Siyaset Üstü Lider; Muhsin Yazicioğlu
Bendeniz bu değerli şahsiyete bir portrede yer vermeyi çok istememe rağmen, Muhsin Yazıcıoğlu ile tanışma şansına sahip olamadığımdan dolayı, onun yakından tanıyan kardeşim Ferhat Yıldırım'dan Yazıcıoğlu'nu ''Bir Portre''de anlatmasını rica ettim. Sağolsun kardeşim Ferhat Yıldırım beni kırmayarak, ''Ne demek ağabey, hem senin sütunlarında yazmaktan hem de Muhsin Yazıcıoğlu'nu anlatmaktan gurur duyarım'' dedi.
Maneviyatı dolu olan Muhsin Yazıcıoğlu, böylelikle ''Bir Portre''de bir ilkin yaşanmasına vesile olmuştur.
Bundan sonra gerektiğinde usta kalemlerimiz, gerektiğinde ise ünlü konuklarımız ''Bir Portre''de konuk olarak tanıdıklarının portresini kaleme alacaklar. Ben daha fazla lafı uzatmadan satırları Ferhat Yıldırım'a devrederken tüm Ülkemiz insanlarına başsağlığı diliyor ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun da mekanının cennet olmasını temenni ediyorum.
SİYASET ÜSTÜ LİDER
Elim bir kaza sonucu hayata gözlerini yuman merhum Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu,mütevazi kişiliği, vatansever duruşu ile Türk Dünyası'nda ve siyasette mümtaz bir şahsiyetti
Bu hafta çok sevdiğim abim, bir portre yazarının,bana söylediği, ''Muhsin Yazıcıoğlu'nu tanımayı çok isterdim ve keşke tanısaydım da portresini yazsaydım. Kardeşim tanıdığını ve çok sevdiğini bildiğim Muhsin Yazıcıoğlu'nun portresini yazar mısın?'' önerisine istinaden memnuniyetle bu sayıda ''Bir Portre''de Ülkücü gençliğin Başbuğ'dan sonraki lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nu anlatacağım.
Doğup, büyüdüğüm İstanbul'un Şehremini- Mevlanakapı semtindeki evimize memleketimizden gelen genç akrabalarımız hep misafir olurlar ve geceleri abartısız 25-30 kişinin yatması için salonda yer yatakları açılırdı.
O zaman ben ilkokul öğrencisi iken bölge itibarı ile siyasi olaylar nedeniyle silah sesleri duyuyor ve olanlara bir anlam veremiyordum.
Evdeki akrabalarımızın birbirleri ile siyaset yüzünden yüksek sesle tartışmalarından hep ürküyordum. Evde ne kadar ip var ise ben bu ipleri ailemi asarlar korkusuyla saklıyordum.
Evimizde kalan akrabalarımızın çoğu imam hatip liselerinde veya üniversitelerde öğrenim görüyordu. Bir gün akrabam olan Ozan Arif'in kasetinde de ismi geçen Samsun'un ilk ülkücü şehidi olan eğitim enstitüsü öğrencisi Davut Duran ağabeyim elimden tutup, beni ülkücülerin egemen olduğu Kocamustafapaşa'daki Adana Öğrenci yurduna götürmüştü.
Orada ülkücü ağabeylerimin sohbetlerinden ülkücülüğün ne olduğunu anlamıştım. Daha sonradan şehit edilen Velican Oduncu diye bir ülkücü ağabeyim bana bu davanın tek Türkiye davası olmadığını ve ülkücü hareketin dünya üzerindeki tüm Türklerin davası olduğunu söylemişti.
İlk olarak Alparslan Türkeş ile Muhsin Yazıcıoğlu isimlerini Adana öğrenci yurdunda ülkücü ağabeylerimden duymuştum.
Çünkü bizim evimizde vitrinde başköşede bulunan anahtar amblemli çay bardak takımı bizim evimizin siyasi sembolü olduğundan MSP'li babamın yanında akrabalarımız ülkücülük ve turan sohbetleri yapmazlardı.
Hep küçüklüğümde ve ilerleyen gençlik yıllarımda Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşam felsefesini örnek aldım.
İstanbul'da Ülkü Ocaklarında yöneticilik yaptığım zamanlarda ocakta mescit açmamdan rahatsız olan bir şahısın sen alperenliğe mi özeniyorsun lafına karşın ise gerçekten beni alperene benzettiğinden değil, alperenliği küçümsediğinden üzülmüştüm.
Gençlik yıllarında geri vitesi olmayan kişiliğini öğrendiğim ve geçmişte Ülkü Ocaklarının Genel Başkanı olan Muhsin Yazıcıoğlu benim için hep ülkücü gençliğin lideriydi ve hep öyle kalacaktır.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun kimi zaman güldüren, kimi zaman düşündüren, kimi zamanda ağlatan 12 Eylül öncesi hatıralarını küçük yaşlardan bu yana hep dikkatle dinlemiştirim. 1980 yılları sonrası dağılan hareketin toparlanması için 10 günlük evli olduğu halde evinden ayrılarak, Karadeniz'e, Doğu'ya ve batı'ya giderek çaba göstermesi gerçekten büyük bir bilgelik değil midir? BBP partisinin kurulmasından 1 yıl kadar önce İstanbul'da ülkücü hareketin bir toplantısı var idi. Kalabalık bir grup salona girdiğinde alkış ve tezahürat sesleri yankılandığında gelenin kim olduğunu anlamaya çalıştığımda gelen grubun başındaki kişinin Muhsin Yazıcıoğlu olduğunu anladım. Gösterilen ilgi ve alakadan rahatsız olmuş gök tanrı gibi söylemlerde bulunan bazı kişilerin o dönemde rahmetli Türkeş'in veliaht'ı olarak Muhsin Yazıcıoğlu'nun gösterilmesinden de rahatsız olduklarını biliyordum.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun veliaht olarak kabul edilmesinden rahatsız olan kişiler o zamanki gazetelerde halef selef bir arada manşetler atılmasından büyük endişe duyuyorlardı.
Görev verildiği halde verilen görevleri kabul etmeyerek, teşkilatta ikilem olmaması adına hem kendisi hem de arkadaşları yoğun çaba gösterdiler.
SHP-DYP koalisyonu oluşmuş ve DEP'liler o dönemde SHP'nin içinde yer almıştı.
Muhsin Yazıcıoğlu o yıllarda böyle bir koalisyona oy vermeyi içine sindiremediğini bizzat Alparslan Türkeş'e ilettiğini kendi ağzından duydum.
Meydanlarda SHP'ye verilen her oy PKK'ya verilmiş demektir diye propaganda yapan Yazıcıoğlu, üç arkadaşıyla beraber güvenoyu vermedi.
Dava uğruna C-5 koğuşunda tırnakları çekilen ve soğuk mermerlerin üzerinde yıllarca yatmak zorunda bırakılan ve ciddi işkenceler gören Yazıcıoğlu, cezaevinde yaşadıklarından daha ağır bir psikolojiyi mecliste DEP'lilerin içerinde bulunduğu SHP'ye oy vermek için zorlanması ile yaşadığını belirtmişti.
Ve meclis genel kurulunda yaşanan bu olay ile Yazıcıoğlu ile dava arkadaşlarıyla yolunu ayıracak gelişmelerin yaşanmasına vesile olacaktı.
Yazıcıoğlu'nun DEP'lileri barındırıyor diye DYP-SHP Koalisyonu'na güvenoyu vermemesi,Türkeş yönetimindeki MÇP'de gerginlik yarattı. Yazıcıoğlu'nun davetli olduğu toplantılar iptal edildi, dergi binası basıldı.
Bu baskında yaralananlar olmuştu. Yaşanan olayların ardından hastane kapısında Yazıcıoğlu, MÇP'den istifa ettiğini açıklamıştı.
Yazıcıoğlu, bu kopuşta dış kaynaklardan çok, iç mekanizmaların etkisi olduğuna inanıyordu.
''O gün istifa etmesem koridorlarda başka şeyler olurdu'' diyerek bence kardeşkanı akmasını engellemişti.
2007 yılının ortalarında yazarlarımızdan değerli büyüğümüz Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanlığı yapmış ve eski milletvekillerimizden Yılmaz Hastürk ile beraber önce Güniz sokakta 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ile olan randevumuza katılmış ardından ise Muhsin Yazıcıoğlu ile görüşmemize gitmiştik.
Şatafattan uzak manevi atmosferin yüksek olduğu BBP Genel Merkezinde görüştüğüm Muhsin Yazıcıoğlu ile konuşmalarım dün gibi hafızamda aynen bana,'' Ferhat kardeşim, sizin gazetenin isminin Ogün olması nedeniyle sizin gazete ile bile bağlantı kurmaya ve teoriler üretmeye kalkıştılar.
Halbuki gazetenizde senin dışında ben kimseyi tanımıyorum bile, samimi olarak çıktığınız yolda bağlantımız olsa olsa gönül bağımız olurdu.'' Demişti.
O gün yapılan görüşmemizde biz olayı siyasete çekmeye her kalkışımızda kendisi siyaset yerine vatan, millet muhabbeti yapmış ve bu ülkenin birlik ile beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu vurgularken Ak Parti iktidarına da bu dönemde yardımcı olunması gereğini vurgulamış idi.
O gün bize tatlı ikram etmiş ve hep tatlı sözler konuşarak kendisinin siyaset üstü lider olduğunu bizlere hissettirmişti.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun hakkın rahmetine kavuşması ile alakalı olarak Mahmut Hoca'nın beyanatları gerçekten herkesin imrendiği beyanatlar oldu. Muhsin Yazıcıoğlu'na Allah'tan rahmet, Tüm ülkücü camia ile ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
MUHSİN YAZICIOĞLU KİMDİR ?
Muhsin Yazıcıoğlu, ilk ve orta öğrenimini Şarkışla'da, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde yaptı. 1968'de cemiyetçilik çalışmalarına başlayan, Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katılan,üniversite eğitimi için 1972'de Ankara'ya geldikten sonra da, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başlayan Yazıcıoğlu, sırasıyla; Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda bulundu. Yazıcıoğlu, 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin de kurucu Genel Başkanı oldu.
1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı.
7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Yazıcıoğlu, bu davadan herhangi bir ceza almadı.
Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.
1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu. 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas'tan milletvekili seçildi.
7 Temmuz 1992'de, ''içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı'' gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP'den ayrıldı.
Muhsin Yazıcıoğlu, 29 Ocak 1993'de, MÇP'den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu. 24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996'da ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Sivas'tan Bağımsız Milletvekili olarak TBMM'ye girmiştir ve tekrardan seçimlerden önce bıraktığı BBP Genel Başkanlığına seçildi.
25 Mart 2009 tarihinde, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat mitingine hareket etmek üzere içinde bulunduğu helikopter bilinmeyen bir sebepten dolayı düştü. Kazadan 3 gün sonra Helikopterin enkazı ve Muhsin Yazıcıoğlu dâhil 6 kişinin cansız bedenleri, Sisne ve Elmadağ arasındaki Şahinkaya mevkiinde bulundu. Siyaset üstü Lider Muhsin Yazıcıoğlu evli ve iki çocuk babasıydı.
CRA 05.Nisan.2009 Pazar - 02:45:00
Gazete baskısı için tıklayınız..
Maneviyatı dolu olan Muhsin Yazıcıoğlu, böylelikle ''Bir Portre''de bir ilkin yaşanmasına vesile olmuştur.
Bundan sonra gerektiğinde usta kalemlerimiz, gerektiğinde ise ünlü konuklarımız ''Bir Portre''de konuk olarak tanıdıklarının portresini kaleme alacaklar. Ben daha fazla lafı uzatmadan satırları Ferhat Yıldırım'a devrederken tüm Ülkemiz insanlarına başsağlığı diliyor ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun da mekanının cennet olmasını temenni ediyorum.
SİYASET ÜSTÜ LİDER
Elim bir kaza sonucu hayata gözlerini yuman merhum Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu,mütevazi kişiliği, vatansever duruşu ile Türk Dünyası'nda ve siyasette mümtaz bir şahsiyetti
Bu hafta çok sevdiğim abim, bir portre yazarının,bana söylediği, ''Muhsin Yazıcıoğlu'nu tanımayı çok isterdim ve keşke tanısaydım da portresini yazsaydım. Kardeşim tanıdığını ve çok sevdiğini bildiğim Muhsin Yazıcıoğlu'nun portresini yazar mısın?'' önerisine istinaden memnuniyetle bu sayıda ''Bir Portre''de Ülkücü gençliğin Başbuğ'dan sonraki lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nu anlatacağım.
Doğup, büyüdüğüm İstanbul'un Şehremini- Mevlanakapı semtindeki evimize memleketimizden gelen genç akrabalarımız hep misafir olurlar ve geceleri abartısız 25-30 kişinin yatması için salonda yer yatakları açılırdı.
O zaman ben ilkokul öğrencisi iken bölge itibarı ile siyasi olaylar nedeniyle silah sesleri duyuyor ve olanlara bir anlam veremiyordum.
Evdeki akrabalarımızın birbirleri ile siyaset yüzünden yüksek sesle tartışmalarından hep ürküyordum. Evde ne kadar ip var ise ben bu ipleri ailemi asarlar korkusuyla saklıyordum.
Evimizde kalan akrabalarımızın çoğu imam hatip liselerinde veya üniversitelerde öğrenim görüyordu. Bir gün akrabam olan Ozan Arif'in kasetinde de ismi geçen Samsun'un ilk ülkücü şehidi olan eğitim enstitüsü öğrencisi Davut Duran ağabeyim elimden tutup, beni ülkücülerin egemen olduğu Kocamustafapaşa'daki Adana Öğrenci yurduna götürmüştü.
Orada ülkücü ağabeylerimin sohbetlerinden ülkücülüğün ne olduğunu anlamıştım. Daha sonradan şehit edilen Velican Oduncu diye bir ülkücü ağabeyim bana bu davanın tek Türkiye davası olmadığını ve ülkücü hareketin dünya üzerindeki tüm Türklerin davası olduğunu söylemişti.
İlk olarak Alparslan Türkeş ile Muhsin Yazıcıoğlu isimlerini Adana öğrenci yurdunda ülkücü ağabeylerimden duymuştum.
Çünkü bizim evimizde vitrinde başköşede bulunan anahtar amblemli çay bardak takımı bizim evimizin siyasi sembolü olduğundan MSP'li babamın yanında akrabalarımız ülkücülük ve turan sohbetleri yapmazlardı.
Hep küçüklüğümde ve ilerleyen gençlik yıllarımda Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşam felsefesini örnek aldım.
İstanbul'da Ülkü Ocaklarında yöneticilik yaptığım zamanlarda ocakta mescit açmamdan rahatsız olan bir şahısın sen alperenliğe mi özeniyorsun lafına karşın ise gerçekten beni alperene benzettiğinden değil, alperenliği küçümsediğinden üzülmüştüm.
Gençlik yıllarında geri vitesi olmayan kişiliğini öğrendiğim ve geçmişte Ülkü Ocaklarının Genel Başkanı olan Muhsin Yazıcıoğlu benim için hep ülkücü gençliğin lideriydi ve hep öyle kalacaktır.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun kimi zaman güldüren, kimi zaman düşündüren, kimi zamanda ağlatan 12 Eylül öncesi hatıralarını küçük yaşlardan bu yana hep dikkatle dinlemiştirim. 1980 yılları sonrası dağılan hareketin toparlanması için 10 günlük evli olduğu halde evinden ayrılarak, Karadeniz'e, Doğu'ya ve batı'ya giderek çaba göstermesi gerçekten büyük bir bilgelik değil midir? BBP partisinin kurulmasından 1 yıl kadar önce İstanbul'da ülkücü hareketin bir toplantısı var idi. Kalabalık bir grup salona girdiğinde alkış ve tezahürat sesleri yankılandığında gelenin kim olduğunu anlamaya çalıştığımda gelen grubun başındaki kişinin Muhsin Yazıcıoğlu olduğunu anladım. Gösterilen ilgi ve alakadan rahatsız olmuş gök tanrı gibi söylemlerde bulunan bazı kişilerin o dönemde rahmetli Türkeş'in veliaht'ı olarak Muhsin Yazıcıoğlu'nun gösterilmesinden de rahatsız olduklarını biliyordum.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun veliaht olarak kabul edilmesinden rahatsız olan kişiler o zamanki gazetelerde halef selef bir arada manşetler atılmasından büyük endişe duyuyorlardı.
Görev verildiği halde verilen görevleri kabul etmeyerek, teşkilatta ikilem olmaması adına hem kendisi hem de arkadaşları yoğun çaba gösterdiler.
SHP-DYP koalisyonu oluşmuş ve DEP'liler o dönemde SHP'nin içinde yer almıştı.
Muhsin Yazıcıoğlu o yıllarda böyle bir koalisyona oy vermeyi içine sindiremediğini bizzat Alparslan Türkeş'e ilettiğini kendi ağzından duydum.
Meydanlarda SHP'ye verilen her oy PKK'ya verilmiş demektir diye propaganda yapan Yazıcıoğlu, üç arkadaşıyla beraber güvenoyu vermedi.
Dava uğruna C-5 koğuşunda tırnakları çekilen ve soğuk mermerlerin üzerinde yıllarca yatmak zorunda bırakılan ve ciddi işkenceler gören Yazıcıoğlu, cezaevinde yaşadıklarından daha ağır bir psikolojiyi mecliste DEP'lilerin içerinde bulunduğu SHP'ye oy vermek için zorlanması ile yaşadığını belirtmişti.
Ve meclis genel kurulunda yaşanan bu olay ile Yazıcıoğlu ile dava arkadaşlarıyla yolunu ayıracak gelişmelerin yaşanmasına vesile olacaktı.
Yazıcıoğlu'nun DEP'lileri barındırıyor diye DYP-SHP Koalisyonu'na güvenoyu vermemesi,Türkeş yönetimindeki MÇP'de gerginlik yarattı. Yazıcıoğlu'nun davetli olduğu toplantılar iptal edildi, dergi binası basıldı.
Bu baskında yaralananlar olmuştu. Yaşanan olayların ardından hastane kapısında Yazıcıoğlu, MÇP'den istifa ettiğini açıklamıştı.
Yazıcıoğlu, bu kopuşta dış kaynaklardan çok, iç mekanizmaların etkisi olduğuna inanıyordu.
''O gün istifa etmesem koridorlarda başka şeyler olurdu'' diyerek bence kardeşkanı akmasını engellemişti.
2007 yılının ortalarında yazarlarımızdan değerli büyüğümüz Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanlığı yapmış ve eski milletvekillerimizden Yılmaz Hastürk ile beraber önce Güniz sokakta 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ile olan randevumuza katılmış ardından ise Muhsin Yazıcıoğlu ile görüşmemize gitmiştik.
Şatafattan uzak manevi atmosferin yüksek olduğu BBP Genel Merkezinde görüştüğüm Muhsin Yazıcıoğlu ile konuşmalarım dün gibi hafızamda aynen bana,'' Ferhat kardeşim, sizin gazetenin isminin Ogün olması nedeniyle sizin gazete ile bile bağlantı kurmaya ve teoriler üretmeye kalkıştılar.
Halbuki gazetenizde senin dışında ben kimseyi tanımıyorum bile, samimi olarak çıktığınız yolda bağlantımız olsa olsa gönül bağımız olurdu.'' Demişti.
O gün yapılan görüşmemizde biz olayı siyasete çekmeye her kalkışımızda kendisi siyaset yerine vatan, millet muhabbeti yapmış ve bu ülkenin birlik ile beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu vurgularken Ak Parti iktidarına da bu dönemde yardımcı olunması gereğini vurgulamış idi.
O gün bize tatlı ikram etmiş ve hep tatlı sözler konuşarak kendisinin siyaset üstü lider olduğunu bizlere hissettirmişti.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun hakkın rahmetine kavuşması ile alakalı olarak Mahmut Hoca'nın beyanatları gerçekten herkesin imrendiği beyanatlar oldu. Muhsin Yazıcıoğlu'na Allah'tan rahmet, Tüm ülkücü camia ile ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
MUHSİN YAZICIOĞLU KİMDİR ?
Muhsin Yazıcıoğlu, ilk ve orta öğrenimini Şarkışla'da, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde yaptı. 1968'de cemiyetçilik çalışmalarına başlayan, Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katılan,üniversite eğitimi için 1972'de Ankara'ya geldikten sonra da, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başlayan Yazıcıoğlu, sırasıyla; Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda bulundu. Yazıcıoğlu, 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin de kurucu Genel Başkanı oldu.
1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı.
7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Yazıcıoğlu, bu davadan herhangi bir ceza almadı.
Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.
1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu. 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas'tan milletvekili seçildi.
7 Temmuz 1992'de, ''içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı'' gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP'den ayrıldı.
Muhsin Yazıcıoğlu, 29 Ocak 1993'de, MÇP'den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu. 24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996'da ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Sivas'tan Bağımsız Milletvekili olarak TBMM'ye girmiştir ve tekrardan seçimlerden önce bıraktığı BBP Genel Başkanlığına seçildi.
25 Mart 2009 tarihinde, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat mitingine hareket etmek üzere içinde bulunduğu helikopter bilinmeyen bir sebepten dolayı düştü. Kazadan 3 gün sonra Helikopterin enkazı ve Muhsin Yazıcıoğlu dâhil 6 kişinin cansız bedenleri, Sisne ve Elmadağ arasındaki Şahinkaya mevkiinde bulundu. Siyaset üstü Lider Muhsin Yazıcıoğlu evli ve iki çocuk babasıydı.
CRA 05.Nisan.2009 Pazar - 02:45:00
Gazete baskısı için tıklayınız..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.