Murat Yılmaz

Murat Yılmaz

İç siyaset tuzağı!

Artık en zor ikna olan bile görmüştür ki, dünyada kartlar yeniden dağıtılıyor. Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi.
İç siyaset tuzağı!
Senaryolar aynı, figüranlar aynı, plan, metot aynı. Tek değişen Başrol oyuncuları.

Yüz yıl evvel bunlar İngiliz, Rus ve Fransızlar’dı. Bugün ise başrol ABD!

Ve ABD yola kiminle devam edeceğine çoktan karar vermiş durumda. Yaşanan son olaylar bunu işaret ediyor. 

Yanlarına en sadık ve cilvesiz çözüm ortaklarını yine aldılar bile.

Suudi Arabistan, Mısır, BAE, irili ufaklı Arap ülkeleri. 

Karşılarına aldıkları da belli oldu.

İlk etapta Türkiye, Sudan, Katar, AB!

Çin ile oynadıkları oyun, biraz danışıklı dövüş gibi geliyor. 

Kavga ediyoruz edası ile dünya piyasalarının canına okuyorlar. Ve bu ikili dışında ise herkes ancak seyirci kalmak durumunda.

Rusya, bir taraftan denge kurma peşinde olsa bile, eski gücü ve ihtişamı olmadığı için, sadece lokal bir aktör olmaktan öteye gidemiyor. 

Ve biz. Biz neredeyiz, ne yapıyoruz, ne yapacağız?

Maalesef biz, global platformda bölgesel bağımda önemimizi görmüyoruz, göremiyoruz.

Ortadoğu’da bizim olmadığımız bir planın, bir düzenlemenin, ancak hayal olabileceğinin farkında değiliz.

Eğer olsaydık, iki de bir, şimdi gelecez, yarın gelecez, ansızın gelecez demeden, gider, gerekeni yapar, gerisini düşünme meselesini de diğerlerine bırakırdık.

Ancak, sınırlarımıza yapılan onca yığınağa rağmen. Askeri operasyon hala beklemekte. Halbuki her geçen saat bile aleyhimize işlemekte. 

Kimin nerde ne dengesi olduğunu gözetmek yerine, bölgede biz kendi dengemizi kurmalıydık, kurmalıyız. 

Bu ise ancak askeri güç ile olacak bir iş. Eh bizde de ondan bol olan bir şey yok ki.

Harekat daha çok gecikir ise korkarım bu kez biz birilerinin oldu bitti ise ile karşı karşıya kalmak durumunda olacağız, ki bunu tarih asla affetmez.

Ve öyle Fırat’ın şurası, burası ile falan da yeltenmeden, petrol yataklarını da bizim ırkımızdan olanların yoğun yaşadıkları her neresi var ise onları da kapsayacak bir operasyon şart.

Bu vesile ile birilerinin meşhur yerlerini dayandıkları terör örgütlerini de imha etme fırsatını asla kaçırmamamız gerek.

Çünkü bunu da yapmaz isek, tarih yine affetmez.

Ancak biz ne yapıyoruz?

İç siyasetin kısır döngüsünde dolanıp duruyor, burnumuzu kaldıramıyoruz. 

Saçma sapan ve on yıllardır düren bir Laik, Anti Laik, Kemalist, Muhafazakar, sağcı, solcu, kavgası içinde boğuluyoruz.

Her zaman üç gün içinde biten mahali idareler seçimlerine bir aydır kilitlenmiş durumdayız. Ankara da yaşanan bir olay yüzünden, yine kaç gündür milletçe acımasızca bir tartışma içindeyiz.

Bu esnada, ABD, Suud, Mısır, BAE yönetiminde bir Cunta, Sudan da darbe yapıyor. 

Sevakin adası ve Türkiye’ye yaklaşma bir sebep olarak gözüksede, asıl mesele, Sudan karasularında bulunan devasa doğalgaz rezervidir.

Güney Kıbrıs’a konan yüz küsür F35, etrafımızı saran dost görünen düşmanlara dağıtıldı bile. 

Tesadüf mü?

Dediğimiz gibi, ABD, yüz yıl önce Osmanlı’ya karşı, o zamanlar İngilizlerin kullanıp sonra da kukla hükümdarlar ile emirlerine amade ettiği Arap aşiretlerini, bugün yine İngilizlerin de ortaklığı ile, aynı strateji ile yürüyorlar. 

Çünkü o zamanlar hükümdarlık verilenlerin varisleri halen eski Osmanlı topraklarında hüküm sürmeye devam ediyor ve bir an bile, asıl efendilerinin kim olduklarını unutmuş değiller.

Hoş onlar unutmak istese de efendileri buna asla müsaade etmedi.

ABD, 60 il yıllarda, tek başına Ortadoğu oyununu oynamaya kalksa da bunu çok ağır hatalar yaptığı için, boyunun ölçüsünü almıştı.

