Benim gibi yarım asırı geçmemiş olanlar belki pek bilmez diye açıklayayım.
Bu düdük sesi devriye atan mahalle bekçilerimizden, yeni telsiz isimleri ile "gece kartallarından" geliyor.
Dosta, mahalle sakinlerine "merak etmeyin, biz buradayız", potansiyel suç eğiliminde olanlara ise "aklınızdan dahi geçirmeyin, ensenizdeyiz!" mesajlarını veriyorlar.
Bekçilik müessesi, yeniden uygulamaya konduğundan beri, hırsızlık, adi suç oranları, görev yaptıkları bölgelerde %70 oranında geriledi.
Bu başarı bile bekçiliğin geri getirilmesinin ne kadar doğru olduğunun göstergesidir.
Bu konu ile alakalı olarak, bir kere daha, olağanüstü çalışma temposu ile devam eden Polis Akademileri'ni zikretmemek olmaz.
Zira sadece FETÖ'den doğan personel eksikliğini gidermek ile kalmayıp, üstüne yeni amirler ve evet, on binin üstünde de Çarşı ve Mahalle Bekçilerini yetiştirdiler ve halen de yetiştiriyorlar.
Elbette ki bu başarın mimarları vardır.
Polis Akademileri Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çolak,
Polis Akademileri Başkan yardımcısı Doç. Dr. Ufuk Ayhan.
Her ikisi de çalışmaları nedeniyle, yaşayan efsaneler olmuşlardır.
Ben bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak Polis Akademileri'mize, tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Bekçilerimize geri dönecek olursak,
Yine eskilerden bir iki söylemi ve tarihi gerçekleri yazarak, geleceğe bir işaret bırakmayı umuyorum.
"Bekçi emniyetin azı dişidir."
Çünkü bekçi, görev bölgesini iyi bilir. Olağanüstü bir durumu hemen anlar ve gereğini yapar.
Bekçi mahallesinin kalıcı emniyet unsurudur.
Polis memuru başka yere atanabilir, Amiri atanabilir, ama bekçi kalıcıdır.
Esnafı tanır, sakinleri tanır, mahallede olup bitenlere vakıftır.
Her değişikliği fark eder, tahkikatını yapar, raporunu üstlerine iletir.
Yani Mahalleden biridir!
Kaçağın, koçağın, bekçinin hakim olduğu bölgelerde barınması mümkün değildir.
Bekçi elbette ki de bir istihbarat unsuru ve kaynağıdır.
Günümüzde, eski geleneklerin aksine, bekçilerin görev bölgelerinin üç, dört ayda bir değiştiğini öğrendiğimde, şaşkınlıktan kendimi alamadım.
Zira bu uygulamanın, bekçiliğin ana temasına uygun olmadığını düşünüyorum.
Yeri sürekli değişen bir bekçinin, gittiği yerlere tam adaptasyon sağladığında oradan ayrılması, eşyanın tabiatına aykırı olsa gerek.
Tekrar ediyorum ki, bekçilikte aslolan devamlılık ve kalıcılıktır.
Çalışma saatleri zaten geceler olduğu için 36/24 sistemi, bekçileri gereğinden fazla yorabilir, sosyal hayatlarını, aktivitelerini ise olumsuz yönde etkiliyordur.
Korona zamanlarında görev yapmak, emniyet teşkilatının her bölümü için ekstra bir dezavantaj.
Ancak bekçilerimiz için biraz daha dezavantajlı.
Çünkü bu insanlar bütün gece, 10, 12 saat yürüyerek devriye atmaktalar.
Oturma saatleri var.
Ancak 22:00 den sonra hemen her dükkan kapattığı için, bu vakitleri geçirecek pek yerleri de yok.
Hadi sıcak havalarda bir şekilde geçiştirilir de kış aylarında, sağanak yağışlarda, bu insanlar me yapacak, buna da bir çözüm getirilmelidir.
Bir de vatandaş unsuru var.
Zorlu görevlerde, mecburi dinlenme zamanlarında, kah polislerimizi kah bekçilerimizi telefon kameraları ile çekip, sosyal medyada "bekçiler/polisler" tembellik yapıyor, dalga geçiyor diye vermenin adını ben koymak istemiyorum buradan.
Biraz da bu mesleğin yeteri kadar tanıtılmamasının negatif etkisi olduğuna inanıyorum.
Genç nesilin, bizim eskiden duyduğumuz güveni, huzuru idrak edebilmesi için, bekçilerin sadece maske yakmayanlara ceza yazan unsurlar olmadığını, tam tersine toplumun refahı, güveni ve huzuru için görev başında olduğunu P-R çalışmaları ile tanıtmak gerekir.
Çünkü bekçi sadece hırsız kovalamaz.
Gece çıkan bir yangını ilk o farkeder.
Bir deprem anında, bir saldırı anında, mahallesini ilk uyaran bekçidir.
Bir ayaklanma, darbe girişiminde, ilk uyarıyı veren, hatta ilk savunma hattıdır bekçilerimiz.
Geceleri, herkes uykuda olduğunda, onlar ayaktadır ve sokakları karış, karış dolaşırlar.
Başı dertte olan her kim olursa olsun, geceleri ilk müdahale onlardan gelecektir.
Onun için, bekçi deyip geçmemek gerekir.
Bu yazının maksadı, biraz da Emniyet Teşkilatı'nın yönetici kadrolarının kulaklarına kar suyu kaçırmak olsun dileği ile.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam