Mersin saldırısı
Elbette ki, başta Şehid düşen memurumuza Allahtan rahmet, ailesi ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Elbette ki bu menfur terör saldırısını şiddetle ve esefle kınıyorum.
Elbette ki, zerre miskal katkısı olan her kim varsa, lanetliyorum.
Yaralanan kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Mersin Polis Evi saldırısında, kendi canlarını hiçe sayarak, olaya şahsi araçları ile yetişip müdahale eden, sonunda saldırgan iki kadının kendilerini patlamasına vesile olan, "Gece Kartalları", Bekçi kardeşlerimizin de alınlarından öpüyorum.
İlk başından beri, bu olay hakkında, bir dizi tezvirat, bilinçli dezenformasyon, algı yönetimi denemelerine şahit olduk.
O kadar ki, Mersin'de bir siyasi partinin ilçe gençlik kolları başkanı olduğu iddia edilen bir şahıs, "bir bayan polis cinnet geçirmiş, sağa, sola bomba atmış" diye bir tweet atıp, olayı, polise yıkmak istemesine kadar vardı bu iş.
Umarım Mersin Savcılığı, gerekli işlemleri başlatır.
Sonra tabii, olaya DEAŞ süsü vermek isteyenler de çıktı.
Hepsi, Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun olay mahaline gidip basın açıklaması yapması ile açıklığa kavuştu.
Olayın faili PKK.
Ve maalesef şunu da belirtmek gerekir ki:
Felaket bağıra bağıra geliyorum dedi.
Çünkü epey zamandır, söz konusu ilin bazı kurumlarında PKK'lıların ve DHKP-C'lilerin bulunduğu yönünde ciddi iddialar vardı ve devletimiz de bir dizi operasyonlar yaptı bu konuda.
Ancak maalesef yeterli olmadı, anlaşıldığı gibi.
Çünkü siyasi sorumlusu olanlara el uzatılmadı, hesap sorulmadı.
İşte bu durum da, insanımızın sabrını zorluyor.
Hatırlayacaksınız ki, İstanbul'da da benzeri bir dizi operasyonlar yapılmış, bir dizi gözaltılar yapılmış ve bu zanlıların birisi, kaçtığı Yunanistan'dan video atmış idi.
Peki siyasi sorumlusu olandan hesap soruldu mu?
Hayır.
Bakın bu olmaz.
Benzer bir olay, AB'de, Kanada'da, ABD'de olsa, o parti derhal kapatılır.
Neticede İspanya, Batasuna Partisini, sadece terörü kanamadığı için kapatmış, AİHM'de kararı onaylamıştı.
Peki Türkiye'de, PKK ile doğal bağlantısı olduğu hakkında zerre şüphesi kalmayan HDP ve Belediyeler bazında, PKK'lılara kol kanat geren diğer partiler neden sorumlu tutulmaz?
Neden bu tip saldırıların meydana gelmesi beklenir?
Bunun izahı, hukuk ise ya da adli makamların yavaş işlemesi ise bunlarda eksiklikler var demektir ve behemehal gözden geçirilmesi elzemdir.
Hülasa, emniyet güçlerimizin, üstünde Demokles'in Kılıcı gibi duran ve vakti ile AB'ye uyum yasaları çerçevesinde yürürlüğe giren CUMUK'unda gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Polis, yetkilerini, silahını kullanmakta tereddüt etmemeli, tedirgin olmamalıdır.
Bakınız, benzeri bir olay ABD'de olsaydı, o saldırganlar, kendilerini patlamadan evvel, iki şarjör mermi yemişlerdi.
Çünkü orda polisin yetkileri var.
Çünkü orda polisin kendini savunma hakkı dokunulmaz ve tehlike algılama şemaları çok farklı.
Misalen, "eller yukarı" komutuna uymayan kişiye bile ateş açma yetkileri var.
Onu geçtim, "dur" ihtarına uymayana bile.
Fark bu.
Neticede neler olabileceğini gördük.
Peki, 2023 seçimlerine kadar bu tip olaylar çoğalır mı?
Umarım ki çoğalmaz, ancak bu konu, ummak ile niyaz etmek ile olacak konu değil.
Çünkü bir kez daha belli oldu ki, önümüzdeki seçimler, bal gibi de milli beka ila alakalı ve sadece iki taraf var.
Büyük Türkiye'yi isteyen Cumhur ittifakı ve diğerleri.
Allah ülkemizi, milletimizi korusun.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Elbette ki bu menfur terör saldırısını şiddetle ve esefle kınıyorum.
Elbette ki, zerre miskal katkısı olan her kim varsa, lanetliyorum.
Yaralanan kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Mersin Polis Evi saldırısında, kendi canlarını hiçe sayarak, olaya şahsi araçları ile yetişip müdahale eden, sonunda saldırgan iki kadının kendilerini patlamasına vesile olan, "Gece Kartalları", Bekçi kardeşlerimizin de alınlarından öpüyorum.
İlk başından beri, bu olay hakkında, bir dizi tezvirat, bilinçli dezenformasyon, algı yönetimi denemelerine şahit olduk.
O kadar ki, Mersin'de bir siyasi partinin ilçe gençlik kolları başkanı olduğu iddia edilen bir şahıs, "bir bayan polis cinnet geçirmiş, sağa, sola bomba atmış" diye bir tweet atıp, olayı, polise yıkmak istemesine kadar vardı bu iş.
Umarım Mersin Savcılığı, gerekli işlemleri başlatır.
Sonra tabii, olaya DEAŞ süsü vermek isteyenler de çıktı.
Hepsi, Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun olay mahaline gidip basın açıklaması yapması ile açıklığa kavuştu.
Olayın faili PKK.
Ve maalesef şunu da belirtmek gerekir ki:
Felaket bağıra bağıra geliyorum dedi.
Çünkü epey zamandır, söz konusu ilin bazı kurumlarında PKK'lıların ve DHKP-C'lilerin bulunduğu yönünde ciddi iddialar vardı ve devletimiz de bir dizi operasyonlar yaptı bu konuda.
Ancak maalesef yeterli olmadı, anlaşıldığı gibi.
Çünkü siyasi sorumlusu olanlara el uzatılmadı, hesap sorulmadı.
İşte bu durum da, insanımızın sabrını zorluyor.
Hatırlayacaksınız ki, İstanbul'da da benzeri bir dizi operasyonlar yapılmış, bir dizi gözaltılar yapılmış ve bu zanlıların birisi, kaçtığı Yunanistan'dan video atmış idi.
Peki siyasi sorumlusu olandan hesap soruldu mu?
Hayır.
Bakın bu olmaz.
Benzer bir olay, AB'de, Kanada'da, ABD'de olsa, o parti derhal kapatılır.
Neticede İspanya, Batasuna Partisini, sadece terörü kanamadığı için kapatmış, AİHM'de kararı onaylamıştı.
Peki Türkiye'de, PKK ile doğal bağlantısı olduğu hakkında zerre şüphesi kalmayan HDP ve Belediyeler bazında, PKK'lılara kol kanat geren diğer partiler neden sorumlu tutulmaz?
Neden bu tip saldırıların meydana gelmesi beklenir?
Bunun izahı, hukuk ise ya da adli makamların yavaş işlemesi ise bunlarda eksiklikler var demektir ve behemehal gözden geçirilmesi elzemdir.
Hülasa, emniyet güçlerimizin, üstünde Demokles'in Kılıcı gibi duran ve vakti ile AB'ye uyum yasaları çerçevesinde yürürlüğe giren CUMUK'unda gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Polis, yetkilerini, silahını kullanmakta tereddüt etmemeli, tedirgin olmamalıdır.
Bakınız, benzeri bir olay ABD'de olsaydı, o saldırganlar, kendilerini patlamadan evvel, iki şarjör mermi yemişlerdi.
Çünkü orda polisin yetkileri var.
Çünkü orda polisin kendini savunma hakkı dokunulmaz ve tehlike algılama şemaları çok farklı.
Misalen, "eller yukarı" komutuna uymayan kişiye bile ateş açma yetkileri var.
Onu geçtim, "dur" ihtarına uymayana bile.
Fark bu.
Neticede neler olabileceğini gördük.
Peki, 2023 seçimlerine kadar bu tip olaylar çoğalır mı?
Umarım ki çoğalmaz, ancak bu konu, ummak ile niyaz etmek ile olacak konu değil.
Çünkü bir kez daha belli oldu ki, önümüzdeki seçimler, bal gibi de milli beka ila alakalı ve sadece iki taraf var.
Büyük Türkiye'yi isteyen Cumhur ittifakı ve diğerleri.
Allah ülkemizi, milletimizi korusun.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.