Milletin gücü!
Söyleyen adam, Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan dı. Ve laf olsun diye de söylenmemişti, Milleti galeyana getirmek için de söylenmemişti! İnandığı için, hakikaten inandığı için ve bugüne kadar da işte tam da bu Millete rağmen değil, Milletin istediği doğrultusunda ve Milleti arkasına alarak siyaset yaptığı için söylemişti bu sözleri.
Dün ise yine Milleti dinleyerek, tabandan gelen seslere kulak vererek bir kaç açıklama yaptı. Aslında pek çok kez sinyallerini vermiş, kimseyi incitmemek için büyük ihtimam göstermişti, ancak sözlerinin muhattapları hiç bir şekilde üstlerine almamış, hatta işi pişkinliğe, şahsi başarılarına bağlamaya başlamıştı!
Halbuki o güvendikleri şahsi başarılar, aslında yok. Ve yapılan Anketler, işte o koltukta kalmamalarını apaçık göstermekte.
Evet, Sn. Cumhurbaşkanı, tabana hep kulak kabartmıştır ve de kabartacaktır. Çünkü taban millettir ve milletin gücü hiç de az buz değildir. 15 Temmuz bunun en açık belirtisidir ve Sn. Erdoğan bunu gayet iyi biliyor!
Afyon da düzenlenen kamp da da bunlar dile geldi, hem de ağır bir dille dile getirildi. AK Parti'nin İl ve İlçe kongreleri de, ileri, belirsiz bir tarihe ertelendi. Ertelendi çünkü delege seçmelerinde bile usulsüzlük, akrabacılık, adam kayırmacılık vardı ve bunların hepsi bizzat Sn. Erdoğan'ın masasına geldi. O da baktı, inceledi, tahkik ettirdirdi ve gereğini yapmak üzere kongreler ertelendi.
Ankara, Bursa ve Balıkesir Belediye Başkanlarının istifalarının istenmesinin nedenleri, 1. Derecede FETÖ, 2. Derecede istenmemezlik ve 3. Derecede de şahsi beceriksizlikdir. Nitekim 16 Nisan sonuçları herkesçe malumdur. Bunun hesapları elbette ki sorulacaktı ve soruluyor da!
Emin olun, bu üç isimle bu yenilenme bitmeyecektir ve bitmemeli de zaten. Daha rahatsızlık veren bir sürü isimler koltuklarında oturmakta. "Nasılsa Erdoğan var" deyip de işini angaryaya alan niceleri daha utanmadan ortalıkta geziniyor. Varsın gezinsinler, hakikatler bir gün onları da yakalayacaktır!
İşte o bir gün ne zaman diye soranlara tek cevap: Şartlar oluştuğundadır. Devlet bakkal dükkanı gibi idare edilmez, belli konjüktürlerin gelişmesi, beklenmesi esastır. Ancak devlet bir Fil gibidir. Adımlarını ağır fakat emin atar ve ASLA UNUTMAZ!
Sayın Cumhurbaşkanı tüm bu açıklamaları yaparken, çok önemli bir konuya da dikkat çekti aslında: “Bu bir siyasi partiden öte bir dava dır!”
Evet bir davadır, hem de nerdeyse 60 yıllık bir dava. Bu dava bu günlere hiç de kolay gelmedi. Çok cefalar çekildi, çok diyetler ödendi. Defalarca Siyasi Partileri kapatıldı, davalar açıldı, mahpusluklar alındı. Lakin hep öne bakıldı ve asla pes edilmedi.
Cefasını çekenler kenara itildi, şahsen hiç bir emeği olmayanlar, hayal dahi edemeyecekleri makamlara getirildi. Taban, cefakar taban yine sustu, çünkü davaydı.
Sabahlara kadar bayrak asanlar, kapı kapı dolaşıp oy isteyenler; mesele aş, iş olunca, ötekileştirildi, seçilmesine yardımcı olduklarının akrabaları, eş dostları, yakın çevreleri ihya edildi. Cefakar taban yine sustu. Çünkü mesele dava idi!
