Tarihten bugüne
Anlayış aynı, hedef aynı, metotlar bile aynı.
Türkler ne zaman şaha kalkıyorsa ne zaman geleceğe mührünü vurmaya başlıyorsa, Batı dünyasının etekleri zil çalıyor.
Engellemek için, kendi aralarında kurdukları kirli fantezileri, içimizde satın aldıkları, devşirdikleri kompledörlerini kullanıyorlar.
Bu 150 yıl önce de böyle idi, bugün de böyle.
Geçen hafta, hep bir ağızdan, FETÖcü'sü, sözde solcusu, sözde kemalisti, hep bir ağızdan:
"İstibdata hayır, yaşasın hürriyet" manşetleri ve paylaşımları yaptılar.
Ne ilginçtir ki, Jöntürk adı altında veya İttihat ve Terakki Cemiyeti altında toplanan bazı hainler de Cennetmekan Sultan 2. Abdülhamid Han için, tıpatıp aynı sloganı kullanmışlardı.
Ve tıpkı o zamanlarda olduğu gibi bugün de karşıdaki "Millet İttifakı" ve tüm yandaşlarının tek bir hedefi vardı, o da mevcut idareyi devirmek.
Sonrası mı?
Sonrası yoktu ve bugün de yok.
Hiçbir siyaset üretemeyen, proje üretemeyen bir muhalefet ile karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han karşıtı olan ve sonra pişmanlık ve vicdan azabı duyan o kadar çok isim var ki…
Bunlardan bir tanesi de Rıza Tevfik'dir ve düşüncelerini şu şiire dökmüştür:
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına.
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî padişâhına.
.
.
.
Bu nedimlerden bir tanesi de Mehmet Akif Ersoy'du.
Netice itibariyle şu bir gerçektir ki, son pişmanlık fayda etmiyor.
Ancak ürkütücü olan, bu şiir de kalem alınların, günümüz ile benzerliği, adeta paralelliğidir.
Netice itibariyle 18 senedir iktidarda olan bir Parti var, bir lider var.
Seversiniz, sevmezsiniz, ancak adil olarak baktığımızda, 2001'den bu yana, bu ülkenin geldiği noktayı indirgeyemeyiz.
Eksikleri yok mu?
Elbette ki var, ama şu da bir gerçek ki, 18 sene içinde, ki bunun 10 senesi de türlü engellemelere rağmen, ancak bu kadar olabilirdi.
2013'den ta bu güne kadar yaşananlar ise bir çok ülkeyi, mahvolmanın eşiğine getirirdi.
Anarşi ve kaos hâkim olurdu.
Yedi Şubat krizi ile başlayan süreçte, peş peşe, Gezi vandallığı, 17/25 yargı darbesi girişimi, sonunda 15 Temmuz gecesini atlattı bu ülke.
Ancak yıkılmadı.
Tüm uluslararası ekonomik operasyonlara rağmen yine yıkılmadı.
Türkiye bugün, hiç olmadığı kadar bir etki alanına sahip.
Girişilen milli projelerin, haddi, hesabı yok.
Tüm bu gerçeklerin karşısında ise, kendi ile bile barışık olmayan bir muhalefet var.
Ve tek ortak payideleri Sayın Erdoğan nefreti.
Başka hiçbir siyasetleri yok.
Hiçbir becerileri yok.
Devlete, millete, zerre katkıları yok.
Tüm milli meselelerin karşısında, ABD, AB gibi dış güçlerin yanında yer alıyor, adeta beşinci kol faaliyetleri yürütüyorlar.
Bugün görüyoruz ki, FETÖ de sözde sol da sözde Kemalistlerde hatta PKK ve HDP de aynı yerden desteklenmekte.
En ufak bir kargaşayı, toplumsal bir harakete döndürmek için, tıpkı sansarlar gibi yuvalarında beklemekteler.
Peki, bunlara vizyonları sorulduğunda, verdikleri cevaplar, Adolf Hitler'i bile kıskandıracak kadar faşizan!
Mevcut hükümetin tüm projelerini durdurmak, ona, şuna, buna el koymak, gazeteleri ve TV'leri kapatmak.
Peki AK Partisi'ni tam da bunlar ile suçlayan sizler değil misiniz?
Toplumsal olaylarda, sahada olanlardan ziyade, perde arkasında olanlara bakmak gerekir.
Misalen Boğaziçi Üniversitesi olayları!..
Japonların hayvan davranışları üzerine ilginç deneyler ve araştırmaları vardır.
Mesela bir araştırmada şöyle sonuç vermiş.
100 siyah ve 100 kırmızı karıncayı toplayıp bir cam kavanoza koymuşlar hiç birşey olmamış. Kavanozu alıp sallayıp, tekrar masanın üzerine bırakmışlar.
Karıncaların birbirlerine saldırmaya, birbirlerini öldürmeye başladığını görmüşler.
Kırmızılar siyahların düşman olduğunu düşünürken, siyahlar da kırmızıların düşman olduğunu düşünmüş bu sallantıdan sonra.
Oysa gerçek düşman kavanozu sallayan kişidir.
Aynı şey toplumda da olur.
İşte buna çok dikkat edin!..
Birbirimizin peşine düşmeden veya birbirimizle kavga etmeye başlamadan önce, herkes kendisine cam kavanozu kimin salladığını sormalıdır!..
Peki şimdi soru şu:
Kavanozu sallayan kim, kimler?
Bu işlerde en mahir olan isim George Soros'tur.
Bağlantılarını da herkes bilir.
Umarım tarih, bir daha kimseye, pişmanlık şiirleri yazmaya mecbur bırakmaz.
