Allah'ın sabrını zorlamak/zorlamamak..
Sabûr ismi, içerdiği anlamlar bakımından sadece Allah’a özgüdür. İnsanlar tarafından Sabûr isminin kullanılması çok yanlıştır.
Istılah anlamı şudur;
Es Sabûr; cezalandırma güç ve imkânına sahip olduğu halde, suçluları hemen cezalandırmayandır.
Es Sabûr; kullarına mühlet tanıyandır.
Es Sabûr; kullarının saygısızlığını görüp bildiği halde intikam almakta acele etmeyendir.
Es Sabûr; kendisine itaat etmeyenlere nimetlerini vermeye devam edendir.
Es Sabûr; suçluları imhal eden (mühlet veren) ama ihmal etmeyendir.
Allah’ın böyle bir sıfatı varken, biz bunu unuttuk mu…
-Haşa- İlahi mühleti ihmal mi sanıyoruz yoksa,
Nimetlerin devamı gelince, kerameti kendimizden mi menkul sanıyoruz,
Ceza gelmiyor ise, cezalandırılmayacağımızı mı sanıyoruz,
İlahi ikaz ve uyarıları sıradan ve önemsiz mi görüyoruz.
Enam-153’de buyurur ki; “Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyunuz, başka yollara uymayınız; zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte, sakınmanız için Allah size bunları emretti.”
“İlahi dosdoğru yol” adalet, iyilik, hakkaniyet ve hakka riayettir.
Sürekli bir nefis muhasebesiyle olur.
Kul hakkına riayetle olur.
Zulmetmeden, adaletle davranmakla olur.
Adalet öyle bir olgudur ki; bireyler arasında da, yönetenlerin yönettiklerine dair de en olmazsa olmazımızdır.
Mevlânâ der ki; “adâlet de zulüm de birer tohumdur. Vakti saati gelince muhakkak yeşerecektir. Binâenaleyh, iyiler sevinsin, kötüler de korksun. Çünkü gül diken gül derecek, rüzgar eken de fırtına biçecektir...”
Bir gün Mahzumoğulları kabilesinden Fatıma isimli asil bir kadın hırsızlık yapmıştı.
Bu nedenle kadın Resulullah (sav)'in huzuruna getirilerek cezalandırılmasına hükmedildi.
Bu kadına böyle bir cezanın verilmemesi için Kureyş’in ileri gelenlerinden ve Peygamberimizin (sav)'inde çok sevdiği Üsame b. Zeyd aracı yapıldı.
Üsame peygamber efendimize gelerek bu kadının affedilmesini söyledi.
Üsame’nin bu isteği Peygamber Efendimizi çok kızdırdı.
Hemen sahabeleri mescitte toplayarak bu konuda onlara tarihe adalet örneği olarak geçecek şunları söyledi.
"Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı. Allah'a yemin ederim ki, Mahzum kabilesinin Fatıması değil, Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim."
Allah’ın ayetleri, Peygamberin hadisleri hep dillerde.
Uygulama var mı peki.!
İnşallah olur…
Ama Yüce Allah’ın “Es Sabur” isminin derin ve deruni boyutunu yine ve yeniden hatırlamamızda çok büyük fayda var kanaatindeyim.
Çünkü zorluyoruz, çok zorluyoruz.
Hududullah’ı zorluyoruz.
Allah’ın “Es Sabur” ismini unutarak, kaderi çok zorluyoruz.
Ve bu bağlamda, iş işten geçmeden bir de, Hz. Yunus’u düşünelim.
Hani balığın karnındayken söylemişti ya;
“Zünnun´u (Yunus´u) da hatırla. Hani öfkelenerek gitmişti de Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde(balığın karnında): «Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim, ben gerçekten zalimlerden oldum diye.» seslendi.” (Enbiya suresi-87)
Ama unutmayalım ki ayette bahsi geçen Hz. Yunus’tur ve Allah onun tövbesini kabul edip mühletini devam ettirmiştir.
Bizler “hazret” değiliz ve mühletin süresini de ancak veren bilir…
Çok az kalmış ve/veya bitiyor da olabilir.
Kimbilir...
Allah bilir.
Istılah anlamı şudur;
Es Sabûr; cezalandırma güç ve imkânına sahip olduğu halde, suçluları hemen cezalandırmayandır.
Es Sabûr; kullarına mühlet tanıyandır.
Es Sabûr; kullarının saygısızlığını görüp bildiği halde intikam almakta acele etmeyendir.
Es Sabûr; kendisine itaat etmeyenlere nimetlerini vermeye devam edendir.
Es Sabûr; suçluları imhal eden (mühlet veren) ama ihmal etmeyendir.
Allah’ın böyle bir sıfatı varken, biz bunu unuttuk mu…
-Haşa- İlahi mühleti ihmal mi sanıyoruz yoksa,
Nimetlerin devamı gelince, kerameti kendimizden mi menkul sanıyoruz,
Ceza gelmiyor ise, cezalandırılmayacağımızı mı sanıyoruz,
İlahi ikaz ve uyarıları sıradan ve önemsiz mi görüyoruz.
Enam-153’de buyurur ki; “Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyunuz, başka yollara uymayınız; zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte, sakınmanız için Allah size bunları emretti.”
“İlahi dosdoğru yol” adalet, iyilik, hakkaniyet ve hakka riayettir.
Sürekli bir nefis muhasebesiyle olur.
Kul hakkına riayetle olur.
Zulmetmeden, adaletle davranmakla olur.
Adalet öyle bir olgudur ki; bireyler arasında da, yönetenlerin yönettiklerine dair de en olmazsa olmazımızdır.
Mevlânâ der ki; “adâlet de zulüm de birer tohumdur. Vakti saati gelince muhakkak yeşerecektir. Binâenaleyh, iyiler sevinsin, kötüler de korksun. Çünkü gül diken gül derecek, rüzgar eken de fırtına biçecektir...”
Bir gün Mahzumoğulları kabilesinden Fatıma isimli asil bir kadın hırsızlık yapmıştı.
Bu nedenle kadın Resulullah (sav)'in huzuruna getirilerek cezalandırılmasına hükmedildi.
Bu kadına böyle bir cezanın verilmemesi için Kureyş’in ileri gelenlerinden ve Peygamberimizin (sav)'inde çok sevdiği Üsame b. Zeyd aracı yapıldı.
Üsame peygamber efendimize gelerek bu kadının affedilmesini söyledi.
Üsame’nin bu isteği Peygamber Efendimizi çok kızdırdı.
Hemen sahabeleri mescitte toplayarak bu konuda onlara tarihe adalet örneği olarak geçecek şunları söyledi.
"Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı. Allah'a yemin ederim ki, Mahzum kabilesinin Fatıması değil, Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim."
Allah’ın ayetleri, Peygamberin hadisleri hep dillerde.
Uygulama var mı peki.!
İnşallah olur…
Ama Yüce Allah’ın “Es Sabur” isminin derin ve deruni boyutunu yine ve yeniden hatırlamamızda çok büyük fayda var kanaatindeyim.
Çünkü zorluyoruz, çok zorluyoruz.
Hududullah’ı zorluyoruz.
Allah’ın “Es Sabur” ismini unutarak, kaderi çok zorluyoruz.
Ve bu bağlamda, iş işten geçmeden bir de, Hz. Yunus’u düşünelim.
Hani balığın karnındayken söylemişti ya;
“Zünnun´u (Yunus´u) da hatırla. Hani öfkelenerek gitmişti de Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde(balığın karnında): «Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim, ben gerçekten zalimlerden oldum diye.» seslendi.” (Enbiya suresi-87)
Ama unutmayalım ki ayette bahsi geçen Hz. Yunus’tur ve Allah onun tövbesini kabul edip mühletini devam ettirmiştir.
Bizler “hazret” değiliz ve mühletin süresini de ancak veren bilir…
Çok az kalmış ve/veya bitiyor da olabilir.
Kimbilir...
Allah bilir.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.