Ne iseniz 'O' olursunuz..

İnsanın en büyük açmazı, ne ise onu olmasını becerememesidir. İnsan olmak başlı başına bir ayrıcalıktır, çoğu zaman da görev ile sorumluluk birbirine karıştırılır.
Ne iseniz 'O' olursunuz..
Görevde katılık vardır, özgürlük yoktur. Sorumlulukta katılık yoktur ama özgürlük sınırlıdır. Sorumluluk; kişinin kendi özünü, insanlığını hissetmesi durumudur...

İnsanın oluşturduğu karakteri, yaşamı boyunca karşılaştıklarına gösterdiği tepkilerin ruhundaki iz düşümüdür. Bir yerde çevresi ile karşılaşması ve buna tavır koymasıdır. Yaşamını kolaylaştırdığı anda benimsediği durum tembelliği, kendini koruma içgüdüsü ile çevresine tavır saldırganlığı yapısının en temel taşı haline getirir...

Bunlar ailelerin, toplumların miras bıraktıkları özellikleri değil, bir arada yaşamanın, birbirlerinin oluşumlarına bakarak kendilerini geliştirme ve benzetme gereksinimidir. Kişinin kendini bilmesi, zihinsel acılarını noktalamasıdır..

Gösteriş yapmak, büyüklük taslamak, hava atmak bugün en yaygın ve kangrenleşmiş bir durumdur. Kişinin olduğundan fazla, bulunduğundan başka görünme isteği yalancı ve cilalı bir görüntü sergileme tutkusu, toplumun değer ölçülerinin kendisinde yarattığı en acımasız örneklerdir.

Paraya, üne, şana, güçlüye gösterilen olağanüstü itibar ve iltifat, insanı ister istemez böyle olmanın üstünlüğüne ve faziletine inandır...

Zayıf kişi hep beğenilmenin, güçlenmenin, iltifat görmenin peşindedir... "insanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkun"... İnsanoğlu hep ezikliklerin, kıskançlıkların, bencilliklerin, gösteriş meraklarının, üne düşkünlüklerin baskısı altında yaşar ....

Bunlar sanki çok büyük vasıflarmış gibi, bir takım büyük ilkelden, üstün zekasından doğmuş gibi davranışlar içinde karakter göstermeye çalışırlar, burada önemli olan kendi kişisel çıkarlarının egemenliğini korumaktır. Bence dünyada iki facia vardır. Biri insanın istediğini elde edememesi, diğeri ise de elde etmesidir...

Dünyada sahip olmadığınız bir şeyi kimseye veremezsiniz... Tüm gücümüzle kendi kendimizi yetiştirmeye, bilgilendirmeye ve bulmaya vermeliyiz... Bilginiz yoksa ancak bilgisizliğinizi öğretebilirsiniz. Sevinçleriniz yoksa, üzüntülerinizi verebilirsiniz...

Özgürlüğünüz yoksa tutsaklığı önerebilirsiniz.... İnsan ancak sahip olduğu şeyi verme gücündedir....

Amaç verebilmek, paylaşabilmek ise önce sahip olmak gerekir. "Ben" en iyi "Ben" olabilirsem... "Siz"i en iyi "Siz" olarak sevebilirim... Dolayısıyla "olaylar ve insanlar hep iç içe beraber yaşarlar"...

Her kişinin bir diğerine verebileceği hazineler değerinde yücelikleri vardır....
Ama insan hep aynı kalmasına rağmen her bir çift göz, her akıl, her anlayış tarafından ayrı ayrı görülür ve algılanır... dolayısıyla insanlar çok sevdiklerine bile bazen kendilerini yeteri kadar anlatamazlar ve yaşatamazlar.

Gelin dünyamızdan herkese verebileceklerimizi gönüller dolusu olarak verelim...
Ağaçlar meyvelerini, tarlalar ürünlerini yaşamlarını devam ettirmek için verirler...
Peki biz insanlar...
Yaşam tartınızda ne kadar geldiğiniz değil ama nasıl yaşadığınız önemlidir...

Evet insanların düşünceleri böyle derinleşiyor işte.
Görüşene dek sağlıkla kalın..

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı