Kazaklar
XV. yy'da Kuzey Türkistandan, Deşti Kıpçaktan Kıpçak Türklerinin güneye göçüşü sırasında bir kısımları ayrılıp bu göçe iştirak etmemiş ve bu sebep ile Kazak ismiyle anılır olmuşlardır. Dilleri Kazakçadır.
Kırgızca, Nogayca, Karakalpakça, Başkurtça ve Tatarca ile akraba olan ve Kıpçak bölümüne giren Kazakça'yı konuşurlar.
Kazaklar Kazakistan, Türkiye, Moğolistan, Özbekistan, Kırgızistan, Afganistan, Çin, Rusya, Türkmenistan ve AB'de de yaşar. Çin'de Kazakların çoğunluğu 1,110,800 Kazak, kuzey Sincan-İli Kazak Özerk İli (Çin'deki en büyük özerk bölge) ve Mori ile Barköl ilçelerinde yaşamaktadır.
Abay Kunanbayoğlu, Muhtar Avezov, Şekerim Kudayberdioğlu, Mağcan Cumabayulı gibi şairler, yazarlar ve düşünürler yetiştirmiştir.
Kazak kelimesi,kahramanlar ve serbest insanlar anlamına gelmektedir.Kazak halkı Alaş’ı han seçmiş,Alaş da halka danışıp,Üysun başkanlığındaki yüz kişiyi Ulu cüz/yüz deyip,Sirderya’nın yukarısındaki toprakları,Bolat başkanlığındaki yüz kişiye Orta cüz/yüz deyip Sirderya’nın orta kısmını ve Aşlın liderliğindeki yüz kişiye de Küçük cüz/yüz deyip Sirderya’nın aşağı kısmı vermiştir.
Kazakların atası ‘Alaş’tır. Alaş’ın ‘Kazak’ adında bir oğlu vardır. Kazak’ın ise üç oğlu olur, büyük oğluna ‘Bekarıs’,ortanca oğluna ‘Akarıs’,ve küçük oğluna da ‘Janarıs’ adı verilmiştir. Bekarıs’ın neslinden gelenler ‘Uluğ Cüz’ü oluştururlar ki,King Hanedanlığı (1644-1912) yıllarında bunlara ‘Sol Kazakları’ veya ‘Büyük Otağ’ adı verilmiştir.Akarıs’in sonraki nesillere ‘Orta Cüz’ü oluştururlar ve King Hanedanlığı döneminde ‘Sağ Kazakları’ veya ‘Orta Otağ’,Janarıs’ın neslinden olanlar da ‘Batı Kazakları’ veya ‘Küçük Cüz’ adlarıyla anılmışlardır.
Kazaklar,ata-baba şecerelerine çok önem vermektedir.Şecerelerini gelecek kuşaklara öğretmek,aile eğitiminin önemli bir parçasıdır.Bilhassa, ‘‘yedi atasını bilmeyen öksüzlüğün işareti’’sayılmış,evlilik ilişkilerinde de,yedi göbek akrabalık bulunmamasına özen gösterilmiştir.
Kazaklar Asya'nın ortasında Türk Dünyasının göbeğinde yer almaktadır. Gerek Doğu Türkistan'ın kuzeyindeki Altay bölgesi, gerek Moğolistan'ı batısındaki Altay ve Bayan-Ölgey bölgesi, gerek Altay Cumhuriyetinin sahası Kazak Türkleri ile meskundur. Kazak Türkleri Türk toplulukları arasında en çok soykırıma uğramış bir halktır. Bu sebeple de Orta Asya Birliği fikri Kazakistan'da ortaya çıkmıştır.
Kazakistan topraklarında yaşayanları Kazaklar olarak adlandıracak olursak Müslüman olma süreçleri kuzeye doğru baktığımızda 17. asra kadar devam etmiştir. Yani buradan hareketle şunu söyleyebiliriz; Kazaklar İslamiyet’i hazmede hazmede kabul etmişlerdir.
Ruslarla mecburen ilişki içine girmeleriyle birlikte dini inançlarında ve ibadetlerinde birtakım zorlamalara mâruz kalmışlardır. O kadar ki; Kuran meal ve tefsirleri yasaklandığı için, dine duyarlı Kazaklar hızla Kuran’ı ezberlemeye başlamışlardır. Bu vesileyle her bölgede onlarca hafızlar kutsal kitaplarını okumaya ve okutmaya devam etmişlerdir. Bilhassa köylerde İslamiyet’in öngördüğü hayat şekli devam ederek Cuma namazlarını ve sünnet merasimlerini hiç ihmal etmemişlerdir. Şehirlerde bile cenazelerini İslâm’ın emrettiği şekilde defnetmişler ve taziyelerde Kuran okumuşlardır. Ölünün yedisi, kırkı, yüzü ve yıldönümü o günden bugüne aynen devam edip gelmiştir. Mezar ziyareti ve ruhuna Kuran okumak dua göndermek çok makbuldür.
