Topal ördek, lame duck
Siyaset, ilginç bir şey.
Bazı aktörler olur, ömürleri boyunca sadece bir siyasi figür olarak kalmaz, insanlar tarafından tasvip ve takdir edilir, hatta hayırla anılır, öldüklerinde ise Rahmet ile alınır ve tarihin içinde yerlerini bulurlar.
İyi ya da kötü olarak anılan, ancak bir şekilde büyük işler başaran liderler, tarih boyunca oldu.
Metehan, Oğuz Han, Cengiz Han, Osman Bey, pek çok Osmanlı hükümdarı, Mustafa Kemal Atatürk, Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmeddin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan.
İçimizden çıkanlar.
Julius Cesar, Büyük İskender, Hanibal, Napolyon, Mussolini, Hitler, Eisenhower, Truman, Kennedy, Mandela.
Bu liste uzar gider.
Birde bazı siyasiler vardır ki, gelmeleri büyük kampanyalar ile propagandalar ile hazırlanır.
Parlatılırlar, devleştirilirler.
Elbette ki beklentiler de çok büyük olur.
Sonra mı?
Sonra, o beklentilere cevap veremezler, dediklerinin tam tersini yaparlar ve sonunda yok olup giderler.
Yakın tarihte bunun en parlak örneği Barrack Obama idi.
Aman Allahım, öyle bir kampanya estirdiler ki, bırakın ABD'yi, tüm dünya; "bu adam kazanırsa, tüm dünya daha iyi bir yer olacak" algısına kapıldı.
Evet, onu parlatanlar çok iyi iş çıkarmış, tüm dünyayı inandırmışlardı.
Adayları gayet şık, dinamik, güçlü bir hatip ve iyi bir baba olarak, tam da genellikle muhafazakâr geçinen ABD halkının istediği ideali çiziyordu.
Ama, işte, hayaller ve hayatlar birbirine çok zıt olabiliyor.
Her ne kadar, Kennedy ile eşleştirilmeye kalkışılsa da sürekli o benzetmeler yapılsa da Obama işbaşına gelir gelmez, henüz hiçbir şey görülmemiş olsa da Nobel Barış ödülü verilse de Obama, ondan beklenenlerin tam tersini yaptı ve sonunda ülkeyi iflasa kadar götürmeyi başardı.
Bir zamanlar onu nerdeyse mesih olarak görenler, artık ona lame duck, yani topal ördek diyorlardı.
Sonuç olarak Obama tarih oldu.
Ama Obamayı önce Başkan, sonra topal ördek yapanlara hiçbir şey olmadı.
Gelelim bize.
Bizde de yakın tarihimizde, binbir türlü patlatılarak, bir balon gibi şişirilerek, belli bir kitleye olağanüstü empoze edilip, öne sürülen bir siyasi figür var.
Aslında iki tane var, ancak bu yazıda biri ile ilgileneceğim, çünkü belki de parlak bir siyasi kariyeri önünde olan genç bir siyasetçinin, bozuk para gibi harcandığını görmekteyiz maalesef.
Ekrem İmamoğlu, tıpkı Obama misali, parlatıldı da parlatıldı.
Şişirildi de şişirildi.
Vaadler vaadleri kovaladı.
Elbette ki beklentiler de çok büyüdü, hatta amiyane tabirle boyunu aştı.
Onu bu şekilde empoze edenler, tıpkı Obama misali iyi iş çıkardı.
Ancak işte, ne hikmettir bilinmez (aslında biliniyor), balon çok erken patladı, parlaklık ise bir anda paslanmaya yüz tuttu.
Birileri tarafından öne sürülen İmamoğlu, biraz da şahsiyeti, üslubu, kibiri yüzünden olsa gerek, tüm artıları, birer, ikişer kaybetti.
Bugün gelinen noktada ise bir daha herhangi bir siyasi makama zinhar aday olamayacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Hem de kendi, eski sempatizanları tarafından.
Buna da siyasi dilde, büyük çöküş denilir.
Burada, teker, teker yaptıkları hataları saymaya gerek duymuyorum.
Zaten herkesçe malum.
