Sahi kim kaybetti?
Çok şükür ki bir seçim dönemini daha, Vatan ve Millet olarak ve de Yüce Türk milletine yakışır bir şekilde, kazasız, belasız, bir demokrasi şöleni ile geride bıraktık.
Üstelik de bizlere, ne hikmetse artık, sürekli demokrasi havariliği yapan, ukala bir biçimde parmak sallayan Batı dünyasının, çoktan ve de ancak rüyalarında görebildikleri bir katılım oranı ile.
Başından söyleyeyim arkadaş, bu seçimler de sonuçları da asla su götürmez!
Hiç kimse de kalkıp meşruiyet sorgulaması yapmasın, zira ancak kendisi küçülür.
Her seçimde olduğu gibi, bu seçimde de, tabiat gereği bir kazanan taraf var ve elbette bir de kazanan taraf var.
Kazanan taraf belli.
Cumhur ittifakı ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Bu da su götürmez bir gerçek.
Ancak, ne hikmetse, hiç kaybeden taraf yok.
Çünkü malum, kaybeden taraf, Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu.
Ama gel gör ki, onlar kaybettiklerini hiç bir şekilde kabullenmiyorlar.
Hep kazanmışlar.
Diyeceksiniz ki, bu nasıl oluyor?
Oluyor işte ve aslında, kaybetmelerinin en başat nedeni de işte tam olarak bu anlayış, bu kafa, bu zihniyet.
Elitist duygusu ve jakoben kafa.
Kendi gibi düşünmeyen herkesi hakir görme, hor görme, ve hatta yaşam hakkını bile fazla görme.
İnsanlara hakaret etme, cahillik ile yaftalama, ötekileştirme ve ölümüne kutuplaşma.
Günü kurtarma amaçlı, gerçek dışı söylemler ile, en ucuz popülizm üretme, ama gerçek manada siyaset yapmama, yapamama.
Türkiye'nin gerçek sorunları ile alakalı olmayıp, 100 sene önceki, köhnemiş, ideolojik saplantılar peşinden koşup, ülkenin de, dünyanın da geldiği noktayı es geçmiş olmak.
Demokrasi de demokrasi diye bağırıp, sonuçlar istenilen yönde olmayınca, karşı tarafa akıl almaz suçlamalar, ağıza alınmaz hakaretler yöneltmek.
Şimdi diyeceksiniz ki, bunu Bay Kemal mi yaptı?
Eh biraz o da yaptı, ancak daha büyük kabahati, yapanlara ve yapılanlara sessiz kalıp, bu şekilde onaylamış olmasıdır, hani derler ya, özrü kabahatinden beter diye, işte tam olarak da bu.
Bir diğer husus ise akıl almayan, mantıksız, bariz yalan ve iftiralara kendilerinin de inanmış olması.
Misal, TOGG.
Neymiş efendim, fabrikası yok muş.
Çin de üretiliyormuş.
Akıl almaz, akla ziyan bu söylemi halen devam ettiren bir zihniyet.
Neymiş, doğal gaz yokmuş, hayal ürünü imiş.
Neymiş, tüm dünyaya ihraç edilen, uğruna şarkılar yazılan İHA/SİHA'lar maketmiş.
Petrol de yokmuş zaten.
Savunma sanayii de abartılıyormuş.
Bunların hepsi akla ziyan deyimler.
Bir başka husus ise, anketler.
Millet İttifakı, kendilerinin verdikleri para ile yaptırdıkları ve hepsinin de yalan ve yanlış olduğu belli olan anketlere yine kendileri de inanmışlar.
Tabii burada bir sahtekarlık, dolandırıcılık var mı, yok mu, bu tartışılır.
Ancak, kendi çalıp kendi oynayana da halk arasında ne denir, bunu takdirinize bırakıyorum.
Yani hem bozacısın hem de şıracı.
Anket değil, dilek ve temenni yoklaması yaptırıyor, bunlara da gerçekmiş gibi inanıyorsun.
Zaten daha önce de yazmıştık ki, Millet İttifakı, realite ile arasındaki bağları tamamen koparmış, ve kendi dünyaları içerisinde hayat sürüyorlar, demiştik.
