Ve 15 Temmuz’un ardından!
Günü değişik kanalların canlı yayınlarından ve bizzat caddelerde dolaşarak, insanları izleyip onlarla konuşarak geçirdim.
Hani yenilenen İstanbul seçiminin ardından yazdığım yazımda demiştim ya, “Şimdi maçası sıkanları göreceğiz” diye.
İşte bugün o maçası sıkanları gördüm.
Ve tam da beklediğim gibi, salt çıkarları için Ak Partisi’ne yanaşan, içten pazarlıklı çıkarıcıları görmedim!
Sabah 15 Temmuz Şehidliğindeki anma programında, eski AK Partisi yeni CHP yanlıları İBB bürokratlarını gördüm.
Ve hiç şaşırmadım.
Ne hikmetse sinirlenmedim de.
Çünkü ne demişler, “Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan bellidir!”
Fakat beni üzen, Şehid ailelerinin de bu durumu görüp, üzülmeleri oldu.
Yüz ifadeleri taşlaşmıştı sanki. “Bunun için mi Şehid verdik, bu mu adamlığınız” diyorlardı adeta.
Ve hemen hepsi de Belediye Başkanı olan zatı, solda bırakıp, yürüyüp gittiler.
Zaten İBB önündeki programa katılma gereğini dahi duymadı kendisi.
Ama Havalimanı programında sırıta sırıta Sayın Erdoğan’ın karşısında idi.
Benim dikkatimi Beştepe’deki Anma programı çekti.
Şehid aileleri ve Gaziler dışında kimse yoktu.
Sade, sessiz bir tören oldu.
Olması gereken de buydu.
Darbe girişiminden üç gün sonra ortaya çıkıp, kürsülerde mangalda kül bırakmayan irili, ufakla, makamlı, makamsız ama alayı gereksiz iğrenç tipler yoktu.
Sayın Erdoğan yanına sadece en güvendiklerini almıştı: HALKI!
Hatmi Şerif programının ardından yaptığı eylem, eski bir Türk geleneğidir, hatta halifelik geleneği olmuştur.
Türk devletlerinin Subaylarına tek tek dokundu!
Manasının yorumunu size bırakıyorum!
Meclis programında, CHP yine CHP’liğini yaptı!
Sanki darbeci şerefsizleri savunan kendileri değilmiş gibi, üstelik de darbenin sorumluluğunu AK Partisi ne yıkmaya çalışan bir konuşma yaptı, CHP hatibi, ismini ekstra zikretmiyorum!
Havalimanı programına gidenleri izledim, bazıları ile ayak üstü sohbet ettim.
15 Temmuz ruhuna hakim, davasına sadık, kararlı bir topluluk gördüm.
Çıkar beklemeden, ticari hesapları olmadan, sadece orda olmak için oraya giden insanlardı bunlar.
İBB’nin zerre desteği olmayan, Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde gerçekleşen bu programda da bir sadelik, ama içtenlik ve samimiyet vardı.
Partizan yalakaları göremedik.
Ama bu davaya, 15 Temmuz’a %100 sahip çıkan bir topluluk vardı.
Yüzbin kişiye uyarlanmıştı bu etkinlik, ancak gelenlerin sayısı rahat beş katı idi.
Meydan gelenleri almadığı gibi, dışarda kalanların sayıları da gittikçe arttı.
İçeriye üç yüz bin kişi girebildi ise rahat, çok rahat, bir o kadarı da dışarda kaldı.
Ama çok ilginçtir ki, kimse ayrılmak istemedi.
Üstelik, ikram yok, destek yoktu.
Ama işte, samimiyet vardı.
Ve Sayın Erdoğan’ın teşkilat mensuplarına, ilçe Belediye Başkanlarına olan uzaklığı, onların da burunlarının sürttüğü, gözlerden kaçmadı.
Bu çok manidardır ve olacakların da habercisidir.
Kimseyi konvoyuna almaması, Şehid yakınları ve Gaziler dışında kimseye ilgi göstermemesi, adeta ‘Alayınızla hesabım var’ manasına geliyordu.
Sahnedeki Erdoğan da değişik bir Erdoğan’dı.
Bir başka gülümsüyordu, karşısındaki samimiyetin gayet farkında idi, bunun da hazzını yaşıyordu.
Hani dedik Ya İBB’nin desteği yoktu diye…
Bari köstek olmadaydı.
İnsanları almayan otobüs ve trenler, motor kapatan vatmanlar…
Sahi siz ne zaman, hangi ara İmamoğlu’nun adamları oldunuz.
İmamoğlu demişken;
Senin herkesi kucaklaman bu muydu?
Hani 16 Milyon’un Başkanı olacaktın?
Derler ya, yaşancının mumu yatsıya kadar yanar diye, senin ki ikindiyi görmedi.
Hoş bunun böyle olacağını biz biliyorduk, aylarca yazdık, çizdik, uyarmaya çalıştık, ama anlatamadık.
Hem böylesi bir güne nasıl katkı verirdi?
O gün VİP’den geçerek, aktarmalı uçakla Brüksel’e uçan kendisi değil mi?
15 Temmuz da cansiperane vatanını savunan bilcümle insanlara “Beyin ölümü gerçekleşmiş bu milletin” diyerek en ağır hakareti eden bizzat eşi değil mi?
Şimdi bu kişi kalkıp her kelimesi beynine inen bir balyoz olan programa katkı mı şaplayacak?
Hiç beklememiştim, onun için de şaşırtıcı olmadı benim için. Haklı çıkmışım işte.
Tabii CHP elinde olan hiçbir Belediye de olamadığı gibi, Ankara’da da resmî programın dışında Ankara B.B.’nin hiçbir angajesi olmadı.
Sonuç olarak, programlara katılanların, 15 Temmuz’da bizzat dışarda olanların kendileri idi.
Bu o kadar çok belliydi ki.
Açığı, kapalısı, sakallısı, sakalsızı, şalvarlısı, şortlusu.
Tıpkı o gecenin karması idi, gözlemlediğim topluluk.
İster inanın ister inanmayın ama bu az ama özlük, sadelik, beni çok mutlu etti.
Davanın asil sahipleri sahada idi. Halk!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Hani yenilenen İstanbul seçiminin ardından yazdığım yazımda demiştim ya, “Şimdi maçası sıkanları göreceğiz” diye.
İşte bugün o maçası sıkanları gördüm.
Ve tam da beklediğim gibi, salt çıkarları için Ak Partisi’ne yanaşan, içten pazarlıklı çıkarıcıları görmedim!
Sabah 15 Temmuz Şehidliğindeki anma programında, eski AK Partisi yeni CHP yanlıları İBB bürokratlarını gördüm.
Ve hiç şaşırmadım.
Ne hikmetse sinirlenmedim de.
Çünkü ne demişler, “Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan bellidir!”
Fakat beni üzen, Şehid ailelerinin de bu durumu görüp, üzülmeleri oldu.
Yüz ifadeleri taşlaşmıştı sanki. “Bunun için mi Şehid verdik, bu mu adamlığınız” diyorlardı adeta.
Ve hemen hepsi de Belediye Başkanı olan zatı, solda bırakıp, yürüyüp gittiler.
Zaten İBB önündeki programa katılma gereğini dahi duymadı kendisi.
Ama Havalimanı programında sırıta sırıta Sayın Erdoğan’ın karşısında idi.
Benim dikkatimi Beştepe’deki Anma programı çekti.
Şehid aileleri ve Gaziler dışında kimse yoktu.
Sade, sessiz bir tören oldu.
Olması gereken de buydu.
Darbe girişiminden üç gün sonra ortaya çıkıp, kürsülerde mangalda kül bırakmayan irili, ufakla, makamlı, makamsız ama alayı gereksiz iğrenç tipler yoktu.
Sayın Erdoğan yanına sadece en güvendiklerini almıştı: HALKI!
Hatmi Şerif programının ardından yaptığı eylem, eski bir Türk geleneğidir, hatta halifelik geleneği olmuştur.
Türk devletlerinin Subaylarına tek tek dokundu!
Manasının yorumunu size bırakıyorum!
Meclis programında, CHP yine CHP’liğini yaptı!
Sanki darbeci şerefsizleri savunan kendileri değilmiş gibi, üstelik de darbenin sorumluluğunu AK Partisi ne yıkmaya çalışan bir konuşma yaptı, CHP hatibi, ismini ekstra zikretmiyorum!
Havalimanı programına gidenleri izledim, bazıları ile ayak üstü sohbet ettim.
15 Temmuz ruhuna hakim, davasına sadık, kararlı bir topluluk gördüm.
Çıkar beklemeden, ticari hesapları olmadan, sadece orda olmak için oraya giden insanlardı bunlar.
İBB’nin zerre desteği olmayan, Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde gerçekleşen bu programda da bir sadelik, ama içtenlik ve samimiyet vardı.
Partizan yalakaları göremedik.
Ama bu davaya, 15 Temmuz’a %100 sahip çıkan bir topluluk vardı.
Yüzbin kişiye uyarlanmıştı bu etkinlik, ancak gelenlerin sayısı rahat beş katı idi.
Meydan gelenleri almadığı gibi, dışarda kalanların sayıları da gittikçe arttı.
İçeriye üç yüz bin kişi girebildi ise rahat, çok rahat, bir o kadarı da dışarda kaldı.
Ama çok ilginçtir ki, kimse ayrılmak istemedi.
Üstelik, ikram yok, destek yoktu.
Ama işte, samimiyet vardı.
Ve Sayın Erdoğan’ın teşkilat mensuplarına, ilçe Belediye Başkanlarına olan uzaklığı, onların da burunlarının sürttüğü, gözlerden kaçmadı.
Bu çok manidardır ve olacakların da habercisidir.
Kimseyi konvoyuna almaması, Şehid yakınları ve Gaziler dışında kimseye ilgi göstermemesi, adeta ‘Alayınızla hesabım var’ manasına geliyordu.
Sahnedeki Erdoğan da değişik bir Erdoğan’dı.
Bir başka gülümsüyordu, karşısındaki samimiyetin gayet farkında idi, bunun da hazzını yaşıyordu.
Hani dedik Ya İBB’nin desteği yoktu diye…
Bari köstek olmadaydı.
İnsanları almayan otobüs ve trenler, motor kapatan vatmanlar…
Sahi siz ne zaman, hangi ara İmamoğlu’nun adamları oldunuz.
İmamoğlu demişken;
Senin herkesi kucaklaman bu muydu?
Hani 16 Milyon’un Başkanı olacaktın?
Derler ya, yaşancının mumu yatsıya kadar yanar diye, senin ki ikindiyi görmedi.
Hoş bunun böyle olacağını biz biliyorduk, aylarca yazdık, çizdik, uyarmaya çalıştık, ama anlatamadık.
Hem böylesi bir güne nasıl katkı verirdi?
O gün VİP’den geçerek, aktarmalı uçakla Brüksel’e uçan kendisi değil mi?
15 Temmuz da cansiperane vatanını savunan bilcümle insanlara “Beyin ölümü gerçekleşmiş bu milletin” diyerek en ağır hakareti eden bizzat eşi değil mi?
Şimdi bu kişi kalkıp her kelimesi beynine inen bir balyoz olan programa katkı mı şaplayacak?
Hiç beklememiştim, onun için de şaşırtıcı olmadı benim için. Haklı çıkmışım işte.
Tabii CHP elinde olan hiçbir Belediye de olamadığı gibi, Ankara’da da resmî programın dışında Ankara B.B.’nin hiçbir angajesi olmadı.
Sonuç olarak, programlara katılanların, 15 Temmuz’da bizzat dışarda olanların kendileri idi.
Bu o kadar çok belliydi ki.
Açığı, kapalısı, sakallısı, sakalsızı, şalvarlısı, şortlusu.
Tıpkı o gecenin karması idi, gözlemlediğim topluluk.
İster inanın ister inanmayın ama bu az ama özlük, sadelik, beni çok mutlu etti.
Davanın asil sahipleri sahada idi. Halk!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.