Ama bir kardinal hatası yaptı ki, işte o hatayı Türk seçmeni hiç hoş görmez, hiç iyi karşılamaz.
Halka emir kipiyle konuştu.
Hakir gördü, üstten baktı.
Kusura bakmasın ama bu şekilde davranan kim olursa olsun, geçmişte de olduğu gibi, Türk milleti, sandıkta bileti keser, ya da İmamoğlu'nun kendi deyimiyle auta atar!
Misalleri binden fazla.
Ancak, bunun tek suçlusu da İmamoğlu değil!
Etrafında olan, 7/24 yalakalık yapan, sürekli gaz veren bir klik var.
Tüm hatalarını görmezden gelen, ifşa edenleri trollük ile iftira ile itham eden bu klik, İmamoğlu'na halen de İstanbul'un Belediye Başkanı değil, Cumhurbaşkanı olduğu empoze ediyor, bu şekilde yönlendiriyor.
CHP Genel Merkezi ise bu çöküşe çanak tutuyor, hatta zor durumda kalması için, olağanüstü gayretler sarf ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu zaten bilinen bir taktiği.
Kendisine tehlikeli olabilecek herkesi, bir şekilde diskalifiye ederek uzaklaştırmakta, üstüne yoktur.
Zaten CHP'nin başına geçirildiği günden beri, tek istikrarlı becerisi de bundan ibarettir.
Ez cümle,
Bir binek araca, otomobile, bir kamuoyuna yüklenecek yükü, yüklemeye kalkarsanız, o otomobil çöker.
Aksları, dingilleri kırılır, şasesi parçalanır, hurdaya döner.
Bir Şahin'e elbette ki bir Porsche motoru takabilirsiniz.
Ancak gerisini de güçlendirmezseniz, o Şahin ilk virajda, ilk frenlemede, paramparça olur.
Ve tabiiki de bir siyasiyi, hiç hakketmediği kadar yüceltir, şişirseniz, o balon patlar.
Kişi de beklentilere asla cevap veremeyeceği için, o beklentilerin altında ezilir.
Olan bu kadar basit.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Bazı aktörler olur, ömürleri boyunca sadece bir siyasi figür olarak kalmaz, insanlar tarafından tasvip ve takdir edilir, hatta hayırla anılır, öldüklerinde ise Rahmet ile alınır ve tarihin içinde yerlerini bulurlar.
İyi ya da kötü olarak anılan, ancak bir şekilde büyük işler başaran liderler, tarih boyunca oldu.
Metehan, Oğuz Han, Cengiz Han, Osman Bey, pek çok Osmanlı hükümdarı, Mustafa Kemal Atatürk, Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmeddin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan.
İçimizden çıkanlar.
Julius Cesar, Büyük İskender, Hanibal, Napolyon, Mussolini, Hitler, Eisenhower, Truman, Kennedy, Mandela.
Bu liste uzar gider.
Birde bazı siyasiler vardır ki, gelmeleri büyük kampanyalar ile propagandalar ile hazırlanır.
Parlatılırlar, devleştirilirler.
Elbette ki beklentiler de çok büyük olur.
Sonra mı?
Sonra, o beklentilere cevap veremezler, dediklerinin tam tersini yaparlar ve sonunda yok olup giderler.
Yakın tarihte bunun en parlak örneği Barrack Obama idi.
Aman Allahım, öyle bir kampanya estirdiler ki, bırakın ABD'yi, tüm dünya; "bu adam kazanırsa, tüm dünya daha iyi bir yer olacak" algısına kapıldı.
Evet, onu parlatanlar çok iyi iş çıkarmış, tüm dünyayı inandırmışlardı.
Adayları gayet şık, dinamik, güçlü bir hatip ve iyi bir baba olarak, tam da genellikle muhafazakâr geçinen ABD halkının istediği ideali çiziyordu.
Ama, işte, hayaller ve hayatlar birbirine çok zıt olabiliyor.
