Açık ve net söylüyorum, FETÖcü garabet, resmen darbe çığırtkanlığı yapmıştır.

“Saray düzeni bitecek”, diye başlayan sözlerinin arkasına sıraladığı cümleler, devlet memuru statüsünde olan her bir memuru bir korku imparatorluğuna çekerek;
“Darbe olacak, AK Partisine hizmet eden her bir memurun işi zor, ancak bize kendini ispat eden memurlar güvende olacak” demeye getirdi işi.

Yani bir nevi, memurları, işlevsizliğe, iş yapmamaya, devleti kilitlemeye zorlamaktan başka bir şey değildir.

Bu tavır, bu söylem, bu üslup bir gözü dönmüşlük, bir cinnet halidir.

Hiçbir şekilde tasvip edilemez ve hiçbir zırhın da bunu korumaması lazımdır.

Önümüzdeki dört sene boyunca bir seçimin olması öngörülmeyen bir dönemde, bu “saray dönemi” nasıl çökecekmiş acaba?

Demek ki, akıllarında gayrı demokratik yollar vardır.
Yani kalkışma, yani darbe!

Peki soruyorum: Bu Anayasal düzeni ve hükümeti cebren ortadan kaldırma suçu değildir de nedir?

Cumhuriyet Savcıları neyi bekler, ne iş yaparlar?
Anayasal düzene bağlı, Milletvekilleri, Bakanlar, ne yaparlar?

Bunu “deli zırvası” olarak geçiştirmeyi kimse düşünmeye.
Sakın.

Zira bu millet daha 15 Temmuz’un travmasını atlatmamıştır.
Kini, öfkesi daha dipdiridir.
Üstelik bir de koronavirüs meselesinden ötürü, zaten milletin canı burnunda.

Hayır Efendim, bu mevzu geçiştirilemez.

Bu had bilmezlik, bu terbiyesizlik, asla öylesine ortada bırakılamaz.

Özgür Özel, FETÖcü hainler alındığında, peşlerinden karakollara koşup, sırtlarını sıvazlayan, “Onlar darbeci değil, hizmet ehli”, “Terörist değil, dini bir cemaat” diye kameralar karşısında demeçler vermemiş miydi?

Merhametten maraz doğar!

Bu FETÖcülere verilen müsamaha, daha başımıza ne işler açacaktır acaba?
Türkiye bu zorlu süreçte iken ve bu süre bitikten sonra, önünde parlak bir İstikbal dururken, bu sol cenahın durduğu yerde adete kudurması, doğrusu pek bir manidardır.

Komple bir ülkenin üzerinde sürekli bir damokles kılıcı sallamak, kimsenin, hiçbir ideolojinin haddine, asla değildir!

Koca bir devlet çarkını, işlevsiz hale getirme çabası, düpedüz ihanettir, hem de en aşağılık türünden.

Bu, demokrasi ile kürsü dokunulmazlığı ile vekillik avantajları ile de bağdaştırılacak, haklı çıkarılacak bir davranış da asla değildir.

Hiçbir şekilde, Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli memurları töhmet altında bırakılamaz ve dahi tehdit hiç edilemez!

Buna cüret eden her kim olursa olsun da cezasız bırakılmamalıdır.

Türkiye’nin, şanı, şerefi, kendini bilmez veya hikmeti salt kendinden bilen birtakım zibidilerce küçük düşürülemez.

Bu bağlamda, MEMUR-SEN ve diğer Kamu sendikalarının sessiz kalmalarına da ben mana veremiyorum.

Herkes bilmelidir ki, bir hükümet değişecek ise bu ülkede, bunu ancak Necip Türk milleti değiştirir ve de demokratik seçim ile değiştirir.

Başka hiçbir güç, artık buna muktedir değildir.

Denemeye kalkan, her kim olursa olsun, şunu bilmelidir ki, bu millet, buna kalkışanlara, 15 Temmuz’a da Rahmet okutturur.

Ve yine söylüyorum ki, bu kirli amellerinize, asla ve kata Gazi Mustafa Kemal Paşayı alet etmeyi denemeyin.
Zira Özgür Özel, bunu da bu sefer de yapmıştır.

Her çirkinliğinize her pis işinize ne Kemalizm kisvesini kullanın ne laiklik kisvesini!

Çünkü artık sizin aslında Atatürk ile hiçbir bağınızın olmadığını, bu millet pek güzel gördü.

Nasıl mı?
DHKP-C ile MLTKP ile PKK ile ve bilimum Türkiye düşmanları ile kol kola girdiğinizden beri.
Ki bunların en sinsi ve iğrençleri de FETÖdür!

Savcıları, TBMM Başkanını acilen göreve çağırıyorum!


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam