Dünyada yaklaşık 300 milyon insanın kalp hastası olduğu ve yaklaşık 2 milyar insanında kalp hastalığı riski taşıdığı tahmin edildiğini dile getiren Acıbadem Kayseri Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ergün Seyfeli, “Dünyadaki ölüm sebebinin de hala bir numaralı sebebinin kalp ve damar hastalıkları olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde bundan nasibini almakta ve yaklaşık 200-250 bin insanımızı kalp ve damar hastalıklarına bağlı hastalıklardan kaybetmekteyiz. Bu da yaklaşık her 3 kişiden 1 kişinin kalp ve damar hastalığına bağlı hastalıklardan hayatını kaybettiği anlamına gelmektedir. Kalp hastalıklarının özellikle pandemi döneminde ve pandemiden sonraki dönemde arttığını söyleyebiliriz. Bundan önceki çalışmalarda kalp hastalığının genelde 40 yaşın üzerinde artmaya başladığını, 50 ile 65 yaş arasında da en yüksek seviyeye çıktığını görüyoruz. Ancak pandemi sonrası kalp krizlerinin 40 yaşın da altına düştüğünü, 30-35’li yaşlardaki genç hastalarda da sıklaştığını söyleyebiliriz. Covit 19, hastalık olarak dolaşım ve solunum sistemini tutan ve pıhtılaşmaya neden olan bir hastalık. Bu dönemde pıhtılaşmaya bağlı kalp krizlerinde artış olduğunu müşade ettik. Halen hastalığın şiddeti geçse de hala covit vakalarına rastlanmaktadır. Bu da damarlarda pıhtılaşma ve inflamasyon-yangıya neden olarak damar sertliğini artırmaktadır. Dolayısıyla kalp krizlerinde genç yaşta da da olsa artış olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
"Genç hastalar, kalp krizi geçirebileceklerini akıllarına getirmiyorlar"
Genç hasta grubunda yapılan çalışmalarda, bu yaştaki hastaların kalp krizi geçirdiklerinde gerçekleşen ölüm oranlarının yüzde 30 daha fazla artış olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ergün Seyfeli; “Özellikle genç yaştaki hastaların göğüs ağrıları hissettiklerinde mutlaka çok hızlı bir şekilde hastaneye ulaşmaları gerekmektedir. Genç yaş grubu hastaların kalp krizleri, erişkin yaş ya da ileri yaştaki hastalardan farklılık arz etmektedir. Özellikle bu hastalarda kalp krizleri daha çok pıhtılaşmayla birlikte olduğu için akut gelişmekte ve hastalar bu kalp krizlerine ani yakalanmaktalar. Kalp ritim bozukluğu nedeniyle de hayatlarını kaybetmekteler. Özellikle bu tür hastalar genelde hastalığı kendi üzerlerine konduramıyorlar ya da kalp krizi geçirebilecekleri akıllarına getiremiyorlar. Bu yüzden de sağlık kuruluşlarına pek fazla gitmek istemiyorlar. Biz özellikle kalp krizi belirtileri olan genç kardeşlerimizin mutlaka hızlı bir şekilde hastaneye ulaşmalarını öneriyoruz. İlk bir saatte yapılacak müdahalenin de hayat kurtarıcı olduğunu söylemekte fayda var” şeklinde konuştu.
"40 yaş sonrası mutlaka kalp kontrolü yapılması gerekiyor"
Kalp rahatsızlıklarının belirtilerinden bahseden Seyfeli; "Kalbin orta bölgesinde baskı tarzında sıkıştırıcı, ezici ve ağırlık koymuş tarzda göğüs ağrısı olması ve bu durumlara soğuk terlemenin eşlik ettiği, çarpıntı, nefes darlığının da birlikte olduğu şikayetleri mutlaka dikkate alsınlar. Bu genellikle 5 ila 15 dakika arasında sürer. Bazen kısa da sürebilir. Eğer bu bir kez geliyorsa mutlaka ikincisi de gelecek demektir. 20 dakikanın üzerinde olan şikayetler ise artık kalp krizi olarak değerlendirilmeli ve hastaneye başvurmak gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Kalp hastalıklarında yüzde 80’inin değiştirilebilir risklere bağlı olduğunu aktaran Seyfeli; "Kalp hastalıklarının yüzde 80’inin değiştirilebilir risk faktörlerine bağlı olduğunu görüyoruz. Şeker hastaları, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği bulunan kişiler, sigara, alkol kullanan, hareketsiz yaşam ve stres altındaki kişiler genelde kalp hastalıkları için risk altındadır. İleri yaş ve ailede genetik hastalığı olan kişilerinde kalp hastalığı riski taşıdıklarını söyleyebiliriz. 40 yaşını geçmiş insanların mutlaka kalp kontrollerini yaptırmaları gerekiyor. Biz hekimlerin öncelikli görevi koruyucu hekimlik, yani kalp hastalığı olmadan önce engellememiz gerekiyor. Bir diğeri de olduktan sonra mutlaka bunun erken ve doğru bir şekilde tedavisinin yapılması gerekiyor" dedi. Kalp hastalıklarının tanısı için farklı yöntemler kullanıldığı da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Ergün Seyfeli; “Biz genelde Efor, EKG ve diğer yöntemlerle kalp ya da damar hastalığını teşhis etmeye çalışıyoruz. Özellikle son yıllarda bizim bu yöntemlerle teşhis edemediğimiz ancak klinik şüpheye düştüğümüz hastalarda Tomografik anjio diğer bir ifade ile sanal anjiyo dediğimiz yöntemi çokça kullanmaya başladık. Bu biraz önce bahsettiğimiz yöntemlerle teşhis sağlayamadığımız hastalarımızı son derece hızlı ve çabuk bir yöntem olan sanal anjiyo yöntemiyle yüzde 90’a yakın oranda hastalarımızın rahatsızlıkları kolaylıkla tespit edilmektedir” dedi.
Dr. Seyfeli: "Kalp ve damar hastalıklarının 30’lu yaşlarda görülme sıklığı arttı"
Acıbadem Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ergün Seyfeli, kalp ve damar hastalıklarında yaş seviyesinin 30-35’li seviyelere düştüğünü söyleyerek, “Kalp hastalıklarının özellikle pandemi döneminde ve pandemiden sonraki dönemde arttığını söyleyebiliriz” dedi.