Pınar Dura Özer

Pınar Dura Özer

Reytinglerden 'Vurgun' yedi

Vurgun, bu sezonun en iddialı işleri arasındaydı.
Reytinglerden 'Vurgun' yedi
Hatta bu sezonun en iddialı oyuncuları bu kadrodaydı.

Peki dizinin ilk bölümü niye beklenen reytingi alamadı?

Öncelikle dizinin ilk yirmi dakikası beni duygusal olarak çok etkiledi. 

Herkeste aynı hisler olur mu? 
Bilemem tabii.

Benim kendimce sebeplerim, özdeşleştiğim durumum vardı. 

Benim eşim, kısa süreliğine de olsa 6 gün komada kaldı. 

O sahneleri izlediğim zaman, o günleri tekrar yaşıyormuş gibi oldum. 
Ağlayarak izledim.

Ama diziye gelecek olursak;
Maalesef bazı mantık hataları vardı.

Komada yıllarca kalan bir hastanın, bir kaç günde yürüyebilmesi. 

Komadan çıkan bir hastayla, hastanede yalnızca tek bir hemşirenin (gizlice) ilgilenmesi. 

10 sene sonra bir hasta uyanacak, hastanede yer yerinden oynamayacak?

Doktorlar her sabah hasta ziyaretine çıkmıyorlar mı acaba?

Kemal Vardar (Erkan Petekkaya) ,hastaneden elini kolunu sallaya sallaya çıktı. 

Hastane desen bomboş. 
Terk edilmiş bir havası vardı. 

Gerilim-korku filmi sahneleri gibi.

Yine aynı şeyi söyleyeceğim ama Amerikan dizilerinde böyle olmuyor. 

Gerçekten o kişinin komada olduğunu ve komadan sonraki etaplarını bir bir işleniyor. 


İzleyenler bilir; 
Homeland dizisinin, 6. Sezonunda, komadan çıkmış bir askerin iyileşme süreci çok gerçekçi işlenmişti.

Ha madem gerçekçi veremeyeceksin, o zaman bunu hikayede işleme diyesin geliyor.

Bütün bölüm boyunca gizemi korunmaya çalışılan ve bölüm sonunda açığa çıkan durum, yine başka diziden tanıdık geldi bana. 

Kemal Vardar’ın eşi, yani Reyhan’ın (Deniz Çakır), en yakın arkadaşı ve aynı zamanda iş ortağı Vedat’la (Emre Kınay) evlendiğini öğrenmesiydi. 

Manifest dizisini izleyen bilir. 
Orada da buna benzer bir hikaye vardır. 

Öldüğü sanılan bir kadın, 5 yıl sonra ortaya çıkar. 
Nişanlısını, en yakın arkadaşıyla evlenmiş olarak bulur. 
(Daha önceki yazılarımın birinde bu dizi hakkında bilgi vermiştim.)

Hadi bu da tesadüf olsun diyelim ve böylece geçelim.

Dizinin müziklerinde bir sıkıntı var. 
Skorlar (fondaki müzikler) doğru sahnelerde kullanılmamış gibi geliyor. 

En duygusal sahnelerde, verilmesi gereken müziği, her sahnede kullandıkları için, en can alıcı sahnede etkilenmez oldum. 

Mesela sırf Kemal’in hastaneden çıkıp, eşini görmeye geldiği ve tüm gerçeklerle yüzleştiği sahnede verilseydi o müzik, daha çok etkilenirdik.  

Oldukça duygusal olan müzik, hemen hemen her sahnede verilince, bir süre sonra “gıy gıy” duyar gibi oldum. Etkisi sıfırlandı.

Müzik bir dizide cidden çok önemli.

Tutan dizilerde müziğin payı çoktur.

Olumsuz olanlar bir yana, 
Deniz Çakır’la Erkan Petekkaya’nın kimyası tutmuş. 

Güzel bir uyum yakalamışlar. 

Emre Kınay ve Altan Erkekli ise diziye ayrıca bir değer katıyor. 

Belli mi olur, belki ilerleyen bölümlerde reytingleri artar. 

Yolu açık olsun.




Haftanın Filmi: Velvet Buzzsaw

Oscar ve iki Altın Küre adaylığı bulunan, başarılı oyuncu, Jake Gyllenhaal’un başrolünü üstlendiği, Rene Russo, Toni Collette, Zawe Ashton, Natalia Dyer, Daveed Diggs ve iki Oscar adayı,
usta oyuncu John Malkovich’in oyuncu kadrosunda yer aldığı “Velvet Buzzsaw”; Netflix yapımı, gerilim türünde bir film. 

Film sıra dışı bir hikayeye sahip. 

Ressamların yaptığı tabloların sanatsal değerine değil de kazandıracağı paranın değerine vurgu yapılıyor. 

Yani sanatın ticari kısmı eleştiriliyor.

Film; hikayesiyle, kurgusuyla, oyunculuklarla size vermek istediği mesajı başarılı bir şekilde aktarıyor. 

Bir sanat simsarının yanında çalışan, ileride zengin ve başarılı bir simsar olmak isteyen Josephina, bir gün eve geldiğinde, yalnız yaşayan komşusunu apartmanın merdivenlerinde ölü bulur.  

Ölen komşusunun evini gezerken, onun yaşarken yaptığı müthiş tabloları fark edip, gizlice ele geçirir. 

Yanında çalıştığı kadınla ortak olur ve bu tabloları yüksek fiyattan satmaya başlarlar. 

Zor beğenen sanat eleştirmeni Morf Vandewalt da bu tablolara hayran kalınca , ölen kişinin hayatını araştırıp, kitabını yazmaya karar verir. 

Ancak bir tuhaflık ortaya çıkar. 
Bu resimlere uzun süre bakan sanat simsarları resimlerin canlandığını görmeye başlarlar. 

Doğaüstü bir güç, açgözlü sanatçılardan intikam almaya kalkınca peşi sıra ölümler gerçekleşir.

Biraz da kara komedi tadında olan bu gerilim filmini sıkılmadan izleyebilirsiniz. 




Haftanın Dizisi: Russion Doll


Sevdiğim diziler arasında yerini alan Russion Doll komedi-dram türünde bir yapım. 

Orange is the New Black dizisinde müthiş oyunculuğuyla sevilen Natasha Lyonne, bu dizinin başrolünü üstleniyor. 

Nadia, biraz fırlama ve fazlaca feminen olmayan bir yazılımcıdır.

En yakın arkadaşları ona bir doğum günü partisi hazırlarlar.

Eski sevgilisi ve bütün çevresi bu partidedir. 

Parti çıkışında kaza geçiren Nadia ölür ve tekrar partinin tuvaletinde gözünü açar. 

O partiden ne kadar uzaklaşmaya çalışsa da her defasında farklı kazalarla yeniden ölür. 

Tekrar tekrar ölen ve yeniden aynı güne geri dönen Nadia, bu kısır döngüden kurtulmanın yollarını arar. 

İzlemeden önce, dizinin konusunu okuyunca “Ne yani, defalarca aynı şeyleri mi izleyeceğim?” demiştim. 

Fakat hiç de öyle değilmiş.

Her seferinde farklı bir bakış açısı sunuyor. Aynı mekanlarda, farklı diyaloglar ve konular işleniyor. 

Dizi çok renkli ve komik olmuş.

Bir sonraki bölümde ne olacak diye merak ediyorsunuz.

Özellikle dizinin final bölümünü sürpriz bir şekilde bağlıyorlar. 

İzlediğinize değiyor.  

Herkese iyi seyirler, iyi haftalar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat