Bu mübarek Bayram gününde, aslında hoş, eğlenceli, pozitif bir yazı yazmayı isterdim ben şahsen. Ama heyhat, maalesef gönülden geçen ile hakikat birbirine denk değil işte.
Bu mübarek Bayram gününde, aslında hoş, eğlenceli, pozitif bir yazı yazmayı isterdim ben şahsen. Ama heyhat, maalesef gönülden geçen ile hakikat birbirine denk değil işte.
Tarihi bir fırsatı bir insan elinden nasıl kaçırır, bunu da gururla, kibirle örtbas etmeye kalkar, bunu da bize Ekrem İmamoğlu gösterdi!
Mısır'ın darbeci cunta parlamentosu, diktatör Sissi ye, Libya'ya müdahale için bir tezkere verdi.
Günümüzde medya deyince, birçok kişinin aklına, maalesef sadece sosyal medya geliyor. Anonimite ve kanuni boşluklar ile dolu olan bir alan yani.
Aslında başka bir yazı hazırlamıştım. Zira bugün, Bağcılar'da yine yüreğimiz yandı. Yine bir haneye ateş düştü, yine el kadar bir bebe, babasız kaldı. Yine bir evin direği devrildi. Yine umutlar, geleceğe dair haller, bir kahpe kurşun ile yok edildi.
Ayasofya'nın ibadete açılması, yurtdışında özellikle Yunanistan'da, Rusya'da, aslında tüm Batı dünyasında, negatif tepkilere, dahi nefret söylemleri ve toplumsal olaylara yol açtı.
15 Temmuz hain Darbe girişiminin dördüncü sene-i devriyesine yaklaştığımız bu günlerde, üstüme düşen, bir ihtarda bulunmaktır!
Bugün tarihi bir günü yaşıyoruz. 86 yıllık esaretin bittiği, Fethin sembolü, Fatih'in kılıç hakkı olan Ayasofya'nın, müzeden çıkıp, aslına, yani İstanbul'un Camii'i kebiri olmasının gününü yaşıyoruz!
Kişi, kendinden bilir işi. Eski bir Atasözü bu.
Hiç şüphesiz, sosyal medya, günümüzün bir vazgeçilmezi oldu. Pek çok olay, sosyal medya sayesinde, anında ve herkesin gözü önünde cereyan ediyor.