Her seçim arefesinde aynı oyun
Anket firmaları, özellikle de sadece masa başında anket yapan, kafalarına göre anket yapanlar, aslında bir nevi militanlık yapan anket şirketleri, her seçim veya referandum evvelinde, özellikle de son bir, iki ay içinde, iyice abartarak, aynı oyunu sergiliyorlar.
Daha önceleri sadece AK Partisi'nin ve Sayın Erdoğan'ın oylarını aşağıda, CHP ve muhalefet oylarını, beş puan, on puan yüksek göstererek, bir kabul ettirme algısı yaparlardı.
Şimdi tabii, Cumhur İttifakı'nın oy oranlarını indirgeyerek aynı oyunu oynuyorlar.
Öyle böyle değil hem de, akla mantığa uymayan, sığmayan, matematiğe zıt oranlar ile resmen bir partizanlık, bir beşinci kol faaliyetleri yürütüyorlar.
Elbette ki, bunun etiğe, ahlaka sığan hiçbir tarafı da yok, peki kimim umurunda?
Kimsenin umurunda değil, çünkü çok tatlı paralar dönüyor bu kulvarlarda.
Bu şirketler de hem ideolojik olarak yakın oldukları için ve hem de deve yükü ile paralar aldıkları için, ne etiğe bakıyor, ne ahlaka. Paraya bakıyorlar, paraya.
Tabii bunun başka amaçları da yok değil.
Kaç kez denediler.
Mesela son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Muharrem İnce'yi, önde gösterdiler, haftalarca, hatta ikinci tura kalır dediler.
Ancak seçim gecesi, gerçek oy oranları açıklanmaya başlayınca ve Sayın Erdoğan'ın seçim zaferi, hem de tartışma götürmeyecek şekilde, ezici çoğunlukla zaferi ortaya çıkınca, şizofrene bağladılar.
Yok efendim, İnce kaçırılmış, yok efendim baskı ve hatta tehdit altında imiş, yok göz işareti versinmiş, onlar anlarlar mış...
Bir sürü deli zırvası aldı başını gitti.
Akla ziyan.
Peki maksat ne idi?
"Anketlerde çok öndeydik, kazanıyorduk, oylar çalındı, ayaklanın."
Mesele ve maksat buydu, halkı ayaklanmaya, kaosa sürüklemek.
Zaten son seçimlerden bu yana, hatta 15 Temmuz'dan bu yana, bu milleti huzursuz etme, ayaklandırma çabası had safhada ve giderek artan şiddetle, her yol deneniyor, ancak Anadolu irfanı buna müsaade etmiyor.
Bu kez de aynı oyunları izliyoruz.
Bu kez de hep aynı şirketlerin, aynı stratejileri kullanarak, insanları, toplumu manipüle etme çabalarını gözlemliyoruz.
Bu kez de sosyal medyada, takip edilmeyen, hatta haz edilmeyen tiplerin, hesapların, muhafazakar ve hükümet yanlısı insanların önlerine getirildiğine Şahid oluyoruz.
Bu kez de sosyal medyada, ne idüğü, menşei belirsiz hesapların seçim anketleri yaptıklarını, paralı oylar ile bot hesaplar ile bu anketleri manipüle ettiklerini görüyoruz.
Bu seçim arefesinde de boş ve bot hesapların; "AK Partisi seçmeniyim, ama bu kez oyum Kılıçdaroğlu'na" gibi saçma, düzmece olduğu ayın 14. gibi belli olan paylaşımları izliyoruz.
Bir haftalık/aylık/günlük hesapların birden fazlalaştığını ve provokasyonlar yaptığını görüyoruz.
Yine aynı ünlü, ünsüz, sözüm ona sanatçı, aydın vs. hesapların, basma kalıp attıkları tweetler ile seçimleri çoktan kazanmış olduklarını, herkesi yargılamaya başladıklarını gayet net görüyoruz.
Zaten hep aynı kişiler.
Korku imparatorluğu kurmak isteyenler de, kaos ortamı çıkartmak isteyenler de, hep aynı, bir avuç kişiler.
Ve ne yazık ki, şu dezenformasyon yasasını hükümet boşuna çıkartmış.
Tamamen yetersiz, hatta uygulanmayan bir yasa.
Çıkartmış olmak için çıkartılmış.
Eğer öyle olmasaydı, deprem meydana geldiğinin ertesi günleri ortaya yayılan yüz binlerce yanıltıcı haber olmazdı.
Organize kötülükler cezasız kalmazdı, ama kaldı.
Kimse yanlış anlamasın.
Ben bir basın mensubuyum ve elbette her türlü sansüre karşıyım.
Ama yalan habere, manipülasyona, halkı bilerek yanıltma ve hatta kışkırtmaya daha da karşıyım.
Bu benim mesleki etik anlayışıma tabandan tavana zıt.
Basın, hür basın, demokrasilerde bir güçtür, olmazsa olmazdır.
Ancak basın adı altında, araştırma şirketi adı altında yapılan bu gerilla yöntemleri de demokrasi ile asla bağdaşmamaktadır.
Bu da aslında bizim demokrasi anlayışımızın pek de gelişmediğinin göstergesidir.
