Muhsin Yazıcıoğlu!
Hele ki vefatının sene-i devriyesinden beş gün sonra, gerçekten de önemli bir seçimde oy verecek bu insanlar için, zamanın ulaştırma bakanı ve bugün İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkan adayı, Sayın Binali Yıldırım beyin, bir açıklama yaparak, bu çok geniş kitlenin gönlüne su serpmesi gerekmiyor mu?
Evet bir başka utanç tablosu olan dava halen sürmekte!
Ancak bu olayın gizliliği mi kaldı da bu davanın seyrine gölge düşürsün?
Rahmetli Yazıcıoğlu’nun şehadetinin bir kaza olmadığını, bir suikast olduğunu, sonra da belli başlı bir katil sürünce infaz edildiğini bugün bilmeyen mi var?
Kaldı ki o katillerin bazıları da şu an FETÖ’den tutuklu ve yargılanıyor!
Kara kutuyu çalan, “hatıra” diye ifade veriyor.
Sorumlu komutan İP’nin kurucu üyelerinden.
Kaza kırım raporu ile otopsi neticeleri uyuşmuyor.
Rahmetliyi götürürken çekilmiş fotoğraflar sosyal medya ya kadar düşmüş.
Yanlış anlaşılmasın, kazadan sonra, yürüyerek götürülürken çekilmiş görüntülerden bahşediyorum.
Tüm bu gerçekler ortada iken ve pek çok kanıt, sosyal medyada dahi dolaşırken, bu neyin davası daha?
Ve neden artık bir açıklama gelmiyor?
Suikastin ardından FETÖ’nün çıktığı ayın ondörtü gibi ortada!
Daha ne bekleniyor?
Devlete zeval vermemek adına ise küçük düşürmemek adına ise pardon da devletin kılcal damarlarına kadar, nöraljik noktalarını tıkayacak kadar sızmış bir ihanet şebekesi, hainler ordusu, zaten yeterince zeval vermedi mi?
Bundan sonra gizli kalması gereken ne olabilir acaba?
Bu büyük dava insanının, şehadetine kim, kimler, nasıl sebep olmuşlar ise bu toplum artık bunu bilmek, faillerinin ise hak ettikleri cezaya çarptırılmasını bekliyor!
10 senedir bekleniyor bu.
Evet belki seslerini yükseltmiyor olabilirler, çünkü yine Muhsin Başkan’dan öğrendikleri terbiye gereği çıkartmıyorlardır.
Rahmetli değil miydi, suçsuz yere yattığı ceza evine gelen AB heyetini: “Biz kendi ülkemizde olanları kendi içimizde çözeriz, sizlere kendi devletimi şikayet edeceğimi mi sandınız?” diyerek kovan o koca yürekli yiğit?
Ta kendisiydi.
Alperen kültüründe yetişmiş bir insan kalkıp devletine kafa tutmaz, devletini şikayet etmez. Kendisi kırgın, kızgın olsa bile, ele güne karşı Arslanlar gibi savunur.
Ama kalbi de mi kırılmaz? Boynu da mı bükülmez?
Bugün herkes biliyor ki, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Sayın Erdoğan’ın Hanzadesi idi.
Bu terimi şimdiye kadar duymamış olanlara mütercimlik yapayım, yedeği demektir!
Yıprandığında, yorulduğunda, başına bir şey geldiğinde yerine geçecek olandır!
Muhsin Başkan, Sayın Erdoğan ile koordineli çalışarak, Kosova Devleti’ni kurandır.
AK Partisi %2 az oy almasın diye, seçimlere girmeyecek kadar dava adamı olandır.
Ondan evvel, RP zamanında, gurubu ile Rahmetli Erbakan hükümetine güvenoyu vererek destekleyen yiğittir!
Maruz bırakıldığı tüm işkencelere rağmen, engellemelere rağmen, 12 Eylül ihtilalinin zindanlarında beş vakit namazını terk etmeyen insan oğlu insandır!
Tüm yaşadıklarına rağmen, devletine sahip çıkan, ölümüne savunan koca adamdır.
“Bir saniyesine hüküm edemediğimiz dünyada fırıldak olmanın alemi yoktur” diyendir Muhsin Yazıcıoğlu!
“Ben bu köyün delisiyim” diyen adamın elini sıkarak, “Ben de bu vatanın delisiyim” diyen de yine odur!
Ve gerçekten de bu vatanın delisi, bu milletin aşığı idi!
“Biz Türkler kan dökmeyi sevmeyiz, ama söz konusu vatan ise, bu dünyanın şah damarını keseriz” diye meydan okuyan da rahmetliden başkası değildi!
