Geri kalmışlık!
Biz ne teknoloji de geri kalmışız ne de seviye de özellikle de şu her fırsatta ağızlara sakız olan muasır medeniyetler seviyesini hatta biz geçtik bile!
Ülkemizin başına 60 yıldır örülen çoraplara rağmen, geldiğimiz seviyi, aynı durumlar ile, belalar ile Avrupa’nın herhangi bir ülkesi karşı, karşıya kalsa idi, emin olunuz ki, şu an halen Gutenberg’in matbaası ile yetinmek zorunda kalırlardı!
Ama bir geri kalmışlığımız var. Bunu bir kabul edelim evvela.
Düşünce bakımından, fikir bakımından, algı bakımından biz geri kaldık ne yazık ki!
Son zamanlarda olup bitenlere bir göz atınız. Medyanın bize servis ettiklerine, akabinde sosyal medyada kopan furyalara bakınız.
Örnek mi? Hemen, tabii.
Avrupa’da millet, artan benzin fiyatları için ülkeleri durduruyor, biz ise, muhasebeci Kenan olarak bilinen birinin CHP’den ihracını konuşuyoruz.
Danimarka, 20’lik banknotun üstünde hangi resim olsun diye tartışıyor, biz ise Ahmet ile Hadise’nin didişmesini konuşuyoruz!
Batı dünyası ISS’in bilmem kaçıncı yıldönümünü kutluyor, biz ise yapılan provokasyonları konuşuyoruz!
Ve biz bunu on yıllardır yaptık, halen de yapıyoruz ve maalesef öyle gözüküyor ki, yapmaya da devam edeceğiz!
Dünya, özellikle de Batı, geleceği planlıyor iken, biz, birbirimizi yemeye devam edeceğiz!
Batı devletleri, bizim hükümranlık sürmemiz gereken Ortadoğu için planlar yapıp, yeraltı kaynaklarını aralarında bölüşmeye bakarken, Mars misyonlarını planlarken, biz ülkemizde, sakal ile tüy ile saç ile örtü ile uğraşacak, bunu ideolojik bir kavgaya dönüştürecek ve bununla da gurur duyacağız!
Çin bir günde, sadece bir online satış platformunda 7 Milyar Dolar ciro yapacak, bizim içimizdeki fırsatçı mihraklar ikiyüz bin ton soğanı stok ederek, iki, üç lira daha kazanmanın peşinde olacaklar!
Dünya, diyabet hastalığına savaş açmış, kronik bazı hastalıklara savaş açmış, insan hayatını nasıl daha kaliteli hale getiririz diye uğraşacak, bunun için multi milyarlar harcayacak ama biz, birtakım ilaçların yazılması için heyet raporu, özel izin isteyeceğiz!
Avrupa’da gençler, alıştıkları sınırsız Avrupa için yürüyüş yapacaklar ama bizde birtakım eşkiyalar, üç ağacı bahane ederek, ülkeyi yangın yerine çevirecekler!
Avrupa’da milletler, rezil, kanlı tarihleri ile gurur duyup bize empoze etmeye çalışacaklar, ama bizim içimizde bazıları, 650 yıl, hakkaniyet ile üç kıtaya hüküm etmiş ecdadına küfür ediyor olacak!
Ne demek istediğimi anladınız mı?
Bizim geri kalmışlığımız nokta, vizyonsuzluk. Geleceğe dair, hatta günümüzü bile daha iyi hale getirmek için, fikir üretememek!
Hep bir geçmişte takılı kalmak.
Dünyanın en banal meselelerini ideolojik kavgalara çevirmek!
Öne bakmamak, bakamamak!
Ve geri kalmış olduğumuz önemli şeyler daha var.
Standartlarımız yok bizim. Almanya, hemen ikinci cihan harbinden sonra, Bakanlık düzeyinde Normlar Enstitüsü kurmuş.
Mektup pulunun ebadlarından tutun da ta sokak lambasının yüksekliğine kadar, her bir şeyi normlamış, standart haline getirmişler.
Gidip görenler bilir, şehirleri, cetvel ile çizilmiş gibi inşa edilmiştir.
Biz ise daha tretuvar genişliğini, yol genişliğini, şerit genişliğini bile gelişi güzel yapıyoruz. Bırakın akıllı şehir planlamasını!
Ve bir husus da da geri kalmışız.
Kural tanımıyor, kanun takmıyoruz!
Lamba kırmızı mı? EDS yoksa kime ne, geçeriz. Sigara yasak mı, kontrol eden yok, içeriz. Emniyet kemeri mi? Bağlamayız, kazalarda ağır yaralanır, hatta ölürüz.
Sinyal vermek mi? Tamamen gereksiz. Yol üstünde park etmek yasak mı? Gelişi güzel bırakır gideriz. İnsanlar geçemiyor ise, bize ne canım.
Batının tüm ahlaksızlığını almışız da gerçek medeni tavırları pas geçmişiz!
Halbuki ülkemizin şartları, geleceğe şahlanarak yürümek için son derece müsait!
Gelişmekte olan bir ülkeyiz. En azından Batı dünyası bunu bize böyle söylüyor.
Peki durum bu iken, biz niçin Start Up şirketlerine platform vermiyoruz?
İstanbul'un, pek çok yeni gelişen OSB bunun için gayet müsait.
Start Up nedir derseniz, bir buluş yapmış ve bu buluşu üretip pazarlamasını yapan şirketlere Start Up deniliyor!
Amerika da buna önayak olan Silikon Vally, şu an multi milyarlık pek çok dünya devine ev sahipliği yapıyor. Microsoft, Apple, Yahoo, Google… bunlardan sadece birkaçı!
Ve bu şirketler, sadece buluşları ile değil, çalışma biçimleri ile de yepyeni yollara gittiler ve devrimler gerçekleştirdiler. Bu yeni çalışma biçimleri, istihdamların motivasyonunu ve üretkenliğini arttırdı, ard arda yenilikler geldi. Sonuç ortada!
Size kendi hayatımdan bir kısa aktarayım.
Bugün hepimizin bildiği Photoshop programının mucidi, benim bilgisayar öğretmenimin oğlu, Kai idi.
Bu programı icad ettiğinde, yaşı daha 16 idi. Ve bu insan 20 yaşında multi milyoner oldu.
Günümüzde bu programı bilmeyen var mı? Ya da kullanmayan?
Ülkemiz, bu tip şirketler için cennet.
Geliştirmek, icad etmek, geleceğe dair teknolojiler bulmak, fikirler üretmek için, Türkiye’den ala yer var mı?
İnternet altyapımız, emin olun çoğu Avrupa ülkelerinden daha gelişmiş. Maaş yan giderleri derseniz, bu alanda da, saklanacak durumda değiliz, Avrupa ile kıyaslarsak!
Ve bu ülkede bu tip yatırımları yapmak için bekleyen, evet yanlış anlamadınız, bekleyen epeyce yabancı şirketler var!
Bekliyorlar, çünkü bürokrasimiz, bunlara set üstüne set çekiyor. Adeta gelmeyin ülkemize diyor!
Dış menşeli ülkelerin mallarını ucuz üretmekte, üstümüze yok.
Özellikle de otomotiv sektörümüz, salt bu işi yaparlar. Onların yüzü suyu hürmetine, bizim insanımız, yurtdışından kendi araçlarını dahi bu ülkeye sokamaz!
Geri kalmışlığımız var dedik ya!
En geri kalmışlığımız ise bürokrasi de ve anlamsız, getirisiz statükoculuğumuz da çok geri kaldık.
Dünya’da emsali sadece komünist ve diktatörlük ile yönetilen ülkelerde bulunan bir bürokrasi ve statükoculuğumuz, jakobenliğimiz var.
Demode olmuş uygulamalar, ülkemizde halen yürürlükte!
Bir dilekçe verirken bilmem kaç tane fotokopi istemek nedir yahu?
Ya da bilmem kaç vesikalık resim?
Hangi çağda yaşıyoruz Allah aşkına?
1980’leri bir türlü geçemedik, zihinsel olarak.
Alem dünyanın geleceğini planlaya dursun, biz b, c sınıfı ünlüler, nerde kiminle aşk yaşıyor, ya da yaşamıyor, ona bakalım.
Öğleden sonra, belli kanallarda, belli bayanların sunduğu programlarda sergilenen aile dramlarını izleyip kafa yoralım, Hafizelere koca bulalım!
Elin ürettiği malların alt be alt kopyalarını yapıp piyasaya çakma mallar sürelim!
Sakın ha bir şey icad etmeyelim, ismimiz dünya da inovasyon ile, gelişme ile anılmasın.
Ama dikkat edelim ki, her departman da bir ofis boy, bir çaycı olsun!
