1980’li yıllar ile kaygı ve algı
İstanbul'da 1980’li yılları yaşayanlar o günlerden bu günlere değişimin nasıl amansızca gerçekleştiğini üzülerek seyir etmektedirler.
Sur dışında ikamet edenler, sur içinde yaşayanlara, gerçek İstanbul’da yaşadıklarından dolayı imrenerek bakarken, Seksenler dizisinde olduğu gibi yaşam tarzı nizami olarak ilerliyordu.
Komşuluğun VİP düzeyde olduğu günlük yaşamda insanların bu zamana kıyasla organik bir bedene sahip olduğunu da söyleyebiliriz. Hem de ne organik, ruhu bozulmamış, küçüklerin büyükleri saydığı, büyüklerinde küçükleri sevdiği bir ilişki yaşanıyordu insanlar arasında…
Yaşlı bir teyze Millet Caddesinden karşıdan karşıya geçeceği zaman gençlerin koluna girerek, karşıya geçirdiği, arabaların bu diyalog yaşadığı zaman durduğu bir zamandan bahis ediyorum.
O zamanlar dürüstler parmakla sayılamayacak kadar çok iken, hırsız ve arsızlar parmakla gösterilebilecek kadar azdı. Şimdi ise ters anlamda bir döngü ile dürüstler parmakla gösterilirken, dürüst olmayanlar parmakla gösterilebilecek kadar az değiller.
O dönemlerde arka sokaklarda dolaşırken, insanların günlük yaşamlarını da gözlemlerdiniz. Çünkü insanlar evlere kendilerini hapis etmeyecek kadar hayat aşkı ile doluydular.
Gayri meşru işlerle uğraşan kişilerin yani mafya babalarının bile adaletinin olduğu bir dönemden bahis ediyorum. Mafya üyeleri anlaşmazlık olan konuların çözümü için şeriat masası denilen bir ortam kurar ve bu ortamda sorunlar en adaletli şekilde konuya hakim kişilerin de (Bilirkişi gibi) görüşü alınarak adalete kavuşturulurdu.
Aile içi yaşanan sorunlar ise aile önderleri tarafından adaletli bir şekilde çözüme kavuşturulurdu.
Emniyet güçlerinin yetkileri tam donanımlı iken, bir bekçi kanunsuzlar karşısında gücüyle onların yürüyüşüne engel olabiliyordu. Şimdi ise “CMUK” gibi kanunlarla emniyet birimlerinin eli kolu bağlı durumdadır.
Eğitim konusunda devlet tüm bireylerin eğitimini minimum düzeyde yaşanan olumsuzluklar altında sağlar ve eğitim harcamalarına katkı vermek zorlamasıyla kimseler karşılaşmazdı. O vakitler okullara taşeronlar girmemişti. Ve her okulun bir hademesi vardı. Bu hademenin ailesi okulda yaşar, ailece hem güvenlik, hem temizlik işlerini en güzel şekilde yerine getirirlerdi.
Tabi benim özlem duyarak anlattığım dönemlerde bizden büyük olanlar daha eski yılları bizim yaşadığımız yıllarla mukayese ederek, geçmişin daha da güzel olduğunu anlattıklarını da dün gibi hatırlıyorum.
Eee ne yapalım geçmişi anlatarak ne ima etmek ve neyi izah etmek istiyorsun diyenlerin olacağını tahmin ederek, olayı bir yere bağlayacağımı ve kimilerinin başarı olarak gördüğü bir projenin geleceğimiz için tam bir başarısızlık olacağını naçizane köşemden sizlerle paylaşacağımı bilmenizi isterim.
1980’li yıllardı, dairemizin zili çalındı. Kapıyı açtım, babamı 3 adam ziyarete gelmişti. Eve gelen misafirler babama, “Sarıyer ve Ümraniye de devlet arazisine kazık çakıp dört tarafını çeviriyormuşsun. O arazi senin oluyormuş. Anadol kamyonetle geldik. Kürek, kazık ve malzemelerimizde hazır bizimle gelir misin yer çevirelim” dediler.
Babam, hiç tereddüt etmeden, “Devlet malından bahis ediyorsunuz. Oraya gidip, bir alan çevirmek, kul hakkına girmektir. Bahis ettiğiniz olayın bedeli çok ağırdır. Vazgeçiniz” diyerek yapılan teklifi sert şekilde ret etmişti.
O gün devlet malını haksız yere çevirerek, kendi mülkü haline getiren kişiler arazileri karşılığında TOKİ’den kimisi 7, kimisi 10 daire alırken, kul hakkına girmemek adına elinin tersiyle kamu malı talanını ret eden babaların çocukları bugün taksitle TOKİ’den ev sahibi olmaya çalışıyor.
Eski İstanbul’da yaşayan sokakların insanları da yavaş yavaş ve çaresiz şekilde “Büyük yeni kent düzeni" yaşamına girerek, yalnızlaştırılma projesiyle de geçmişlerini silerek yeni yaşamlarına başladılar…
Yeni yaşamlarla ilgili tespitlerimi gelecek yazımda sizlerle paylaşacağım. (TOKİ, Emlak Yönetim, Belediyeler ile bireylerin bu yaşama kattıkları ile katamadıklarını detayları ile vereceğim)..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.