Hamal ve bir ipin hesabı…
Kasabanın birinde zengin bir tüccar yaşarmış.
Öleceği vakit vasiyetinde:
“Ben mezara konulduğum gün kim gelir benimle bir gece mezarda kalırsa ona servetimin yarısını bırakacağım” dermiş.
Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılmasına rağmen bunu yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlarmış.
Kısa bir müddet sonra adam ölmüş.
Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş.
Bunu duyanlardan biri de kasabanın en ücrâ köşesinde yaşayan bir hamalmış.
Adamın öldüğü haberini duyunca kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş.
Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra hamalı da adamla birlikte kabre koymuşlar.
Hamal:
“Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var.
Kaybedecek bir şeyim yok.
İyi ettim de bu adamla buraya girdim.
Çıktığımda kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım” diye düşünüyorken bir gürültü kopmuş ve dünyada daha önce hiç karşılaşmadığı yüzlere orada rastlamış.
Gelen melekler aralarında konuşuyorlarmış:
“Bu ölü olan zaten elimizde. Onu istediğimiz vakit hesaba çekebiliriz. İlk önce şu canlı olandan başlayalım”.
Adam tir tir titriyorken başlamış melekler peş peşe sorular sormaya:
“Söyle bakalım ey falan oğlu filan.
Küfenin ipini nereden buldun.?
Nasıl aldın.?
Satın aldıysan ne kadara aldın?
Kimden aldın?
Aldığın kişiyi dolandırdın mı.?
Milletin bunda hakkı var mı.?
Hakiki değerinde mi verdin ücretini?” gibi gibi durmaksızın gelen sorular…
Adamın dili dolanıyor sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor; ancak o cevap verdikçe ip ile ilgili bir başka soru ile karşılaşıyormuş.
Gün ağarırken zengin adamın çocukları, akrabaları gelmişler ve adamı mezardan çıkarmışlar.
Sonra;
“Artık kasabanın sayılı zenginlerindensin.
Anlat bakalım, babamız nasıl, bir gece mezarda kalmak nasıl bir duygu?” demişler.
Hamal:
“Aman, lanet olsun.!
İstemiyorum.! Bütün mal mülk sizin olsun.!
Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim babanız “naneyi” yedi; o kadar malın mülkün hesabını kıyamete kadar verebilir mi, onu bilemem” der.
Artık ne denir ki…
Kıssadan Hisse hepimize ve herkesedir.
Haramı helalleştirmek için Kuran’dan fetva arayanlar,
Besmele çekerek kul hakkı yiyenler,
Yetim, fakir, gariban diyerek kendini düşünenler,
Haram-helal ver Allah’ım, kemter kulun yer Allah’ım diyenler,
Aleme nizamat verip, nalıncı keseri gibi hep kendine yontanlar,
Ahlak’sız islamı ve ahiret’siz imanı sevip, dünya malı ve kudretine sarılanlar,
Kimsesizin kimsesi olmaktan bahsedip, kendi eş dost ve akrabasını önceleyenler,
“Müslüman da zengin olmalıdır” sözüne sığınıp her yolu meşru görenler,
“Falanca da şöyle kazanmıştı, filanca da çalmıştı ama” diye kendini temize çıkartmaya çalışanlar,
Dilinde “bir hurma bir hırka”, cebini ise nerden geldiği belirsiz milyonlarla dolduranlar,
Malına mülküne halel gelmemesi için yanlışa suskun kalanlar,
Zalimin zulmüne menfaati için ses çıkartmayanlar,
Mazlum ve mağdurun sofrasına eğreti oturanlar,
Menfaati uğruna yanlışa göz yumanlar…
Kıssadan hisse hisseeeee…
Ölmeyeceğinizi sansanız da; öleceksiniz, öleceğiz, ölecekler…
Bu dünya, ölümlü dünya…
Dünyasına Dünyasına,
Aldanma Dünyasına,
Dünya Benim Diyenin ..!
Dün Gittik Dün Yasına…
Öleceği vakit vasiyetinde:
“Ben mezara konulduğum gün kim gelir benimle bir gece mezarda kalırsa ona servetimin yarısını bırakacağım” dermiş.
Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılmasına rağmen bunu yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlarmış.
Kısa bir müddet sonra adam ölmüş.
Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş.
Bunu duyanlardan biri de kasabanın en ücrâ köşesinde yaşayan bir hamalmış.
Adamın öldüğü haberini duyunca kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş.
Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra hamalı da adamla birlikte kabre koymuşlar.
Hamal:
“Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var.
Kaybedecek bir şeyim yok.
İyi ettim de bu adamla buraya girdim.
Çıktığımda kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım” diye düşünüyorken bir gürültü kopmuş ve dünyada daha önce hiç karşılaşmadığı yüzlere orada rastlamış.
Gelen melekler aralarında konuşuyorlarmış:
“Bu ölü olan zaten elimizde. Onu istediğimiz vakit hesaba çekebiliriz. İlk önce şu canlı olandan başlayalım”.
Adam tir tir titriyorken başlamış melekler peş peşe sorular sormaya:
“Söyle bakalım ey falan oğlu filan.
Küfenin ipini nereden buldun.?
Nasıl aldın.?
Satın aldıysan ne kadara aldın?
Kimden aldın?
Aldığın kişiyi dolandırdın mı.?
Milletin bunda hakkı var mı.?
Hakiki değerinde mi verdin ücretini?” gibi gibi durmaksızın gelen sorular…
Adamın dili dolanıyor sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor; ancak o cevap verdikçe ip ile ilgili bir başka soru ile karşılaşıyormuş.
Gün ağarırken zengin adamın çocukları, akrabaları gelmişler ve adamı mezardan çıkarmışlar.
Sonra;
“Artık kasabanın sayılı zenginlerindensin.
Anlat bakalım, babamız nasıl, bir gece mezarda kalmak nasıl bir duygu?” demişler.
Hamal:
“Aman, lanet olsun.!
İstemiyorum.! Bütün mal mülk sizin olsun.!
Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim babanız “naneyi” yedi; o kadar malın mülkün hesabını kıyamete kadar verebilir mi, onu bilemem” der.
Artık ne denir ki…
Kıssadan Hisse hepimize ve herkesedir.
Haramı helalleştirmek için Kuran’dan fetva arayanlar,
Besmele çekerek kul hakkı yiyenler,
Yetim, fakir, gariban diyerek kendini düşünenler,
Haram-helal ver Allah’ım, kemter kulun yer Allah’ım diyenler,
Aleme nizamat verip, nalıncı keseri gibi hep kendine yontanlar,
Ahlak’sız islamı ve ahiret’siz imanı sevip, dünya malı ve kudretine sarılanlar,
Kimsesizin kimsesi olmaktan bahsedip, kendi eş dost ve akrabasını önceleyenler,
“Müslüman da zengin olmalıdır” sözüne sığınıp her yolu meşru görenler,
“Falanca da şöyle kazanmıştı, filanca da çalmıştı ama” diye kendini temize çıkartmaya çalışanlar,
Dilinde “bir hurma bir hırka”, cebini ise nerden geldiği belirsiz milyonlarla dolduranlar,
Malına mülküne halel gelmemesi için yanlışa suskun kalanlar,
Zalimin zulmüne menfaati için ses çıkartmayanlar,
Mazlum ve mağdurun sofrasına eğreti oturanlar,
Menfaati uğruna yanlışa göz yumanlar…
Kıssadan hisse hisseeeee…
Ölmeyeceğinizi sansanız da; öleceksiniz, öleceğiz, ölecekler…
Bu dünya, ölümlü dünya…
Dünyasına Dünyasına,
Aldanma Dünyasına,
Dünya Benim Diyenin ..!
Dün Gittik Dün Yasına…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.