En büyük hataları, kendi elleri ile tahta oturttukları Şah Reza Pehlevi’yi, kendi yetiştirdikleri Humeyni tarafından tahttan indirmeleri olmuştu.

Çünkü Humeyni, CIA’in yardımı ile Şahı devirdikten sonra, “İslami devrim” yapmış ve ABD’ye baş düşman kesilmişti. 

İkinci büyük hataları ise, yine bizzat iktidara getirdikleri Saddam Hüseyin’i düşman ilan ederek, Irak’da doldurulamayacak bir boşluğa yol vermeleri olmuştur. 

Bu adım Ortadoğu’nun destabilize olmasına neden oldu. 

İlk başta bu ABD’nin işine geliyor gibi gözükse de onların dahi kontrol edemedikleri bir kargaşa, çok pahalıya patladı.

Örneğin, düzenli ordu yerine Irak’a gönderdikleri paralı askerler, yani Donald Rumsfeld in bugün kaç kere isim değiştirmiş olan Blackwater şirketinin adamları. 

ABD hükümetleri bunları yüzlerce Milyar dolar ödedi. 

Ancak kayıpları, sakatlananları o kadar çok oldu ki, bunları sigortalayan şirketlerin hemen hepsi iflasın eşliğine geldi, hatta iflas etti.

Bu savaş ABD’ye çok, ama çok pahalıya patladı ve getirisi, giderini asla karşılamadı. 

Onun için de yüz yıllardır Arap aşiretlerine efendilik eden İngilizler ile birlikte hareket etme mecburiyeti doğdu. 

Bunu anlayan, muhalefet eden Kaşıkçı, malum katledildi.

Suud ailesi içindeki muhalifler ya derdest edildi ya susturuldu. 

Şimdi ise Prens M. Bin Salman (MSB), İsrail ile de aynı çizgide be ittifak içinde. Kime karşı, Türkiye ye karşı.

Ve biz halen, iç meseleler ile boğuşup duruyoruz. Çünkü birileri bunu böyle istiyor.

Tüm dünyada kartlar yeniden dağıtılırken, Türkiye’nin bu masada yeri olmasın diye uğraşıp duruyor.

Halbuki bizim şu an, iktidarı ile muhalefeti ile tek yürek olarak, dıştan gelen tüm bu tehlikelere karşı tek vücut olmamız gerekir.

Çünkü hangi siyasi fikirden olursak olalım, bizim önümüzde gerçekten bir var olma veya yok olma, yani gerçekten bir beka meselesi olduğunu görmemiz ve topyekün mücadele etmemiz gerekiyor.

Ancak maalesef yine düşman içerden olunca, kalenin kilidi tutmuyor. 

Ve bu içerdeki düşmanların kimler olduğunu bilmek isteyen, sadece ülkeyi iç siyasete kim mahkum ediyor, buna bir baksın. Yeter. 

Kim, kimleri savunuyor, bunlara bir göz atsın yeter.

Bugün dağdaki teröristi kim savunuyor, kim şirinleştirmeye çalışıyor?

Ve şimdi bana kimse “ama megri, megri” demesin! 

Çünkü bunu diyenlere, Barzani’ye de Talabani’ye de yıllarca kim Türkiye’nin diplomatik pasaportunu ceplerine koydu diye sorarım, apışıp kalırlar.

Ve yine bugün kim FETÖ’cü canileri, hainleri, darbecileri savunuyorsa, masumlaştırmaya çalışıyorsa, işte içerdeki düşmanların doğru adresindesinizdir.

Her kim işbaşına gelir gelmez, Osmanlı hatıralarını parçalattırıyor, yüzlerce insanı işinden, ekmeğinden ediyorsa, bizi de iç siyasete mahkum eden onlardır.

Yeni bir yüzyılın başında milli birlik ve beraberlik hiç olmadığı kadar önemli iken, bu toplumu derinden kutuplaştıran kimse içteki düşman işte onlardır.

Şu an tüm enerjimizi, tüm maharetimizi, Ortadoğu da denge kurmaya, hatta denge sahibi olmaya harcamamız gerekirken, bu iç siyasete saplanıp kalmak, hiç ama hiç akıl karı olmadığı gibi, tekrar ediyorum, tarihin de asla affetmeyeceği bir hata ve boşluktur. 

Çünkü Türkiye bizimdir, hepimizindir. 

Ve çocuklarımıza, torunlarımıza, 200 sene sonra, rahat bir gelecekte yaşamanın imkanlarını bugün sağlayabilecek mücadelenin içinde olmalıyız.

Terörsüz, maddi sıkıntısız, üretim ve tüketimin orantılı olduğu, pasaportunun tüm dünyada itibar gördüğü, parasının para olduğu bir Türkiye’yi onlar hakkediyor. 

Biz mücadelesini versek ve bu uğurda bedeller ödesek de bizden sonraki nesiller bunu hakkediyor. 
Türkiye bunu hakkediyor.



Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam..

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı