Yanlış iş-te
Yanlışın evrensel kanunu şudur:
Bir kişi yapsa da yanlış, binlerce kişi yapsa da yanlış, yanlıştır!
Çok insanın yanlışı yapması onu doğru kılmaz.
Peki nedir bu yanlış olan?
Ülkemizdeki muhalefetin ve maalesef bazı istisnalar hariç, medyanın bilerek veya zorla da olsa estirdiği dalga, daha doğrusu, muhalefetin sergilediği algı yönetimine uyma.
Hiç partizanlığa falan girmeyeceğim, çünkü mevzu çok ciddi ve ülkemizin ısrarla içine çekildiği durum, maalesef bu ciddiyete gerekli tepkiyi/tepkileri vermiyor.
Peki nedir ciddi olan?
Mesela, dünyanın kendi tabiri ile en güçlü, en azından bir atom gücü olan ABD'nin başında bir Alzheimer belirtileri gösteren, eskilerin bunamış diye tabir ettikleri bir kişinin bulunması.
Fransız Başkanı Macron'un gidici olması.
Eski Japon Başbakanı Şinzo Abe'nin, koruma faciası sonucunda katledilmesi.
Rusya'nın Almanya'ya olan gaz arzını kesmesi.
Çin/Tayvan arasında bu sene içinde başlaması muhtemel bir savaş, bir sıcak savaş!
Kısacası global siyasi, ekonomik felaket!
Tüm bunlar olurken, peki bizim gündemimiz ne?
Altılı masanın adayı.
İmamoğlu'nun üstünün çizilmesi.
Patates, soğan, mazot falan filan fiyatları.
Dönme dolap gibi, hep aynı konular, dönüp dolaşıp önümüze geliyor.
İç siyasete mecbur bırakılıyoruz.
Şimdi buradan bir kehanette bulunayım.
Altılı masa zinhar bir aday çıkartamayacak, herhangi bir siyasi proğram üstünde de anlaşamayarak çatırdayarak ayrılacak, çünkü tek misyonları, bu ülkeyi iç siyaset çekişmeleri ile, yine iç siyasete mahkûm etmek.
Sayın okurlar, AB battı, batıyor.
Rusya/Ukrayna savaşının yegâne hedefi, çok olmaya başlayan AB'yi dize getirmekti.
Özellikle de Almanlar, ABD'nin en sadık kuklası olan Merkel'i bertaraf ettikten sonra, bu diz çöktürme şart olmuştu ve işte başladı.
Tüm Avrupa'da enerji krizi baş göstermeye başladı.
Enflasyon aldı başını gidiyor, piyasalar durgun.
Üretim geriledi.
Şimdi bunun üstüne de Çin'in hedef olduğu/olacağı bir savaş çıkarsa, işte o zaman kopacak küresel tedarik zinciri.
Şimdi bile ülkemize belli markalar yeni araç yollamıyor/yollayamıyor, bir de o zaman bakın ne olacak.
Elimizdeki akıllı telefonlar, tabletler, elektronik eşya, bakalım nereden gelecek.
"Çin'den alıyoruz, daha ucuza geliyor!" diyen düz ovanın sivri zekalıları, bakalım nerden ne alabilecek.
Türkiye için aslında büyük şanslar doğuruyor/doğuracak bu kriz de işte, şimdiden gerekli hazırlıklar yapılır, diplomatik bağlar iyi kurulursa.
Her şey doğru hamleler ile ilerlerse, dünyanın yeni üretim üssünün Türkiye olmaması için hiçbir engel olmaz.
Ancak, bunlar ile uğraşması gereken insanları, binbir oyun/takla ile iç siyasete hapsederseniz, işte o zaman yandı gülüm keten helva.
Ve bunun hesabını, gelecek nesillere hiç kimse veremez, vebali ise çok ağır olur!
Bu ara, bizim insanımıza da şaşmıyor değilim.
O kadar kompleks sahibi olmuşlar ki, bu global konuları konuşunca, "yok canım koskoca sanayii devi Almanya ha?!" diye tepki verebiliyorlar.
Arkadaşım, o sanayi devi, enerjisiz ne yapacak?
Alman devleti ilk endüstrinin gazını kesmek zorundayız diyor.
Hangi demir/çelik fabrikası çalışabilir.
Dünyanın girdiği bu evrede, devlere yer yok.
Yeni devler doğacak, dev sandığımız cücelerin asıl hallerini göreceğiz.
Belki şu an mevcut olan bir sürü ülke, çok yakın zamanda olmayacak/olamayacak.
Pek çok rejimler değişecek, bir sürü ülkenin yerine, bazı büyük devletler kalacak, sınırlar değişecek.
Olmaz mı?
Öyle bir olur ki.
Çünkü daha önce de oldu.
Milyonlarca insanın hayatına mal oldu, ama oldu.
İnsanlığın, hangi vahşetleri yapabilecek olduğunu gösterdi, ama oldu.
Yine olacak, çünkü insanlık, bir avuç insanın sunduğu imkân ve imtiyazların kölesi oldu.
Teknoloji, refah seviyesi, hayat standartları, statükolar.
Siz kendinizi hür mü sanıyorsunuz?
Eğer, dağın başında, kendi ekip biçtiğinizi yiyip içmiyorsanız, elektrik ve elektronik ile işiniz yoksa, aracınız, banka hesaplarınız, kartlarınız yoksa, yani sistem denilen şeyin dışında iseniz, evet, bir nebze hür sayılırsınız.
Saydıklarımın sadece biri bile mevcut ise kendi kendinizin kölesisiniz demektir.
Bu durum ise işte o bir avuç insanın bir şekilde hayatınızda olduğunu ve hatta hayatınıza ortak olduğunun resmidir.
Ne olur, lütfen, sınırları aşıp, şöyle bir bakının, dünya nereye gidiyor, biz ne yapıyoruz.
Şu seçim kasvetinden kurtulup, ufkunuzu genişletin.
Elbette, bu zor zamanda ve bizleri bekleyen mutlak daha zor zamanda, bu ülkeyi kim yönetebilir, bunu idrak edip, sandık zamanı, vatandaşlık görevimizi yapalım.
Fakat iki sene boyunca, mecbur bırakılmak istedikleri şu kasvetli durumdan kurtulalım.
Hem de hemen şimdi.
Çünkü yarın çok geç olabilir, olacaktır da.
Umarım ki, şu tartışma programlarının yapımcıları da artık bu gerçekleri görürler de içerikleri artık değişir.
Bir diğer yazımızda buluşmak üzere, dua ile Vesselam
Bir kişi yapsa da yanlış, binlerce kişi yapsa da yanlış, yanlıştır!
Çok insanın yanlışı yapması onu doğru kılmaz.
Peki nedir bu yanlış olan?
Ülkemizdeki muhalefetin ve maalesef bazı istisnalar hariç, medyanın bilerek veya zorla da olsa estirdiği dalga, daha doğrusu, muhalefetin sergilediği algı yönetimine uyma.
Hiç partizanlığa falan girmeyeceğim, çünkü mevzu çok ciddi ve ülkemizin ısrarla içine çekildiği durum, maalesef bu ciddiyete gerekli tepkiyi/tepkileri vermiyor.
Peki nedir ciddi olan?
Mesela, dünyanın kendi tabiri ile en güçlü, en azından bir atom gücü olan ABD'nin başında bir Alzheimer belirtileri gösteren, eskilerin bunamış diye tabir ettikleri bir kişinin bulunması.
Fransız Başkanı Macron'un gidici olması.
Eski Japon Başbakanı Şinzo Abe'nin, koruma faciası sonucunda katledilmesi.
Rusya'nın Almanya'ya olan gaz arzını kesmesi.
Çin/Tayvan arasında bu sene içinde başlaması muhtemel bir savaş, bir sıcak savaş!
Kısacası global siyasi, ekonomik felaket!
Tüm bunlar olurken, peki bizim gündemimiz ne?
Altılı masanın adayı.
İmamoğlu'nun üstünün çizilmesi.
Patates, soğan, mazot falan filan fiyatları.
Dönme dolap gibi, hep aynı konular, dönüp dolaşıp önümüze geliyor.
İç siyasete mecbur bırakılıyoruz.
Şimdi buradan bir kehanette bulunayım.
Altılı masa zinhar bir aday çıkartamayacak, herhangi bir siyasi proğram üstünde de anlaşamayarak çatırdayarak ayrılacak, çünkü tek misyonları, bu ülkeyi iç siyaset çekişmeleri ile, yine iç siyasete mahkûm etmek.
Sayın okurlar, AB battı, batıyor.
Rusya/Ukrayna savaşının yegâne hedefi, çok olmaya başlayan AB'yi dize getirmekti.
Özellikle de Almanlar, ABD'nin en sadık kuklası olan Merkel'i bertaraf ettikten sonra, bu diz çöktürme şart olmuştu ve işte başladı.
Tüm Avrupa'da enerji krizi baş göstermeye başladı.
Enflasyon aldı başını gidiyor, piyasalar durgun.
Üretim geriledi.
Şimdi bunun üstüne de Çin'in hedef olduğu/olacağı bir savaş çıkarsa, işte o zaman kopacak küresel tedarik zinciri.
Şimdi bile ülkemize belli markalar yeni araç yollamıyor/yollayamıyor, bir de o zaman bakın ne olacak.
Elimizdeki akıllı telefonlar, tabletler, elektronik eşya, bakalım nereden gelecek.
"Çin'den alıyoruz, daha ucuza geliyor!" diyen düz ovanın sivri zekalıları, bakalım nerden ne alabilecek.
Türkiye için aslında büyük şanslar doğuruyor/doğuracak bu kriz de işte, şimdiden gerekli hazırlıklar yapılır, diplomatik bağlar iyi kurulursa.
Her şey doğru hamleler ile ilerlerse, dünyanın yeni üretim üssünün Türkiye olmaması için hiçbir engel olmaz.
Ancak, bunlar ile uğraşması gereken insanları, binbir oyun/takla ile iç siyasete hapsederseniz, işte o zaman yandı gülüm keten helva.
Ve bunun hesabını, gelecek nesillere hiç kimse veremez, vebali ise çok ağır olur!
Bu ara, bizim insanımıza da şaşmıyor değilim.
O kadar kompleks sahibi olmuşlar ki, bu global konuları konuşunca, "yok canım koskoca sanayii devi Almanya ha?!" diye tepki verebiliyorlar.
Arkadaşım, o sanayi devi, enerjisiz ne yapacak?
Alman devleti ilk endüstrinin gazını kesmek zorundayız diyor.
Hangi demir/çelik fabrikası çalışabilir.
Dünyanın girdiği bu evrede, devlere yer yok.
Yeni devler doğacak, dev sandığımız cücelerin asıl hallerini göreceğiz.
Belki şu an mevcut olan bir sürü ülke, çok yakın zamanda olmayacak/olamayacak.
Pek çok rejimler değişecek, bir sürü ülkenin yerine, bazı büyük devletler kalacak, sınırlar değişecek.
Olmaz mı?
Öyle bir olur ki.
Çünkü daha önce de oldu.
Milyonlarca insanın hayatına mal oldu, ama oldu.
İnsanlığın, hangi vahşetleri yapabilecek olduğunu gösterdi, ama oldu.
Yine olacak, çünkü insanlık, bir avuç insanın sunduğu imkân ve imtiyazların kölesi oldu.
Teknoloji, refah seviyesi, hayat standartları, statükolar.
Siz kendinizi hür mü sanıyorsunuz?
Eğer, dağın başında, kendi ekip biçtiğinizi yiyip içmiyorsanız, elektrik ve elektronik ile işiniz yoksa, aracınız, banka hesaplarınız, kartlarınız yoksa, yani sistem denilen şeyin dışında iseniz, evet, bir nebze hür sayılırsınız.
Saydıklarımın sadece biri bile mevcut ise kendi kendinizin kölesisiniz demektir.
Bu durum ise işte o bir avuç insanın bir şekilde hayatınızda olduğunu ve hatta hayatınıza ortak olduğunun resmidir.
Ne olur, lütfen, sınırları aşıp, şöyle bir bakının, dünya nereye gidiyor, biz ne yapıyoruz.
Şu seçim kasvetinden kurtulup, ufkunuzu genişletin.
Elbette, bu zor zamanda ve bizleri bekleyen mutlak daha zor zamanda, bu ülkeyi kim yönetebilir, bunu idrak edip, sandık zamanı, vatandaşlık görevimizi yapalım.
Fakat iki sene boyunca, mecbur bırakılmak istedikleri şu kasvetli durumdan kurtulalım.
Hem de hemen şimdi.
Çünkü yarın çok geç olabilir, olacaktır da.
Umarım ki, şu tartışma programlarının yapımcıları da artık bu gerçekleri görürler de içerikleri artık değişir.
Bir diğer yazımızda buluşmak üzere, dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Cemal KAŞIK