Bolu Belediye Başkanı'nın gündem çabaları..
Adeta bu konunda İBB Başkanı İmamoğlu ile yarışıyor .Bildiğiniz üzere İstanbul Belediye Başkanı gündeme gelmek için ya kendisi medyada önüne çıkıp show yapıyor ya da trolleri Twitter'da bir şeyler söylüyorlar olmadı bir başkasının kendiyle ilgili konuşmalarına cevap vererek gündemde kalmayı başarıyor.
İşte bu konuda Bolu Belediye Başkanı da İmamoğlu'nu aratmıyor. Geçtiğimiz aylarda "Bolu'da Suriyelileri istemiyorum" şeklindeki konuşmalarıyla tepki çekmişti. Suriyelilerin yapmış olduğu elektrik, su, doğalgaz harcamalarının hizmet bedellerine % de yüzün üzerinde zam yapacağını söyleyerek gündeme gelmişti.
"Suriyelileri gönderiyoruz ama tekrar geri geliyorlar" diye tekrar gündeme geldi. Yalnız bunları söylerken bir belediye başkanı olarak sokağa inip halkın nabzını tutması, şehrini iyi tanıması beklenirdi maalesef ki böyle bir şey yok. Bolu Halkının % 60'ının arapları istememesi doğrudur. Ancak bunları Suriyeli olarak ifade etmek doğru değldir.
Bolu'da bulunan Arap nüfusun tamamını Suriyeli zanneden bir belediye başkanı kendi başkanlık yaptığı şehrin azınlık durumundan haberi yok.
Evet Bolu'da Suriyeliler belki diğer arap ülke vatandaşlarına göre az bile. Orada daha çok Suud'dan, Katar'dan, Kuveyt'ten gelen araplar vardır, şehrin bazı vadi ve tepelerinde villalar yaptırmışlar orada yaşamaktadırlar.
Bunların hepsini Suriyeli olarak görmek, sığınmacı olarak nitelendirmek büyük bir cahilliktir.
Bolu Belediye Başkanı yine son günlerde sosyal medyada yer alan bir takım çirkin üslup ve ifadeleriyle gündeme geldi. Tesettürlü bir bayandan bahsederek ve özellikle tesettür üzerine vurgu yaparak kadının kendisine "Benim çocuğum olmuyor yardımcı olur musunuz? şeklindeki sorusuna bir belediye başkanına, bir insana yakışmayacak bir şekilde, terbiyesizce istihzalı bir bir şekilde gülerek "Ben nasıl yardımcı olayım?" diye cevaplıyor.
Bu videoyu da utanmadan bütün sosyal paylaşarak kendi seviyesini belli etmiş, bunun üzerine halktan da kendi partisinden de tepkiler almıştır.
6 Eylül Pazartesi günü yapılan CHP toplantısında bu konuda çıkan karar sonucu Bolu belediye başkanı disiplin kuruluna sevk edildi.
Elbette büyük ihtimalle muhtemelen disiplin kurulunda onun aleyhine herhangi bir karar çıkmayacak. Zaten kendisi sonrasında medya aracılığı ile çıkıp bir özür dilerim fakat bu öyle kolay kolay basit bir özürle işin içinden çıkılacak bir durum değil.
Sen gerçekten samimiysen o insanı nasıl halk önünde, medya önünde rencide ettiysen özürünü de yine aynı halkın önünde, medyanın önünde dilersin. Öyle dudak ucuyla kuru bir özürle geçiştirmezsin.
Bulunduğun mekanda o belediyenin, şehrin çarşısına inersin, çarşının içinde bu kadını çağırırsın, birkaç tane de kanal getirirsin herkesin yanında hakkını helal et insanlar siz de duyun söylediğimden pişmanım dersin ve o kişiden yüz yüze özür dilersin helallik alırsın, samimi sen böyle yaparsın.
Osmanlı döneminde de Çarşıbaşılık diye bir hizmet kurumu vardır. İkinci Mahmut döneminde de ikinci her çarşının başında bir Çarşıbaşı diye denen çarşıyı denetleyen, çarşıya bakan bir görevli vardır.
Bir gün çarşıya gelen bir kadın, bir tezgahın başına gelerek orada satış yapan esnafı uğraştırıyor, tabii ki müşteri her zaman haklıdır ancak kadının tavırlarına karşı sabredemeyen esnaf kadına sert bir şekilde ve el kol hareketi yaparak "Yeter artık be kadın alacaksan al almayacaksan çık bu pazardan defol" diyor. Kadın derhal şikayette bulunuyor, olay Kadıya intikal ediyor.
Günümüzde hakim olarak nitelendirilen o dönemin kadısı esnafın çarşının içerisinde herkesin önünde özür dilemesine karar veriyor. Esnaf herkesin içinde kadını çağırıyor, çarşının içinde kadından özür diliyor. Aynı zamanda çarşıbaşını çağırıyorlar o da kadından özür diliyor, çünkü orada o gün tezgahın sahibine bu olayda mukayyet olmadığı için onun da özür dilemesi icap ediyor. İşte Osmanlı'da en basit meselelerde bile adalet sistemi bu şekilde işliyordu.
