• Seyyah

Sanatın Peşinde Londra

Türk girişimci Melis Kahyaoğlu’nun kurucusu olduğu M’SIGNATURE Event Company, Londra-Mayfaır’de “Adım Adım Londra Sanat Turu” düzenliyor.
Sanatın Peşinde Londra
BAŞAK S. VANROY - SEYYAH DERGİSİ HAZİRAN 2019 - Londra’nın sanat duraklarını adım adım gezmeye var mısınız? “Evet” dediğinizi duyar gibiyiz. Öyleyse gelin izlerimizi takip edin. Güneş batmayan imparatorluğun kadim başkenti Londra’yı yeniden ve birlikte keşfedelim. Londra’ya gitmiş, “orayı zaten biliyorum.” diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama öyle değil. İnanın Londra’ya defalarca gitmiş, bu muhteşem başkentte günlerini, aylarını geçirmiş biri olarak ben bile bu sanat rotasından çok şey öğrendim. Hazırsanız, başlayalım…



Art Weekend Başlıyor

Londra denildiğinde ilk aklınıza gelen Kraliyet Ailesi ya da BIg Ben ise size önerimiz sanat tarihi… Londra’da kentin sanat gündemini belirleyen Mayfaır Bölgesi ise sanatın izini sürmek için biçilmiş kaftan. Öyle ki 100’ün üzerinde müzayede evi ve galeriye ev sahipliği yapan Mayfaır, son yıllarda Royal Academy of Art işbirliği ile yapılan Mayfaır Art Weekend ile ünlenerek sanat meraklıları için sanatın pek çok alanına dair geniş bir yelpaze sunuyor. Bu yıl 28-30 Haziran 2019 tarihleri arasında düzenlenecek Mayfaır Art Weekend’e paralel olarak ilk kez düzenlenecek London Art-Walk ise katılımcılarına hem bu özellikli bölgeyi tanımayı hem de çok renkli bu etkinlikte keyifli vakit geçirmeyi vadediyor. London Art-Walk’ın arkasında Türkiye’nin önde gelen turizm şirketlerinden Setur ve Türk girişimci Melis Kahyaoğlu’nun Londra’da kurduğu M’SIGNATURE Event Company yer alıyor. Bu işbirliği sonucu hayata geçen London Art-Walk (Adım Adım Londra Sanat Turu), sanat yazarı ve öğretim görevlisi Dr. Neslihan Kartoğlu rehberliğinde düzenlenecek.



Adım Adım Londra

28 Haziran’da başlayacak ve yaz boyunca tekrarlanacak olan Adım Adım Londra Sanat Turu, şehrin renkli sanat hayatının sergiler eşliğinde paylaşılacağı, galerilerin bir kentin sanat hayatında ne denli önemli olduğunun tartışılacağı, bazı duraklarda galeri yöneticilerinin ve sanatçılarının da katılımıyla zenginleşecek dolu dolu bir deneyim sunuyor. Bu istisnai tur kapsamında toplam 20 sanat galerisi ve Tate Modern Müzesi ziyaret edilecek. Üç günlük rafine bir programdan oluşan London Art-Walk’ın ilk gününde, Londra’ya vardıktan hemen sonra Berkeley, Dover, Grafton, Albemarble, Old Bond, BurlIngton Gardens, ClIfford, Cork, SavIlle Row ve Heddon sokaklarının bulunduğu Mayfaır galeriler bölgesinde 10 adet galeri ziyaret edilecek. İkinci gün geziye Bennet, St.James’s, Jermyn, Ryder, Bury, KIng, Duke, Mason’s Yard ve Pall Mall sokaklarının bulunduğu St. James’s galeriler bölgesinde tam 10 adet galeri ziyareti ile devam edecek. Üçüncü gün ise dünyaca ünlü Tate Modern Müzesi ziyareti ile başlayacak. Tate Modern Müzesi’ndeki süreli sergiler turunda Sanatçı Odaları (Jenny Holzer), Büyülü Gerçeklik (WeImar Almanyası’nda Sanat 1919-33), NatalIa Goncharova sergileri ziyaret edilecek.



Kültürel Bir İkon

Kesinlikle heyecan verici bir gezi değil mi? Bence öyle… Bu noktada Londra’nın kült sanat mekânı Tate Modern’den biraz bahsetmek istiyorum izninizle… Defalarca gittiğim, hemen her seferinde yeni sürprizlerle karşılaştığım bir yer burası. Hemen önündeki yeşil alanda gün boyu dünyanın dört bir yanından insanları ağırlayan müzenin hikâyesi de son derece çarpıcı. 1981 yılından beri Londra’da terk edilmiş olarak duran BanskIde Elektrik Santrali (BanksIde Power StatIon), 2000 yılında Tate Modern olarak kamuya açılmış. Elektrik santralinin müzeye dönüştürülme projesi, 1995’te açılan bir yarışma sonucu diğer katılanlara nazaran daha hafif dokunuşlar yapan ve binanın tarihî karakterini yıkmadan modern bir kamusal alan yaratan İsveçli ekip Herzog & de Meuron tarafından gerçekleştirilmiş. Açıldığından beri kültürel bir ikon haline gelen Tate Modern, dünyada modern sanat müzeleri arasında en çok ziyaret edilenlerin başında geliyor. Bina, bulunduğu endüstriyel alana tek başına canlılık katmayı başarıyor ve dünya çapında en önemli sergi mekânlarından biri haline geliyor.



Rafine Dokunuşlar

Tate Modern’in orijinal yapısı, 1940’ların sonunda GIles GIlber Scott tarafından tasarlanmış. Thames Nehri’nin kıyısında bulunan yapının en dikkat çekici yanı, şehirdeki kiliselere referans veren uzun bacası. Tate Galerisi de yapının bu ve bunun gibi karakteristik ve tarihi özelliklerini korunmasını amaçlıyor. Herzog & de Meuron, dönüştürme projesi için yapıya eklenen her detayı, binanın endüstriyel karakterine referans veren bir yaklaşımla yerleştirmiş. Örneğin merdiven kovanları, dökme demir menfezler ve kaba bırakılmış ahşap döşemeler, binanın orijinal karakteriyle bir uyum içinde. Önceki santralin etrafındaki peyzajı tamamen kamuya açan yeni Tate Modern, mimarların tasarımıyla görsel olarak monolitik olan orijinal yapıya doğallık katıyor. Bahçe alanları, müze ve kent dokusu arasında kurgulanmış yapıya dört taraftan giriş sağlayabilecek bir peyzaj bu... Herzog & de Meuron, yapının girişinden sonra karşımıza çıkan eski santralin türbin salonunu, yeni Tate Modern’de hem bir geçiş hem de toplanma alanı üreten halka açık bir meydan olarak tasarlamış. Ayrıca eski kazan dairesi de galerileri barındırıyor. Bir platformla zemin katından rampayla ziyaretçilerini ilerleten ana mekânda, geçiş sırasında galerilere görsel iletişim kurulmuş. Orijinal olarak devasa jeneratörleri barındıracak bir alan olarak tasarlanan plaza kısmı, yüksekliği ve uzunluğuyla Tate Modern’e özgü bir alan yaratıyor. İçeride de farklı büyüklüklerde galeriler bulunuyor.

Cem Sultan
Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı