Falaka korkusuyla kılınan namaz..!
Atını durdurup adamı seyrettiğinde namaz kılmağa çalıştığını fark edip, atından iner.
Bre melun! namaz böyle mi kılınır..? diyerek adama önce namazı anlatır.
Adam dinler ve tekrar namaz kılmaya başlar.
Yine hatalı kıldığını görünce tekrar durdurur, tekrar anlatır.
Nedense adamcağız bir türlü doğrusunu beceremeyince paşa kızar.
Adamlarına;
"-Bre yıkın şu melunu falaka ya..!" diye emir verir.
Eşek sudan gelene kadar falaka cezasını çeken adam, zorla doğrultulur.
Adam namaza durur ve doğru düzgün kılar.
Ağacın gölgesinde başarısından memnun paşa, adama sorar;
-İmdi söyle bakalım; şaklabanlık yaparak kıldığın ilk namaz mı hayırlıdır, yoksa son kıldığın namaz mı?
Adam boynunu büker ama son bir güçle fısıldar:
-İlk kıldığım hayırlıdır.
İlkini Allah korkusuyla kılıyor idim, son kıldığımı ise falaka korkusundan…
Düşündürücü, manidar ve oldukça aşina değil mi…
İbadet etmek, dinî şeairi yerine getirmek, ve vecibeleri ifa, Allah'ın emridir.
Amenna…
Lakin ibadete riya ve gösteriş kaçınca, açıkçası; kıssadaki gibi trajikomik ve derin düşünülesi bir durum oluşuyor.
Benim-senin-onun namazını, niyazını, orucunu filanca devletlü görmüş, falanca kişi bilmiş, feşmekanca zât farketmiş ne olacak ki…
Bilinmek ve görülmek ibadetin feyzini mi artırıyor yoksa Allah nezdinde daha mı muteber..!
Yoksa bilakis Allah'ın hoşnut olmadığı riyakarlığa mı giriyor..!
İbadeti Allah korkusuyla mı yapıyoruz, yoksa kul kaygısıyla mı..!
Allah'ın rızasını kazanmak için mi yoksa birilerinin gözüne girmek için mi..!
Bir anekdot dinlemiştim…
Bir kurumun Genel Müdürü kendisine bağlı bölge müdürlüğünü ziyarete gider.
Çalışanlar karşılar.
Genel müdürün ibadet hassasiyeti olduğu bölge çalışanlarınca da bilinmektedir.
Namaz vakti gelir.
Genel müdürle birlikte bölge çalışanları da mescide gider.
Bölge çalışanlarından biri genel müdürün gözüne girmekte kararlıdır.
Bunun yolunun da ibadetten geçtiğini düşünmektedir.
Namaz başlar ve sonunda Tahiyyat'a oturulur.
Genel müdür önce sağa, sonra sola döner ve "Esselamü aleyküm varahmetullah" der.
Göze girmek isteyen hırslı ve gözü açık bölge çalışanı; "Aleykümselam Genel müdürüm" deyiverir.
Görüyor musunuz; ağlanası gülünçlüğümüzü…
Yapmayın, etmeyin…
Dini, maddi manevi emellere alet etmeyin.
Basamak gibi görmeyin,
İbadeti basitleştirmeyin,
Araçsallaştırmayın…
Emin olun ki; en büyük kötülüğü dine yaparsınız, kendinize yaparsınız, ahiretinizi yıkarsınız.
Ne yaparsak yapalım; bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah her şeyin aslını, esasını, özünü, amacını, gayesini, gizlimizi, saklımızı, gerçek niyetimizi, riyamızı, samimiyetimizi gören ve bilendir.
Unutulmasın ki; riya ile elde edilen, rüya gibi gelir; ziya gibi zayi olur gider.
Anadolu'da çok güzel bir söz var. Her ne kadar, doğrudur-yanlıştır diye tartışılsa da; ben sözün özünün mahremiyet ve samimiyet hassasiyeti olduğuna inanıyorum.
"İbadet de gizlidir, kabahat de…"
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Mutlu E.
Taner Al