Mehmet Akif'in de İstiklal Marşı'nın altına yazdığı gibi:
"Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın"!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Türkler ne zaman şaha kalkıyorsa ne zaman geleceğe mührünü vurmaya başlıyorsa, Batı dünyasının etekleri zil çalıyor.
Engellemek için, kendi aralarında kurdukları kirli fantezileri, içimizde satın aldıkları, devşirdikleri kompledörlerini kullanıyorlar.
Bu 150 yıl önce de böyle idi, bugün de böyle.
Geçen hafta, hep bir ağızdan, FETÖcü'sü, sözde solcusu, sözde kemalisti, hep bir ağızdan:
"İstibdata hayır, yaşasın hürriyet" manşetleri ve paylaşımları yaptılar.
Ne ilginçtir ki, Jöntürk adı altında veya İttihat ve Terakki Cemiyeti altında toplanan bazı hainler de Cennetmekan Sultan 2. Abdülhamid Han için, tıpatıp aynı sloganı kullanmışlardı.
Ve tıpkı o zamanlarda olduğu gibi bugün de karşıdaki "Millet İttifakı" ve tüm yandaşlarının tek bir hedefi vardı, o da mevcut idareyi devirmek.
Sonrası mı?
Sonrası yoktu ve bugün de yok.
Hiçbir siyaset üretemeyen, proje üretemeyen bir muhalefet ile karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han karşıtı olan ve sonra pişmanlık ve vicdan azabı duyan o kadar çok isim var ki…
Bunlardan bir tanesi de Rıza Tevfik'dir ve düşüncelerini şu şiire dökmüştür:
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına.
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî padişâhına.
.
.
.
Bu nedimlerden bir tanesi de Mehmet Akif Ersoy'du.
Netice itibariyle şu bir gerçektir ki, son pişmanlık fayda etmiyor.
Ancak ürkütücü olan, bu şiir de kalem alınların, günümüz ile benzerliği, adeta paralelliğidir.
Netice itibariyle 18 senedir iktidarda olan bir Parti var, bir lider var.
Seversiniz, sevmezsiniz, ancak adil olarak baktığımızda, 2001'den bu yana, bu ülkenin geldiği noktayı indirgeyemeyiz.
Eksikleri yok mu?
Elbette ki var, ama şu da bir gerçek ki, 18 sene içinde, ki bunun 10 senesi de türlü engellemelere rağmen, ancak bu kadar olabilirdi.
2013'den ta bu güne kadar yaşananlar ise bir çok ülkeyi, mahvolmanın eşiğine getirirdi.
Anarşi ve kaos hâkim olurdu.
Yedi Şubat krizi ile başlayan süreçte, peş peşe, Gezi vandallığı, 17/25 yargı darbesi girişimi, sonunda 15 Temmuz gecesini atlattı bu ülke.
Ancak yıkılmadı.
Tüm uluslararası ekonomik operasyonlara rağmen yine yıkılmadı.
Türkiye bugün, hiç olmadığı kadar bir etki alanına sahip.
Girişilen milli projelerin, haddi, hesabı yok.
Tüm bu gerçeklerin karşısında ise, kendi ile bile barışık olmayan bir muhalefet var.
Ve tek ortak payideleri Sayın Erdoğan nefreti.
Başka hiçbir siyasetleri yok.
Hiçbir becerileri yok.
Devlete, millete, zerre katkıları yok.
Tüm milli meselelerin karşısında, ABD, AB gibi dış güçlerin yanında yer alıyor, adeta beşinci kol faaliyetleri yürütüyorlar.
Bugün görüyoruz ki, FETÖ de sözde sol da sözde Kemalistlerde hatta PKK ve HDP de aynı yerden desteklenmekte.
En ufak bir kargaşayı, toplumsal bir harakete döndürmek için, tıpkı sansarlar gibi yuvalarında beklemekteler.
Peki, bunlara vizyonları sorulduğunda, verdikleri cevaplar, Adolf Hitler'i bile kıskandıracak kadar faşizan!
Mevcut hükümetin tüm projelerini durdurmak, ona, şuna, buna el koymak, gazeteleri ve TV'leri kapatmak.
Peki AK Partisi'ni tam da bunlar ile suçlayan sizler değil misiniz?
Toplumsal olaylarda, sahada olanlardan ziyade, perde arkasında olanlara bakmak gerekir.
Misalen Boğaziçi Üniversitesi olayları!..
Japonların hayvan davranışları üzerine ilginç deneyler ve araştırmaları vardır.
Mesela bir araştırmada şöyle sonuç vermiş.
100 siyah ve 100 kırmızı karıncayı toplayıp bir cam kavanoza koymuşlar hiç birşey olmamış. Kavanozu alıp sallayıp, tekrar masanın üzerine bırakmışlar.
Karıncaların birbirlerine saldırmaya, birbirlerini öldürmeye başladığını görmüşler.
Kırmızılar siyahların düşman olduğunu düşünürken, siyahlar da kırmızıların düşman olduğunu düşünmüş bu sallantıdan sonra.
Oysa gerçek düşman kavanozu sallayan kişidir.
Aynı şey toplumda da olur.
İşte buna çok dikkat edin!..
Birbirimizin peşine düşmeden veya birbirimizle kavga etmeye başlamadan önce, herkes kendisine cam kavanozu kimin salladığını sormalıdır!..
Peki şimdi soru şu:
Kavanozu sallayan kim, kimler?
Bu işlerde en mahir olan isim George Soros'tur.
Bağlantılarını da herkes bilir.
Umarım tarih, bir daha kimseye, pişmanlık şiirleri yazmaya mecbur bırakmaz.
Mehmet Akif'in de İstiklal Marşı'nın altına yazdığı gibi:
"Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın"!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.