Masterchef finale doğru..
Masterchef Türkiye başladığı zaman yazılarımın birinde bahsetmiştim.
İlk başlarda elbette eleştirdiğim yanları olmuştu.
Yarışmacıların saçlarının dağınıklığı, hijyen dikkatsizliği vs. gibi.
Fakat ilerleyen bölümlerde jüri şeflerinin yarışmacıları disipline etmesi, programı daha çok sevmemi sağladı.
İlk defa bir yarışma programının jüri üyelerini ve yine ilk defa yarışan yarışmacıları çok sevdim.
Mehmet Yalçınkaya, Somer Sivrioğlu ve Hazer Amani’nin seçkin, profesyonel, disiplinli ve kültürlü olmaları Masterchef Türkiye yarışmasına ayrı bir değer kattı.
Yarışmacıların ise bir öğrenci gibi öğrenme çabaları, hırsları, sakarlıkları ve kendi aralarındaki tartışmalarının bir ergen kıvamında olması programı sevimlileştiriyor.
Her hafta; bakalım bu sefer yarışmacılar ne yapacak, kimler elenecek ve kimler kalacak durumu ise ayrı bir heyecan veriyor.
Özellikle jüriler kesinlikle adil davranıyor.
Mutfakta gerçekten başarılı olan kişileri tutup, başarısız olanları gönderiyorlar.
Finale geldiğimiz bu süreçte Kerem, Burcu, Uğur ve Meltem son dörde kaldı.
En son Hakan’ın gitmesi beni biraz üzse de, yaşının 19 olması ve son 1 senedir bu işte olmasından dolayı, elenmesinin haksızlık olduğunu düşünmüyorum.
İzleyen herkesin favori isimleri vardır.
Benim de var elbette.
Kerem.
Kerem’in tabak sunumundan tutun da, yemeği yaparken tekniğini konuşturması oldukça iddialı.
Bazen heyecanına ve duygularına yenik düştüğü zamanlar performansı azalsa da, isteyince yapamayacağı yemek yok gibi duruyor.
Ayrıca karakteri düzgün, efendi bir kişilik gibi görünüyor.
Diğer ikinci adayım ise Burcu.
Bir kadın yarışmacının birinci olmasını canı gönülden isterim.
Burcu da oldukça yetenekli bir yarışmacı.
Pastacı olmasına rağmen, Masterchef Türkiye yarışmasında kendini geliştirerek farklı farklı tabaklar çıkardı.
Diğer yarışmacılarla çok fazla polemiğe girmeden, sakin duruşuyla kendini sevdirmeyi başardı.
Uğur ve Meltem’i de beğeniyorum.
Onlardan biri kazanırsa da üzülmem.
Ama gönlümden geçen yarışmacılar Kerem ve Burcu’dur.
Bakalım finalde kim kazanacak.
Heyecan dorukta açıkçası.
Haftanın Filmi: Örümcek Ağındaki Kız
Ejderha Dövmeli Kız, Ateşle Oynayan Kız, Arı Kovanına Çomak Sokan Kız Millennium üçlemesiyle, 41 ülkede rekor satış yapan ve kitaplarının başarısını göremeden 50 yaşında hayata veda eden, İsveçli gazeteci Stieg Larsson’ın taslağını hazırladığı, David Lagercrantz’ın da romanı tamamlamasının ardından Örümcek Ağındaki Kız vizyona girdi.
Romanlarının uyarlaması olan ve seriyi oluşturan diğer filmleri de çok beğenmiştim.
Fede Alverez’in yönettiği Örümcek Ağındaki Kız filminin oyuncu kadrosu Claire Foy, Sverrir Gudnason ve Sylvia Hoeks’tan oluşuyor.
Filmin başrol oyuncusu Claire Foy, aynı zamanda The Crown dizisinde Kraliçe Elizabeth’i canlandırıyor ve bu diziyle ödülleri toplamaya devam ediyor.
Claire Foy oyunculuğunu yine bu filmde de konuşturuyor.
Serinin bu filmini daha çok sevdim.
Hikayenin draması doğru işlenmiş, soyut olmaktan öte daha anlaşılabilir bir anlatım olmuş.
Hikayenin kahramanı Lisbeth Salander’in çocukluğuna dönülmesi, travmalarının sebebini, gizemli tutulan kız kardeşinin ortaya çıkması filmi sıcaklaştırmış.
Öteki serilerin filmlerini beğensem de soğuk ve uzak bulurdum.
Bu filmde karakterleri daha iyi tanıyor ve anlıyorsunuz.
Ayrıca filmin aksiyon sahneleri de çok başarılıydı.
Spiderman, Mission Impossible, Superman ve Batman vb. ‘erkek kahraman’ temalı filmlerin aksiyon sahnelerini aratmayacak türdendi.
Son zamanlarda çoğalan ‘kadın kahraman’ temalı aksiyon filmlerine iyi bir örnek olmuş.
Mekanların ambiyansıyla, ışığıyla, rengiyle, sahneler arası geçişleri ve kurgusuyla akıcı bir film izledim.
Örümcek Ağındaki Kız sinemada keyifle izlenecek bir film, hele popcorn seviyorsanız yanında şahane gidiyor.
Haftanın Dizisi: A Million Little Things
This Is Us’ı çok beğendiyseniz bu dizi tam size göre.
Bir olayın üstüne flashbacklerden oluşan duygusal drama türünde bir dizi.
Little Big Lies dizisi ne kadar kadınlar üzerine kurulu bir hikayeyse, A Million Little Things de o kadar erkeklerin dünyası üzerine kurulu bir hikaye olmuş.
ABC yapımı dizinin kadrosu ise epeyce kalabalık.
Başlıca yer alan isimler; David Giuntoli, Allison Miller, Ron Livingston, Christina Moses, Romany Malco, Christina Ochoa, James Roday, Stephanie Szostak, Grace Park, Lizzy Greene.
Dizinin genel konusu: On sene önce, dört erkek, bir asansörde mahsur kalmışlardır.
Bu sırada tanışan ve aralarında kuvvetli bir arkadaşlık bağı oluşan 4 erkek, hiç kopmadan, eşleriyle birlikte görüşmeye devam ederler.
Bir gün, içlerinden birisi ansızın intihar eder.
Bu ölümü gizemli bulan arkadaşları geçmişi sorgularken, bir yandan da zorlu geçen kendi hayatlarını devam ettirmeye çalışırlar.
Zaman zaman duygusallaşacağınız ve zaman zamanda sizi gülümsetecek bir dizi olmuş.
Bu senin iddialı dizileri arasında olan A Million Little Things’i tavsiye ederim.
Herkese iyi haftalar, iyi seyirler.
İlk başlarda elbette eleştirdiğim yanları olmuştu.
Yarışmacıların saçlarının dağınıklığı, hijyen dikkatsizliği vs. gibi.
Fakat ilerleyen bölümlerde jüri şeflerinin yarışmacıları disipline etmesi, programı daha çok sevmemi sağladı.
İlk defa bir yarışma programının jüri üyelerini ve yine ilk defa yarışan yarışmacıları çok sevdim.
Mehmet Yalçınkaya, Somer Sivrioğlu ve Hazer Amani’nin seçkin, profesyonel, disiplinli ve kültürlü olmaları Masterchef Türkiye yarışmasına ayrı bir değer kattı.
Yarışmacıların ise bir öğrenci gibi öğrenme çabaları, hırsları, sakarlıkları ve kendi aralarındaki tartışmalarının bir ergen kıvamında olması programı sevimlileştiriyor.
Her hafta; bakalım bu sefer yarışmacılar ne yapacak, kimler elenecek ve kimler kalacak durumu ise ayrı bir heyecan veriyor.
Özellikle jüriler kesinlikle adil davranıyor.
Mutfakta gerçekten başarılı olan kişileri tutup, başarısız olanları gönderiyorlar.
Finale geldiğimiz bu süreçte Kerem, Burcu, Uğur ve Meltem son dörde kaldı.
En son Hakan’ın gitmesi beni biraz üzse de, yaşının 19 olması ve son 1 senedir bu işte olmasından dolayı, elenmesinin haksızlık olduğunu düşünmüyorum.
İzleyen herkesin favori isimleri vardır.
Benim de var elbette.
Kerem.
Kerem’in tabak sunumundan tutun da, yemeği yaparken tekniğini konuşturması oldukça iddialı.
Bazen heyecanına ve duygularına yenik düştüğü zamanlar performansı azalsa da, isteyince yapamayacağı yemek yok gibi duruyor.
Ayrıca karakteri düzgün, efendi bir kişilik gibi görünüyor.
Diğer ikinci adayım ise Burcu.
Bir kadın yarışmacının birinci olmasını canı gönülden isterim.
Burcu da oldukça yetenekli bir yarışmacı.