Bugün, artık hesaplaşma vakti geldiğinde, tabanı horlayanlar, küstürenler hesaba çekilmeye başladığında da taban susuyor, susuyor çünkü dava olarak gördüğü yapıya zarar vermekten sakınıyor. İşte Dava anlayışı tam da bu.
Gönül ister ki, tabanın gösterdiği asaleti, makam sahipleri de göstersin. Kendilerini aşağılatmadan, sessizce görevlerini devretsin! Hiç olmazsa bunu becerebilsinler..
Bizlerin yapacağı ise çok açık. Her zamanki gibi, Milletin adamına, 90 yıldan sonra ilk kez hakikaten ve gerçek manasıyla, milletin doğrultusunda siyaset yapan Sayın Cumhurbaşkanımıza güvenmek, sükuneti koruyup, fitne ve fesata mahal vermemektir. Davamıza dört elle sarılıp, sahip çıkmak, dahili ve harici fitne yuvalarını başlarına yıkmaktır!
Herhangi bir makam, bir mevki beklemek değil, Allah rızasını, Memleket bekasını gözetmektir. Zira Vatanımız çok kritik bir dönemdedir ve bu dönem aynı zamanda bir dönemeçtir. Lehimize sonuçlanması için de elimizden gelenini yapmak, hem bir vatanperver olarak, hem bu aziz milletin bir ferdi olarak hem de bu davanın bir eri olarak boynumuzun borcudur.
Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza ve arkadaşlarına güveniyorum, Devletimize güveniyorum! Uluslararası kuruluşların yaptığı büyüme ve ilerleme tahminleri de bu güvenin doğru olduğunu gösteriyor!
Evet herşey çabucak bitmeyecek, bu doğru, önümüzde zor bir süreç var, bu doğru, fakat takdir edeceksiniz ki, karşımızdaki düşman da çok çetin, sinsi ve tehlikeli. Üstelik sahipleri de srtık kendilerini açıkça belli etme cüretine varacak kadar da azmış durumdalar!
Gün birlik günüdür! Gün irilik günüdür! Gün dik durma günüdür!
Ya birlik olup bu badireleri hep beraber atlatacağız, ya da hep beraber yok olacağız. Bu bu kadar basit!
Allah Vatanımıza, Milletimize, Devletimize zeval vermesin. Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Dün ise yine Milleti dinleyerek, tabandan gelen seslere kulak vererek bir kaç açıklama yaptı. Aslında pek çok kez sinyallerini vermiş, kimseyi incitmemek için büyük ihtimam göstermişti, ancak sözlerinin muhattapları hiç bir şekilde üstlerine almamış, hatta işi pişkinliğe, şahsi başarılarına bağlamaya başlamıştı!
Halbuki o güvendikleri şahsi başarılar, aslında yok. Ve yapılan Anketler, işte o koltukta kalmamalarını apaçık göstermekte.
Evet, Sn. Cumhurbaşkanı, tabana hep kulak kabartmıştır ve de kabartacaktır. Çünkü taban millettir ve milletin gücü hiç de az buz değildir. 15 Temmuz bunun en açık belirtisidir ve Sn. Erdoğan bunu gayet iyi biliyor!
Afyon da düzenlenen kamp da da bunlar dile geldi, hem de ağır bir dille dile getirildi. AK Parti'nin İl ve İlçe kongreleri de, ileri, belirsiz bir tarihe ertelendi. Ertelendi çünkü delege seçmelerinde bile usulsüzlük, akrabacılık, adam kayırmacılık vardı ve bunların hepsi bizzat Sn. Erdoğan'ın masasına geldi. O da baktı, inceledi, tahkik ettirdirdi ve gereğini yapmak üzere kongreler ertelendi.
Ankara, Bursa ve Balıkesir Belediye Başkanlarının istifalarının istenmesinin nedenleri, 1. Derecede FETÖ, 2. Derecede istenmemezlik ve 3. Derecede de şahsi beceriksizlikdir. Nitekim 16 Nisan sonuçları herkesçe malumdur. Bunun hesapları elbette ki sorulacaktı ve soruluyor da!
Emin olun, bu üç isimle bu yenilenme bitmeyecektir ve bitmemeli de zaten. Daha rahatsızlık veren bir sürü isimler koltuklarında oturmakta. "Nasılsa Erdoğan var" deyip de işini angaryaya alan niceleri daha utanmadan ortalıkta geziniyor. Varsın gezinsinler, hakikatler bir gün onları da yakalayacaktır!
İşte o bir gün ne zaman diye soranlara tek cevap: Şartlar oluştuğundadır. Devlet bakkal dükkanı gibi idare edilmez, belli konjüktürlerin gelişmesi, beklenmesi esastır. Ancak devlet bir Fil gibidir. Adımlarını ağır fakat emin atar ve ASLA UNUTMAZ!
Sayın Cumhurbaşkanı tüm bu açıklamaları yaparken, çok önemli bir konuya da dikkat çekti aslında: “Bu bir siyasi partiden öte bir dava dır!”
Evet bir davadır, hem de nerdeyse 60 yıllık bir dava. Bu dava bu günlere hiç de kolay gelmedi. Çok cefalar çekildi, çok diyetler ödendi. Defalarca Siyasi Partileri kapatıldı, davalar açıldı, mahpusluklar alındı. Lakin hep öne bakıldı ve asla pes edilmedi.
Cefasını çekenler kenara itildi, şahsen hiç bir emeği olmayanlar, hayal dahi edemeyecekleri makamlara getirildi. Taban, cefakar taban yine sustu, çünkü davaydı.
Sabahlara kadar bayrak asanlar, kapı kapı dolaşıp oy isteyenler; mesele aş, iş olunca, ötekileştirildi, seçilmesine yardımcı olduklarının akrabaları, eş dostları, yakın çevreleri ihya edildi. Cefakar taban yine sustu. Çünkü mesele dava idi!
Bugün, artık hesaplaşma vakti geldiğinde, tabanı horlayanlar, küstürenler hesaba çekilmeye başladığında da taban susuyor, susuyor çünkü dava olarak gördüğü yapıya zarar vermekten sakınıyor. İşte Dava anlayışı tam da bu.
Gönül ister ki, tabanın gösterdiği asaleti, makam sahipleri de göstersin. Kendilerini aşağılatmadan, sessizce görevlerini devretsin! Hiç olmazsa bunu becerebilsinler..
Bizlerin yapacağı ise çok açık. Her zamanki gibi, Milletin adamına, 90 yıldan sonra ilk kez hakikaten ve gerçek manasıyla, milletin doğrultusunda siyaset yapan Sayın Cumhurbaşkanımıza güvenmek, sükuneti koruyup, fitne ve fesata mahal vermemektir. Davamıza dört elle sarılıp, sahip çıkmak, dahili ve harici fitne yuvalarını başlarına yıkmaktır!
Herhangi bir makam, bir mevki beklemek değil, Allah rızasını, Memleket bekasını gözetmektir. Zira Vatanımız çok kritik bir dönemdedir ve bu dönem aynı zamanda bir dönemeçtir. Lehimize sonuçlanması için de elimizden gelenini yapmak, hem bir vatanperver olarak, hem bu aziz milletin bir ferdi olarak hem de bu davanın bir eri olarak boynumuzun borcudur.
Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza ve arkadaşlarına güveniyorum, Devletimize güveniyorum! Uluslararası kuruluşların yaptığı büyüme ve ilerleme tahminleri de bu güvenin doğru olduğunu gösteriyor!
Evet herşey çabucak bitmeyecek, bu doğru, önümüzde zor bir süreç var, bu doğru, fakat takdir edeceksiniz ki, karşımızdaki düşman da çok çetin, sinsi ve tehlikeli. Üstelik sahipleri de srtık kendilerini açıkça belli etme cüretine varacak kadar da azmış durumdalar!
Gün birlik günüdür! Gün irilik günüdür! Gün dik durma günüdür!
Ya birlik olup bu badireleri hep beraber atlatacağız, ya da hep beraber yok olacağız. Bu bu kadar basit!
Allah Vatanımıza, Milletimize, Devletimize zeval vermesin. Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.