
Suudi Arabistan vatandaşı mı?
Olay ABD nin alakalı olduğu bir yerde mi oldu?
ABD li bir vatandaş fail mi?
Hayır, değil!
Suriye de 700 ABD vatandaşı, askeri DAEŞİN rehini, ancak ABD den tık çıkmazken, Cemal Kaşıkçı için neden Dışişleri Bakanı seferber olur?
Hatta, Kralı tehdit edip, prensi tahta çıkartırız der?
Bunun izahatı nedir?
Suudi Arabistan acaba kimin ülkesi?
Özerk bir devlet mi?
Yoksa ABD nin mandası mı?
Bu soruların cevabını sanırım yine sorular veriyor.
Şimdi gelelim ülkemizin ne yapması gerektiğine.
Böyle bir durum karşısında, yapılması geren şey, Türkiye nin yasalarını hiçe saydığından dolayı, diplomatik dokunulmazlığı kötüye kullandığından dolayı, başta misyon şefi olan Suud Büyükelçi sini, ve olayla alakalı tüm personeli, “Persona non grata” yani istenmeyen şahış ilan ederek yurtdışı etmektir!
Hatta İstanbul konsolosluğu nun geçici olarak kapatılması dahi söz konusu olabilir.
Diplomatik seviye Maslahatgüzarı na indirilebilir!
Çünkü nota çok hafif kalır.
Zira uluslararası basında, özellikle de AB basınında, olay “Türkiye de oldu” olarak lanse ediliyor. Ülkemizin içinde bir diplomatik binada olduğu ise “es geçiliyor”!
Bu da benim aklıma şu soruyu getiriyor ki, o da, bu haberlerin yayınlandığı ülkelerdeki bizim diplomatlarımız acaba uyuyorlar mı?
Halbuki bu kasıtlı yalan haberlere karşı, anında hukuki işlemlerde bulunmaları gerekiyor ve de hakları var!
Ancak diplomatik servisimiz yine uçak modunda. Her zaman olduğu gibi!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam...
Peygamber efendimizin SAV, amcaları Hz. Hamza’yı katleden, sonra ise tövbe eden ve Hz. Vahşi olan sahabe den gelir bu!
“İman etmesi güzel, ancak gözüme gözükmesin, Amcamı hatırlatır” diyerek affetmişti Allah’ın Resul’ü Hz. Vahşiyi i!
Bugün ise görüyoruz ki, Hz. Vahşinin meşrebi, Suudi Arabistan’da ağır basmış!
Nitekim, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosuğunda olup bitenler, resmen vahşet. Kan dondurucu bir gerilim filminden esinlenmiş bir vaka sanki!
Evet olay Cemal Kaşıkçı olayı.
Daha halen tam olarak içerde olup bitenler kesinlik kazanmamış olsa bile, ortada dolaşan varsayımlar dahi tütleri ürpertecek cinsten!
Kaşıkçı Konsolosluğa giriyor, ve derdest ediliyor. Alel acele Riad dan 15 kişilik bir infaz timi geliyor ki başlarında ulusal Adli tıp Başkanı var!
Kaşıkçının önce işkence edilerek parmakları kopartılıyor, sonra ise kafası kesiliyor. Akabinde ise parçalara ayrılarak, muhtemelen diplomatik araçlar ile Suudi Arabistan’a kaçırılıp yok ediliyor.
Aynı zamanda Suudi Arabistan’da olan akrabalarının da başları kılıç ile kesiliyor!
İnfaz dan başka bir şey değil bu. Acımasızca ve Vahşet dolu bir infaz!
Çember daralınca, acilen Suudi Arabistan’a kaçan da bir Başkonsolos var işin içinde, ve infaz timinin bir Üyesinin “trafik kazasında” ölmesi!
Şu an ortaya çıkan bulgular bunlar. Elbette kesin bir hüküm, resmî bir netice yok. Bekliyoruz!
Buraya kadar her şey, sadece Suudi Arabistan ı ilgilendirir diyebiliriz!
Ölen Suud vatandaşı, öldüren de!
Ancak olayın gerçekleştiği yer, her ne kadar exteritoryal bölge olsada, yani Türkiye sınırları içinde Suud toprağı, (bu konuyu iki yazı öncesinde genişçe anlatmıştık), defacto ülkemizde işlenen bir cinayet!
Ceza hukuku açısından ve Viyana diplomatik protokolüne uygun olarak:
Diplomatik personelin ceza yargı bağışıklığı tamdır. Görevde bulunduğu ülkede işlediği suçtan ötürü yargılama yapılamaz, cezalandırılamaz, tutuklanamaz. İfadesine başvurulamadığı gibi şahitlik konusunda da zorlanamaz. Ancak kendi isteği ile bu işlemler yapılabilir.
Yine TCK göre, bir diplomata karşı Türkiye de suç işlenmişse, verilecek ceza l/6 oranından l/3 oranına kadar artırılarak ceza verilir. Türkiye de memur olarak bulunan bir yabancıya karşı, görevinden dolayı bir suç işlenirse, Türkiye de bir memura karşı işlenmiş suç gibi sanık cezalandırılır.
Ayrıca bir yabancı devletin arması ve bayrağını hakaret kastı ile kaldırılır, bozulur. veya koparılırsa sanık 3 aydan l yıla kadar cezalandırılır.
Türkiye de suç işleyen diplomat, Türkiye de yargılanamaz ama kendi ülkesinde yargılamaya tabi tutulacaktır. Diplomat aracı imle trafik kazası yaptığında maddi hasarın dışında ölümlü veya yaralamalı durumlarda da ceza yargılamasından bağışıktır.
Elçilik içinde bir suç işlenmişse veya elçilikten dışarıya karşı bir suç işlenmişse hangi mahkemenin yargılama yapacağı tartışmalıdır. Eğer elçilik binasına ülke dışılık açısından baktığımızda Türk mahkemelerinin yargılama yapamayacağını düşünebiliriz.
Eğer suç elçilik binasında ve yabancı vatandaşlar arasında olmuş sa, türk mahkemeleri görevli değildir. Suç elçilik binasında işlenmiş olmakla beraber, mağdur türk vatandaşı veya başka devlet vatandaşı ise o zaman türk mahkemeleri yargılama yapmaya yetkilidir.
Suç elçilik içinde olmuş ve sanık türkse ve mağdurda elçilik ülkesi dışında bir ülke vatandaşı ise o zaman türk kanunları uygulanır.
Elçilikten dışarıya karşı bir suç işlenirse, sanığın kim olduğu önemli olmadan türk mahkemeleri yargılama yaparlar.
Elçiliğin dış güvenliği türk güvenlik güçlerince sağlandığı gibi, elçilik içinde suç işlenmesini ve dışarıya karşı suç işlenmesini önlemek misyon şefinin görevidir. Aksi halde bina dokunulmazlığı kötüye kullanılmış demektir.
Bütün bunların yanında işlenen suçun türü de önemlidir. Suçun türk devletine karşı işlenmiş olması, siyasi, adi, elçiliğe sığınma veya elçilik baskınları gibi suçlarda yargılamada değişiklik olacaktır.
Yani, fail de mağdur da yabancı ise, olay da bir yabancı misyon binası içinde olmuş ise, Türk makamları yetkisiz dir!
Hatta normal durumlarda haberi dahi olmaz.
Ancak Kaşıkçı meselesi medyatik oldu. Sadece Türkiye değil Dünya duydu!
Bu durumda da yine Diplomatik teamüller işledi ve Suudi Arabistan Büyükelçisi defalarca Dış İşleri Bakanlığı na çağırıldı!
Savunma, açıklama istendi.
Netice de, ortak bir araştırma gurubu işe başladı.
Başlar başlamaz da Suudi Arabistan ın İstanbul Başkonsolos u, apar topar ülkesine gitti, kaçtı!
Şimdi gelelim işin enteresan tarafına.
Olay iki Devleti, yani Türkiye Cumhuriyeti ni ve Suudi Arabistan’ı ilgilendiren bir olay iken, birden bire ABD ve AB işe dahil oldu, hatta ABD dışişleri bakanı Pompeo Riada gitti!
Peki neden?
Ölen bir ABD vatandaşı mı?
Suudi Arabistan vatandaşı mı?
Olay ABD nin alakalı olduğu bir yerde mi oldu?
ABD li bir vatandaş fail mi?
Hayır, değil!
Suriye de 700 ABD vatandaşı, askeri DAEŞİN rehini, ancak ABD den tık çıkmazken, Cemal Kaşıkçı için neden Dışişleri Bakanı seferber olur?
Hatta, Kralı tehdit edip, prensi tahta çıkartırız der?
Bunun izahatı nedir?
Suudi Arabistan acaba kimin ülkesi?
Özerk bir devlet mi?
Yoksa ABD nin mandası mı?
Bu soruların cevabını sanırım yine sorular veriyor.
Şimdi gelelim ülkemizin ne yapması gerektiğine.
Böyle bir durum karşısında, yapılması geren şey, Türkiye nin yasalarını hiçe saydığından dolayı, diplomatik dokunulmazlığı kötüye kullandığından dolayı, başta misyon şefi olan Suud Büyükelçi sini, ve olayla alakalı tüm personeli, “Persona non grata” yani istenmeyen şahış ilan ederek yurtdışı etmektir!
Hatta İstanbul konsolosluğu nun geçici olarak kapatılması dahi söz konusu olabilir.
Diplomatik seviye Maslahatgüzarı na indirilebilir!
Çünkü nota çok hafif kalır.
Zira uluslararası basında, özellikle de AB basınında, olay “Türkiye de oldu” olarak lanse ediliyor. Ülkemizin içinde bir diplomatik binada olduğu ise “es geçiliyor”!
Bu da benim aklıma şu soruyu getiriyor ki, o da, bu haberlerin yayınlandığı ülkelerdeki bizim diplomatlarımız acaba uyuyorlar mı?
Halbuki bu kasıtlı yalan haberlere karşı, anında hukuki işlemlerde bulunmaları gerekiyor ve de hakları var!
Ancak diplomatik servisimiz yine uçak modunda. Her zaman olduğu gibi!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam...
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.