Pastacı olmasına rağmen, Masterchef Türkiye yarışmasında kendini geliştirerek farklı farklı tabaklar çıkardı.
Diğer yarışmacılarla çok fazla polemiğe girmeden, sakin duruşuyla kendini sevdirmeyi başardı.
Uğur ve Meltem’i de beğeniyorum.
Onlardan biri kazanırsa da üzülmem.
Ama gönlümden geçen yarışmacılar Kerem ve Burcu’dur.
Bakalım finalde kim kazanacak.
Heyecan dorukta açıkçası.
Haftanın Filmi: Örümcek Ağındaki Kız
Ejderha Dövmeli Kız, Ateşle Oynayan Kız, Arı Kovanına Çomak Sokan Kız Millennium üçlemesiyle, 41 ülkede rekor satış yapan ve kitaplarının başarısını göremeden 50 yaşında hayata veda eden, İsveçli gazeteci Stieg Larsson’ın taslağını hazırladığı, David Lagercrantz’ın da romanı tamamlamasının ardından Örümcek Ağındaki Kız vizyona girdi.
Romanlarının uyarlaması olan ve seriyi oluşturan diğer filmleri de çok beğenmiştim.
Fede Alverez’in yönettiği Örümcek Ağındaki Kız filminin oyuncu kadrosu Claire Foy, Sverrir Gudnason ve Sylvia Hoeks’tan oluşuyor.
Filmin başrol oyuncusu Claire Foy, aynı zamanda The Crown dizisinde Kraliçe Elizabeth’i canlandırıyor ve bu diziyle ödülleri toplamaya devam ediyor.
Claire Foy oyunculuğunu yine bu filmde de konuşturuyor.
Serinin bu filmini daha çok sevdim.
Hikayenin draması doğru işlenmiş, soyut olmaktan öte daha anlaşılabilir bir anlatım olmuş.
Hikayenin kahramanı Lisbeth Salander’in çocukluğuna dönülmesi, travmalarının sebebini, gizemli tutulan kız kardeşinin ortaya çıkması filmi sıcaklaştırmış.
Öteki serilerin filmlerini beğensem de soğuk ve uzak bulurdum.
Bu filmde karakterleri daha iyi tanıyor ve anlıyorsunuz.
Ayrıca filmin aksiyon sahneleri de çok başarılıydı.
Spiderman, Mission Impossible, Superman ve Batman vb. ‘erkek kahraman’ temalı filmlerin aksiyon sahnelerini aratmayacak türdendi.
Son zamanlarda çoğalan ‘kadın kahraman’ temalı aksiyon filmlerine iyi bir örnek olmuş.
Mekanların ambiyansıyla, ışığıyla, rengiyle, sahneler arası geçişleri ve kurgusuyla akıcı bir film izledim.
Örümcek Ağındaki Kız sinemada keyifle izlenecek bir film, hele popcorn seviyorsanız yanında şahane gidiyor.
Haftanın Dizisi: A Million Little Things
This Is Us’ı çok beğendiyseniz bu dizi tam size göre.
Bir olayın üstüne flashbacklerden oluşan duygusal drama türünde bir dizi.
Little Big Lies dizisi ne kadar kadınlar üzerine kurulu bir hikayeyse, A Million Little Things de o kadar erkeklerin dünyası üzerine kurulu bir hikaye olmuş.
ABC yapımı dizinin kadrosu ise epeyce kalabalık.
Başlıca yer alan isimler; David Giuntoli, Allison Miller, Ron Livingston, Christina Moses, Romany Malco, Christina Ochoa, James Roday, Stephanie Szostak, Grace Park, Lizzy Greene.
Dizinin genel konusu: On sene önce, dört erkek, bir asansörde mahsur kalmışlardır.
Bu sırada tanışan ve aralarında kuvvetli bir arkadaşlık bağı oluşan 4 erkek, hiç kopmadan, eşleriyle birlikte görüşmeye devam ederler.
Bir gün, içlerinden birisi ansızın intihar eder.
Bu ölümü gizemli bulan arkadaşları geçmişi sorgularken, bir yandan da zorlu geçen kendi hayatlarını devam ettirmeye çalışırlar.
Zaman zaman duygusallaşacağınız ve zaman zamanda sizi gülümsetecek bir dizi olmuş.
Bu senin iddialı dizileri arasında olan A Million Little Things’i tavsiye ederim.
Herkese iyi haftalar, iyi seyirler.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.