Her ne kadar, Kennedy ile eşleştirilmeye kalkışılsa da sürekli o benzetmeler yapılsa da Obama işbaşına gelir gelmez, henüz hiçbir şey görülmemiş olsa da Nobel Barış ödülü verilse de Obama, ondan beklenenlerin tam tersini yaptı ve sonunda ülkeyi iflasa kadar götürmeyi başardı.
Bir zamanlar onu nerdeyse mesih olarak görenler, artık ona lame duck, yani topal ördek diyorlardı.
Sonuç olarak Obama tarih oldu.
Ama Obamayı önce Başkan, sonra topal ördek yapanlara hiçbir şey olmadı.
Gelelim bize.
Bizde de yakın tarihimizde, binbir türlü patlatılarak, bir balon gibi şişirilerek, belli bir kitleye olağanüstü empoze edilip, öne sürülen bir siyasi figür var.
Aslında iki tane var, ancak bu yazıda biri ile ilgileneceğim, çünkü belki de parlak bir siyasi kariyeri önünde olan genç bir siyasetçinin, bozuk para gibi harcandığını görmekteyiz maalesef.
Ekrem İmamoğlu, tıpkı Obama misali, parlatıldı da parlatıldı.
Şişirildi de şişirildi.
Vaadler vaadleri kovaladı.
Elbette ki beklentiler de çok büyüdü, hatta amiyane tabirle boyunu aştı.
Onu bu şekilde empoze edenler, tıpkı Obama misali iyi iş çıkardı.
Ancak işte, ne hikmettir bilinmez (aslında biliniyor), balon çok erken patladı, parlaklık ise bir anda paslanmaya yüz tuttu.
Birileri tarafından öne sürülen İmamoğlu, biraz da şahsiyeti, üslubu, kibiri yüzünden olsa gerek, tüm artıları, birer, ikişer kaybetti.
Bugün gelinen noktada ise bir daha herhangi bir siyasi makama zinhar aday olamayacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Hem de kendi, eski sempatizanları tarafından.
Buna da siyasi dilde, büyük çöküş denilir.
Burada, teker, teker yaptıkları hataları saymaya gerek duymuyorum.
Zaten herkesçe malum.
Ama bir kardinal hatası yaptı ki, işte o hatayı Türk seçmeni hiç hoş görmez, hiç iyi karşılamaz.
Halka emir kipiyle konuştu.
Hakir gördü, üstten baktı.
Kusura bakmasın ama bu şekilde davranan kim olursa olsun, geçmişte de olduğu gibi, Türk milleti, sandıkta bileti keser, ya da İmamoğlu'nun kendi deyimiyle auta atar!
Misalleri binden fazla.
Ancak, bunun tek suçlusu da İmamoğlu değil!
Etrafında olan, 7/24 yalakalık yapan, sürekli gaz veren bir klik var.
Tüm hatalarını görmezden gelen, ifşa edenleri trollük ile iftira ile itham eden bu klik, İmamoğlu'na halen de İstanbul'un Belediye Başkanı değil, Cumhurbaşkanı olduğu empoze ediyor, bu şekilde yönlendiriyor.
CHP Genel Merkezi ise bu çöküşe çanak tutuyor, hatta zor durumda kalması için, olağanüstü gayretler sarf ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu zaten bilinen bir taktiği.
Kendisine tehlikeli olabilecek herkesi, bir şekilde diskalifiye ederek uzaklaştırmakta, üstüne yoktur.
Zaten CHP'nin başına geçirildiği günden beri, tek istikrarlı becerisi de bundan ibarettir.
Ez cümle,
Bir binek araca, otomobile, bir kamuoyuna yüklenecek yükü, yüklemeye kalkarsanız, o otomobil çöker.
Aksları, dingilleri kırılır, şasesi parçalanır, hurdaya döner.
Bir Şahin'e elbette ki bir Porsche motoru takabilirsiniz.
Ancak gerisini de güçlendirmezseniz, o Şahin ilk virajda, ilk frenlemede, paramparça olur.
Ve tabiiki de bir siyasiyi, hiç hakketmediği kadar yüceltir, şişirseniz, o balon patlar.
Kişi de beklentilere asla cevap veremeyeceği için, o beklentilerin altında ezilir.
Olan bu kadar basit.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.