Kadın, her yaş'ta yaralanıyor..
Sadece ülkemizde değil bu sorun. Gelişmiş ülkülerdeki kadınların da başka türlü sorunları var. Yani anlayacağınız, kadın olmak dünyanın her yerinde zor.
Kadın aşık oluyor, bazen küçükken aldığı darbelerden dolayı, dokunulmayı aşk zannediyor. İşte en büyük hayal kırıklığı, en büyük yanlış burada başlıyor. Duygularıyla sevilmeyen sadece dokunulan kadının kalp ağrısı hırçınlaştırıyor, agresifleştiriyor ve geri dönülemez hayat felsefesi başlıyor.
Hayatında bu kadar derinden yara almış bir kadından ne bekleyebilir ki insan? Ona acımayan hayatın intikamını en yakınlarından çıkarıyor. Mesela iyi bir evlât olamıyor, sevemiyor, acıyamıyor, merhamet duyamıyor. İyi bir anne olmasını beklemek ise büyük haksızlık değilmi?
Diyorlar ki, kadın'ın en güzel yaşları 35 ten sonra başlar! Kendini yaşama, zamanına girer. Onu söyleyenler sadece, ekonomik sorunu olmayan, büyük kentlerde hayatını kimseye bağımlı geçirmek zorunda kalmayan, gelecek kaygısı taşımayan, çocukları için endişelenmeyen ve önemlisi korkmayan kadınları gözlemlemiş olmalı ki bu kadar rahat, kadın'ın olması gereken duygu dünyasından bahsediyorlar. Ülkemizin 3/4 ü Anadolu! Ve anadolu insanı gelenekleriyle, töreleriyle, ahlak kurallarıyla yaşar! "Desinler", "namus" kavramları onlar için vazgeçilmezdir. Kadın'ın nasıl bir hayat yaşaması, kiminle mutlu olması gerektiğine onlar karar verir. Çünkü kadın onlar için, evde oturup çocuk doğuran, hizmet eden, verilenle yetinmesi gereken bir varlıktır. Onun dayak yemesinin adı eğitim dir.. Kadına yapılan bu zulümler, şartları iyileştirseler bile değişmeyecektir. Bilmiyorlar ki, kadın geçmişinde yaşadığı korkuları, kaygıları üzerinden ölünceye kadar atamayacaktır. Belki biraz dindirir ama atamaz.
Oysa kadın kulağıyla sever (duymak ister), gözleriyle sever (görmek ister). Büyük beklentileri yoktur. Büyük beklentileri daima karşı taraf yaratır vaadleriyle. Kendisi vaadlerini yerine getiremediğinde, yine kadını doyumsuzlukla suçlar ve vicdanını rahatlatır! Evlenirken veya flört yaşarken aşık olduğu kadını evlenince değiştirmeye başlar. Önce kıyafetlerini değiştirir. Oysa kadına o giyim tarzıyla aşık olmuştur. Sonra kısıtlamalarıyla asosyal bir kadın yaratır. Ve sonuç; yarattığı bu kadına aşkı biter ve onu yine suçlamak için malzeme biriktirir. Aldatmak için en güzel sebeptir bunlar. Belki fizikselden daha büyük bir psikolojik şiddettir bu durum kadın için. Kadın'a küçük şeyler verip, büyük karşılık bekliyor pek çok erkek.
Peki kadınlar hiç hata yapmıyor mu? Yapıyor elbette. Ama kadın hata yapıyorsa mutlaka bunda bir erkeğin payı vardır. Geçmişinden gelen bir travması vardır. Keşke anlamaya çalışıp duruma yardımcı olmaya çalışsa erkekler. Ya da bu durumu kabullenmiyorsa kadından ayrılsa. Oysa kadın ruhu sevilmek, korunmak, korumak, merhamet duyup, iyilikleri sunmak için yaratılmıştır! Hep iyi olan taraf elbette kadın değil, ama bunun çözümü de şiddet değil!
Biz ülke olarak çözüm odaklı yaşamıyoruz. Ehliyet alırken bile haftalarca kursa gidiyoruz, ama evlenmeye kalkanlara önce eğitim vermiyoruz. Kız çocuğu babasından şiddet görüyor, biz babayı rehabilite etmek yerine haklı çıkarma çabasına giriyoruz. Kadın şiddet görüyor, kadını alıp bir süreliğine devlet korumasına veriyoruz. Adamın öfkesi daha da katlanıyor ve kadını ilk gördüğü yerde büyük şiddet veya ölümle cezalandırıyor. Adam şiddet gösterdiğinde onu alıp bir hastaneye mecbur bırakarak yerleştirsek ve tedavi etsek, her iki tarafı da kazanmış olmazmıyız? Sadece psikolojik danışmanlık, eğitim ve tedavi veren klinikler kurulmalı. Ücretsiz olmalı üstelik. Sadece öfke kontrol merkezleri olmalı içerisinde. Kıskançlık merkezleri kurulmalı! Özgüven terapileri verilmeli!
Bir kadına hamilelik döneminde mecburi eğitim verilmeli. Baba adayları da bu eğitimlere katılmalı. Psikolojik destek merkezleri mecburi ve çok yerler de olmalı! Çünkü, dünyaya getireceği yavrusuna en güzel eğitimi anne verecektir. Baba da onların huzurunu sağlayacaktır. Oğluna, kendinden bedensel ve akılsal üstün olanlara karşı kıskançlık duygularını en iyi anne bastırır, nezaketi anne öğretir, paylaşmayı, merhametli olmayı öğreten yine annedir. Ancak öncesinde mutlaka anne mutlu ve huzurlu olmalı ki, tüm bunları evlatlarına verebilsin!
Belki bizler bu kadar güzel bir dünyaya tanık olamadık ama geleceğe yatırım yaparsak, neslimiz mutlu, şiddetsiz, öfkesiz bir hayat yaşar..
Kadın aşık oluyor, bazen küçükken aldığı darbelerden dolayı, dokunulmayı aşk zannediyor. İşte en büyük hayal kırıklığı, en büyük yanlış burada başlıyor. Duygularıyla sevilmeyen sadece dokunulan kadının kalp ağrısı hırçınlaştırıyor, agresifleştiriyor ve geri dönülemez hayat felsefesi başlıyor.
Hayatında bu kadar derinden yara almış bir kadından ne bekleyebilir ki insan? Ona acımayan hayatın intikamını en yakınlarından çıkarıyor. Mesela iyi bir evlât olamıyor, sevemiyor, acıyamıyor, merhamet duyamıyor. İyi bir anne olmasını beklemek ise büyük haksızlık değilmi?
Diyorlar ki, kadın'ın en güzel yaşları 35 ten sonra başlar! Kendini yaşama, zamanına girer. Onu söyleyenler sadece, ekonomik sorunu olmayan, büyük kentlerde hayatını kimseye bağımlı geçirmek zorunda kalmayan, gelecek kaygısı taşımayan, çocukları için endişelenmeyen ve önemlisi korkmayan kadınları gözlemlemiş olmalı ki bu kadar rahat, kadın'ın olması gereken duygu dünyasından bahsediyorlar. Ülkemizin 3/4 ü Anadolu! Ve anadolu insanı gelenekleriyle, töreleriyle, ahlak kurallarıyla yaşar! "Desinler", "namus" kavramları onlar için vazgeçilmezdir. Kadın'ın nasıl bir hayat yaşaması, kiminle mutlu olması gerektiğine onlar karar verir. Çünkü kadın onlar için, evde oturup çocuk doğuran, hizmet eden, verilenle yetinmesi gereken bir varlıktır. Onun dayak yemesinin adı eğitim dir.. Kadına yapılan bu zulümler, şartları iyileştirseler bile değişmeyecektir. Bilmiyorlar ki, kadın geçmişinde yaşadığı korkuları, kaygıları üzerinden ölünceye kadar atamayacaktır. Belki biraz dindirir ama atamaz.
Oysa kadın kulağıyla sever (duymak ister), gözleriyle sever (görmek ister). Büyük beklentileri yoktur. Büyük beklentileri daima karşı taraf yaratır vaadleriyle. Kendisi vaadlerini yerine getiremediğinde, yine kadını doyumsuzlukla suçlar ve vicdanını rahatlatır! Evlenirken veya flört yaşarken aşık olduğu kadını evlenince değiştirmeye başlar. Önce kıyafetlerini değiştirir. Oysa kadına o giyim tarzıyla aşık olmuştur. Sonra kısıtlamalarıyla asosyal bir kadın yaratır. Ve sonuç; yarattığı bu kadına aşkı biter ve onu yine suçlamak için malzeme biriktirir. Aldatmak için en güzel sebeptir bunlar. Belki fizikselden daha büyük bir psikolojik şiddettir bu durum kadın için. Kadın'a küçük şeyler verip, büyük karşılık bekliyor pek çok erkek.
Peki kadınlar hiç hata yapmıyor mu? Yapıyor elbette. Ama kadın hata yapıyorsa mutlaka bunda bir erkeğin payı vardır. Geçmişinden gelen bir travması vardır. Keşke anlamaya çalışıp duruma yardımcı olmaya çalışsa erkekler. Ya da bu durumu kabullenmiyorsa kadından ayrılsa. Oysa kadın ruhu sevilmek, korunmak, korumak, merhamet duyup, iyilikleri sunmak için yaratılmıştır! Hep iyi olan taraf elbette kadın değil, ama bunun çözümü de şiddet değil!
Biz ülke olarak çözüm odaklı yaşamıyoruz. Ehliyet alırken bile haftalarca kursa gidiyoruz, ama evlenmeye kalkanlara önce eğitim vermiyoruz. Kız çocuğu babasından şiddet görüyor, biz babayı rehabilite etmek yerine haklı çıkarma çabasına giriyoruz. Kadın şiddet görüyor, kadını alıp bir süreliğine devlet korumasına veriyoruz. Adamın öfkesi daha da katlanıyor ve kadını ilk gördüğü yerde büyük şiddet veya ölümle cezalandırıyor. Adam şiddet gösterdiğinde onu alıp bir hastaneye mecbur bırakarak yerleştirsek ve tedavi etsek, her iki tarafı da kazanmış olmazmıyız? Sadece psikolojik danışmanlık, eğitim ve tedavi veren klinikler kurulmalı. Ücretsiz olmalı üstelik. Sadece öfke kontrol merkezleri olmalı içerisinde. Kıskançlık merkezleri kurulmalı! Özgüven terapileri verilmeli!
Bir kadına hamilelik döneminde mecburi eğitim verilmeli. Baba adayları da bu eğitimlere katılmalı. Psikolojik destek merkezleri mecburi ve çok yerler de olmalı! Çünkü, dünyaya getireceği yavrusuna en güzel eğitimi anne verecektir. Baba da onların huzurunu sağlayacaktır. Oğluna, kendinden bedensel ve akılsal üstün olanlara karşı kıskançlık duygularını en iyi anne bastırır, nezaketi anne öğretir, paylaşmayı, merhametli olmayı öğreten yine annedir. Ancak öncesinde mutlaka anne mutlu ve huzurlu olmalı ki, tüm bunları evlatlarına verebilsin!
Belki bizler bu kadar güzel bir dünyaya tanık olamadık ama geleceğe yatırım yaparsak, neslimiz mutlu, şiddetsiz, öfkesiz bir hayat yaşar..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.