Hoş, artık Avrupa'da da ABD de de aynı tezgahlar kuruluyor ya...
Ben kendi güzide memleketime bakarım.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Daha önceleri sadece AK Partisi'nin ve Sayın Erdoğan'ın oylarını aşağıda, CHP ve muhalefet oylarını, beş puan, on puan yüksek göstererek, bir kabul ettirme algısı yaparlardı.
Şimdi tabii, Cumhur İttifakı'nın oy oranlarını indirgeyerek aynı oyunu oynuyorlar.
Öyle böyle değil hem de, akla mantığa uymayan, sığmayan, matematiğe zıt oranlar ile resmen bir partizanlık, bir beşinci kol faaliyetleri yürütüyorlar.
Elbette ki, bunun etiğe, ahlaka sığan hiçbir tarafı da yok, peki kimim umurunda?
Kimsenin umurunda değil, çünkü çok tatlı paralar dönüyor bu kulvarlarda.
Bu şirketler de hem ideolojik olarak yakın oldukları için ve hem de deve yükü ile paralar aldıkları için, ne etiğe bakıyor, ne ahlaka. Paraya bakıyorlar, paraya.
Tabii bunun başka amaçları da yok değil.
Kaç kez denediler.
Mesela son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Muharrem İnce'yi, önde gösterdiler, haftalarca, hatta ikinci tura kalır dediler.
Ancak seçim gecesi, gerçek oy oranları açıklanmaya başlayınca ve Sayın Erdoğan'ın seçim zaferi, hem de tartışma götürmeyecek şekilde, ezici çoğunlukla zaferi ortaya çıkınca, şizofrene bağladılar.
Yok efendim, İnce kaçırılmış, yok efendim baskı ve hatta tehdit altında imiş, yok göz işareti versinmiş, onlar anlarlar mış...
Bir sürü deli zırvası aldı başını gitti.
Akla ziyan.
Peki maksat ne idi?
"Anketlerde çok öndeydik, kazanıyorduk, oylar çalındı, ayaklanın."
Mesele ve maksat buydu, halkı ayaklanmaya, kaosa sürüklemek.
Zaten son seçimlerden bu yana, hatta 15 Temmuz'dan bu yana, bu milleti huzursuz etme, ayaklandırma çabası had safhada ve giderek artan şiddetle, her yol deneniyor, ancak Anadolu irfanı buna müsaade etmiyor.
Bu kez de aynı oyunları izliyoruz.
Bu kez de hep aynı şirketlerin, aynı stratejileri kullanarak, insanları, toplumu manipüle etme çabalarını gözlemliyoruz.
Bu kez de sosyal medyada, takip edilmeyen, hatta haz edilmeyen tiplerin, hesapların, muhafazakar ve hükümet yanlısı insanların önlerine getirildiğine Şahid oluyoruz.
Bu kez de sosyal medyada, ne idüğü, menşei belirsiz hesapların seçim anketleri yaptıklarını, paralı oylar ile bot hesaplar ile bu anketleri manipüle ettiklerini görüyoruz.
Bu seçim arefesinde de boş ve bot hesapların; "AK Partisi seçmeniyim, ama bu kez oyum Kılıçdaroğlu'na" gibi saçma, düzmece olduğu ayın 14. gibi belli olan paylaşımları izliyoruz.
Bir haftalık/aylık/günlük hesapların birden fazlalaştığını ve provokasyonlar yaptığını görüyoruz.
Yine aynı ünlü, ünsüz, sözüm ona sanatçı, aydın vs. hesapların, basma kalıp attıkları tweetler ile seçimleri çoktan kazanmış olduklarını, herkesi yargılamaya başladıklarını gayet net görüyoruz.
Zaten hep aynı kişiler.
Korku imparatorluğu kurmak isteyenler de, kaos ortamı çıkartmak isteyenler de, hep aynı, bir avuç kişiler.
Ve ne yazık ki, şu dezenformasyon yasasını hükümet boşuna çıkartmış.
Tamamen yetersiz, hatta uygulanmayan bir yasa.
Çıkartmış olmak için çıkartılmış.
Eğer öyle olmasaydı, deprem meydana geldiğinin ertesi günleri ortaya yayılan yüz binlerce yanıltıcı haber olmazdı.
Organize kötülükler cezasız kalmazdı, ama kaldı.
Kimse yanlış anlamasın.
Ben bir basın mensubuyum ve elbette her türlü sansüre karşıyım.
Ama yalan habere, manipülasyona, halkı bilerek yanıltma ve hatta kışkırtmaya daha da karşıyım.
Bu benim mesleki etik anlayışıma tabandan tavana zıt.
Basın, hür basın, demokrasilerde bir güçtür, olmazsa olmazdır.
Ancak basın adı altında, araştırma şirketi adı altında yapılan bu gerilla yöntemleri de demokrasi ile asla bağdaşmamaktadır.
Bu da aslında bizim demokrasi anlayışımızın pek de gelişmediğinin göstergesidir.
Hoş, artık Avrupa'da da ABD de de aynı tezgahlar kuruluyor ya...
Ben kendi güzide memleketime bakarım.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.