İşte böyle olunca da seçimler de gerçekler ile yüzleşmek zorunda kalır, dip dalga şokunu da atlatamazsınız.
Gerçekleri inkar edip, yalan ve Gerçek dışı olanları doğru sanmanın aslında tıpta bir ismi var: Mitomani, halk arasında, basitçe yalancılık hastalığı olarak bilinir ve aslında da bir nevi şizofreni alameti olarak da sayılır.
Yani demem o ki, siz istiyorsunuz diye, çakıl taşları suya dönüşmüyor işte.
Ve siz, sizin gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirmeye, hakaret etmeye, hatta cezalandırmaya yeltenmeye devam ederseniz, bu millete tepeden bakmaya, kendinizi üstün, milleti aşağıda görmeye devam ederseniz, daha çok seçimler, sizin için hezimete dönüşecektir.
Kadim Anadolu irfanını yok sayan herkes için geçerlidir bu.
Siz bu milletin örf adet, din duyguları ile çeliştiğiniz müddetçe, insanların kılık, kıyafetlerine, yaşam biçimlerine takıntılı olduğunuz müddetçe, bu ülkede değil seçim, tombala bize kazanamazsınız.
Ve şimdi gelelim, bir de işin sosyal medya ayağına.
Dedik ki, kendi ürettiğiniz, beslediğiniz trol ve bot hesaplar, sizi gaza getirmesin, çünkü siyaset sosyal medyada yapılmıyor.
Seçimler de de, ne twitter de, ne Facebook da, ne de orada burada, sandık kurulmuyor.
Kendi ürettiğiniz bot hesaplarında oy kullanma hakkı yok!
Dinletemedik, ne dedi isek, bir kulaktan girdi, bir kulaktan çıktı.
Hani dedik ya, gerçek ile aralarındaki bağlar koptu diye, işte bu da öyle bir şey.
En önemlisi ise, fondaş hesaplar...
Onların akla ziyan, mantığa tepki olan o paylaşımları yok mu...
İşte asıl onlar Millet İttifakını yerle yeksan etti.
Milletin arasına fitne ve nifak sokmak ile elinize geçen tek şey, yeni bir hezimet oldu işte.
Depremzedelere yapılan o hakaretler, o küfürler, CHP li Belediyelerin yaptıkları o zulümler, elbette ki cevapsız kalmayacaktı ve de kalmadı da zaten.
Peki Kılıçdaroğlu bunlara karşı çıktı mı?
Hayır.
Tam tersi susarak tasvip etti, bu da cevapsız kalmadı.
Tabii bir de işin HDP, PKK kısmı var ki, bu tamamen siyasi bir harakiri oldu.
HDP'nin desteği yetmiyormuş gibi, ne kadar PKK elebaşı var ise, günde üç vakit Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakına destek verdi.
Yetmedi Salim Müslim çıktı, yetmedi PYD'nin elebaşı çıktı, destek verdi.
Peki millet İttifakı bileşenleri, ki çoğu muhafazakâr, hatta ülkücülük iddiasında olanlar ne yaptılar?
Sesleri çıktı mı?
Karşı geldiler mi?
Hayır!
O zaman da kırk bin küsür Şehid vermiş bu milletin size yetki vermemesine şaşırmayacaksınız.
Bu liste uzar gider, hatta ansiklopedi bile olur.
Peki, şimdi gelelim başlığa.
Malum, Cumhur ittifakı ve Sayın Erdoğan bu seçimden zafer ile çıktı, yani kazandı.
Sayılar, oranlar bunu hiç tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde ortaya koydu, nokta.
Ancak Bay Kemal, kaybetmedim, kazandım diyor.
Bunu derken de Başkanlık sisteminin getirdiği mecburi aritmetik gerçekliği görmezden geliyor.
Yani, artık seçimler başa baş gider ve kazanan ile kaybedenin arasındaki fark devasa olmaz.
Örnekleri dünyada mevcut.
CHP kazandık diyor, ancak çizginin altında ne oyları çoğaldı ne de vekil sayıları, hatta aynı oy ile, daha az vekil çıkartabildiler.