Hatta FETÖ’nün tüm izlemelerine, dinlemelerine, takiplerine rağmen, hiçbir hatasını bulamadıkları insan yine Yazıcıoğlu’dur.
Kendisine devlet başkanlığını teklif ederek yanlarına çekmeye çalışan, alçakları ofisinden sille tokat kovan da o idi!
Burada, bir roman kadar anlatabilirim Şehid efendimizi.
Ancak bilen zaten biliyor onu. Bilmekle beraber de kalplerine gömdüler!
Fakat şu söz de bugünlerde yine dolaşıyor “Devletin namusu karlar altında kaldı.”
Ve bu namus artık karların altından çıkmalı!
Muhsin Yazıcıoğlu suikasti, cinayeti en ince ayrıntısına kadar aydınlatılmalı.
Devlet bir açıklama yapmalı!
AK Partisi seçmeni dahil, tatmin edilmeli.
Bu Sayın Erdoğan’ın da boynunun borcudur, Sayın Yıldırımın da.
Aradan bunca sene geçmesine rağmen, bu olayın daha tam aydınlanmamış olması, gerçekten de inanılır gibi değil.
Ancak, artık kimin kellesi gidecekse gitsin, kime neyin ucu dokunacaksa dokunsun, ama o karlar artık Muhsin Yazıcıoğlu’nun naaşının üzerinden kalksın!
Hele de bugünlerde, yani CHP’nin kalkıp da, o lanet 12 Eylül darbesinin işkenceci savcısının oğlunu, utanmadan, sıkılmadan İzmir’e aday gösterecek kadar aymaz arlanmazlığını sergilediği bu günlerde, bu açıklama gelmeli!
Hele de çakma ülkücü Meral Akşener’in, “Suç babadan oğula geçmez” diye tam da bu adayın arkasında yer almak ile tüm 12 Eylül mağdurlarının yüzüne hakaret ettiği bu günlerde, işte o savcı caninin işkencehanesinden geçen Muhsin başkanın Aziz ruhuna, bu açıklama bir borçtur!
12 Eylül tüm ülkücü hareketinin içinde kanayan yaradır. Elbette tüm sağ cenahın, ama özellikle de ülkücülerin!
Ve Meral Akşener gibi çakma değil, en has Ülkücülerden biri olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun aziz hatırası artık huzura kavuşturulmalı!
Ben bir kez daha, rahmet ile, saygı ile, sevgi ile anıyor, Allahtan Rahmet diliyorum!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Evet bir başka utanç tablosu olan dava halen sürmekte!
Ancak bu olayın gizliliği mi kaldı da bu davanın seyrine gölge düşürsün?
Rahmetli Yazıcıoğlu’nun şehadetinin bir kaza olmadığını, bir suikast olduğunu, sonra da belli başlı bir katil sürünce infaz edildiğini bugün bilmeyen mi var?
Kaldı ki o katillerin bazıları da şu an FETÖ’den tutuklu ve yargılanıyor!
Kara kutuyu çalan, “hatıra” diye ifade veriyor.
Sorumlu komutan İP’nin kurucu üyelerinden.
Kaza kırım raporu ile otopsi neticeleri uyuşmuyor.
Rahmetliyi götürürken çekilmiş fotoğraflar sosyal medya ya kadar düşmüş.
Yanlış anlaşılmasın, kazadan sonra, yürüyerek götürülürken çekilmiş görüntülerden bahşediyorum.
Tüm bu gerçekler ortada iken ve pek çok kanıt, sosyal medyada dahi dolaşırken, bu neyin davası daha?
Ve neden artık bir açıklama gelmiyor?
Suikastin ardından FETÖ’nün çıktığı ayın ondörtü gibi ortada!
Daha ne bekleniyor?
Devlete zeval vermemek adına ise küçük düşürmemek adına ise pardon da devletin kılcal damarlarına kadar, nöraljik noktalarını tıkayacak kadar sızmış bir ihanet şebekesi, hainler ordusu, zaten yeterince zeval vermedi mi?
Bundan sonra gizli kalması gereken ne olabilir acaba?
Bu büyük dava insanının, şehadetine kim, kimler, nasıl sebep olmuşlar ise bu toplum artık bunu bilmek, faillerinin ise hak ettikleri cezaya çarptırılmasını bekliyor!
10 senedir bekleniyor bu.
Evet belki seslerini yükseltmiyor olabilirler, çünkü yine Muhsin Başkan’dan öğrendikleri terbiye gereği çıkartmıyorlardır.
