Paradoks değer
İkisinin de ortak noktası değer ailesi! Kavramı.
İki olay da birbirine doğrudan bağlı, iki olay da milli güvenlik sorunu, iki olay da bizim hayat tarzımıza, devlet yapılanmamıza tamamen zıt ve paradoks.
Peki nedir bu değer ailesi meselesi?
Müslümanların bir şehadet kavramı vardır.
Dini, Milleti, Vatanı için görevinin başında vefat edenler, inancımız gereği şehid sayılırlar, şehitlik bir Müslümanın ulaşabileceği en yüce mertebedir.
Aileleri bizlere şehidlerimizin emanetidir.
Biz onlara şehit aileleri deriz, başımızın üstünde yerleri vardır.
Genelde dinsiz, ya da Zerdüşt olan PKK, tabii böyle bir kavram kullanamaz, kullanamadığı için de bir kavram uydurmuş:
Çocuğu/yakını dağda terörist olan/ölen aileler, "değer" aileleri olmuş, devletin sarı torbasını boylayanlar ise "değer" olmuşlar!
Şimdi gelelim bu işin iğrenç/çirkin/tehlikeli tarafına.
Savcılık iddianamesine göre Ekrem İmamoğlu, DİYADER üzerinden işte bu "değer ailelerini" kolluyor.
İBB'nin yardım dağıtırken ilk sıra da "değer" aileleri var.
Yine aynı dernek üzerinden İBB'ye istihdam edilenlerin başında geliyorlar ve maaşlarının 4/1'ini de bu ailelere veriyorlar!
Ve bunu burada yapıyorlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük, en güzide şehrinde, İstanbul'da yaşıyorlar, üstelik de yüzümüze baka, baka!
İddianameye göre Asker, Polis, Öğretmen, sivil, kadın, çocuk, hatta bebek katillerinin ailelerine, İBB bakıyor.
Bu benim kanıma dokunuyor arkadaşım.
Ben bunu kabul edemem, hoş göremem.
Ben değil, ülkenin %90'ı böyle düşünüyordur, bundan da eminim.
İkinci ve daha da çirkin husus, Semra Güzel ve Koçero!
(Koçero, eskiden beri halk arasında, dağ eşkiyasına takılan lakaptı, çok da isabetli olmuş)
İşte bu bay-bayan Koçero, üniversite yıllarından mütevellit hem fırtınalı bir aşk yaşamış hem de PKK'nın üniversiteli yapılanmasında yer almışlar.
İşte onlar sözlüydü-mözlüydü, aileler biliyordu falan, beni hiç ilgilendirmiyor, ayrıca da olayı masumlaştırmaz.
Bay Koçero işin ucunu kaçırıp, devleri ensesinde bulunca, soluğu dağda almış.
Bayan Koçero da hekimliğe başlamış ama, o da dağa çıkıp, PKK'dan eğitim almış, yetmemiş, askerimiz ile çatışıp yaralanan teröristleri tedavi etmiş.
Mekap giymiş, muhtemelen eline silah da almıştır.
Sonra Semra Güzel dağdan şehire gönderildiğinde, TSK Bay Koçeroyu sarı torbalık yapmış.
Şimdi bilin bakalım Semra Güzel ne olmuş?
"Değer ailesi" olmuş.
Olmakla kalmamış, bu kontenjandan Milletvekili olmuş.
Parantez içinde; Selahaddin Demirtaş da Nurettin Demirtaş firar ettikten sonra HDP genel başkanı olmuştu.
Ve bu değer ailesi kontenjanından TBMM'de tam 18 vekil var!
Yani birinci derece yakını dağda olan/ölen tam 18 kişi, Gazi meclisinin çatısı altında ve bu millet, bu devlet bunlara maaş veriyor!
Paradoks!
Seni karşıt gören, ülkeni bölmek isteyene sen gidiyor maaş ödüyorsun!
Bay ve Bayan Koçero'nun resmini gördüğümde aklıma bu geldi.
Erkek olana, teröriste davranması gerektiği gibi davranmış, etkisiz hale getirmişsin, dişi olanını ise bu millerin vergileri ile özel Statüler ile bakıyorsun.
Hayır Efendim, bunu hiçbir akıl, hiçbir irade meşru kılmaz, kılamaz.
Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde DEAŞ bir parti kurabilir mi?
ABD'de kurabilir mi?
Ya da bu ülkelerin herhangi birinde, geçmişinde terör olduğu biri, bir saniye barınabilir mi?
Barınamaz, dakikasında buharlaştırırlar!
Geçmişte örnekleri çok!
Bu ara, çözüm sürecini halen idrak edemeyen, anlamayanlar, bu olayın o senelere ait olduğunu ifade ederek, suyu bulandırmak istese de nereden tutsalar ellerinde kaldı.
Fotoğraflar neden bugün ortaya çıktı diyenler de oldu, o konuyu da aydınlatalım da kimsenin aklında soru işaretleri kalmasın.
Bu malum fotoğraflar, Bay teröristin üstündeki bir aygıttan çıkmış ve değişik bir isimle kaydedildiği için de "şahıs bulunamadı" diye, arşive alınmış.
Sanırım, o inceleyenlerin içinde/arasında bir FETÖ yeniği ya da başka bir pürüz olmuş olacak ki, yeni bir savcı, yeni bir inceleme istemiş ve olay ortaya çıkmış.
Ancak hiçbir bahane, su bulandırma çabası, bu fotoğrafların gerçek olduğu hakikatini ortadan kaldıramaz.
Tıpkı bu "değer aileleri" konusunun da hakikat olduğunu ekarte edemediği gibi.
Anayasa mahkemesi, daha neyi bekler, bilmiyorum.
Halk "HDP kapatılsın" diyor.
Hükümet "kapatılsın" diyor.
Ancak AYM, inceledikçe inceliyor ama, o malum ışıklar hiç yanmıyor bu hususta.
Bu ara, İBB'nin basın sözcüsü olan Murat Ongun'un pişkinlikleri de pes dedirten cinsten olmaya başladı artık.
Sayın Soylu'nun dağda 210 terörist var lafına gevreklik yaparak; "Ülkede 210, İBB de 500, halkımızın takdirine bırakıyoruz" paylaşımı, tam da bunun ispatı oldu.
Bir paralel devlet yapısı yetmemiş, paradoks yapıyı da kurmuşlar.
Bunların gereğinin derhal yapılmasını, önemle arz ederim!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
İki olay da birbirine doğrudan bağlı, iki olay da milli güvenlik sorunu, iki olay da bizim hayat tarzımıza, devlet yapılanmamıza tamamen zıt ve paradoks.
Peki nedir bu değer ailesi meselesi?
Müslümanların bir şehadet kavramı vardır.
Dini, Milleti, Vatanı için görevinin başında vefat edenler, inancımız gereği şehid sayılırlar, şehitlik bir Müslümanın ulaşabileceği en yüce mertebedir.
Aileleri bizlere şehidlerimizin emanetidir.
Biz onlara şehit aileleri deriz, başımızın üstünde yerleri vardır.
Genelde dinsiz, ya da Zerdüşt olan PKK, tabii böyle bir kavram kullanamaz, kullanamadığı için de bir kavram uydurmuş:
Çocuğu/yakını dağda terörist olan/ölen aileler, "değer" aileleri olmuş, devletin sarı torbasını boylayanlar ise "değer" olmuşlar!
Şimdi gelelim bu işin iğrenç/çirkin/tehlikeli tarafına.
Savcılık iddianamesine göre Ekrem İmamoğlu, DİYADER üzerinden işte bu "değer ailelerini" kolluyor.
İBB'nin yardım dağıtırken ilk sıra da "değer" aileleri var.
Yine aynı dernek üzerinden İBB'ye istihdam edilenlerin başında geliyorlar ve maaşlarının 4/1'ini de bu ailelere veriyorlar!
Ve bunu burada yapıyorlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük, en güzide şehrinde, İstanbul'da yaşıyorlar, üstelik de yüzümüze baka, baka!
İddianameye göre Asker, Polis, Öğretmen, sivil, kadın, çocuk, hatta bebek katillerinin ailelerine, İBB bakıyor.
Bu benim kanıma dokunuyor arkadaşım.
Ben bunu kabul edemem, hoş göremem.
Ben değil, ülkenin %90'ı böyle düşünüyordur, bundan da eminim.
İkinci ve daha da çirkin husus, Semra Güzel ve Koçero!
(Koçero, eskiden beri halk arasında, dağ eşkiyasına takılan lakaptı, çok da isabetli olmuş)
İşte bu bay-bayan Koçero, üniversite yıllarından mütevellit hem fırtınalı bir aşk yaşamış hem de PKK'nın üniversiteli yapılanmasında yer almışlar.
İşte onlar sözlüydü-mözlüydü, aileler biliyordu falan, beni hiç ilgilendirmiyor, ayrıca da olayı masumlaştırmaz.
Bay Koçero işin ucunu kaçırıp, devleri ensesinde bulunca, soluğu dağda almış.
Bayan Koçero da hekimliğe başlamış ama, o da dağa çıkıp, PKK'dan eğitim almış, yetmemiş, askerimiz ile çatışıp yaralanan teröristleri tedavi etmiş.
Mekap giymiş, muhtemelen eline silah da almıştır.
Sonra Semra Güzel dağdan şehire gönderildiğinde, TSK Bay Koçeroyu sarı torbalık yapmış.
Şimdi bilin bakalım Semra Güzel ne olmuş?
"Değer ailesi" olmuş.
Olmakla kalmamış, bu kontenjandan Milletvekili olmuş.
Parantez içinde; Selahaddin Demirtaş da Nurettin Demirtaş firar ettikten sonra HDP genel başkanı olmuştu.
Ve bu değer ailesi kontenjanından TBMM'de tam 18 vekil var!
Yani birinci derece yakını dağda olan/ölen tam 18 kişi, Gazi meclisinin çatısı altında ve bu millet, bu devlet bunlara maaş veriyor!
Paradoks!
Seni karşıt gören, ülkeni bölmek isteyene sen gidiyor maaş ödüyorsun!
Bay ve Bayan Koçero'nun resmini gördüğümde aklıma bu geldi.
Erkek olana, teröriste davranması gerektiği gibi davranmış, etkisiz hale getirmişsin, dişi olanını ise bu millerin vergileri ile özel Statüler ile bakıyorsun.
Hayır Efendim, bunu hiçbir akıl, hiçbir irade meşru kılmaz, kılamaz.
Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde DEAŞ bir parti kurabilir mi?
ABD'de kurabilir mi?
Ya da bu ülkelerin herhangi birinde, geçmişinde terör olduğu biri, bir saniye barınabilir mi?
Barınamaz, dakikasında buharlaştırırlar!
Geçmişte örnekleri çok!
Bu ara, çözüm sürecini halen idrak edemeyen, anlamayanlar, bu olayın o senelere ait olduğunu ifade ederek, suyu bulandırmak istese de nereden tutsalar ellerinde kaldı.
Fotoğraflar neden bugün ortaya çıktı diyenler de oldu, o konuyu da aydınlatalım da kimsenin aklında soru işaretleri kalmasın.
Bu malum fotoğraflar, Bay teröristin üstündeki bir aygıttan çıkmış ve değişik bir isimle kaydedildiği için de "şahıs bulunamadı" diye, arşive alınmış.
Sanırım, o inceleyenlerin içinde/arasında bir FETÖ yeniği ya da başka bir pürüz olmuş olacak ki, yeni bir savcı, yeni bir inceleme istemiş ve olay ortaya çıkmış.
Ancak hiçbir bahane, su bulandırma çabası, bu fotoğrafların gerçek olduğu hakikatini ortadan kaldıramaz.
Tıpkı bu "değer aileleri" konusunun da hakikat olduğunu ekarte edemediği gibi.
Anayasa mahkemesi, daha neyi bekler, bilmiyorum.
Halk "HDP kapatılsın" diyor.
Hükümet "kapatılsın" diyor.
Ancak AYM, inceledikçe inceliyor ama, o malum ışıklar hiç yanmıyor bu hususta.
Bu ara, İBB'nin basın sözcüsü olan Murat Ongun'un pişkinlikleri de pes dedirten cinsten olmaya başladı artık.
Sayın Soylu'nun dağda 210 terörist var lafına gevreklik yaparak; "Ülkede 210, İBB de 500, halkımızın takdirine bırakıyoruz" paylaşımı, tam da bunun ispatı oldu.
Bir paralel devlet yapısı yetmemiş, paradoks yapıyı da kurmuşlar.
Bunların gereğinin derhal yapılmasını, önemle arz ederim!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.