Umarım ki yeni yönetim sistemimizde bu, asırlık saçmalıklar artık bir son bulur. Türkiye gelecekte, dünya çapında, inovasyonlar ile yeni vizyonlar ile anılır!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Ülkemizin başına 60 yıldır örülen çoraplara rağmen, geldiğimiz seviyi, aynı durumlar ile, belalar ile Avrupa’nın herhangi bir ülkesi karşı, karşıya kalsa idi, emin olunuz ki, şu an halen Gutenberg’in matbaası ile yetinmek zorunda kalırlardı!
Ama bir geri kalmışlığımız var. Bunu bir kabul edelim evvela.
Düşünce bakımından, fikir bakımından, algı bakımından biz geri kaldık ne yazık ki!
Son zamanlarda olup bitenlere bir göz atınız. Medyanın bize servis ettiklerine, akabinde sosyal medyada kopan furyalara bakınız.
Örnek mi? Hemen, tabii.
Avrupa’da millet, artan benzin fiyatları için ülkeleri durduruyor, biz ise, muhasebeci Kenan olarak bilinen birinin CHP’den ihracını konuşuyoruz.
Danimarka, 20’lik banknotun üstünde hangi resim olsun diye tartışıyor, biz ise Ahmet ile Hadise’nin didişmesini konuşuyoruz!
Batı dünyası ISS’in bilmem kaçıncı yıldönümünü kutluyor, biz ise yapılan provokasyonları konuşuyoruz!
Ve biz bunu on yıllardır yaptık, halen de yapıyoruz ve maalesef öyle gözüküyor ki, yapmaya da devam edeceğiz!
Dünya, özellikle de Batı, geleceği planlıyor iken, biz, birbirimizi yemeye devam edeceğiz!
Batı devletleri, bizim hükümranlık sürmemiz gereken Ortadoğu için planlar yapıp, yeraltı kaynaklarını aralarında bölüşmeye bakarken, Mars misyonlarını planlarken, biz ülkemizde, sakal ile tüy ile saç ile örtü ile uğraşacak, bunu ideolojik bir kavgaya dönüştürecek ve bununla da gurur duyacağız!
Çin bir günde, sadece bir online satış platformunda 7 Milyar Dolar ciro yapacak, bizim içimizdeki fırsatçı mihraklar ikiyüz bin ton soğanı stok ederek, iki, üç lira daha kazanmanın peşinde olacaklar!
Dünya, diyabet hastalığına savaş açmış, kronik bazı hastalıklara savaş açmış, insan hayatını nasıl daha kaliteli hale getiririz diye uğraşacak, bunun için multi milyarlar harcayacak ama biz, birtakım ilaçların yazılması için heyet raporu, özel izin isteyeceğiz!
Avrupa’da gençler, alıştıkları sınırsız Avrupa için yürüyüş yapacaklar ama bizde birtakım eşkiyalar, üç ağacı bahane ederek, ülkeyi yangın yerine çevirecekler!
Avrupa’da milletler, rezil, kanlı tarihleri ile gurur duyup bize empoze etmeye çalışacaklar, ama bizim içimizde bazıları, 650 yıl, hakkaniyet ile üç kıtaya hüküm etmiş ecdadına küfür ediyor olacak!
Ne demek istediğimi anladınız mı?
Bizim geri kalmışlığımız nokta, vizyonsuzluk. Geleceğe dair, hatta günümüzü bile daha iyi hale getirmek için, fikir üretememek!
Hep bir geçmişte takılı kalmak.
Dünyanın en banal meselelerini ideolojik kavgalara çevirmek!
Öne bakmamak, bakamamak!
Ve geri kalmış olduğumuz önemli şeyler daha var.
Standartlarımız yok bizim. Almanya, hemen ikinci cihan harbinden sonra, Bakanlık düzeyinde Normlar Enstitüsü kurmuş.
Mektup pulunun ebadlarından tutun da ta sokak lambasının yüksekliğine kadar, her bir şeyi normlamış, standart haline getirmişler.
Gidip görenler bilir, şehirleri, cetvel ile çizilmiş gibi inşa edilmiştir.
Biz ise daha tretuvar genişliğini, yol genişliğini, şerit genişliğini bile gelişi güzel yapıyoruz. Bırakın akıllı şehir planlamasını!
Ve bir husus da da geri kalmışız.
Kural tanımıyor, kanun takmıyoruz!
Lamba kırmızı mı? EDS yoksa kime ne, geçeriz. Sigara yasak mı, kontrol eden yok, içeriz. Emniyet kemeri mi? Bağlamayız, kazalarda ağır yaralanır, hatta ölürüz.
Sinyal vermek mi? Tamamen gereksiz. Yol üstünde park etmek yasak mı? Gelişi güzel bırakır gideriz. İnsanlar geçemiyor ise, bize ne canım.
Batının tüm ahlaksızlığını almışız da gerçek medeni tavırları pas geçmişiz!
Halbuki ülkemizin şartları, geleceğe şahlanarak yürümek için son derece müsait!
Gelişmekte olan bir ülkeyiz. En azından Batı dünyası bunu bize böyle söylüyor.
Peki durum bu iken, biz niçin Start Up şirketlerine platform vermiyoruz?
İstanbul'un, pek çok yeni gelişen OSB bunun için gayet müsait.
Start Up nedir derseniz, bir buluş yapmış ve bu buluşu üretip pazarlamasını yapan şirketlere Start Up deniliyor!
Amerika da buna önayak olan Silikon Vally, şu an multi milyarlık pek çok dünya devine ev sahipliği yapıyor. Microsoft, Apple, Yahoo, Google… bunlardan sadece birkaçı!
Ve bu şirketler, sadece buluşları ile değil, çalışma biçimleri ile de yepyeni yollara gittiler ve devrimler gerçekleştirdiler. Bu yeni çalışma biçimleri, istihdamların motivasyonunu ve üretkenliğini arttırdı, ard arda yenilikler geldi. Sonuç ortada!
Size kendi hayatımdan bir kısa aktarayım.
Bugün hepimizin bildiği Photoshop programının mucidi, benim bilgisayar öğretmenimin oğlu, Kai idi.
Bu programı icad ettiğinde, yaşı daha 16 idi. Ve bu insan 20 yaşında multi milyoner oldu.
Günümüzde bu programı bilmeyen var mı? Ya da kullanmayan?
Ülkemiz, bu tip şirketler için cennet.
Geliştirmek, icad etmek, geleceğe dair teknolojiler bulmak, fikirler üretmek için, Türkiye’den ala yer var mı?
İnternet altyapımız, emin olun çoğu Avrupa ülkelerinden daha gelişmiş. Maaş yan giderleri derseniz, bu alanda da, saklanacak durumda değiliz, Avrupa ile kıyaslarsak!
Ve bu ülkede bu tip yatırımları yapmak için bekleyen, evet yanlış anlamadınız, bekleyen epeyce yabancı şirketler var!
Bekliyorlar, çünkü bürokrasimiz, bunlara set üstüne set çekiyor. Adeta gelmeyin ülkemize diyor!
Dış menşeli ülkelerin mallarını ucuz üretmekte, üstümüze yok.
Özellikle de otomotiv sektörümüz, salt bu işi yaparlar. Onların yüzü suyu hürmetine, bizim insanımız, yurtdışından kendi araçlarını dahi bu ülkeye sokamaz!
Geri kalmışlığımız var dedik ya!
En geri kalmışlığımız ise bürokrasi de ve anlamsız, getirisiz statükoculuğumuz da çok geri kaldık.
Dünya’da emsali sadece komünist ve diktatörlük ile yönetilen ülkelerde bulunan bir bürokrasi ve statükoculuğumuz, jakobenliğimiz var.
Demode olmuş uygulamalar, ülkemizde halen yürürlükte!
Bir dilekçe verirken bilmem kaç tane fotokopi istemek nedir yahu?
Ya da bilmem kaç vesikalık resim?
Hangi çağda yaşıyoruz Allah aşkına?
1980’leri bir türlü geçemedik, zihinsel olarak.
Alem dünyanın geleceğini planlaya dursun, biz b, c sınıfı ünlüler, nerde kiminle aşk yaşıyor, ya da yaşamıyor, ona bakalım.
Öğleden sonra, belli kanallarda, belli bayanların sunduğu programlarda sergilenen aile dramlarını izleyip kafa yoralım, Hafizelere koca bulalım!
Elin ürettiği malların alt be alt kopyalarını yapıp piyasaya çakma mallar sürelim!
Sakın ha bir şey icad etmeyelim, ismimiz dünya da inovasyon ile, gelişme ile anılmasın.
Ama dikkat edelim ki, her departman da bir ofis boy, bir çaycı olsun!
Umarım ki yeni yönetim sistemimizde bu, asırlık saçmalıklar artık bir son bulur. Türkiye gelecekte, dünya çapında, inovasyonlar ile yeni vizyonlar ile anılır!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.