Kazak Türklerinin beslenme ve mutfak kültürü onların yüzlerce yıl öncesine dayanan göçebelik dönemindeki yaşam biçimine, hayvancılık ve tarıma dayalı ekonomik etkinliklerine, tarih içerisinde karşılaştıkları komşu kültürlerle etkileşimlerine, en önemlisi de milli kimliklerinin belirleyici öğesi olan gelenek görenekleriyle dini inançlarına göre şekillenmiştir.
Bugün olduğu gibi çok eskiden beri Kazakların en belirgin özelliklerinin başında konukseverlikleri gelir. Kazak yerleşim yerlerinde konuklar saygın bir şekilde ağırlanır, keçeden yapılan yurtların şeref köşesine oturtulur.
Ziyafet sofralarında önce koyun ve at etinden yapılmış iştah açıcı yiyecekler ikram edilir. Bunlar kazı, sujuk, jal, jaya, suryet, karta, kaburga’dır. Bunların yanında hamurdan yapılmış yassı ekmekler getirilir. Kazakların en popüler yemeği Kazak yöntemiyle pişirilen ettir. Hayvanın uygun yerlerinden büyük parçalar halinde haşlanarak hazırlanan etler sofraya bütün olarak getirilir. Güneyde ev sahibi eti küçük parçalara ayırarak konuklarına ikram eder. Kuzeyde bu görev sofrada bulunan en saygın konuğundur.
Kazak Türklerinin ulusal sofrasında en eski yemekler et, süt ve sütün türevlerinden oluşan hayvansal besinlerdir. Halk yarı yerleşik ya da yerleşik hayata geçince buna tahıl ürünleri, yemiş ve sebzeler eklenmiştir. Bunların içerisinde en çok arpa, buğday, darı ve pirinç görülmektedir. Ayrıca çilek, elma, armut, kuru üzüm, nar, sarımsak, karabiber çokça tüketilmektedir.
Kazak geleneğine göre misafire sunulan Konakşı kabına: Kesilip pişirilen hayvanın başı ve kalça kemiği, kaburgası, aşıklı ilik kemiği konulur. Bu töre tüm zamanlarda devam etmiş, bugünde ziyafetlerde aynı şekilde varlığını sürdürmektedir.
Ayrıca bahar bayramı olarak kutlanan “Navrız”, kışlağa çıkılan gün düzenlenen Peynir yağlar” sofrası, ekin biçiminde yapılan “Harman yağlaması”, “saman kutlaması” vb. de iş bayramlarına özgü yemeklerdir.
Kırgızca, Nogayca, Karakalpakça, Başkurtça ve Tatarca ile akraba olan ve Kıpçak bölümüne giren Kazakça'yı konuşurlar.
Kazaklar Kazakistan, Türkiye, Moğolistan, Özbekistan, Kırgızistan, Afganistan, Çin, Rusya, Türkmenistan ve AB'de de yaşar. Çin'de Kazakların çoğunluğu 1,110,800 Kazak, kuzey Sincan-İli Kazak Özerk İli (Çin'deki en büyük özerk bölge) ve Mori ile Barköl ilçelerinde yaşamaktadır.
Abay Kunanbayoğlu, Muhtar Avezov, Şekerim Kudayberdioğlu, Mağcan Cumabayulı gibi şairler, yazarlar ve düşünürler yetiştirmiştir.
Kazak kelimesi,kahramanlar ve serbest insanlar anlamına gelmektedir.Kazak halkı Alaş’ı han seçmiş,Alaş da halka danışıp,Üysun başkanlığındaki yüz kişiyi Ulu cüz/yüz deyip,Sirderya’nın yukarısındaki toprakları,Bolat başkanlığındaki yüz kişiye Orta cüz/yüz deyip Sirderya’nın orta kısmını ve Aşlın liderliğindeki yüz kişiye de Küçük cüz/yüz deyip Sirderya’nın aşağı kısmı vermiştir.
Kazakların atası ‘Alaş’tır. Alaş’ın ‘Kazak’ adında bir oğlu vardır. Kazak’ın ise üç oğlu olur, büyük oğluna ‘Bekarıs’,ortanca oğluna ‘Akarıs’,ve küçük oğluna da ‘Janarıs’ adı verilmiştir. Bekarıs’ın neslinden gelenler ‘Uluğ Cüz’ü oluştururlar ki,King Hanedanlığı (1644-1912) yıllarında bunlara ‘Sol Kazakları’ veya ‘Büyük Otağ’ adı verilmiştir.Akarıs’in sonraki nesillere ‘Orta Cüz’ü oluştururlar ve King Hanedanlığı döneminde ‘Sağ Kazakları’ veya ‘Orta Otağ’,Janarıs’ın neslinden olanlar da ‘Batı Kazakları’ veya ‘Küçük Cüz’ adlarıyla anılmışlardır.
