Katar'da Dünya Kupası
Doğru, spor konusunda da futbol konusunda da uzman değilim.
Ancak bu dünya kupası, başka bir şey.
Uluslararası diplomasi, daha doğrusu, diplomasi yaptığını sananların çifte standartları, iki yüzlülüklerinin, ayan beyan ortaya çıktığı ve ucuz bir tiyatro kampanyasına dönüştüğü bir şey oldu bu dünya kupası.
Avrupa'nın aklına, Katar'ın bir İslam devleti olduğu, bir demokrasi olmadığı, absolut monarşi ile yönetildiği ve şerii kanunların geçerli olduğu, yeni akıllarına gelmiş.
Mesela turistik otellerin dışında alkol satılmadığı, dahi, kamuya açık alanlarda, alkol tüketiminin, ağır cezalar tehdidi ile yasak olduğunu, yeni hatırlamışlar.
Bayanların kapalı olmak zorunda olduğunu yeni hatırlamışlar.
Eşcinselliğin de, de fakto yasak olduğunu da yeni hatırlamışlar.
Tabii yersen.
Kupa başlamadan iki hafta önce, Katarın insan haklarını ihlal eden, yabancı işçilere köle muamelesi yapan, aslında bir kötülük devleti olduğu propagandası, tüm Avrupa TVlerinde döndü, halen de dönüyor.
Eşcinsel seven Almanya bu konuda sanki öncü rolünü üstlenmiş / gibi duruyor.
Mesele ise Alman milli takım kaptanı Manuel Neuer'in, LGTBİ simgeli kaptanlık bandını taşımak istemesi, ancak FİFA'nın buna müdahale etmesi ile patlak verdi.
Alkol yasağı da cabası tabii.
Alman milli takımı mensupları, verdikleri demeçlerde, Katara karşı tavır aldıkları gibi, sahaya çıktıklarında da, elleri ile ağızlarını kapatarak, sözüm ona tavır koydular.
En absürt olay ise oturduğu makamın asla hakkını veremeyen, acemi, acemi olduğu kadar da küstahlığı ile ün salan Alman dışişleri bakanı, Baerbock'un, söz konusu kaptanlık kol bandı ile tribünde oturması oldu.
Neden absürt diyeceksiniz?
Çok basit, daha bir kaç ay önce, kendisinin eş başkanı olan Alman ekonomi bakanı Harbeck, Ram da bu Katara gelmiş ve Katar emrinin önünde eğilerek gaz göndermesini dilenmişti.
O zaman, Katarın yukarıda yazdığım özellikleri içinde barındıran bir devlet olduğunu bilmiyorlar mıydı acaba?
Köklü Alman şirketlerine devasa yatırımlar yaparken, hatta satın alırken, Katar, başka bir Katar mıydı acaba?
Son 30 yılda, Volkswagen, Deutsche Bank, Siemens, Hochtief, solar world gibi şirketlere Katarın 20 milyon Avro yatırımı vardı.
Son olarak da Katar Varlık Fonu, Siemens ile ortak olarak Fluence batarya şirketine 125 milyon dolarlık bir yatırım yaparak sesini duyurmuştu.
Bunlar başat yatırımlar.
Peki bu yatırımlar yapılırken, Katarın bir İslami monarşi olduğunu, Almanlar bilmiyorlar mıydı?
Emin olun, çok iyi biliyorlardı ve fakat asla umurlarında dahi değildi.
Şimdi sergilenen de tiyatrodan başka bir şey değil.
Ciddi olunsa idi, on senedir bunu engellemek için imkanları yeteri kadar mevcuttu.
Şimdi olup bitenler ise, ancak popülizm.
Hatta ve hatta, şu LGTBİ'ye yeni bir platform sağlamanın bir yolu.
Her fırsatta "spora siyaset sokulmaz" diyen kim var, kim yoksa, şimdi dünya kupası üzerinden siyaset yapıyor, kusura bakmayın ama, bu çifte standardın kitap haline getirilmiş hali.
Zira ekonomik bir güç olan, önemli enerji kaynakları olan Katar a, yaptırım uygulamak, akıllarının ucundan bile geçmezdi.
Hele de büyük bir hata yapıp, Rusya ya yaptırım kararları alındıktan ve enerji de elleri mecbur olduktan sonra, asla gelmezdi, gelmedi de.
İşte bu yüzden, kendi ülkelerindeki tabanlarına şirin/kararlı gözükmek için, bu popülist tiyatroya başvuruyorlar.
Güya tepki gösteriyor, ama aslında ve kapalı kapılar ardında, çekmedikleri yağ kalmıyor.
Ha bu yeni bir şey mi?
Asla değil.
Düne kadar, despot dedikleri Putin ile sıkı fıkı olanlar kimlerdi?
Darbelere Güya karşı olanlar, işlerine gelen darbecilere kırmızı halılar sermediler mi?
Güya tepkili oldukları İran'a silah satanlar onlar değil mi?
Bu liste çok uzar, çok.
Avrupalıların çifte standartları hiç bitmez, çünkü hepsi, o veya bu şekilde Makiyavelistler.
Yani, güç için her şey mübah onlara.
Tabii ilk kez bir dünya kupası bu denli politize edildiği için, yazmamak olmazdı.
Bu minvalde, eski dünyanın, 2020 de bittiğine, asla da eski haline dönmeyeceğini, sanırım hepimiz anlamış olmalıyız.
Olmazın olmadığı, her an her şeyin mümkün olduğu bir evrede olduğumuz da, bir kez daha belli olmuştur.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Ancak bu dünya kupası, başka bir şey.
Uluslararası diplomasi, daha doğrusu, diplomasi yaptığını sananların çifte standartları, iki yüzlülüklerinin, ayan beyan ortaya çıktığı ve ucuz bir tiyatro kampanyasına dönüştüğü bir şey oldu bu dünya kupası.
Avrupa'nın aklına, Katar'ın bir İslam devleti olduğu, bir demokrasi olmadığı, absolut monarşi ile yönetildiği ve şerii kanunların geçerli olduğu, yeni akıllarına gelmiş.
Mesela turistik otellerin dışında alkol satılmadığı, dahi, kamuya açık alanlarda, alkol tüketiminin, ağır cezalar tehdidi ile yasak olduğunu, yeni hatırlamışlar.
Bayanların kapalı olmak zorunda olduğunu yeni hatırlamışlar.
Eşcinselliğin de, de fakto yasak olduğunu da yeni hatırlamışlar.
Tabii yersen.
Kupa başlamadan iki hafta önce, Katarın insan haklarını ihlal eden, yabancı işçilere köle muamelesi yapan, aslında bir kötülük devleti olduğu propagandası, tüm Avrupa TVlerinde döndü, halen de dönüyor.
Eşcinsel seven Almanya bu konuda sanki öncü rolünü üstlenmiş / gibi duruyor.
Mesele ise Alman milli takım kaptanı Manuel Neuer'in, LGTBİ simgeli kaptanlık bandını taşımak istemesi, ancak FİFA'nın buna müdahale etmesi ile patlak verdi.
Alkol yasağı da cabası tabii.
Alman milli takımı mensupları, verdikleri demeçlerde, Katara karşı tavır aldıkları gibi, sahaya çıktıklarında da, elleri ile ağızlarını kapatarak, sözüm ona tavır koydular.
En absürt olay ise oturduğu makamın asla hakkını veremeyen, acemi, acemi olduğu kadar da küstahlığı ile ün salan Alman dışişleri bakanı, Baerbock'un, söz konusu kaptanlık kol bandı ile tribünde oturması oldu.
Neden absürt diyeceksiniz?
Çok basit, daha bir kaç ay önce, kendisinin eş başkanı olan Alman ekonomi bakanı Harbeck, Ram da bu Katara gelmiş ve Katar emrinin önünde eğilerek gaz göndermesini dilenmişti.
O zaman, Katarın yukarıda yazdığım özellikleri içinde barındıran bir devlet olduğunu bilmiyorlar mıydı acaba?
Köklü Alman şirketlerine devasa yatırımlar yaparken, hatta satın alırken, Katar, başka bir Katar mıydı acaba?
Son 30 yılda, Volkswagen, Deutsche Bank, Siemens, Hochtief, solar world gibi şirketlere Katarın 20 milyon Avro yatırımı vardı.
Son olarak da Katar Varlık Fonu, Siemens ile ortak olarak Fluence batarya şirketine 125 milyon dolarlık bir yatırım yaparak sesini duyurmuştu.
Bunlar başat yatırımlar.
Peki bu yatırımlar yapılırken, Katarın bir İslami monarşi olduğunu, Almanlar bilmiyorlar mıydı?
Emin olun, çok iyi biliyorlardı ve fakat asla umurlarında dahi değildi.
Şimdi sergilenen de tiyatrodan başka bir şey değil.
Ciddi olunsa idi, on senedir bunu engellemek için imkanları yeteri kadar mevcuttu.
Şimdi olup bitenler ise, ancak popülizm.
Hatta ve hatta, şu LGTBİ'ye yeni bir platform sağlamanın bir yolu.
Her fırsatta "spora siyaset sokulmaz" diyen kim var, kim yoksa, şimdi dünya kupası üzerinden siyaset yapıyor, kusura bakmayın ama, bu çifte standardın kitap haline getirilmiş hali.
Zira ekonomik bir güç olan, önemli enerji kaynakları olan Katar a, yaptırım uygulamak, akıllarının ucundan bile geçmezdi.
Hele de büyük bir hata yapıp, Rusya ya yaptırım kararları alındıktan ve enerji de elleri mecbur olduktan sonra, asla gelmezdi, gelmedi de.
İşte bu yüzden, kendi ülkelerindeki tabanlarına şirin/kararlı gözükmek için, bu popülist tiyatroya başvuruyorlar.
Güya tepki gösteriyor, ama aslında ve kapalı kapılar ardında, çekmedikleri yağ kalmıyor.
Ha bu yeni bir şey mi?
Asla değil.
Düne kadar, despot dedikleri Putin ile sıkı fıkı olanlar kimlerdi?
Darbelere Güya karşı olanlar, işlerine gelen darbecilere kırmızı halılar sermediler mi?
Güya tepkili oldukları İran'a silah satanlar onlar değil mi?
Bu liste çok uzar, çok.
Avrupalıların çifte standartları hiç bitmez, çünkü hepsi, o veya bu şekilde Makiyavelistler.
Yani, güç için her şey mübah onlara.
Tabii ilk kez bir dünya kupası bu denli politize edildiği için, yazmamak olmazdı.
Bu minvalde, eski dünyanın, 2020 de bittiğine, asla da eski haline dönmeyeceğini, sanırım hepimiz anlamış olmalıyız.
Olmazın olmadığı, her an her şeyin mümkün olduğu bir evrede olduğumuz da, bir kez daha belli olmuştur.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.