En önemli konu; 'Gıda ve Su Arzı Güvenliği..'
Yaklaşık 65 milyon nüfusumuzun yaşadığı 31 ilimizde,
İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Mersin, Adana, Antalya gibi üst gelir grubundan vatandaşlarımızın da yaşadığı iller dahil..
Diğer bütün illerimizde izdiham nerelerde yaşandı.?
Fırın ve büfelerin önünde…
Ne için peki.?
Ekmek için,
Su ve diğer içecekler için…
Yani "Gıda" için.
Belki diyeceksiniz; gecenin o vakti başka açık işletme mi vardı ki.?
Velev ki heryer açıktı diyelim,
Veya vaktin daha erken ve işletmelerin açık olduğunu düşünelim.
Pantolon, ayakkabı, gömlek almaya giden olur muydu sizce.?
Arabasını yenilemeye giden olur muydu.?
AVM’de rutin mağaza seyrancılığı mı yapılırdı, yoksa.?
Sanmıyorum ve sizler de öyle olmadığını düşünüyorsunuz, kesinlikle.
Peki özelde o yasakla, genelde ise virüs mücadelesi sürerken,
Yani Pandemi zamanında; insan denen varlığın, ilk ve en temel güdüsü, dürtüsü ve de koşturması "gıda ve su"ya ulaşmak için oldu.
Buna herkes ve hepimiz acı ve dramatik şekilde şahit olduk.
Başka yazılarımda da bahsetmiştim.
Karnı guruldayan birinin başka konu ve ihtiyaçlara odaklanması mümkün değildir.
"İlkel güdü" devredeyken başkaca güdülenmeler öteleniyor ve hatta yok sayılabiliyor.
Hal böyleyken; sokağa çıkma yasağı ve de Pandemi sürecinde gördük ki; devletin ciddiye alması ve üzerinde durması gereken en ana konuların başında "Gıda ve Su Arzı" gelmektedir.
Bu konuda "saldım çayıra, Mevlam kayıra" boşvermişliği ile hareket edilmeyeceği aşikardır.
Şuanda ülkemiz ve ülkeler için Koronavirüs ve dolayısıyla insanların hayatta kalması en güncel durum.
Fakat devlet olmak farklıdır.
Devlet olmak kriz anında bile öngörü ve uzak görüşlülüğü gerektirir.
Kriz can alıcı şekilde, tüm ateşiyle sürerken; soğukkanlı projeksiyon, akıllı ve akılcı istişareler ve birkaç etap ötesini düşünmek devlet olmanın olmazsa olmazıdır.
Şuanda tam da bu noktadayız.
Eskiden DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) denen bir kurum vardı.
Şu veya bu şekilde, tam veya eksik ama kamu planlaması yapar; kalkınma planları oluşturur ve dünün istatistikleri çerçevesinde gelecek öngörüsüyle hükümetlere tavsiyelerde bulunurdu.
Şimdi ise bu kurum ve imkan yok.
Pek de ikame edici bir müesses nizam oluşturulmadı.
Şimdi virüsle birlikte kamusal kartların yeniden karılma vakti.
Yeni bir yapılanma, yeniden ve yeni konsepte göre planlama ve öncelik belirleme zamanı.
Bu aciliyetin en başında ise "Gıda Arzı ve Su" gelmektedir.
Öncelikle önümüzde güvenle atlatılması gereken bir altı ay var.
Krizin etkisiyle vatandaşların öngörülmez reflekslere girebildiği, stoklama psikolojisinde olabildiği, korku ve panikle farklı tüketime yöneldiği/daha da yönelebileceği bir altı ayı yaşıyoruz/yaşayacağız.
Bir önceki yılın aynı dönemiyle kıyas bile yapılmayacak kadar artan tüketimle ve kıtlık riskiyle karşı karşıyayız.
Mesela; Mart ayı su tüketimi geçen yılın aynı ayıyla kıyaslandığında iki katı düzeydedir.
Keza, temel gıdada da durum aynı.
Bu kaygı verici ve toplumsal psikolojiyi yıpratıcı ve bireysel tedirginliğe yol açıcı durum mutlak anlamda stabilize edilmelidir.
Aksi durum kitlesel paniğe, yokluk ve aç kalma hissine ve "bulamama" kaygısına yol açar.
Tüm bunların sonucu ise –dilim varmıyor ama- saldırganlık, yağma-talan ve kaostur.
Kamu Güvenliğinin tehlikeye girmesidir.
Toplumsal barışın bozulması ve anarşinin hakim olması demektir.
Son yılların gıda ve su tüketim istatistikleri ve vatandaşların kriz refleksi nazarı dikkate alınarak bugünden tezi yok; kısa-orta-uzun vadeli planlama süreci başlatılmalıdır.
Öyle görünüyor ki; Virüs sonrası dünyada yükselen ve inen değerler olacaktır.
Ülkelerin kendi kendilerine yeterliği "bağımsızlık paradigması" olacak görünüyor.
Asgari kalemler ve bazı ana sektörlerdeki "self-yeterlik" yani "öz-yeterlik" devletlerin her şeyi haline gelecektir.
Bu nedenle de; behemehal arazilerin en verimli kullanılmasından temel ürün planlamasına kadar,
Tarımsal maliyetlerin düşürülmesinden, ürünlerin nihai tüketiciye ulaştırılmasına kadar,
Temel gıda ürünlerinin belirlenmesinden, hangi ürünün nerelerde ve ne kadar ekileceğine kadar,
İthalat kalemlerini azaltıp, öz üretimin yeterli gelmesine kadar,
Ülkemizin su kaynaklarının yeniden tespiti ve israfın önlenmesine kadar,
Su ve sulamadan tutun da, su ve tarım ilişkisinin rantabilitesine kadar hemen her konunun, A’dan Z’ye düşünülmesi, konuşulması, çalışılması ve son tahlilde planlanması hemen başlatılmalıdır.
Yaşadığımız an ve yüzyılın olayı virüsün bizi esir almasına ve yarınları görmemize mani olmasına asla müsaade etmemeliyiz/edemeyiz.
Aksi takdirde, devlet olmanın ana umdesi ve bağımsız kalmanın temel taşı sarsılır.
Bu yüzden de yine ve yeniden diyorum ki;
"Gıda, Gıda, Gıda… Su, Su, Su…"
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Uyarı: Koronavirüs ile ilgili en güncel bilgileri T.C. Sağlık Bakanlığı bilgilendirme sayfasından takip ediniz..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Bulgurlu H.