Kazaklar,ata-baba şecerelerine çok önem vermektedir.Şecerelerini gelecek kuşaklara öğretmek,aile eğitiminin önemli bir parçasıdır.Bilhassa, ‘‘yedi atasını bilmeyen öksüzlüğün işareti’’sayılmış,evlilik ilişkilerinde de,yedi göbek akrabalık bulunmamasına özen gösterilmiştir.
Kazaklar Asya'nın ortasında Türk Dünyasının göbeğinde yer almaktadır. Gerek Doğu Türkistan'ın kuzeyindeki Altay bölgesi, gerek Moğolistan'ı batısındaki Altay ve Bayan-Ölgey bölgesi, gerek Altay Cumhuriyetinin sahası Kazak Türkleri ile meskundur. Kazak Türkleri Türk toplulukları arasında en çok soykırıma uğramış bir halktır. Bu sebeple de Orta Asya Birliği fikri Kazakistan'da ortaya çıkmıştır.
Kazakistan topraklarında yaşayanları Kazaklar olarak adlandıracak olursak Müslüman olma süreçleri kuzeye doğru baktığımızda 17. asra kadar devam etmiştir. Yani buradan hareketle şunu söyleyebiliriz; Kazaklar İslamiyet’i hazmede hazmede kabul etmişlerdir.
Ruslarla mecburen ilişki içine girmeleriyle birlikte dini inançlarında ve ibadetlerinde birtakım zorlamalara mâruz kalmışlardır. O kadar ki; Kuran meal ve tefsirleri yasaklandığı için, dine duyarlı Kazaklar hızla Kuran’ı ezberlemeye başlamışlardır. Bu vesileyle her bölgede onlarca hafızlar kutsal kitaplarını okumaya ve okutmaya devam etmişlerdir. Bilhassa köylerde İslamiyet’in öngördüğü hayat şekli devam ederek Cuma namazlarını ve sünnet merasimlerini hiç ihmal etmemişlerdir. Şehirlerde bile cenazelerini İslâm’ın emrettiği şekilde defnetmişler ve taziyelerde Kuran okumuşlardır. Ölünün yedisi, kırkı, yüzü ve yıldönümü o günden bugüne aynen devam edip gelmiştir. Mezar ziyareti ve ruhuna Kuran okumak dua göndermek çok makbuldür.
Kazak Türklerinin beslenme ve mutfak kültürü onların yüzlerce yıl öncesine dayanan göçebelik dönemindeki yaşam biçimine, hayvancılık ve tarıma dayalı ekonomik etkinliklerine, tarih içerisinde karşılaştıkları komşu kültürlerle etkileşimlerine, en önemlisi de milli kimliklerinin belirleyici öğesi olan gelenek görenekleriyle dini inançlarına göre şekillenmiştir.
Bugün olduğu gibi çok eskiden beri Kazakların en belirgin özelliklerinin başında konukseverlikleri gelir. Kazak yerleşim yerlerinde konuklar saygın bir şekilde ağırlanır, keçeden yapılan yurtların şeref köşesine oturtulur.
Ziyafet sofralarında önce koyun ve at etinden yapılmış iştah açıcı yiyecekler ikram edilir. Bunlar kazı, sujuk, jal, jaya, suryet, karta, kaburga’dır. Bunların yanında hamurdan yapılmış yassı ekmekler getirilir. Kazakların en popüler yemeği Kazak yöntemiyle pişirilen ettir. Hayvanın uygun yerlerinden büyük parçalar halinde haşlanarak hazırlanan etler sofraya bütün olarak getirilir. Güneyde ev sahibi eti küçük parçalara ayırarak konuklarına ikram eder. Kuzeyde bu görev sofrada bulunan en saygın konuğundur.
Kazak Türklerinin ulusal sofrasında en eski yemekler et, süt ve sütün türevlerinden oluşan hayvansal besinlerdir. Halk yarı yerleşik ya da yerleşik hayata geçince buna tahıl ürünleri, yemiş ve sebzeler eklenmiştir. Bunların içerisinde en çok arpa, buğday, darı ve pirinç görülmektedir. Ayrıca çilek, elma, armut, kuru üzüm, nar, sarımsak, karabiber çokça tüketilmektedir.
Kazak geleneğine göre misafire sunulan Konakşı kabına: Kesilip pişirilen hayvanın başı ve kalça kemiği, kaburgası, aşıklı ilik kemiği konulur. Bu töre tüm zamanlarda devam etmiş, bugünde ziyafetlerde aynı şekilde varlığını sürdürmektedir.
Ayrıca bahar bayramı olarak kutlanan “Navrız”, kışlağa çıkılan gün düzenlenen Peynir yağlar” sofrası, ekin biçiminde yapılan “Harman yağlaması”, “saman kutlaması” vb. de iş bayramlarına özgü yemeklerdir.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.