Pax Americana bitti mi?
Amerikan barışı, yani Pax Americana, ikinci dünya savaşı Avrupa'da sağlanan/zorlanan barış ortamına verilen isim.
O zamanlar ABD, Almanya, Fransa, İngiltere'nin, ikide bir savaşa tutuşmasına, nihayetinde de ABD'nin bir şekilde bu savaşlara dahil olmasına, dolayısıyla da, ABD askerinin ölmesine ve tabi ki de istenilen/hedeflenen kalkınmanın ve gelişmenin ertelenmesinden bezmiş, bu devletleri birbirlerine kardeş kılmanın yollarını bulmuştu.
O zaman da, bu zamanda, en önemli sorun, Avrupa'da bulunmayan enerji ve ham madde rezervlerinin sağlanması ve garanti edilmesiydi, bu sağlandı.
İkinci adım olarak, bu ülkeleri bugünkü AB'nin öncü kuruluşu olan Avrupa Ticaret Birliğini kurmaktı.
Bu da sağlandı.
Çünkü aslında tüm savaşlara sebep olan agresiyonlar, hep bu sıkıntılar yüzünden meydana gelmişti.
Birinci ve ikinci cihan harpleri öncesi parametreleri incelediğimizde, bugünkü parametreler ile korkunç derecede örtüştüğünü görüyoruz.
Neydi, nedir bunlar?
Avrupa'da enerji ve ham madde sıkıntısı var.
Ultra nasyonalist akımlar çok güçlü ve siyasi güçleri var.
Büyük mülteci akımları var.
Dünya genelinde Büyük oranda enflasyon var.
Dünya genelinde ekonomik kriz/krizler mevcut.
Avrupa içinde savaş/lar var.
Ülkeler içinde, halklar içinde gelir dağılımı adaletsiz, zenginler çok zengin, fakirler çok fakir.
Tüm bu parametreleri tarihte, savaşlar öncesi gördüğümüz gibi, bugün de görüyoruz.
Fransa'da yaşanan olaylar da, bu parametrelere uygun.
Şunu da belirtmek lazım ki, global isyan ve devrimlerin de hemen hepsi Fransa'dan çıkmıştır.
Bugün olup bitenler, çok hafif versiyonu, çünkü sokağa çıkanlar Büyük bir ölçüde çoluk çocuk.
Yani Banliyölerin ağır abileri daha hiç ortaya çıkmadı.
O ağır abiler ki, gayrimeşru işlerin başında geliyorlar ve tepeden tırnağa, ağır silahlılar, yani taş, sapan değil, ateşli silahlar, otomatik, tam otomatik silahlar, hatta patlayıcı maddeler...
Ve işte o ağır abiler meydana inerse, öyle aşırı sağcı, polis falan dinlemez, tarar geçerler, ki bu da, gerçekten bir iç savaşa meydan verir.
Aynı zamanda, daha Çeçenler de sahaya inmediler.
Onların da kim olduklarını ve nelere muktedir olduklarını, sanırım kimseye anlatmaya gerek yok.
Tüm bunlar Fransa'nın başına neden geldi diye sorarsak, hatta neden şimdi diye sorarsak, işin ilginç bölümüne gelmiş oluruz.
Şüphesiz, Fransa bir Emperyalist, sömürgeci, köleci devlettir.
Yine Şüphesiz ki, Fransa, refah düzeyini, sömürdüğü ülkelerden çaldıkları değerlere borçludur.
500 senedir süregelen bu insanlık dışı düzenin, gün geldiğinde elbette bir faturası olacaktı/olacaktır.
Bir diğer yandan, Fransa ezelden beri faşist, hatta öjenik bir şekilde faşist bir ülkedir, tüm yabancılara, özellikle de Müslüman olanlara uyguladıkları eziyetler, ırkçı saldırılar, Polislerin acımasız, faşist davranışları, uygulamaları arşa değdi.
Banliyöler, 30 yıldır sorunlu bölgeler ve birden fazla isyanlar çıkmıştı.
Fransız hükümetleri ve devleti, buradaki sorunları gidermek yerine, daha sert, daha radikal, acımasız polisiye yöntemleri ile, buraların üstüne gitti, gidiyor.
Elbette ki bu kaynayan düdüklü tencere, bir gün patlayacaktı.
Şimdilik bu patlamanın light versiyonunu gördük.
Peki neden şimdi?
Çünkü Macron yönetimi ile ABD ve transatlantik bağların arasında soğuk rüzgarlar esiyor.
"NATO'nun beyin ölümü", BRİCS'e yanaşmayan, Rusya/Ukrayna savaşında, AB/D den bağımsız bir rol oynamayı istemek, NATO, yani ABD ve İngiltere'nin yanı sıra, üçüncü bir güç olmaya çalışmak.
Tüm bunlar, global güçlerin pek hoşuna gitmiş olmayacak ki, Macron'un önüne küçük bir hesap koydular.
Evet, olaylar şimdilik durulmuş gibi gözükse de, asıl soru, Fransa/Macron, bunun karşılığında ne, neler vermeyi, ya da almayı kabul etmiştir.
Unutulmaması gerekir ki, Merkel de bu NATO, ABD, İNGİLTERE üçlüsüne karşı gelmiş, Ukrayna savaşını hiç onaylamamış, sonunda, titreye titreye, makamından olmuştur.
Neyse ki, şimdilik sağlığı iyi.
Fakat, burada dikkat çekmek istediğim çok önemli bir husus var.
Türkiye'yi bu tip olayların içine çekmek isteyenler, ellerine fırsat geçmiş, pişkinlik ile provokasyonlara başladılar bile, bunların başında da Ümit Özdağ gelmekte.
Ülkemiz, benzer olayları yaşadı.
Gezi vandalizmini yaşadı.
Peki o Gezi de Suriyeliler mi vardı?
Afganlılar mı, Pakistanlılar mı vardı?
Mülteciler mi vardı?
Hayır, Gezide, sözüm ona Aydın, sözüm ona sanatçı, sözüm ona ünlü, marjinal sol guruplar, DHKP-C, HDP vbler vardı.
Yani şimdi, Mülteciler ayarlanabilir diyenlerin bizatihi kendileri.
Evet, Mülteciler var.
Evet, çok iyi planlanması ve uygulanması gereken bir mesele.
Ancak şunu da unutmamak gerekli, o bölgeler, daha düne kadar bizim topraklarımız, o insanlar da tebaamızdı.
Yani Türkiye'den bir Fransa çıkartamazsınız.
Şimdi dünyada olup bitenleri görünce de, elbette şu soru geliyor insanın aklına;
Pax Americana dönemi bitti mi?
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.