Rahmetli değil miydi, suçsuz yere yattığı ceza evine gelen AB heyetini: “Biz kendi ülkemizde olanları kendi içimizde çözeriz, sizlere kendi devletimi şikayet edeceğimi mi sandınız?” diyerek kovan o koca yürekli yiğit?
Ta kendisiydi.
Alperen kültüründe yetişmiş bir insan kalkıp devletine kafa tutmaz, devletini şikayet etmez. Kendisi kırgın, kızgın olsa bile, ele güne karşı Arslanlar gibi savunur.
Ama kalbi de mi kırılmaz? Boynu da mı bükülmez?
Bugün herkes biliyor ki, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Sayın Erdoğan’ın Hanzadesi idi.
Bu terimi şimdiye kadar duymamış olanlara mütercimlik yapayım, yedeği demektir!
Yıprandığında, yorulduğunda, başına bir şey geldiğinde yerine geçecek olandır!
Muhsin Başkan, Sayın Erdoğan ile koordineli çalışarak, Kosova Devleti’ni kurandır.
AK Partisi %2 az oy almasın diye, seçimlere girmeyecek kadar dava adamı olandır.
Ondan evvel, RP zamanında, gurubu ile Rahmetli Erbakan hükümetine güvenoyu vererek destekleyen yiğittir!
Maruz bırakıldığı tüm işkencelere rağmen, engellemelere rağmen, 12 Eylül ihtilalinin zindanlarında beş vakit namazını terk etmeyen insan oğlu insandır!
Tüm yaşadıklarına rağmen, devletine sahip çıkan, ölümüne savunan koca adamdır.
“Bir saniyesine hüküm edemediğimiz dünyada fırıldak olmanın alemi yoktur” diyendir Muhsin Yazıcıoğlu!
“Ben bu köyün delisiyim” diyen adamın elini sıkarak, “Ben de bu vatanın delisiyim” diyen de yine odur!
Ve gerçekten de bu vatanın delisi, bu milletin aşığı idi!
“Biz Türkler kan dökmeyi sevmeyiz, ama söz konusu vatan ise, bu dünyanın şah damarını keseriz” diye meydan okuyan da rahmetliden başkası değildi!
Hatta FETÖ’nün tüm izlemelerine, dinlemelerine, takiplerine rağmen, hiçbir hatasını bulamadıkları insan yine Yazıcıoğlu’dur.
Kendisine devlet başkanlığını teklif ederek yanlarına çekmeye çalışan, alçakları ofisinden sille tokat kovan da o idi!
Burada, bir roman kadar anlatabilirim Şehid efendimizi.
Ancak bilen zaten biliyor onu. Bilmekle beraber de kalplerine gömdüler!
Fakat şu söz de bugünlerde yine dolaşıyor “Devletin namusu karlar altında kaldı.”
Ve bu namus artık karların altından çıkmalı!
Muhsin Yazıcıoğlu suikasti, cinayeti en ince ayrıntısına kadar aydınlatılmalı.
Devlet bir açıklama yapmalı!
AK Partisi seçmeni dahil, tatmin edilmeli.
Bu Sayın Erdoğan’ın da boynunun borcudur, Sayın Yıldırımın da.
Aradan bunca sene geçmesine rağmen, bu olayın daha tam aydınlanmamış olması, gerçekten de inanılır gibi değil.
Ancak, artık kimin kellesi gidecekse gitsin, kime neyin ucu dokunacaksa dokunsun, ama o karlar artık Muhsin Yazıcıoğlu’nun naaşının üzerinden kalksın!
Hele de bugünlerde, yani CHP’nin kalkıp da, o lanet 12 Eylül darbesinin işkenceci savcısının oğlunu, utanmadan, sıkılmadan İzmir’e aday gösterecek kadar aymaz arlanmazlığını sergilediği bu günlerde, bu açıklama gelmeli!
Hele de çakma ülkücü Meral Akşener’in, “Suç babadan oğula geçmez” diye tam da bu adayın arkasında yer almak ile tüm 12 Eylül mağdurlarının yüzüne hakaret ettiği bu günlerde, işte o savcı caninin işkencehanesinden geçen Muhsin başkanın Aziz ruhuna, bu açıklama bir borçtur!
12 Eylül tüm ülkücü hareketinin içinde kanayan yaradır. Elbette tüm sağ cenahın, ama özellikle de ülkücülerin!
Ve Meral Akşener gibi çakma değil, en has Ülkücülerden biri olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun aziz hatırası artık huzura kavuşturulmalı!
Ben bir kez daha, rahmet ile, saygı ile, sevgi ile anıyor, Allahtan Rahmet diliyorum!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.