Dağdan İnenlere Yapmadık Bu Zulmü Biz..
Sadaka değil, kıyafet değil, odun kömür değil.. Özlük haklarını istiyorlar. Kararlılar, onurlular, dirençliler ve ne istediklerini bilip dik duruyorlar.
Bu ülkede, istihdam sağlayan kurumlardan biridir Tekel. ve Türkiye için kırılma noktasıdır bu eylemler. Kimbilir belkide hükümetin gündeme yön vermek amacıyla sıcak tuttuğu ve bu uğurda canlarını yaktığı bir topluluktur. Bu insanlar anamızdır, babamızdır, kadeşimiz, komşumuzdur. Gündem sıcak dursun diye kıyılacak canlar değildir.
Tekel işçileri kurumda kalmanın değil ''özlük'' haklarının mücadelesini veriyor. Başbakan ise kendilerinin ''yan gelip yattığını'' iddia ediyor, iddia etmeklede kalmayıp ''tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekle'' suçluyor. Üzerine show yaparak, ''ben kimseye tüyü bitmemiş yetimin hakkını '' yedirtmem, diyor. Haa bu sözü söyleyenlerin şöyle bir yaptıklarına bakmaları gerekmezmi o da tartışılır.
İnsan ister istemez şu soruları sorma ihtiyacı duyuyor; Siz değilmiydiniz bu ülkede SSK primlerini ödemeyenleri, vergi kaçıranları, naylon faturalarla hem milleti hem devleti dolandıranları affeden, Açılım adı altında, 30.000 askerimizi, jandarmamızı. polisimizi ve masum halkı katleden katil köpekleri 3 dakikalık mobil mahkemede yargılayarak ''affeden'' ve gerilla muamelesi yapılmasına müsade eden,devletin tüm imkanlarını kendi lüxleri için kullananları göz ardı eden siz değilmiydiniz? Şimdi bütün bunları yapanlar (sizler) ''tüyü bitmemiş yetimin hakkını" yemiş olmuyormusunuz?
Hükümetin Tekel özelleştirildikten sonra depolara kaydırdığı, 4C kapsamına sokarak maaşlarını kuş'a çevirmeye çalıştığı, ayrıca kadrolu olmaktan çıkarıp sözleşmeli olarak çalışmalarını istediği insanlar, haklarını aramakla potansiyel suçlu haline getirilip acımasızca ve vicdansızca süründürülmüyorlar mı? Bu insanlar bizler tekel depolarında çalışalım demiyorlar fakat bunca yıl emek verip kazandıkları haklarınıda yitirmek istemiyorlar. Bu kadar basit çözümlerle (mesela; devletin diğer kurumlarına kaydırılmak suretiyle olabilir) halledilebilecek bir konu için insanları bu kadar mağdur etmek hangi insanlığa sığıyor.
Bu insanlar değilmi ki hükümetin özelleştirme eylemi yüzünden depolarda işsiz yan gelip yatmaya başlamışlardır. Fabrikalar özelleşmiş, depolara girecek ürün kalmamış ve bu insanlar mecburen ''hükümetin tabiriyle'' yan gelip yatmaya başlamışlardır. Hükümet şimdi kendi hatasının bedelini bu insanlara ödetiyor ve yan gelip yattıklarını düşündüğü zamanların intikamını alır gibi davranıyor.
Oysa, bu ülkede sadece imza atarak işe gelmiyen o kadar çok ''bankamatik işçileri'' vardırki. Ama onlar torpilli işçilerdir ve dokunulmazlıkları vardır. TV lerde halkın gözünden kaçmayan öyle bir işçi topluluğu vardırki, o da işe gelmeyen milletvekilleridir. Fakat maalesef on işçiden çok daha fazla maaş alırlar..
Tekel işçilerinin aldığı para birçok sektörde çalışandan fazla olabilir ama en azından bu ülkede her ne kadar çirkeflik ve açgözlülük olarak görülse bile düzenin değişmesi adına mücadele eden insanları görmek beni mutlu ediyor. Onlardan daha az maaş alan insanlar buna razıysa ve hakkını arama eyleminde bulunmuyorsa bu o işçinin suçu değil, razı olanın pasifliğidir. Bu insanlar, onlardan daha çok çalışıp emeğinin karşılığını alamayandan daha rahatsa, bu onun suçu değil sistemin suçudur, bundan şikayetçi olmayanın pasifize olanın suçudur.
Maalesef ülkemizde açlık sınırını dört kişilik bir aile için 1.500-TL olduğu şu zamanda 2.000 -2.500-TL maaş alan bir işçiyi ''sen diğerlerinden daha fazla maaş alıyorsun'' diyerek cezalandırmak trajikomik bir olaydır.
Oturulup sakin kafayla düşünüldüğünde, işçiye iş vermeyen kurumun bu şekilde davranması için o kurumu yönetenlerin akli melekelerini yitirmiş olmalarıda muhtemeldir.
Bu ülkede, istihdam sağlayan kurumlardan biridir Tekel. ve Türkiye için kırılma noktasıdır bu eylemler. Kimbilir belkide hükümetin gündeme yön vermek amacıyla sıcak tuttuğu ve bu uğurda canlarını yaktığı bir topluluktur. Bu insanlar anamızdır, babamızdır, kadeşimiz, komşumuzdur. Gündem sıcak dursun diye kıyılacak canlar değildir.
Tekel işçileri kurumda kalmanın değil ''özlük'' haklarının mücadelesini veriyor. Başbakan ise kendilerinin ''yan gelip yattığını'' iddia ediyor, iddia etmeklede kalmayıp ''tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekle'' suçluyor. Üzerine show yaparak, ''ben kimseye tüyü bitmemiş yetimin hakkını '' yedirtmem, diyor. Haa bu sözü söyleyenlerin şöyle bir yaptıklarına bakmaları gerekmezmi o da tartışılır.
İnsan ister istemez şu soruları sorma ihtiyacı duyuyor; Siz değilmiydiniz bu ülkede SSK primlerini ödemeyenleri, vergi kaçıranları, naylon faturalarla hem milleti hem devleti dolandıranları affeden, Açılım adı altında, 30.000 askerimizi, jandarmamızı. polisimizi ve masum halkı katleden katil köpekleri 3 dakikalık mobil mahkemede yargılayarak ''affeden'' ve gerilla muamelesi yapılmasına müsade eden,devletin tüm imkanlarını kendi lüxleri için kullananları göz ardı eden siz değilmiydiniz? Şimdi bütün bunları yapanlar (sizler) ''tüyü bitmemiş yetimin hakkını" yemiş olmuyormusunuz?
Hükümetin Tekel özelleştirildikten sonra depolara kaydırdığı, 4C kapsamına sokarak maaşlarını kuş'a çevirmeye çalıştığı, ayrıca kadrolu olmaktan çıkarıp sözleşmeli olarak çalışmalarını istediği insanlar, haklarını aramakla potansiyel suçlu haline getirilip acımasızca ve vicdansızca süründürülmüyorlar mı? Bu insanlar bizler tekel depolarında çalışalım demiyorlar fakat bunca yıl emek verip kazandıkları haklarınıda yitirmek istemiyorlar. Bu kadar basit çözümlerle (mesela; devletin diğer kurumlarına kaydırılmak suretiyle olabilir) halledilebilecek bir konu için insanları bu kadar mağdur etmek hangi insanlığa sığıyor.
Bu insanlar değilmi ki hükümetin özelleştirme eylemi yüzünden depolarda işsiz yan gelip yatmaya başlamışlardır. Fabrikalar özelleşmiş, depolara girecek ürün kalmamış ve bu insanlar mecburen ''hükümetin tabiriyle'' yan gelip yatmaya başlamışlardır. Hükümet şimdi kendi hatasının bedelini bu insanlara ödetiyor ve yan gelip yattıklarını düşündüğü zamanların intikamını alır gibi davranıyor.
Oysa, bu ülkede sadece imza atarak işe gelmiyen o kadar çok ''bankamatik işçileri'' vardırki. Ama onlar torpilli işçilerdir ve dokunulmazlıkları vardır. TV lerde halkın gözünden kaçmayan öyle bir işçi topluluğu vardırki, o da işe gelmeyen milletvekilleridir. Fakat maalesef on işçiden çok daha fazla maaş alırlar..
Tekel işçilerinin aldığı para birçok sektörde çalışandan fazla olabilir ama en azından bu ülkede her ne kadar çirkeflik ve açgözlülük olarak görülse bile düzenin değişmesi adına mücadele eden insanları görmek beni mutlu ediyor. Onlardan daha az maaş alan insanlar buna razıysa ve hakkını arama eyleminde bulunmuyorsa bu o işçinin suçu değil, razı olanın pasifliğidir. Bu insanlar, onlardan daha çok çalışıp emeğinin karşılığını alamayandan daha rahatsa, bu onun suçu değil sistemin suçudur, bundan şikayetçi olmayanın pasifize olanın suçudur.
Maalesef ülkemizde açlık sınırını dört kişilik bir aile için 1.500-TL olduğu şu zamanda 2.000 -2.500-TL maaş alan bir işçiyi ''sen diğerlerinden daha fazla maaş alıyorsun'' diyerek cezalandırmak trajikomik bir olaydır.
Oturulup sakin kafayla düşünüldüğünde, işçiye iş vermeyen kurumun bu şekilde davranması için o kurumu yönetenlerin akli melekelerini yitirmiş olmalarıda muhtemeldir.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.