Şimdi, o kaybetmedi, bu kaybetmedi.
Sahi kim kaybetti?
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Üstelik de bizlere, ne hikmetse artık, sürekli demokrasi havariliği yapan, ukala bir biçimde parmak sallayan Batı dünyasının, çoktan ve de ancak rüyalarında görebildikleri bir katılım oranı ile.
Başından söyleyeyim arkadaş, bu seçimler de sonuçları da asla su götürmez!
Hiç kimse de kalkıp meşruiyet sorgulaması yapmasın, zira ancak kendisi küçülür.
Her seçimde olduğu gibi, bu seçimde de, tabiat gereği bir kazanan taraf var ve elbette bir de kazanan taraf var.
Kazanan taraf belli.
Cumhur ittifakı ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Bu da su götürmez bir gerçek.
Ancak, ne hikmetse, hiç kaybeden taraf yok.
Çünkü malum, kaybeden taraf, Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu.
Ama gel gör ki, onlar kaybettiklerini hiç bir şekilde kabullenmiyorlar.
Hep kazanmışlar.
Diyeceksiniz ki, bu nasıl oluyor?
Oluyor işte ve aslında, kaybetmelerinin en başat nedeni de işte tam olarak bu anlayış, bu kafa, bu zihniyet.
Elitist duygusu ve jakoben kafa.
Kendi gibi düşünmeyen herkesi hakir görme, hor görme, ve hatta yaşam hakkını bile fazla görme.
İnsanlara hakaret etme, cahillik ile yaftalama, ötekileştirme ve ölümüne kutuplaşma.
Günü kurtarma amaçlı, gerçek dışı söylemler ile, en ucuz popülizm üretme, ama gerçek manada siyaset yapmama, yapamama.
Türkiye'nin gerçek sorunları ile alakalı olmayıp, 100 sene önceki, köhnemiş, ideolojik saplantılar peşinden koşup, ülkenin de, dünyanın da geldiği noktayı es geçmiş olmak.
Demokrasi de demokrasi diye bağırıp, sonuçlar istenilen yönde olmayınca, karşı tarafa akıl almaz suçlamalar, ağıza alınmaz hakaretler yöneltmek.
Şimdi diyeceksiniz ki, bunu Bay Kemal mi yaptı?
Eh biraz o da yaptı, ancak daha büyük kabahati, yapanlara ve yapılanlara sessiz kalıp, bu şekilde onaylamış olmasıdır, hani derler ya, özrü kabahatinden beter diye, işte tam olarak da bu.
Bir diğer husus ise akıl almayan, mantıksız, bariz yalan ve iftiralara kendilerinin de inanmış olması.
Misal, TOGG.
Neymiş efendim, fabrikası yok muş.
Çin de üretiliyormuş.
Akıl almaz, akla ziyan bu söylemi halen devam ettiren bir zihniyet.
Neymiş, doğal gaz yokmuş, hayal ürünü imiş.
Neymiş, tüm dünyaya ihraç edilen, uğruna şarkılar yazılan İHA/SİHA'lar maketmiş.
Petrol de yokmuş zaten.
Savunma sanayii de abartılıyormuş.
Bunların hepsi akla ziyan deyimler.
Bir başka husus ise, anketler.
Millet İttifakı, kendilerinin verdikleri para ile yaptırdıkları ve hepsinin de yalan ve yanlış olduğu belli olan anketlere yine kendileri de inanmışlar.
Tabii burada bir sahtekarlık, dolandırıcılık var mı, yok mu, bu tartışılır.
Ancak, kendi çalıp kendi oynayana da halk arasında ne denir, bunu takdirinize bırakıyorum.
Yani hem bozacısın hem de şıracı.
Anket değil, dilek ve temenni yoklaması yaptırıyor, bunlara da gerçekmiş gibi inanıyorsun.
Zaten daha önce de yazmıştık ki, Millet İttifakı, realite ile arasındaki bağları tamamen koparmış, ve kendi dünyaları içerisinde hayat sürüyorlar, demiştik.
İşte böyle olunca da seçimler de gerçekler ile yüzleşmek zorunda kalır, dip dalga şokunu da atlatamazsınız.
Gerçekleri inkar edip, yalan ve Gerçek dışı olanları doğru sanmanın aslında tıpta bir ismi var: Mitomani, halk arasında, basitçe yalancılık hastalığı olarak bilinir ve aslında da bir nevi şizofreni alameti olarak da sayılır.
Yani demem o ki, siz istiyorsunuz diye, çakıl taşları suya dönüşmüyor işte.
Ve siz, sizin gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirmeye, hakaret etmeye, hatta cezalandırmaya yeltenmeye devam ederseniz, bu millete tepeden bakmaya, kendinizi üstün, milleti aşağıda görmeye devam ederseniz, daha çok seçimler, sizin için hezimete dönüşecektir.
Kadim Anadolu irfanını yok sayan herkes için geçerlidir bu.
Siz bu milletin örf adet, din duyguları ile çeliştiğiniz müddetçe, insanların kılık, kıyafetlerine, yaşam biçimlerine takıntılı olduğunuz müddetçe, bu ülkede değil seçim, tombala bize kazanamazsınız.
Ve şimdi gelelim, bir de işin sosyal medya ayağına.
Dedik ki, kendi ürettiğiniz, beslediğiniz trol ve bot hesaplar, sizi gaza getirmesin, çünkü siyaset sosyal medyada yapılmıyor.
Seçimler de de, ne twitter de, ne Facebook da, ne de orada burada, sandık kurulmuyor.
Kendi ürettiğiniz bot hesaplarında oy kullanma hakkı yok!
Dinletemedik, ne dedi isek, bir kulaktan girdi, bir kulaktan çıktı.
Hani dedik ya, gerçek ile aralarındaki bağlar koptu diye, işte bu da öyle bir şey.
En önemlisi ise, fondaş hesaplar...
Onların akla ziyan, mantığa tepki olan o paylaşımları yok mu...
İşte asıl onlar Millet İttifakını yerle yeksan etti.
Milletin arasına fitne ve nifak sokmak ile elinize geçen tek şey, yeni bir hezimet oldu işte.
Depremzedelere yapılan o hakaretler, o küfürler, CHP li Belediyelerin yaptıkları o zulümler, elbette ki cevapsız kalmayacaktı ve de kalmadı da zaten.
Peki Kılıçdaroğlu bunlara karşı çıktı mı?
Hayır.
Tam tersi susarak tasvip etti, bu da cevapsız kalmadı.
Tabii bir de işin HDP, PKK kısmı var ki, bu tamamen siyasi bir harakiri oldu.
HDP'nin desteği yetmiyormuş gibi, ne kadar PKK elebaşı var ise, günde üç vakit Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakına destek verdi.
Yetmedi Salim Müslim çıktı, yetmedi PYD'nin elebaşı çıktı, destek verdi.
Peki millet İttifakı bileşenleri, ki çoğu muhafazakâr, hatta ülkücülük iddiasında olanlar ne yaptılar?
Sesleri çıktı mı?
Karşı geldiler mi?
Hayır!
O zaman da kırk bin küsür Şehid vermiş bu milletin size yetki vermemesine şaşırmayacaksınız.
Bu liste uzar gider, hatta ansiklopedi bile olur.
Peki, şimdi gelelim başlığa.
Malum, Cumhur ittifakı ve Sayın Erdoğan bu seçimden zafer ile çıktı, yani kazandı.
Sayılar, oranlar bunu hiç tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde ortaya koydu, nokta.
Ancak Bay Kemal, kaybetmedim, kazandım diyor.
Bunu derken de Başkanlık sisteminin getirdiği mecburi aritmetik gerçekliği görmezden geliyor.
Yani, artık seçimler başa baş gider ve kazanan ile kaybedenin arasındaki fark devasa olmaz.
Örnekleri dünyada mevcut.
CHP kazandık diyor, ancak çizginin altında ne oyları çoğaldı ne de vekil sayıları, hatta aynı oy ile, daha az vekil çıkartabildiler.
Şimdi, o kaybetmedi, bu kaybetmedi.
Sahi kim kaybetti?
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.