Bugün de Adalet hak hukuk diyorsak çağıracaksınız bu kadını nerede bu kelimeyi sarf ettiysen orada insanları toplayıp basını da çağırıp o kadından özür dileyeceksiniz.
Allah'a emanet olunuz!
İşte bu konuda Bolu Belediye Başkanı da İmamoğlu'nu aratmıyor. Geçtiğimiz aylarda "Bolu'da Suriyelileri istemiyorum" şeklindeki konuşmalarıyla tepki çekmişti. Suriyelilerin yapmış olduğu elektrik, su, doğalgaz harcamalarının hizmet bedellerine % de yüzün üzerinde zam yapacağını söyleyerek gündeme gelmişti.
"Suriyelileri gönderiyoruz ama tekrar geri geliyorlar" diye tekrar gündeme geldi. Yalnız bunları söylerken bir belediye başkanı olarak sokağa inip halkın nabzını tutması, şehrini iyi tanıması beklenirdi maalesef ki böyle bir şey yok. Bolu Halkının % 60'ının arapları istememesi doğrudur. Ancak bunları Suriyeli olarak ifade etmek doğru değldir.
Bolu'da bulunan Arap nüfusun tamamını Suriyeli zanneden bir belediye başkanı kendi başkanlık yaptığı şehrin azınlık durumundan haberi yok.
Evet Bolu'da Suriyeliler belki diğer arap ülke vatandaşlarına göre az bile. Orada daha çok Suud'dan, Katar'dan, Kuveyt'ten gelen araplar vardır, şehrin bazı vadi ve tepelerinde villalar yaptırmışlar orada yaşamaktadırlar.
Bunların hepsini Suriyeli olarak görmek, sığınmacı olarak nitelendirmek büyük bir cahilliktir.
Bolu Belediye Başkanı yine son günlerde sosyal medyada yer alan bir takım çirkin üslup ve ifadeleriyle gündeme geldi. Tesettürlü bir bayandan bahsederek ve özellikle tesettür üzerine vurgu yaparak kadının kendisine "Benim çocuğum olmuyor yardımcı olur musunuz? şeklindeki sorusuna bir belediye başkanına, bir insana yakışmayacak bir şekilde, terbiyesizce istihzalı bir bir şekilde gülerek "Ben nasıl yardımcı olayım?" diye cevaplıyor.
Bu videoyu da utanmadan bütün sosyal paylaşarak kendi seviyesini belli etmiş, bunun üzerine halktan da kendi partisinden de tepkiler almıştır.
6 Eylül Pazartesi günü yapılan CHP toplantısında bu konuda çıkan karar sonucu Bolu belediye başkanı disiplin kuruluna sevk edildi.
Elbette büyük ihtimalle muhtemelen disiplin kurulunda onun aleyhine herhangi bir karar çıkmayacak. Zaten kendisi sonrasında medya aracılığı ile çıkıp bir özür dilerim fakat bu öyle kolay kolay basit bir özürle işin içinden çıkılacak bir durum değil.
Sen gerçekten samimiysen o insanı nasıl halk önünde, medya önünde rencide ettiysen özürünü de yine aynı halkın önünde, medyanın önünde dilersin. Öyle dudak ucuyla kuru bir özürle geçiştirmezsin.
Bulunduğun mekanda o belediyenin, şehrin çarşısına inersin, çarşının içinde bu kadını çağırırsın, birkaç tane de kanal getirirsin herkesin yanında hakkını helal et insanlar siz de duyun söylediğimden pişmanım dersin ve o kişiden yüz yüze özür dilersin helallik alırsın, samimi sen böyle yaparsın.
Osmanlı döneminde de Çarşıbaşılık diye bir hizmet kurumu vardır. İkinci Mahmut döneminde de ikinci her çarşının başında bir Çarşıbaşı diye denen çarşıyı denetleyen, çarşıya bakan bir görevli vardır.
Bir gün çarşıya gelen bir kadın, bir tezgahın başına gelerek orada satış yapan esnafı uğraştırıyor, tabii ki müşteri her zaman haklıdır ancak kadının tavırlarına karşı sabredemeyen esnaf kadına sert bir şekilde ve el kol hareketi yaparak "Yeter artık be kadın alacaksan al almayacaksan çık bu pazardan defol" diyor. Kadın derhal şikayette bulunuyor, olay Kadıya intikal ediyor.
Günümüzde hakim olarak nitelendirilen o dönemin kadısı esnafın çarşının içerisinde herkesin önünde özür dilemesine karar veriyor. Esnaf herkesin içinde kadını çağırıyor, çarşının içinde kadından özür diliyor. Aynı zamanda çarşıbaşını çağırıyorlar o da kadından özür diliyor, çünkü orada o gün tezgahın sahibine bu olayda mukayyet olmadığı için onun da özür dilemesi icap ediyor. İşte Osmanlı'da en basit meselelerde bile adalet sistemi bu şekilde işliyordu.
Bugün de Adalet hak hukuk diyorsak çağıracaksınız bu kadını nerede bu kelimeyi sarf ettiysen orada insanları toplayıp basını da çağırıp o kadından özür dileyeceksiniz.
Allah'a emanet olunuz!
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Abdülhamid Han'ın tebaası