Sultan Abdülhamid Han'ın Selanik sürgünü
Çoktandır, devlet işlerinden ayrılmayı düşünüyordu. Kendisine bu karar tebliğ edildiğinde yalnızca İstanbul'dan sürgün edilmesine içerlemişti.
Tren yolculuğu sırasında tren Gümülcine İstasyonunda mola vermişti.
Sultanın halkla ilişkisini kesmek için trenin camları dışarıdan kepenkler ile kapatılmıştı. Ne Sultan içerden dışarıyı görebiliyor ne de halk onu, görebiliyordu. Sadece sesler...
Onu Sürgüne gönderen zihniyetin taraftarları istasyona toplanmış Sultana olmadık, akla hayale gelmeyen yakıştırmalar yapıyorlardı. Oysaki bu tren yolu bile Sultanın emri ile yapılmış idi.
Neden Sultan'ı sürgüne göndermek için Selanik şehri seçilmiş idi? Neden iç Anadolu bölgesinde başka bir şehir değil idi?
Tabii ki cevabı basit. Onu tahttan indiren ve sürgün eden zihniyetin bu bölgeler de taraftarları çok ve bir çok askeri komutan bu bölgeden yetişmiş, halkı da bu zihniyete hazırlamışlardı.
Gümülcine Bölgesi'ndeki tarihçi bir dostumuzun anlattıklarını paylaşıyorum ;
Sultanın treni istasyonda durmuştu. Sultan cebinden sarı, soluk bir kağıt parçasını çıkardı, ufak parçalar halinde parçalayarak tren camından kapalı kepenklerin arasından dışarıya attı. Acaba Sultan ne yapmak, ne anlatmak istemişti ?
Halk o zaman buna bir anlam vermemiş idi. Ama şimdi düşünüyoruz sarı kağıtta artık Osmanlı'nın sonbaharını yaşadığını ve kağıtların parça parça olması bu toprakların elimizden parça parça edilip, çıkacağını ifade etmekteydi.
O tahttan indirildiği zaman ümmetin başına geçenlerin 10 sene bu devleti idare edemeyeceklerini zaten öngörmüştü.
Ne yazık ki idareyi ele alanların, 1912 de Garnizon komutanı Tahsin Paşa'nın merkezden destek gelmediğini ileri sürerek, hiç bir direniş göstermeden teslim ettiği topraklar, Sultanı sürgüne gönderdikleri bu topraklar oldu.
Ve yine ne yazık ki o zamandan bu zamana bu coğrafya çok büyük zulümlere maruz kaldı. Selanik'in kaybını bir sonraki yazımızda ele alacağız.
Yaklaşık 3 yıl Selanik'te kalan 99. İslam Halifesi Sultan 2. Abdülhamid Han, İstanbul'a getirildikten sonra 10 Şubat 1918'de Beylerbeyi Sarayı'nın 8 numaralı odasında vefat etti.
Allah rahmet eylesin.
Allah'a emanet olunuz!
Yorum ve fikirlerinizi ogünhaber.com ve sosyal medya hesaplarım üzerinden bana ulaştırabilirsiniz.
Tren yolculuğu sırasında tren Gümülcine İstasyonunda mola vermişti.
Sultanın halkla ilişkisini kesmek için trenin camları dışarıdan kepenkler ile kapatılmıştı. Ne Sultan içerden dışarıyı görebiliyor ne de halk onu, görebiliyordu. Sadece sesler...
Onu Sürgüne gönderen zihniyetin taraftarları istasyona toplanmış Sultana olmadık, akla hayale gelmeyen yakıştırmalar yapıyorlardı. Oysaki bu tren yolu bile Sultanın emri ile yapılmış idi.
Neden Sultan'ı sürgüne göndermek için Selanik şehri seçilmiş idi? Neden iç Anadolu bölgesinde başka bir şehir değil idi?
Tabii ki cevabı basit. Onu tahttan indiren ve sürgün eden zihniyetin bu bölgeler de taraftarları çok ve bir çok askeri komutan bu bölgeden yetişmiş, halkı da bu zihniyete hazırlamışlardı.
Gümülcine Bölgesi'ndeki tarihçi bir dostumuzun anlattıklarını paylaşıyorum ;
Sultanın treni istasyonda durmuştu. Sultan cebinden sarı, soluk bir kağıt parçasını çıkardı, ufak parçalar halinde parçalayarak tren camından kapalı kepenklerin arasından dışarıya attı. Acaba Sultan ne yapmak, ne anlatmak istemişti ?
Halk o zaman buna bir anlam vermemiş idi. Ama şimdi düşünüyoruz sarı kağıtta artık Osmanlı'nın sonbaharını yaşadığını ve kağıtların parça parça olması bu toprakların elimizden parça parça edilip, çıkacağını ifade etmekteydi.
O tahttan indirildiği zaman ümmetin başına geçenlerin 10 sene bu devleti idare edemeyeceklerini zaten öngörmüştü.
Ne yazık ki idareyi ele alanların, 1912 de Garnizon komutanı Tahsin Paşa'nın merkezden destek gelmediğini ileri sürerek, hiç bir direniş göstermeden teslim ettiği topraklar, Sultanı sürgüne gönderdikleri bu topraklar oldu.
Ve yine ne yazık ki o zamandan bu zamana bu coğrafya çok büyük zulümlere maruz kaldı. Selanik'in kaybını bir sonraki yazımızda ele alacağız.
Yaklaşık 3 yıl Selanik'te kalan 99. İslam Halifesi Sultan 2. Abdülhamid Han, İstanbul'a getirildikten sonra 10 Şubat 1918'de Beylerbeyi Sarayı'nın 8 numaralı odasında vefat etti.
Allah rahmet eylesin.
Allah'a emanet olunuz!
Yorum ve fikirlerinizi ogünhaber.com ve sosyal medya hesaplarım üzerinden bana ulaştırabilirsiniz.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Songül paras
Ahmet sargındağ
Ömer Gedik
İbrahim KÖK
Mürsel Babuccu
Orhan Dalbay