Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

Bize din'den bahset..

"Bilge bir kişi ölmeden hemen önce halkını geniş bir meydanda toplar.
Bize din'den bahset..
Kendisine sordukları tüm gerçekleri son bir kez hepsinin huzurunda dile getireceğini söyler.
Halkla arasında nefis bir diyalog kurulur.
Halktan biri öne çıkarak “bize” der “sevgiden söz et

Bilge anlatır, anlatır, anlatır…
Bir diğeri “bize aşktan, evlilikten söz et” der, anlatır…
Bunu “alışveriş hakkında ne dersin?” diyen biri izler, anlatır…

Çocuklardan bahset” derler, anlatır…
Eğitimden bahset” derler, anlatır…
Çiftçilikten bahset” derler, anlatır…
Alın terinden, emekten ve adaletten” bahset derler, anlatır…

Ve daha günlük hayatın türlü sorunlarından söz etmesi istenir.

Bilge hepsi hakkında hikmetli sözler söyler, anlatır, anlatır, anlatır…

Konuşmasının sonuna doğru birisi “Bize din’den bahset” diye sorunca, Bilge şöyle cevap verir; “Bahsettim ya, dinlemedin mi?

Ve devam eder: “Siz zamanınızı, bunlar Allah’ın saatleridir, bunlar bizim saatlerimizdir diye ayırabilir misiniz?

Öyleyse din, yaşadığımız hayat ve tüm davranışlarımızdır.

Her an Allah huzurunda olduğunun bilincinde, öylesine titiz, doğruyu gözeterek temiz bir hayat yaşamaktan daha güzel bir din olur mu?


Aslında “din” yaptıklarımız, yapmadıklarımız ve kısaca hayatın taaa kendisiyken bizler ne yapıyoruz:

Kralın biri, huzurunda el pençe divan duran saray erkânından bir bardak su istemiş.

Saray erkânının içinde askerler, şairler, dalkavuklar, medyumlar, kahinler, din adamları vs. hepsi varmış.

Geniş bir halka oluşturulmuş halde ayakta dinliyorlarmış.

Kral su isteyince sırasıyla:

Şair: -Yüce efendimizin emrindeki şu zarafete bakın. Böyle bir mısra dünya tarihinde daha söylenmedi:

Su getirin, su getirin, su getirin!!!

Dalkavuk: -Efendim sizin sözünüzün üstüne söz söylenmedi şu alemde:

Su getirin, su getirin, su getirin!!!

Din adamı: -Her kim bunu günde 100 kez söylerse cennet köşkleri onu bekliyor, aşk ile bir daha:

Su getirin, su getirin, su getirin!!!

Medyum: -Kralımız bu sözüyle gelecek yılın bolluk ve bereket ile geçeceğini haber veriyor, şevk ile bir daha:

Su getirin, su getirin, su getirin!!!

Kahin: -Bana bir su getirin cümlesinin ebced hesabı ile değeri 2050’dir. O yıla dikkat edin ve bu cümleyi sakın unutmayın:

Su getirin, su getirin, su getirin!!!

Velhasıl bir bardak suyu getiren olmamış ama her taraf “Su getirin” sesleriyle inlemiş ve bir su edebiyatıdır almış başını gitmiş.

Dilden dile dolaşmış, hafızlar ezberlemiş, en güzel hatlarla yazılıp duvarlara asılmış.

Her yerde, “Su getirin…” sesleri ama bir bardak su getiren de olmamış!

Teşbihte hata olmaz bağlamında bakacak olursak;

Hikayedeki Kral Allah ve “Su Getirin” emri, Kuran ayetleridir.

İlk hikayedeki gibi, din’i hayatın bizatihi kendisi ve fiillerimiz gibi düşünebilseydik Kral’ın etrafından birisi gidip suyu getirirdi ve talimat ifa edilmiş olurdu.

Okunuyor,
Ezberleniyor,
Yazılıyor,
Ulu ulu mabedler inşaa edilerek duvarlara asılıyor,
Büyük saygı duyuluyor,
Ama asıl  gereken yapılmıyor; “su getiren” yok.
Elimizde, dilimizde, evimizde ama fiiliyatımızda yok.
Hikayedeki şair, din adamı, dalkavuk, medyum, kahin vs. gibi söylem ve görsellikte zirvedeyiz.

Mangalda kül bırakmayacak şekilde, en öndeyiz.

Adeta Allah’tan vekalet almış gibi; filan mücrim, falanca kafir, bir diğeri günahkar diye ahkam keseriz.

Yanımızdakini kutsar, karşımızdakini din dışı ilan ederiz.

Allah’la kandırır, Allah’la sömürür, Allah namına ağlarız/ağlatırız.

Ayetler okuruz; sıkıştığımızda, işimize yaradığında, iş ve eylemlerimize delil gerektiğinde.

Ama, fiil ve eylemlerimizde yeri yok.

Hayatın olağan akışı içinde, yaptıklarımız/yapmadıklarımızda etkisi yok.

Ama, dini söylem ve gösterişte, üstümüze yok.

Naat’lar, methiyeler, mersiyeler düzüyoruz,
Kehanet ve keramette bulunuyoruz,
En güzel seslere, nağmelerle okutuyoruz,
Ama eylemlerimizde yeri yok…
Bir nevi “Tapınak Dini”ne dönüştürüyoruz.

Binalara, mabetlere, sesin/sözün haşmetine, yazının himmetine hapsediyoruz.

Ama eylemlerimizde yeri yok.
Yahu insanoğlu;
Sadece “su getirin” su….


Mehmet Akif der ki;
Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kuran şunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için..

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı