Öfke Yine Öfke
Oysa öfkenin devletin en yüksek kademesinde hiçbir yeri bulunmamalı.
Belki çok zorluklar içinde geçen günlük hayatımızda, ister istemez öfkeleniliyor fakat çoğu kez sonra da pişmanlık duyuluyor.
Ama öfkenin devlet kademelerinde yuvalanabilmesinin izahı gerçekten de insanı zorluyor.
Nitekim öfkenin nelere mal olduğu, bütün dehşetiyle yaşanıyor.
HERKES KIZGIN
Siyasi bunalımdan mı, sosyal çöküntüden mi, yediden yetmişe artık herkes bir ''öfke'' içinde kıvranıyor.
Daha doğrusu, artık çok çabuk kızıp hemen öfkeleniyor ve bir çırpıda bütün köprüler uçuruluyor.
Gerçekten de, özellikle siyasetçilerimiz ve çoğu üst düzey yöneticilerimiz, hatta bazı ünlü işverenlerimiz, işçi liderlerimiz devamlı bir hırçınlık ve kızgınlık içinde bocalıyor.
Art arda gelen olaylar, çıkan sorunlar, beklenmedik gelişmeler, belki insanımızı böyle tedirgin ediyor.
YANLIŞ BEKLENTİ
Tedirginliğin doğurduğu öfke, gün geçtikçe toplumu kemiriyor.
Zaten öfkenin, sahibine de hiçbir şey kazandırmadığı, öteden beri biliniyor.
Oysa insanoğlunun, özveri göstereceği, fedakârlık yapabileceği alanları, fırsatları olmalı.
Özellikle politik hayatımızda kendini gösteren ''zaaf'', aynı zamanda ülkenin kalkınmasını, vatandaşlarımızın huzur ve refah içinde yaşamasını önlüyor.
Yıllardan beri ''partizanlık'' illetini aşamayan Türk siyasi hayatının içinde bulunduğu duruma göz atıldığında, yürekler acısı bir tablo ile karşılaşılıyor.
ACI FATURA
Bunca dış problemimiz ve düşmanımız varken, olayları büyütüp büyütüp kirz haline getirmemizin acı faturasını da bizzat halkımız çekiyor.
Kaynağı ne olursa olsun, öfkenin bir an önce dinmesi gerekiyor.
Ülkeyi saran bu beladan ne kadar çabuk kurtulabilirsek o kadar mesafe alabileceğimizi söylemek için uzman veya kâhin olmaya lüzum yoktur sanırız.
FRENE BASILMALI
Burada önemli olan, gerçeklerin ışığı altında olayları değerlendirip kabullenmek...
Her şeyden önce, olaylar ve sorunlar karşısında hareket kabiliyetimizi yitirmememiz, gerektiğinde frene basmamız icap ediyor.
Gerçi bir haksızlık, bir temelsiz suçlama karşısında insanın kızmamasının, sinirlenmemesinin çok güç olduğu biliniyor.
Her şeye rağmen, ''Öfkeyle kalkıp krizle oturan'' devlet ve hükümet büyüklerimizin, tarihi sorumlulukları unutulmuyor.
Kısaca, Türk halkının öfkesini, süratle dindirmek gerekiyor.
kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/27.Temmuz-02.Ağustos.2008/Sayı:83/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.
Belki çok zorluklar içinde geçen günlük hayatımızda, ister istemez öfkeleniliyor fakat çoğu kez sonra da pişmanlık duyuluyor.
Ama öfkenin devlet kademelerinde yuvalanabilmesinin izahı gerçekten de insanı zorluyor.
Nitekim öfkenin nelere mal olduğu, bütün dehşetiyle yaşanıyor.
HERKES KIZGIN
Siyasi bunalımdan mı, sosyal çöküntüden mi, yediden yetmişe artık herkes bir ''öfke'' içinde kıvranıyor.
Daha doğrusu, artık çok çabuk kızıp hemen öfkeleniyor ve bir çırpıda bütün köprüler uçuruluyor.
Gerçekten de, özellikle siyasetçilerimiz ve çoğu üst düzey yöneticilerimiz, hatta bazı ünlü işverenlerimiz, işçi liderlerimiz devamlı bir hırçınlık ve kızgınlık içinde bocalıyor.
Art arda gelen olaylar, çıkan sorunlar, beklenmedik gelişmeler, belki insanımızı böyle tedirgin ediyor.
YANLIŞ BEKLENTİ
Tedirginliğin doğurduğu öfke, gün geçtikçe toplumu kemiriyor.
Zaten öfkenin, sahibine de hiçbir şey kazandırmadığı, öteden beri biliniyor.
Oysa insanoğlunun, özveri göstereceği, fedakârlık yapabileceği alanları, fırsatları olmalı.
Özellikle politik hayatımızda kendini gösteren ''zaaf'', aynı zamanda ülkenin kalkınmasını, vatandaşlarımızın huzur ve refah içinde yaşamasını önlüyor.
Yıllardan beri ''partizanlık'' illetini aşamayan Türk siyasi hayatının içinde bulunduğu duruma göz atıldığında, yürekler acısı bir tablo ile karşılaşılıyor.
ACI FATURA
Bunca dış problemimiz ve düşmanımız varken, olayları büyütüp büyütüp kirz haline getirmemizin acı faturasını da bizzat halkımız çekiyor.
Kaynağı ne olursa olsun, öfkenin bir an önce dinmesi gerekiyor.
Ülkeyi saran bu beladan ne kadar çabuk kurtulabilirsek o kadar mesafe alabileceğimizi söylemek için uzman veya kâhin olmaya lüzum yoktur sanırız.
FRENE BASILMALI
Burada önemli olan, gerçeklerin ışığı altında olayları değerlendirip kabullenmek...
Her şeyden önce, olaylar ve sorunlar karşısında hareket kabiliyetimizi yitirmememiz, gerektiğinde frene basmamız icap ediyor.
Gerçi bir haksızlık, bir temelsiz suçlama karşısında insanın kızmamasının, sinirlenmemesinin çok güç olduğu biliniyor.
Her şeye rağmen, ''Öfkeyle kalkıp krizle oturan'' devlet ve hükümet büyüklerimizin, tarihi sorumlulukları unutulmuyor.
Kısaca, Türk halkının öfkesini, süratle dindirmek gerekiyor.
kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/27.Temmuz-02.Ağustos.2008/Sayı:83/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.