Ne sihirdir ne keramet
Seçimlerin ardından, daha evvel de yazdığımız gibi, birçok otoritenin de öngördüğü gibi, Millet İttifakı, kendi içinde bölündü, parçalandı, İyi parti de ise yaprak dökümü, fırtına eşliğinde devam ediyor.
CHP ise tam olarak evlere şenlik.
Birbirini yiyen yiyene, koltuk kavgası tüm hızı ile başladı ve şiddetini artırarak devam ediyor.
Üzücü bir durum, çünkü CHP bu ülkenin ilk siyasi partisi ve dahi Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin partisi hasebiyle, dünyada eşi olmaması hasebiyle, kesinlikle saygı duyulması bir parti iken, düştüğü, daha doğrusu düşürüldüğü durum, içler acısı.
CHP, bugün üstünde çeşitli oyunlar oynanan, projeler üretilen ve yabancı bir rakım güç ve akımların güdümünde olan bir parti haline gelmiştir.
İşin daha kötüsü ise milletimizin kahir ekseriyeti nezdinde inandırıcılığını da, saygınlığını da yitirmiş, yanına sekiz parti, artı yurtdışından bir dünya destek almadan, asla siyasi bir iddiası bile bulunmayan konumdadır.
Aslında ömrünü doldurmuş, bir kez daha Suni teneffüs ile, kerhen hayata döndürülmüş olsa bile, netice değişmemiş, yine bir yenilgi ile bertaraf edilmiştir.
Bu hengamenin çok sebepleri var.
İlki ve en önemlisi ise, CHP'nin diktatörce ve fakat kötü yönetilmesi gerçeğidir.
O kadar ki, kendisine ve partisine kurulan tuzakları sezemeyen, bir tuzaktan bir tuzağa tapan, bunları da, özellikle de fondaş medya tarafından başarı olarak deklare edebilen bir Genel Başkanları var.
Mesela altılı masa.
Yani altı benzemezin bir araya gelmesi.
Bu masa, bir sene boyunca, tıpkı altın günü gibi toplanmış, sadece bir kez, bir kez gerçek gündem ile toplanmış, neticede ise dağılmış, ve zoraki bir araya getirilmiştir.
Seçim sonuçları ortada, yenilgi ortada, altılı masa "ruhu" ise El Fatiha.
Bir İkincisi Meral Akşener.
Siyasi geçmişinde, hangi partiye dahil oldu ise, karıştırmış, hatta Genel Başkanı olmak için kıyım yapmış biri.
Meral Akşenerin, CHP'yi de karıştıracağı, kendisine tuzak kuracağını, bir Genel Başkan nasıl sezmez?
Sezmiştir belki de işte eli mecbur, çünkü o destek olmasa, seçimler başından gitmişti.
Ama gelelim şimdi asıl konuya.
CHP'nin Genel Başkanlığına, gün aşırı bir sürü aday çıkıyor.
Şimdiden söyleyeyim, Kılıçdaroğlu'nun bu iş için hazırladığı ve öngördüğü ismin Özgür Özel olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Özgür Özel, ona açıkça saldırmaz, küçük düşürmez, hatta onore ederek o koltuğa oturur.
Ama bir isim var ki, akıllara zarar, ziyan ve durgunluk veriyor.
Yurdum insanının nasıl olurda bazı gerçekleri görmez, göremez, bunu dehşet ve ibretle izliyorum.
Lütfen, bana Ekrem İmamoğlu'nun şahsi bir başarısını gösterin.
Fazla değil, sadece bir tane.
Şimdi sakın "İstanbul'u aldı ya" ile gelmeyin lütfen.
Zira İttifak adayı olmasaydı, yani İyi parti ve HDP'nin oyları olmasaydı, yani onlar da aday çıkarmış olsalardı, acaba neyi kazanırdı İmamoğlu?
Peki, neredeyse dört sene içinde, İmamoğlu İstanbul için, AK Partisi tarafından başlanmamış, yada zaten yapılmış olup da üstüne konduğu icraatlardan başka, ne yapmış?
Hangi başarısı var?
Sultanahmet'te bir musluk, mezarlıklarda ibrik, gemilerde karton bardak.
Başka?
Seçim vaatlerinin hangisini gerçekleştirebilmiş?
Hiç.
Hepsini geçtim, İstanbul'da, İBB'de, İBB Meclisi'nde görebilene aşk olsun.
Diğer taraftan ise sel felaketinde bir günlüğüne uğramak, kar felaketinde İngiliz elçisi ile Rakı balık yaparken yakalanmış olmak, amiyane tabir ile pişti olmuş olmak.
İETT'yi, Metro İstanbul'u de fakto batırmış olmak.
İSPARK'ı batırmış olmak.
Sarıgazi de metro inşaatını molozla doldurmuş olmak, ve nihayetinde İBB'yi değil gırtlağına kadar, göz seviyesine kadar borca batırmış olmak.
İBB'yi PKK'lılar ile doldurmayı saymıyoruz bile.
Bu liste sürer gider.
Sonuç olarak Ekrem İmamoğlu'nun şahsi zenginleşme, etrafını zengin etmiş olmaktan başka hiçbir başarısı da yoktur, becerisi de yoktur.
Şu da bir gerçek ki, Canan Kaftancıoğlu olmasa idi, o koltuğa çok zor otururdu.
Şimdi birileri kalkmış, İmamoğlu'nu CHP Genel Başkanlığı için şişirmeye gayret ediyor.
Aynı şişirmeyi İBB içinde yapmışlardı, sonuç ortada, balon patlayalı çok oldu.
Peki şimdi soruyorum ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet ile, İmamoğlu'nu o koltuğa oturttunuz, ne olacak?
Neyi başarabilecek?
CHP değişmeli imiş.
Doğru çok değişmeli hem de ancak komple değişmeli, zihniyeti değişmeli, jakoben kafalar değişmeli.
Peki bunu İmamoğlu mu yapacak acaba?
Şehit yakınına "seni bulurum" diye tehdit eden İmamoğlu.
Devletin valisine "BasİT" diyen İmamoğlu.
Bir Pazarcı esnaf ile bile restleşen, ona muhalefet eden herkes ile kabadayıvari dikleşen İmamoğlu.
O mu CHP'yi reforme edecek.
Yahu Allah aşkına güldürmeyin insanı.
Hiç mi alternatifiniz yok?
Ama tabii kendiniz bilirsiniz...
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
CHP ise tam olarak evlere şenlik.
Birbirini yiyen yiyene, koltuk kavgası tüm hızı ile başladı ve şiddetini artırarak devam ediyor.
Üzücü bir durum, çünkü CHP bu ülkenin ilk siyasi partisi ve dahi Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin partisi hasebiyle, dünyada eşi olmaması hasebiyle, kesinlikle saygı duyulması bir parti iken, düştüğü, daha doğrusu düşürüldüğü durum, içler acısı.
CHP, bugün üstünde çeşitli oyunlar oynanan, projeler üretilen ve yabancı bir rakım güç ve akımların güdümünde olan bir parti haline gelmiştir.
İşin daha kötüsü ise milletimizin kahir ekseriyeti nezdinde inandırıcılığını da, saygınlığını da yitirmiş, yanına sekiz parti, artı yurtdışından bir dünya destek almadan, asla siyasi bir iddiası bile bulunmayan konumdadır.
Aslında ömrünü doldurmuş, bir kez daha Suni teneffüs ile, kerhen hayata döndürülmüş olsa bile, netice değişmemiş, yine bir yenilgi ile bertaraf edilmiştir.
Bu hengamenin çok sebepleri var.
İlki ve en önemlisi ise, CHP'nin diktatörce ve fakat kötü yönetilmesi gerçeğidir.
O kadar ki, kendisine ve partisine kurulan tuzakları sezemeyen, bir tuzaktan bir tuzağa tapan, bunları da, özellikle de fondaş medya tarafından başarı olarak deklare edebilen bir Genel Başkanları var.
Mesela altılı masa.
Yani altı benzemezin bir araya gelmesi.
Bu masa, bir sene boyunca, tıpkı altın günü gibi toplanmış, sadece bir kez, bir kez gerçek gündem ile toplanmış, neticede ise dağılmış, ve zoraki bir araya getirilmiştir.
Seçim sonuçları ortada, yenilgi ortada, altılı masa "ruhu" ise El Fatiha.
Bir İkincisi Meral Akşener.
Siyasi geçmişinde, hangi partiye dahil oldu ise, karıştırmış, hatta Genel Başkanı olmak için kıyım yapmış biri.
Meral Akşenerin, CHP'yi de karıştıracağı, kendisine tuzak kuracağını, bir Genel Başkan nasıl sezmez?
Sezmiştir belki de işte eli mecbur, çünkü o destek olmasa, seçimler başından gitmişti.
Ama gelelim şimdi asıl konuya.
CHP'nin Genel Başkanlığına, gün aşırı bir sürü aday çıkıyor.
Şimdiden söyleyeyim, Kılıçdaroğlu'nun bu iş için hazırladığı ve öngördüğü ismin Özgür Özel olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Özgür Özel, ona açıkça saldırmaz, küçük düşürmez, hatta onore ederek o koltuğa oturur.
Ama bir isim var ki, akıllara zarar, ziyan ve durgunluk veriyor.
Yurdum insanının nasıl olurda bazı gerçekleri görmez, göremez, bunu dehşet ve ibretle izliyorum.
Lütfen, bana Ekrem İmamoğlu'nun şahsi bir başarısını gösterin.
Fazla değil, sadece bir tane.
Şimdi sakın "İstanbul'u aldı ya" ile gelmeyin lütfen.
Zira İttifak adayı olmasaydı, yani İyi parti ve HDP'nin oyları olmasaydı, yani onlar da aday çıkarmış olsalardı, acaba neyi kazanırdı İmamoğlu?
Peki, neredeyse dört sene içinde, İmamoğlu İstanbul için, AK Partisi tarafından başlanmamış, yada zaten yapılmış olup da üstüne konduğu icraatlardan başka, ne yapmış?
Hangi başarısı var?
Sultanahmet'te bir musluk, mezarlıklarda ibrik, gemilerde karton bardak.
Başka?
Seçim vaatlerinin hangisini gerçekleştirebilmiş?
Hiç.
Hepsini geçtim, İstanbul'da, İBB'de, İBB Meclisi'nde görebilene aşk olsun.
Diğer taraftan ise sel felaketinde bir günlüğüne uğramak, kar felaketinde İngiliz elçisi ile Rakı balık yaparken yakalanmış olmak, amiyane tabir ile pişti olmuş olmak.
İETT'yi, Metro İstanbul'u de fakto batırmış olmak.
İSPARK'ı batırmış olmak.
Sarıgazi de metro inşaatını molozla doldurmuş olmak, ve nihayetinde İBB'yi değil gırtlağına kadar, göz seviyesine kadar borca batırmış olmak.
İBB'yi PKK'lılar ile doldurmayı saymıyoruz bile.
Bu liste sürer gider.
Sonuç olarak Ekrem İmamoğlu'nun şahsi zenginleşme, etrafını zengin etmiş olmaktan başka hiçbir başarısı da yoktur, becerisi de yoktur.
Şu da bir gerçek ki, Canan Kaftancıoğlu olmasa idi, o koltuğa çok zor otururdu.
Şimdi birileri kalkmış, İmamoğlu'nu CHP Genel Başkanlığı için şişirmeye gayret ediyor.
Aynı şişirmeyi İBB içinde yapmışlardı, sonuç ortada, balon patlayalı çok oldu.
Peki şimdi soruyorum ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet ile, İmamoğlu'nu o koltuğa oturttunuz, ne olacak?
Neyi başarabilecek?
CHP değişmeli imiş.
Doğru çok değişmeli hem de ancak komple değişmeli, zihniyeti değişmeli, jakoben kafalar değişmeli.
Peki bunu İmamoğlu mu yapacak acaba?
Şehit yakınına "seni bulurum" diye tehdit eden İmamoğlu.
Devletin valisine "BasİT" diyen İmamoğlu.
Bir Pazarcı esnaf ile bile restleşen, ona muhalefet eden herkes ile kabadayıvari dikleşen İmamoğlu.
O mu CHP'yi reforme edecek.
Yahu Allah aşkına güldürmeyin insanı.
Hiç mi alternatifiniz yok?
Ama tabii kendiniz bilirsiniz...
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.